21.
“kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen” şeklinde çocuk koruma kanununda açıklanan çocuk.
çocuğu sadece davranışıyla değil, bağlamıyla değerlendirmek gerekir. çocuk adalet sistemi de bunun için var zaten. olayı sadece bireysel kötülüğe indirgemeden, çocuğun fail olduğu kadar mağdur da olabileceğini, çoğu zaman ikisinin iç içe geçtiğini düşünüp galeyana da gelmemek gerek diye düşünüyorum.
olay, suç işleyen çocuğu masum görmek değil; sorumlu tutmak ama bu sorumluluğu onun yaşına, gelişimine ve iyileşme kapasitesine göre değerlendirmek. eğer kişisel koşulları dikkate almadan sadece fiili değerlendirirsek hukuku adalet olmaktan çıkarıp cezalandırma aracı haline getirmiş oluruz ve ilkel intikamlar için yüzyılımız biraz ilerlemedi mi...
tabi bizim ülkemiz kaç yıllardır hep bir arpa boyu yol alamadan "gelişmekte olan ülke"(!) olduğu için sosyal hizmet disiplinin eksikliğinden kaynaklanan sonuçlardan biri bu bence. çocuk öldürüyor, tecavüz ediyor, işkence ediyor diye dehşete kapılıyoruz ve kapılmakta haklıyız. ben de vatandaş olarak korkuyorum ama uzun vadede asıl dehşet verici olan, o çocuğun oraya nasıl geldiğidir. hangi ortamda büyüdü, hangi desteklerden mahrum kaldı? kimler korumadı, hangi şiddet döngüsünün içindeydi?
mesleğim gereği çok çeşitli şekillerde suça sürüklenmiş, hüküm giymiş çocukla/ergenle görüşme yaptım. açıkçası bu insanlar yerine ailelerinin bir şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. neredeyse hepsinin arkasında ihmal, istismar öyküsü vardı. ya da ilk “suçlarında” verilmeyen cezalar, gösterilmeyen yollar yüzünden dozu arttıkça artmış. “e her istismar, ihmal edilen çocuk çeksin birini öldürsün o zaman?” diye de düşünülebilir ama bir elin her parmağı da aynı değil.
hazır bu sene aile yılıyken, insanlara verilen üç beş bin tllik yardımı “sosyal hizmet yapiyük” diye millete yedirmeden önce oturup aile ve sosyal hizmetler bakanlığı’nın birçok bakanlıkla masaya oturup efektif çözümler üretmesi, “yardım edilmiş yoksullar” kafasından bi çıkması lazım. ama nerdeeee?
her çocuk öyle “ailesinin ekonomik durumu sebebiyle ekmek çalan” masumlar da değil. oturup bir de duygusal muhakemelerle suçun mahiyetini indirgemek, romantize etmek de ayrı bir olay.
okullarda yaşanan akran zorbalığının, özellikle fiziksel, haddi hesabı yok artık. eğitim sisteminin içinden geçilmiş, kimse okuldan atılmaktan korkmuyor. öğretmenler öğrencilerinden korkuyor gayet haklı olarak çünkü birçoğu üstünde artık çakı, bıçak taşıyor. bir veli, şiddet gören çocuğuyla ilgili okula başvurduğunda genelde “okul sınırları dışında gerçekleşmiş müdahale edemeyiz” cevabını alıyor. e okulda okul polisi var güya, yine okul sınırı dışındaki hiçbir şeye müdahale etmiyor. bakanlığı arıyorsun, bizim alanımız değil diyor. rehberlik öğretmenleri zaten (istisnalar kaideyi bozmaz)… uyuşturucu kullanımı ilkokullara düşmüş. zaten daha gelişmemiş beyniyle risk algısı olmayan çocuklar da sahte cesaretlerle yine bir sürü suç işliyor.
yapıları, sistemleri, döngüleri analiz etmek yorucu olsa da okları önce bir buralara doğrultmak gerek.* umarım çocuk adalet sisteminde değişiklikler olur ve yine umarım sosyal medyanın gazına gelerek linç aracı haline gelmez.
çocuğu sadece davranışıyla değil, bağlamıyla değerlendirmek gerekir. çocuk adalet sistemi de bunun için var zaten. olayı sadece bireysel kötülüğe indirgemeden, çocuğun fail olduğu kadar mağdur da olabileceğini, çoğu zaman ikisinin iç içe geçtiğini düşünüp galeyana da gelmemek gerek diye düşünüyorum.
olay, suç işleyen çocuğu masum görmek değil; sorumlu tutmak ama bu sorumluluğu onun yaşına, gelişimine ve iyileşme kapasitesine göre değerlendirmek. eğer kişisel koşulları dikkate almadan sadece fiili değerlendirirsek hukuku adalet olmaktan çıkarıp cezalandırma aracı haline getirmiş oluruz ve ilkel intikamlar için yüzyılımız biraz ilerlemedi mi...
tabi bizim ülkemiz kaç yıllardır hep bir arpa boyu yol alamadan "gelişmekte olan ülke"(!) olduğu için sosyal hizmet disiplinin eksikliğinden kaynaklanan sonuçlardan biri bu bence. çocuk öldürüyor, tecavüz ediyor, işkence ediyor diye dehşete kapılıyoruz ve kapılmakta haklıyız. ben de vatandaş olarak korkuyorum ama uzun vadede asıl dehşet verici olan, o çocuğun oraya nasıl geldiğidir. hangi ortamda büyüdü, hangi desteklerden mahrum kaldı? kimler korumadı, hangi şiddet döngüsünün içindeydi?
mesleğim gereği çok çeşitli şekillerde suça sürüklenmiş, hüküm giymiş çocukla/ergenle görüşme yaptım. açıkçası bu insanlar yerine ailelerinin bir şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. neredeyse hepsinin arkasında ihmal, istismar öyküsü vardı. ya da ilk “suçlarında” verilmeyen cezalar, gösterilmeyen yollar yüzünden dozu arttıkça artmış. “e her istismar, ihmal edilen çocuk çeksin birini öldürsün o zaman?” diye de düşünülebilir ama bir elin her parmağı da aynı değil.
hazır bu sene aile yılıyken, insanlara verilen üç beş bin tllik yardımı “sosyal hizmet yapiyük” diye millete yedirmeden önce oturup aile ve sosyal hizmetler bakanlığı’nın birçok bakanlıkla masaya oturup efektif çözümler üretmesi, “yardım edilmiş yoksullar” kafasından bi çıkması lazım. ama nerdeeee?
her çocuk öyle “ailesinin ekonomik durumu sebebiyle ekmek çalan” masumlar da değil. oturup bir de duygusal muhakemelerle suçun mahiyetini indirgemek, romantize etmek de ayrı bir olay.
okullarda yaşanan akran zorbalığının, özellikle fiziksel, haddi hesabı yok artık. eğitim sisteminin içinden geçilmiş, kimse okuldan atılmaktan korkmuyor. öğretmenler öğrencilerinden korkuyor gayet haklı olarak çünkü birçoğu üstünde artık çakı, bıçak taşıyor. bir veli, şiddet gören çocuğuyla ilgili okula başvurduğunda genelde “okul sınırları dışında gerçekleşmiş müdahale edemeyiz” cevabını alıyor. e okulda okul polisi var güya, yine okul sınırı dışındaki hiçbir şeye müdahale etmiyor. bakanlığı arıyorsun, bizim alanımız değil diyor. rehberlik öğretmenleri zaten (istisnalar kaideyi bozmaz)… uyuşturucu kullanımı ilkokullara düşmüş. zaten daha gelişmemiş beyniyle risk algısı olmayan çocuklar da sahte cesaretlerle yine bir sürü suç işliyor.
yapıları, sistemleri, döngüleri analiz etmek yorucu olsa da okları önce bir buralara doğrultmak gerek.* umarım çocuk adalet sisteminde değişiklikler olur ve yine umarım sosyal medyanın gazına gelerek linç aracı haline gelmez.
devamını gör...
22.
izmir'de polat diye bir çocuk var durmadan motor çalıyor. belki şu ana kadar 30-40 tane çalmıştır. ne yapacağız şimdi bu çocuğu bu çocuk suça mı sürükleniyor sizce. bu çocuk suçun kendisi.
devamını gör...
23.
önceden askere polise taş ve molotof attırırlardı. şimdi de bu.
devamını gör...
24.
nedense bunlar hep tas kafalı oe ler oluyor.
baştan söyleyeyim çocukta olsa işlediği suça göre gayet yetişkin seviyesinde yargılanıp yetişkinlerin olduğu cezaevine gönderilebilir çocuk diye aklayacak değilim hatta çocuk diyecek olana da 14 yaşında çocuğu delik deşik eden bir oe yi örnek gösterebilirim yada 14 yaşında çocuğa 8 kişi dalan oe sürüsünü. bunlar yetişkin gibi yargılanmalı yetişkinlerle (başlarına ne geleceği de açıkçası umrumda değil nasıl olsa topluma bir katkıları olmayacak yada ıslah olmayacaklar.) aynı cezaevine konmalı hatta ve hatta öyle içlerinden geçilmeli ki bir daha suç işlerken o yaşadıkları akıllarına gelmeli ki cesaret edemesinler. ağaç yaşken eğilir.
bir tanesi 14 yaşında çocuğu öldürdü ailesi öldürülen çocuğun ailesini tehdit ediyor, çocuk artist artist pozlar veriyor.
üstelik bu oe ve ailesi o kadar sağlam ki cumhurbaşkanının takipçisi olmasına rağmen bunları yapıyorlar bir de takipçisi olmasa neler yapacaklar siz düşünün.
bu da bizi şuna getiriyor dem/pkk ya yakın olan tas kafa traşlı bir oe isen istediğini yapabilirsin.
buradaki sorunumuz şu kardeş biz sizden daha kötü olabiliriz? doğmamış çocuğunuzu annesinin karnından sökecek kadar psikopat olabiliriz ama neden yapmıyoruz? kötülük yapma potansiyelimizi kullanmamayı tercih ediyoruz. peki bir gün kötülük yapmayı tercih edersek ne olacak?
jitem' i faili meçhulleri mumla arayacaksınız.
baştan söyleyeyim çocukta olsa işlediği suça göre gayet yetişkin seviyesinde yargılanıp yetişkinlerin olduğu cezaevine gönderilebilir çocuk diye aklayacak değilim hatta çocuk diyecek olana da 14 yaşında çocuğu delik deşik eden bir oe yi örnek gösterebilirim yada 14 yaşında çocuğa 8 kişi dalan oe sürüsünü. bunlar yetişkin gibi yargılanmalı yetişkinlerle (başlarına ne geleceği de açıkçası umrumda değil nasıl olsa topluma bir katkıları olmayacak yada ıslah olmayacaklar.) aynı cezaevine konmalı hatta ve hatta öyle içlerinden geçilmeli ki bir daha suç işlerken o yaşadıkları akıllarına gelmeli ki cesaret edemesinler. ağaç yaşken eğilir.
bir tanesi 14 yaşında çocuğu öldürdü ailesi öldürülen çocuğun ailesini tehdit ediyor, çocuk artist artist pozlar veriyor.
üstelik bu oe ve ailesi o kadar sağlam ki cumhurbaşkanının takipçisi olmasına rağmen bunları yapıyorlar bir de takipçisi olmasa neler yapacaklar siz düşünün.
bu da bizi şuna getiriyor dem/pkk ya yakın olan tas kafa traşlı bir oe isen istediğini yapabilirsin.
buradaki sorunumuz şu kardeş biz sizden daha kötü olabiliriz? doğmamış çocuğunuzu annesinin karnından sökecek kadar psikopat olabiliriz ama neden yapmıyoruz? kötülük yapma potansiyelimizi kullanmamayı tercih ediyoruz. peki bir gün kötülük yapmayı tercih edersek ne olacak?
jitem' i faili meçhulleri mumla arayacaksınız.
devamını gör...
25.
normal ve olması gereken ssç nin 32 tane adli sicil kaydı olmaz. varsa o ssç den ayrılmış ve potansiyel faildir artık.
devamını gör...
26.
#3670299 ne hatırlattı yine.
burada sürekli paylaşıyorum ya, işte bu ice polisleri abd’de göçmenleri sınır dışı ediyormuş filan. aralarında legal işçiler de var da, illegal diyip sınır dışı ediyorlar işte.
reddit’te biri de sormuş olum biz bu işçileri yasadışı diye cezalandırıyoruz da, yasadışı işçileri işe alan işverenleri niye cezalandırmıyoruz diye. muhafazakarlar da zavallım kıvırmaya çalışıyor nerden bilsin illegal olduğunu filan diyor. yorumlara bakın it’s basically impossible to prove demiş oha.
sürükleyenlerle beraber yargılanması gereken sürüklenendir efendim.
burada sürekli paylaşıyorum ya, işte bu ice polisleri abd’de göçmenleri sınır dışı ediyormuş filan. aralarında legal işçiler de var da, illegal diyip sınır dışı ediyorlar işte.
reddit’te biri de sormuş olum biz bu işçileri yasadışı diye cezalandırıyoruz da, yasadışı işçileri işe alan işverenleri niye cezalandırmıyoruz diye. muhafazakarlar da zavallım kıvırmaya çalışıyor nerden bilsin illegal olduğunu filan diyor. yorumlara bakın it’s basically impossible to prove demiş oha.
sürükleyenlerle beraber yargılanması gereken sürüklenendir efendim.
devamını gör...
27.
(bkz: ogün samast)
hrant dink cinayetini işlediğinde 18 yaşından küçüktü. kimse çıkıp ssç denen sıçmığı konuşmadı. adam kanunun verdiği cezayı yattı, 2015 yılından itibaren 2 kez denetimli serbestlik talebi reddedildi. buna rağmen tahliye olduğunda insanlar haklı olarak ogün samast'a nefretini kustu.
ama katil k*rt olunca ssç diye bir şey çıkartıp kabilecilik mantığıyla korumaya geçiyor entel dantel sanat sepet tayfa, etnik kürtçü tayfa. az biraz omurgalı olun. katil türk olunca ssç diye bişi yok, katil kürt olunca ssç. hadi lan oradan. ogün samast da ahmet'i öldüren hırt da oevladıdır. bir daha içerden çıkmamalıdır.
hrant dink cinayetini işlediğinde 18 yaşından küçüktü. kimse çıkıp ssç denen sıçmığı konuşmadı. adam kanunun verdiği cezayı yattı, 2015 yılından itibaren 2 kez denetimli serbestlik talebi reddedildi. buna rağmen tahliye olduğunda insanlar haklı olarak ogün samast'a nefretini kustu.
ama katil k*rt olunca ssç diye bir şey çıkartıp kabilecilik mantığıyla korumaya geçiyor entel dantel sanat sepet tayfa, etnik kürtçü tayfa. az biraz omurgalı olun. katil türk olunca ssç diye bişi yok, katil kürt olunca ssç. hadi lan oradan. ogün samast da ahmet'i öldüren hırt da oevladıdır. bir daha içerden çıkmamalıdır.
devamını gör...
28.
benim için suça sürüklenen çocuk tanımı savcılığa bir kere gelmiş, savcı karşısında titreye titreye ifade veren çocuk tipidir.
zaten çocukla yüz yüze geldiğin ilk on saniyede polislerin yaptığı gibi profilizasyonu yapıyorsun
çocuğun aşağıda bekleyen velisine bakarak bu çocuğun buralara ilk defa düştüğünü ve alacağı dersten sonra bir daha asla gelmeyeceğini de anlıyorsun.
ha bi de adli sicili kabarık çocuklar var
bunlar zaten meşhur, eğer cmk görevlendirmesi yapan bir avukatsanız bu çocukların en az 2 kovuşturma dosyası size geliyor.
düşün sistemde yüzlerce avukat var ve çocuğun en az 2 dosyası size geliyor
70,120,150,170 suç kaydı, bunların ailesiyle de görüştüğüm oldu, çocukları umurlarında değil
para getiren bir eşya olarak falan görüyorlar.
suç tipi %99 hırsızlık
aileleri ayrı, çocukları ayrı dert
tutuklanmaları da tedbir veya ceza değil ödül oluyor diğer hırsız arkadaşlarıyla takılıyorlar tatil köyüne gitmiş gibi.
bunların ıslah edilme şansı yok zira aileleri zorluyor
sonrasında da suç tipleri yaş ilerledikçe değişiyor
kasten yaralama, adam öldürmeye teşebbüs, yağma
gibi gibi.
zaten çocukla yüz yüze geldiğin ilk on saniyede polislerin yaptığı gibi profilizasyonu yapıyorsun
çocuğun aşağıda bekleyen velisine bakarak bu çocuğun buralara ilk defa düştüğünü ve alacağı dersten sonra bir daha asla gelmeyeceğini de anlıyorsun.
ha bi de adli sicili kabarık çocuklar var
bunlar zaten meşhur, eğer cmk görevlendirmesi yapan bir avukatsanız bu çocukların en az 2 kovuşturma dosyası size geliyor.
düşün sistemde yüzlerce avukat var ve çocuğun en az 2 dosyası size geliyor
70,120,150,170 suç kaydı, bunların ailesiyle de görüştüğüm oldu, çocukları umurlarında değil
para getiren bir eşya olarak falan görüyorlar.
suç tipi %99 hırsızlık
aileleri ayrı, çocukları ayrı dert
tutuklanmaları da tedbir veya ceza değil ödül oluyor diğer hırsız arkadaşlarıyla takılıyorlar tatil köyüne gitmiş gibi.
bunların ıslah edilme şansı yok zira aileleri zorluyor
sonrasında da suç tipleri yaş ilerledikçe değişiyor
kasten yaralama, adam öldürmeye teşebbüs, yağma
gibi gibi.
devamını gör...
29.
sokağa sı*ılan çocuk olarak değişmesi gereken kavram.
dilencilik yapan töre cinayeti işleyen bir çocuk bu kavrama uyar ama kendi isteğiyle eli yüzü düzgün bir türkü katleden hırt yetişkin gibi yargılanmalı ve toplumdan izole edilmelidir
dilencilik yapan töre cinayeti işleyen bir çocuk bu kavrama uyar ama kendi isteğiyle eli yüzü düzgün bir türkü katleden hırt yetişkin gibi yargılanmalı ve toplumdan izole edilmelidir
devamını gör...
30.
eskiden kan davası uğruna millet birbirini öldürürken aile bireyleri bu işi çocuklara yaptırıyordu ya daha az ceza alır diye, heh işte suça sürüklenen çocuk odur.
çalıştığım sitede alkol alıp, bağıra çağıra küfür edip, milleti rahatsız edip, ben gidip isim sorduğumda hayırdır polis misin diyip kelebek çeken lavuk çocuk falan değildir. suça özenen çocuktur. 2-3 sene sonranın yeni daltonları bilmemne çeteleri bireyidir. herif kasten adam yaralamadan girip, aftan çıkmış. ruhsatsız silah yakalatmış, godaman akrabalar sayesinde yırtmış. abi tersoyuz bizi de anla diyen herifi suça itilmiş çocuk gören alsın sahip çıksın, egitsin, gelsin o uğraşsın da görelim.
bunlar çocuk falan değil. milleti parçalayan pitbullları çocuk o oyun istiyor diye savunan kafa yapısıyla bu lavukları o masum çocuk diye savunan kafa aynı kafa. kendi canı bir yansın da görelim.
çalıştığım sitede alkol alıp, bağıra çağıra küfür edip, milleti rahatsız edip, ben gidip isim sorduğumda hayırdır polis misin diyip kelebek çeken lavuk çocuk falan değildir. suça özenen çocuktur. 2-3 sene sonranın yeni daltonları bilmemne çeteleri bireyidir. herif kasten adam yaralamadan girip, aftan çıkmış. ruhsatsız silah yakalatmış, godaman akrabalar sayesinde yırtmış. abi tersoyuz bizi de anla diyen herifi suça itilmiş çocuk gören alsın sahip çıksın, egitsin, gelsin o uğraşsın da görelim.
bunlar çocuk falan değil. milleti parçalayan pitbullları çocuk o oyun istiyor diye savunan kafa yapısıyla bu lavukları o masum çocuk diye savunan kafa aynı kafa. kendi canı bir yansın da görelim.
devamını gör...
31.
işlenen suçun yanında bulunma dolaylı dahil olma . hayat akışına uygun şekilde suça ortak olma gibi .
devamını gör...
32.
bu hamur, daha çok su kaldırır!
ssç ve çkk da düzenleme yapılması ve belli suçlarda indirim oranının değiştirilmesi/kaldrılıması ve ssç tanımına bir sınır, düzenleme getirilmesini bende istiyorum fakat, son günlerde gündem olan dava ve ssç tartışmalarına dair aklımdaki sorulardan sadece bir kaçını paylaşmak, sorgulamak istiyorum.
davaya destek verdiğini ve takipçisi olduğunu söyleyen cumhurbaşkanı ve mecliste kanunları istediği gibi düzenleme çoğunluğuna sahip siyasi erk neden toplumun önüne bu davayı ve ssç tartışmasını attı ve sadece izliyor?
bu tartışma ve ssç nin değişmesi, yaş sınırının değiştirilmesi uzun vadede en çok kimin işine yarayacak. bu, gençler üzerinde daha sıkı bir denetimin kapısını açmak olabilir mi? örneğin eylemler de ki 18 yaş ve altı öğrenciler böyle bir durumda ne gibi cezalar alır, başka ne sıkıntılar yaşardı?
sadece ssç eleştirileri ile adalet sisteminde ki genel yetersizlik ve cezasızlık algısını, üst perdeden bu konu üzerinden yönetilmesine ve toplumun yönlendirilmesine yönelik bir çalışma olabilir mi?
gündemi, cambaz bak gibi bir oyunla köpürterek, toplumun öfkesini manipüle edip popülist destek toplamak gibi!?
kutuplaşmayı arttırarak gerçek ve güncel sorunların (ekonomi, terör, yoksulluk vd) öfkesini başka yöne yönlendirip konuşulmasının önüne geçilmek steniyor olabilir mi?
bu davanın altından başka şeyler çıkacağını ve sürecin pek masumane olmadığını düşünüyorum, umarım yanılırım!!
ssç ve çkk da düzenleme yapılması ve belli suçlarda indirim oranının değiştirilmesi/kaldrılıması ve ssç tanımına bir sınır, düzenleme getirilmesini bende istiyorum fakat, son günlerde gündem olan dava ve ssç tartışmalarına dair aklımdaki sorulardan sadece bir kaçını paylaşmak, sorgulamak istiyorum.
davaya destek verdiğini ve takipçisi olduğunu söyleyen cumhurbaşkanı ve mecliste kanunları istediği gibi düzenleme çoğunluğuna sahip siyasi erk neden toplumun önüne bu davayı ve ssç tartışmasını attı ve sadece izliyor?
bu tartışma ve ssç nin değişmesi, yaş sınırının değiştirilmesi uzun vadede en çok kimin işine yarayacak. bu, gençler üzerinde daha sıkı bir denetimin kapısını açmak olabilir mi? örneğin eylemler de ki 18 yaş ve altı öğrenciler böyle bir durumda ne gibi cezalar alır, başka ne sıkıntılar yaşardı?
sadece ssç eleştirileri ile adalet sisteminde ki genel yetersizlik ve cezasızlık algısını, üst perdeden bu konu üzerinden yönetilmesine ve toplumun yönlendirilmesine yönelik bir çalışma olabilir mi?
gündemi, cambaz bak gibi bir oyunla köpürterek, toplumun öfkesini manipüle edip popülist destek toplamak gibi!?
kutuplaşmayı arttırarak gerçek ve güncel sorunların (ekonomi, terör, yoksulluk vd) öfkesini başka yöne yönlendirip konuşulmasının önüne geçilmek steniyor olabilir mi?
bu davanın altından başka şeyler çıkacağını ve sürecin pek masumane olmadığını düşünüyorum, umarım yanılırım!!
devamını gör...
33.
evet, bu konuyla ilgili uzun bir yazı yazdım ve açıkçası biraz vaktinizi alacağım. aslında üzerine pek de konuşmak istemediğim bir konuydu çünkü bu alanda ciddi bir bilgi kirliliği ve kafa karışıklığı var. üstelik, dayanaktan yoksun bazı görüşler de oldukça ateşli bir biçimde savunuluyor. buna rağmen kendimi durduramadım. eğer bu konuda üzerimize düşen –naçizane de olsa– bir sorumluluk varsa, onu da burada yerine getirmeye çalışalım istedim.
ceza hukukunda çocuk, başka surette ergin olsa dahi henüz 18 yaşını doldurmamış kişi olarak kabul edilmektedir . bu düzenlemenin nedeni yaş küçüklüğünün, çocuğun kusur yeteneğini azaltan ya da ortadan kaldıran bir unsur olması nedeniyle cezai ehliyetinin sınırlarının belirlenmesidir. çocuk yargılaması, yalnızca cezalandırmaya değil, çocuğun korunmasına ve topluma yeniden kazandırılmasına odaklanan özel bir anlayışa sahiptir. bu nedenle, suç işlediği iddia edilen çocuklar “suça sürüklenen çocuk” (ssç) olarak tanımlanır ve bu kişilere "çocuk adalet sistemi" uygulanır.
çocuk ceza adaletinde, suç işlediği iddia edilen bireyler için "suçlu çocuk" ifadesi yerine “suça sürüklenen çocuk” (ssç) kavramı kullanılması tercihi, çocuğun içinde bulunduğu koşulları göz önüne alan insan hakları temelli, koruyucu ve onarıcı bir yaklaşımı yansıtır. bu kavram, çocuğun suç oluşturan bir fiili özgür iradesiyle ve bilinçli olarak işleyen bir fail değil, çoğunlukla sosyal, ekonomik, ailesel ya da çevresel etkenlerle suça itilen bir birey olduğunu kabul eder. nitekim, çocuklar genellikle ihmal, yoksulluk, uyuşturucuya alıştırılma, aile içi şiddet, kötü arkadaş çevresi veya eğitimden yoksunluk gibi nedenlerle suça yönelmektedir. bu nedenle hukuk sistemi, çocuğu fail olarak etiketlemek yerine, onun korunması ve topluma kazandırılması gereken bir birey olduğunu esas alır. “suça sürüklenen çocuk” kavramı, çocuk adalet sisteminin bu rehabilite edici ve kapsayıcı yaklaşımını yansıtmak açısından son derece önemlidir.
bu sistem, yetişkin adalet sisteminden farklı olup en temel özelliği, birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesinin temelinde yer alan ilke olan "çocuğun üstün yararının" esas alması ve çocuğu merkeze almasıdır. amaç, çocuğu cezalandırmaktan çok, onu koruyarak iyileştirmek ve topluma sağlıklı bir birey olarak kazandırmaktır. çocuk adalet sistemi, aynı zamanda bir "çocuk koruma mekanizması"dır. koruyucu hizmetlerin güçlendirilmesi sayesinde çocukların suça sürüklenmesine yol açan riskler azaltılabilir ve esas olarak "onarıcı adalet ilkelerini" benimseyerek çocuğun topluma yeniden kazandırılmasını ve yeniden suç işlemesinin önlenmesini hedefler. birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesi'nde de belirtildiği gibi, çocuğun adli kovuşturma sürecinden mümkün olduğunca uzak tutulması ve alternatif önlemlerin alınması esastır.
şimdi "suça sürüklenen çocuk" kavramının neden tercih edildiğine, "çocuk, toplumun kurbanıdır" gibi iddialı bir ifadenin neden kullanıldığına ve çocukların suça meyilli olmasının hangi unsurlara bağlı olarak oluştuğuna bakalım. araştırmalar, çocukların suça sürüklenme nedenlerinin yalnızca bireysel değil, büyük ölçüde "toplumsal ve çevresel" olduğunu göstermektedir. bu çocukların çoğunlukla:
1.maddi durumu kötü,
2.eğitim düzeyi düşük,
3çocuk sayısı fazla (5 ve üzeri) ailelerden geldiği,
4 aile içinde fiziksel şiddete, istismara veya ihmale maruz kaldığı,
5. madde kullanımı ve ebeveyn tutumları gibi faktörlerden olumsuz etkilendiği
tespit edilmiştir.
dolayısıyla ailenin yapısı, gelir seviyesi, çocuk yetiştirme tarzı, istismar/şiddet varlığı ve madde kullanımı gibi etkenler çocuğun suçla temasını büyük ölçüde şekillendirmektedir. bunların yanında, "dijital ortamdaki şiddet içerikli yayınlar", çizgi filmler veya sosyal medya kullanımı da çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. bu nedenle medya içeriklerinin hem devlet hem de ebeveynler tarafından etkin şekilde denetlenmesi gereklidir. sosyal ve ekonomik durumu kötü olan, yoksul olan bir ailede büyüyen ya da annesi babası tarafından ihmal edilen çocuklar suça sürüklenebilmektedir. çocukların suça sürüklenme nedenleri, biyolojik veya psikolojik nedenlerden kaynaklanabileceği gibi aile, okul, sosyal çevre, ekonomik ve sosyal etmenler gibi toplumsal nedenlerden de kaynaklanabilir ve günümüzde toplumsal nedenlerin daha fazla olduğu ifade edilmektedir.
çocukların cezai ehliyeti meselesine gelecek olursak, "18 yaş altı çocuklardan hiçbirinin cezai ehliyeti yok" bilgisi yaygın olarak toplumda bulunmakla birlikte yanlış bir bilgidir. cezai ehliyet bakımından çocuklar 3 ana gruba ayrılarak incelenir. cezai ehliyet, çocuğun "isnat yeteneği"ne, yani:
1. algılama yeteneğine (fiilin anlam ve sonuçlarını kavrayabilme),
2. davranışlarını yönlendirme yeteneğine (irade yeteneği) bağlıdır.
bu çerçevede cezai ehliyet üç yaş grubuna göre değerlendirilir.
1. 12 yaşından küçük çocuklar:
cezai sorumlulukları mutlak surette yoktur ve adli rapora gerek olmaksızın cezai ehliyetsiz kabul edilirler. ancak "çocuklara özgü güvenlik tedbirleri" uygulanabilir. çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinden yazının ilerleyen kısmında bahsedeceğiz.
2. 12–15 yaş grubu:
12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur. suça sürüklenen bu çocuklar hakkında da “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanabilir. 12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmiş çocukların cezai sorumluluğu bulunur ancak cezai indirimler uygulanır. bu yaş grubundaki çocukların cezai sorumluluğun belirlenebilmesi için uzmanlar tarafından "sosyal inceleme raporu" ve "kusur yeteneğine ilişkin adli rapor" alınması gerekir. cezai sorumluluğu bulunduğu tespitinin yapılması halinde uygulanacak indirimleri de birkaç örnekle belirtelim; ağırlaşmış müebbet gerektiren suçlar bakımından 12-15 yıl, müebbet hapis gerektiren suçta 9–11 yıl hapis, diğer hapis cezalarında ise cezanın yarısı uygulanır ancak 7 yılı geçemez.
3. 15–18 yaş grubu:
cezai ehliyetleri bulunur ancak yaş küçüklüğü nedeniyle cezada indirim yapılır. bu indirim; ağırlaştırılmış müebbet durumunda: 18–24 yıl, müebbet durumunda 12–15 yıl, diğer süreli hapis cezalarında üçte bir oranında indirim yapılması şeklindedir ancak verilecek ceza 12 yılı geçemez. bu yaş grubunda esas olarak cezai ehliyetleri bulunduğu yani işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmiş olduğu kabul edildiğinden sosyal inceleme raporu alınması zorunlu değildir ancak alınmadığı takdirde mahkemenin bunu gerekçelendirmesi gerekmektedir. aksi takdirde bu durum yargıtay tarafından bozma nedeni kabul edilir.
şimdi gelelim aslında çocuk yargılamasında esas olan, güvenlik tedbirleri ve koruyucu önlemler kısmına. burada amaç, çocuğun suça meyiline neden olan bulunduğu psikolojik ya da sosyal ortamdan uzaklaştırarak suçlu kimliğine bürünmesini önlemek*ve onu topluma kazandırmaktır. uygulanacak güvenlik tedbirleri 5 ana başlıkta incelenir:
1. danışmanlık
2. eğitim
3. bakım
4. sağlık
5. barınma
ancak, burada şu noktanın altının çizilmesi çok büyük önem arz ediyor. bahsettiğimiz güvenlik tedbirleri, cezai ehliyeti olan çocuklar hakkında uygulanmaz, bu tedbirler yalnızca cezai ehliyeti olmayan yani işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmemiş olan çocuklar bakımından uygulanır. cezai ehliyeti olan çocuklar hakkında ceza yerine güvenlik tedbiri uygulanması mümkün değildir. bu durumda yalnızca verilecek olan cezada bahsettiğimiz indirim oranları uygulanır.
çocukların durumuna göre uygulanması gereken güvenlik tedbirleri de değişkenlik gösterir. bu durumda, teker teker bu koruma tedbirlerine bir değinelim. danışmanlık tedbiri, hem çocuğa hem de bakımından sorumlu kişilere rehberlik ederek, çocukların gelişim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmalarına yardımcı olmayı hedefler. eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna devam etmesini sağlamak ya da bir meslek edinmesi amacıyla kurslara, ustaların yanına veya çeşitli iş yerlerine yönlendirilmesini içerir. bakım tedbiri, çocuğun bakımını üstlenen kişinin bu görevini yerine getirememesi halinde, çocuğun koruyucu aile hizmeti ya da bakım yurtları gibi uygun kurumlara yerleştirilmesini kapsar. sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel veya ruhsal sağlığının korunması, gerekli tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin sunulması için devreye girerken, bağımlılık yapan madde kullanan çocuklara yönelik müdahaleleri de içerir. son olarak, barınma tedbiri, barınacak yeri olmayan çocuklu bireyler ya da yaşamı tehlikede olan hamile kadınlar için güvenli bir konaklama imkanı sağlanmasına yöneliktir.
şimdi diğer bir konudan yani tutuklama kısmından bahsedelim. öncelikle tutuklamanın genel tanımına değinelim. tutuklama, delillerin karartılması, şüpheli veya sanığın kaçmasını gibi risklerin bulunduğu hallerde geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir. tutuklama kararı, ister soruşturma ister kovuşturma aşamasında olsun mutlaka bir hakim tarafından verilmelidir. savcılığın belli şartların gerçekleşmesi halinde yakalama kararı çıkartma yetkisi varsa da tutuklama kararı verme yetkisi yoktur. ancak tutuklama nedenleri olsa bile, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı vermek yerine adli kontrol kararı alarak yargılamayı sağlıklı yürütmek mümkünse tutuklama tedbirine başvurulamaz yani kısaca tutuklama uygulanacak en son tedbirdir, başka seçenek olmaması halinde uygulanır. ceza muhakemesi kanunu’na (cmk) göre tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni olmalıdır. kuvvetli suç şüphesi dediğimiz, şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair yüksek bir ihtimal bulunmasıdır. isnat edilen suçun şüpheli ya da sanığın işlediğine dair %85-90 oranında bir kuvvetli şüphe bulunması gibi düşünebilirsiniz. ancak tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesi mevcut olsa bile, ayrıca bir “tutuklama nedeni” de bulunmalıdır, buna detaylıca değinmeyeceğim ancak kanunda belirli katalog suçlar bakımından suçu işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri varsa, bir tutuklama nedeni olduğu kendiliğinden kabul edilir. bu katalog suçlardan biri değilse, delil karartma veya kaçma şüphesinin bulunması tutuklama nedenidir.
suça sürüklenen çocuk hakkında da tutuklama tedbiri uygulanabilir ancak 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez, güvenlik tedbirleri uygulanabilir. bu düzenleme, çocukların hapis ortamından korunarak, gelişimlerinin daha fazla zarar görmesini engellemeyi amaçlar.
şimdi biraz da kişisel düşüncelerimden bahsetmek istiyorum bu konuyla ilgili. öncelikle, çocukların suça sürüklenmesi, yalnızca bireysel bir zaaf ya da irade zayıflığı olarak değerlendirilemez. tam tersine, bu durum çoğunlukla çocuğun içinde bulunduğu sosyal çevrenin, ekonomik koşulların ve aile yapısının bir sonucudur. bu nedenle, suça sürüklenen çocuğa “suçlu” sıfatıyla yaklaşmak yerine, onu içinde bulunduğu şartlarla birlikte değerlendirmek, onu topluma kazandırmayı esas alan, onarıcı ve rehabilite edici bir sistemin parçası haline getirmek gereklidir. “çocuk toplumun kurbanıdır” ifadesi, işte tam da bu noktada anlam kazanıyor. çünkü çocuk, yaşamının ilk yıllarından itibaren maruz kaldığı ihmaller, şiddet, yoksulluk, eğitimsizlik ve ilgisizlik gibi faktörlerin etkisiyle, kendi iradesi dışında suça yönelmiş oluyor genellikle. ancak şunu söyleyebilirsiniz "peki sevgili dionysos, %100 oranda içinde bulunduğu çevreden kaynaklı diyebilir miyiz?" buna cevap olarak şunu söyleyebilirim, "hiçbir çocuk suça meyilli doğmaz" diyemeyiz. dolaylı olarak şiddete meyilli olmasına yol açacak "psikopati eğilimleri" ile doğmuş çocuklar da bulunur ancak bunun sayıları, çevresel etmenlerle suça yönelenlerle kıyasladığımızda çok daha düşük kalıyor. fakat tabii ki, düşük bir orana sahip olması demek, göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmez. bahsettiğim bu eğilimlere sahip olan çocuklar da psikolojik destek ile çevreye ve kendisine zararsız hale getirilebilir.
suç işlemiş olan çocukları "yetişkinler gibi cezalandırmak" başlangıçta çok mantıklı görünüyor olabilir gözünüze ancak üzülerek bunun çok sığ bir bakış açısı olduğunu belirtmek durumundayım. cezalandırmak kısa vadeli bir çözümdür ancak uzun vadede etkili olan kökten çözüm, çocuğun yaşam koşullarını iyileştirmek ve suça yönelten nedenleri ortadan kaldırmaktır. diyelim ki bahsettiğimiz gibi 12 yaş altı ve aslında cezai sorumluluğu bulunmayan bir çocuğu "yetişkin gibi" yargılayarak ona 6 yıllık bir hapis cezası verdik. bu durumda siz aslında var olan sorundan kurtulmuş, onu çözmüş değil bu sorunu çok daha ileriye yani altı yıllık bir zaman dilimi sonrasına ertelemiş ve büyütmüş oluyorsunuz. bu çocuk, çocukluğunu içeride geçirdikten sonra emin olun ki biz 18 yaşına geldiğinde asıl o zaman bir suç makinesi ile karşılaşmış oluruz ancak bu süre zarfında psikolojik destek sağlayıp, suça meyil etmesinin nedenlerine bakıp bu doğrultuda ailesi mi ihmal etmiş, şiddet gördüğü bir ortamda mı büyümüş yoksa bulunduğu mahalleden ya da arkadaşlarından dolayı uyuşturucuya mı alışmış bunları irdeleyip suça yönelmesinin nedenini çözdüğümüzde aslında bu çocuğu topluma kazandırmış olabilir, gelecekte daha fazla suç işlememesi yönünde temel inşa edebiliriz. 12 yaşında bir yetişkin gibi yargılanarak 18 yaşında ancak içeriden çıkmış bir çocuğun tekrar bir suç işlemesi ihtimalinin ben naçizane olarak size yüzde doksan olduğunu söyleyeyim, bu fikir eğer suç oranlarını çok daha fazla arttırmak istiyorsak mükemmel bir fikir gerçekten.
peki şuanda mevzuat önümüzde, uluslararası hukuk kuralları, çocuk koruyucu yasa ve yönetmelikler var. "eğer gerçekten dediğiniz gibiyse neden suça yönelen çocukların sayısı bu kadar arttı, neden engellenmedi?" sorusunu soracak olabilirsiniz. bunun cevabı da deve muhabbeti gibi "neresi düz ki?" toplumda suç genel olarak arttığında çocuk suçlular da artar çünkü toplumda şiddete eğilim artmıştır, ekonomi kötüleşmiştir, toplumun büyük çoğunluğu ve özellikle de gençler artık uyuşturucuyu sigara gibi yaygın kullanmaya başlamıştır, sağlıklı bir psikolojiye sahip insan sayısı çok azdır ve en önemlisi biz ülke olarak kimseye bir hayat sunamıyoruzdur yani insanın hayalleri, hayatı, ailesi, güzel bir çevresi olmadığında suça eğilimi çok daha fazla olur. çocuklar bakımından sosyal hizmetlerin çok yetersiz olduğunu düşünüyorum, aile hekimliği gibi yerlerde özellikle çocuk psikologları olmalı, çocukların mental durumlarının takibi yapılmalı, bir aile içi şiddet durumunda acil olarak harekete geçilmeli. ya size şunu söyleyeyim, ailede çocuğun şiddete ya da cinsel istismara uğradığı ayan beyan ortada iken bu ailelere teslim edilebiliyor çocuklar. bahsettiğim güvenlik tedbirleri çok, çok önemli ancak ne yazık ki uygulamada o kadar sınırlı kullanılıyor ki.
bir de şu var, medya okur yazarlığı gerçekten de çok önemli. bu konuda hepimiz kendimizi geliştirmeliyiz bence özellikle hükümet tarafından çok fazla algı yönetimi yapılıyorken. "suça sürüklenen çocuk" konusunun gündeme geldiği zamanlara bir bakın bakalım, acaba "çocuk siyasi suçlular" oluşturmak amacıyla gündemde olabilir mi? herhangi bir mevzuyu savunurken iyice araştırmak ve konunun en azından bir adım öncesi ile bir adım sonrasına bakabilmek çok kıymetli. bir de naçizane ben bir hukukçu olmama ve bu konuda da eğitim almış olmama rağmen bu tanımı yazmadan önce oturup detaylı bir kaynak taraması yaptım. hukuk, günlük hayatın ve toplumun içerisindedir, bu kesinlikle doğru ama en azından internetten dahi bir tarama yapılabilir ve daha sonrasında "bence böyle" denilebilir. fikir oluşturmak için uygulama ve teorik kısım hakkında bir vatandaş olarak bir seviyede bilgi sahibi olmak ve öyle bu fikri temellendirip yaymak gerekir ancak burada onu pek göremediğimi ve hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmeliyim.
ceza hukukunda çocuk, başka surette ergin olsa dahi henüz 18 yaşını doldurmamış kişi olarak kabul edilmektedir . bu düzenlemenin nedeni yaş küçüklüğünün, çocuğun kusur yeteneğini azaltan ya da ortadan kaldıran bir unsur olması nedeniyle cezai ehliyetinin sınırlarının belirlenmesidir. çocuk yargılaması, yalnızca cezalandırmaya değil, çocuğun korunmasına ve topluma yeniden kazandırılmasına odaklanan özel bir anlayışa sahiptir. bu nedenle, suç işlediği iddia edilen çocuklar “suça sürüklenen çocuk” (ssç) olarak tanımlanır ve bu kişilere "çocuk adalet sistemi" uygulanır.
çocuk ceza adaletinde, suç işlediği iddia edilen bireyler için "suçlu çocuk" ifadesi yerine “suça sürüklenen çocuk” (ssç) kavramı kullanılması tercihi, çocuğun içinde bulunduğu koşulları göz önüne alan insan hakları temelli, koruyucu ve onarıcı bir yaklaşımı yansıtır. bu kavram, çocuğun suç oluşturan bir fiili özgür iradesiyle ve bilinçli olarak işleyen bir fail değil, çoğunlukla sosyal, ekonomik, ailesel ya da çevresel etkenlerle suça itilen bir birey olduğunu kabul eder. nitekim, çocuklar genellikle ihmal, yoksulluk, uyuşturucuya alıştırılma, aile içi şiddet, kötü arkadaş çevresi veya eğitimden yoksunluk gibi nedenlerle suça yönelmektedir. bu nedenle hukuk sistemi, çocuğu fail olarak etiketlemek yerine, onun korunması ve topluma kazandırılması gereken bir birey olduğunu esas alır. “suça sürüklenen çocuk” kavramı, çocuk adalet sisteminin bu rehabilite edici ve kapsayıcı yaklaşımını yansıtmak açısından son derece önemlidir.
bu sistem, yetişkin adalet sisteminden farklı olup en temel özelliği, birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesinin temelinde yer alan ilke olan "çocuğun üstün yararının" esas alması ve çocuğu merkeze almasıdır. amaç, çocuğu cezalandırmaktan çok, onu koruyarak iyileştirmek ve topluma sağlıklı bir birey olarak kazandırmaktır. çocuk adalet sistemi, aynı zamanda bir "çocuk koruma mekanizması"dır. koruyucu hizmetlerin güçlendirilmesi sayesinde çocukların suça sürüklenmesine yol açan riskler azaltılabilir ve esas olarak "onarıcı adalet ilkelerini" benimseyerek çocuğun topluma yeniden kazandırılmasını ve yeniden suç işlemesinin önlenmesini hedefler. birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesi'nde de belirtildiği gibi, çocuğun adli kovuşturma sürecinden mümkün olduğunca uzak tutulması ve alternatif önlemlerin alınması esastır.
şimdi "suça sürüklenen çocuk" kavramının neden tercih edildiğine, "çocuk, toplumun kurbanıdır" gibi iddialı bir ifadenin neden kullanıldığına ve çocukların suça meyilli olmasının hangi unsurlara bağlı olarak oluştuğuna bakalım. araştırmalar, çocukların suça sürüklenme nedenlerinin yalnızca bireysel değil, büyük ölçüde "toplumsal ve çevresel" olduğunu göstermektedir. bu çocukların çoğunlukla:
1.maddi durumu kötü,
2.eğitim düzeyi düşük,
3çocuk sayısı fazla (5 ve üzeri) ailelerden geldiği,
4 aile içinde fiziksel şiddete, istismara veya ihmale maruz kaldığı,
5. madde kullanımı ve ebeveyn tutumları gibi faktörlerden olumsuz etkilendiği
tespit edilmiştir.
dolayısıyla ailenin yapısı, gelir seviyesi, çocuk yetiştirme tarzı, istismar/şiddet varlığı ve madde kullanımı gibi etkenler çocuğun suçla temasını büyük ölçüde şekillendirmektedir. bunların yanında, "dijital ortamdaki şiddet içerikli yayınlar", çizgi filmler veya sosyal medya kullanımı da çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. bu nedenle medya içeriklerinin hem devlet hem de ebeveynler tarafından etkin şekilde denetlenmesi gereklidir. sosyal ve ekonomik durumu kötü olan, yoksul olan bir ailede büyüyen ya da annesi babası tarafından ihmal edilen çocuklar suça sürüklenebilmektedir. çocukların suça sürüklenme nedenleri, biyolojik veya psikolojik nedenlerden kaynaklanabileceği gibi aile, okul, sosyal çevre, ekonomik ve sosyal etmenler gibi toplumsal nedenlerden de kaynaklanabilir ve günümüzde toplumsal nedenlerin daha fazla olduğu ifade edilmektedir.
çocukların cezai ehliyeti meselesine gelecek olursak, "18 yaş altı çocuklardan hiçbirinin cezai ehliyeti yok" bilgisi yaygın olarak toplumda bulunmakla birlikte yanlış bir bilgidir. cezai ehliyet bakımından çocuklar 3 ana gruba ayrılarak incelenir. cezai ehliyet, çocuğun "isnat yeteneği"ne, yani:
1. algılama yeteneğine (fiilin anlam ve sonuçlarını kavrayabilme),
2. davranışlarını yönlendirme yeteneğine (irade yeteneği) bağlıdır.
bu çerçevede cezai ehliyet üç yaş grubuna göre değerlendirilir.
1. 12 yaşından küçük çocuklar:
cezai sorumlulukları mutlak surette yoktur ve adli rapora gerek olmaksızın cezai ehliyetsiz kabul edilirler. ancak "çocuklara özgü güvenlik tedbirleri" uygulanabilir. çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinden yazının ilerleyen kısmında bahsedeceğiz.
2. 12–15 yaş grubu:
12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur. suça sürüklenen bu çocuklar hakkında da “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanabilir. 12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmiş çocukların cezai sorumluluğu bulunur ancak cezai indirimler uygulanır. bu yaş grubundaki çocukların cezai sorumluluğun belirlenebilmesi için uzmanlar tarafından "sosyal inceleme raporu" ve "kusur yeteneğine ilişkin adli rapor" alınması gerekir. cezai sorumluluğu bulunduğu tespitinin yapılması halinde uygulanacak indirimleri de birkaç örnekle belirtelim; ağırlaşmış müebbet gerektiren suçlar bakımından 12-15 yıl, müebbet hapis gerektiren suçta 9–11 yıl hapis, diğer hapis cezalarında ise cezanın yarısı uygulanır ancak 7 yılı geçemez.
3. 15–18 yaş grubu:
cezai ehliyetleri bulunur ancak yaş küçüklüğü nedeniyle cezada indirim yapılır. bu indirim; ağırlaştırılmış müebbet durumunda: 18–24 yıl, müebbet durumunda 12–15 yıl, diğer süreli hapis cezalarında üçte bir oranında indirim yapılması şeklindedir ancak verilecek ceza 12 yılı geçemez. bu yaş grubunda esas olarak cezai ehliyetleri bulunduğu yani işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmiş olduğu kabul edildiğinden sosyal inceleme raporu alınması zorunlu değildir ancak alınmadığı takdirde mahkemenin bunu gerekçelendirmesi gerekmektedir. aksi takdirde bu durum yargıtay tarafından bozma nedeni kabul edilir.
şimdi gelelim aslında çocuk yargılamasında esas olan, güvenlik tedbirleri ve koruyucu önlemler kısmına. burada amaç, çocuğun suça meyiline neden olan bulunduğu psikolojik ya da sosyal ortamdan uzaklaştırarak suçlu kimliğine bürünmesini önlemek*ve onu topluma kazandırmaktır. uygulanacak güvenlik tedbirleri 5 ana başlıkta incelenir:
1. danışmanlık
2. eğitim
3. bakım
4. sağlık
5. barınma
ancak, burada şu noktanın altının çizilmesi çok büyük önem arz ediyor. bahsettiğimiz güvenlik tedbirleri, cezai ehliyeti olan çocuklar hakkında uygulanmaz, bu tedbirler yalnızca cezai ehliyeti olmayan yani işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmemiş olan çocuklar bakımından uygulanır. cezai ehliyeti olan çocuklar hakkında ceza yerine güvenlik tedbiri uygulanması mümkün değildir. bu durumda yalnızca verilecek olan cezada bahsettiğimiz indirim oranları uygulanır.
çocukların durumuna göre uygulanması gereken güvenlik tedbirleri de değişkenlik gösterir. bu durumda, teker teker bu koruma tedbirlerine bir değinelim. danışmanlık tedbiri, hem çocuğa hem de bakımından sorumlu kişilere rehberlik ederek, çocukların gelişim süreçlerinde karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmalarına yardımcı olmayı hedefler. eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna devam etmesini sağlamak ya da bir meslek edinmesi amacıyla kurslara, ustaların yanına veya çeşitli iş yerlerine yönlendirilmesini içerir. bakım tedbiri, çocuğun bakımını üstlenen kişinin bu görevini yerine getirememesi halinde, çocuğun koruyucu aile hizmeti ya da bakım yurtları gibi uygun kurumlara yerleştirilmesini kapsar. sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel veya ruhsal sağlığının korunması, gerekli tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin sunulması için devreye girerken, bağımlılık yapan madde kullanan çocuklara yönelik müdahaleleri de içerir. son olarak, barınma tedbiri, barınacak yeri olmayan çocuklu bireyler ya da yaşamı tehlikede olan hamile kadınlar için güvenli bir konaklama imkanı sağlanmasına yöneliktir.
şimdi diğer bir konudan yani tutuklama kısmından bahsedelim. öncelikle tutuklamanın genel tanımına değinelim. tutuklama, delillerin karartılması, şüpheli veya sanığın kaçmasını gibi risklerin bulunduğu hallerde geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir. tutuklama kararı, ister soruşturma ister kovuşturma aşamasında olsun mutlaka bir hakim tarafından verilmelidir. savcılığın belli şartların gerçekleşmesi halinde yakalama kararı çıkartma yetkisi varsa da tutuklama kararı verme yetkisi yoktur. ancak tutuklama nedenleri olsa bile, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı vermek yerine adli kontrol kararı alarak yargılamayı sağlıklı yürütmek mümkünse tutuklama tedbirine başvurulamaz yani kısaca tutuklama uygulanacak en son tedbirdir, başka seçenek olmaması halinde uygulanır. ceza muhakemesi kanunu’na (cmk) göre tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni olmalıdır. kuvvetli suç şüphesi dediğimiz, şüpheli veya sanığın suçu işlediğine dair yüksek bir ihtimal bulunmasıdır. isnat edilen suçun şüpheli ya da sanığın işlediğine dair %85-90 oranında bir kuvvetli şüphe bulunması gibi düşünebilirsiniz. ancak tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesi mevcut olsa bile, ayrıca bir “tutuklama nedeni” de bulunmalıdır, buna detaylıca değinmeyeceğim ancak kanunda belirli katalog suçlar bakımından suçu işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri varsa, bir tutuklama nedeni olduğu kendiliğinden kabul edilir. bu katalog suçlardan biri değilse, delil karartma veya kaçma şüphesinin bulunması tutuklama nedenidir.
suça sürüklenen çocuk hakkında da tutuklama tedbiri uygulanabilir ancak 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez, güvenlik tedbirleri uygulanabilir. bu düzenleme, çocukların hapis ortamından korunarak, gelişimlerinin daha fazla zarar görmesini engellemeyi amaçlar.
şimdi biraz da kişisel düşüncelerimden bahsetmek istiyorum bu konuyla ilgili. öncelikle, çocukların suça sürüklenmesi, yalnızca bireysel bir zaaf ya da irade zayıflığı olarak değerlendirilemez. tam tersine, bu durum çoğunlukla çocuğun içinde bulunduğu sosyal çevrenin, ekonomik koşulların ve aile yapısının bir sonucudur. bu nedenle, suça sürüklenen çocuğa “suçlu” sıfatıyla yaklaşmak yerine, onu içinde bulunduğu şartlarla birlikte değerlendirmek, onu topluma kazandırmayı esas alan, onarıcı ve rehabilite edici bir sistemin parçası haline getirmek gereklidir. “çocuk toplumun kurbanıdır” ifadesi, işte tam da bu noktada anlam kazanıyor. çünkü çocuk, yaşamının ilk yıllarından itibaren maruz kaldığı ihmaller, şiddet, yoksulluk, eğitimsizlik ve ilgisizlik gibi faktörlerin etkisiyle, kendi iradesi dışında suça yönelmiş oluyor genellikle. ancak şunu söyleyebilirsiniz "peki sevgili dionysos, %100 oranda içinde bulunduğu çevreden kaynaklı diyebilir miyiz?" buna cevap olarak şunu söyleyebilirim, "hiçbir çocuk suça meyilli doğmaz" diyemeyiz. dolaylı olarak şiddete meyilli olmasına yol açacak "psikopati eğilimleri" ile doğmuş çocuklar da bulunur ancak bunun sayıları, çevresel etmenlerle suça yönelenlerle kıyasladığımızda çok daha düşük kalıyor. fakat tabii ki, düşük bir orana sahip olması demek, göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmez. bahsettiğim bu eğilimlere sahip olan çocuklar da psikolojik destek ile çevreye ve kendisine zararsız hale getirilebilir.
suç işlemiş olan çocukları "yetişkinler gibi cezalandırmak" başlangıçta çok mantıklı görünüyor olabilir gözünüze ancak üzülerek bunun çok sığ bir bakış açısı olduğunu belirtmek durumundayım. cezalandırmak kısa vadeli bir çözümdür ancak uzun vadede etkili olan kökten çözüm, çocuğun yaşam koşullarını iyileştirmek ve suça yönelten nedenleri ortadan kaldırmaktır. diyelim ki bahsettiğimiz gibi 12 yaş altı ve aslında cezai sorumluluğu bulunmayan bir çocuğu "yetişkin gibi" yargılayarak ona 6 yıllık bir hapis cezası verdik. bu durumda siz aslında var olan sorundan kurtulmuş, onu çözmüş değil bu sorunu çok daha ileriye yani altı yıllık bir zaman dilimi sonrasına ertelemiş ve büyütmüş oluyorsunuz. bu çocuk, çocukluğunu içeride geçirdikten sonra emin olun ki biz 18 yaşına geldiğinde asıl o zaman bir suç makinesi ile karşılaşmış oluruz ancak bu süre zarfında psikolojik destek sağlayıp, suça meyil etmesinin nedenlerine bakıp bu doğrultuda ailesi mi ihmal etmiş, şiddet gördüğü bir ortamda mı büyümüş yoksa bulunduğu mahalleden ya da arkadaşlarından dolayı uyuşturucuya mı alışmış bunları irdeleyip suça yönelmesinin nedenini çözdüğümüzde aslında bu çocuğu topluma kazandırmış olabilir, gelecekte daha fazla suç işlememesi yönünde temel inşa edebiliriz. 12 yaşında bir yetişkin gibi yargılanarak 18 yaşında ancak içeriden çıkmış bir çocuğun tekrar bir suç işlemesi ihtimalinin ben naçizane olarak size yüzde doksan olduğunu söyleyeyim, bu fikir eğer suç oranlarını çok daha fazla arttırmak istiyorsak mükemmel bir fikir gerçekten.
peki şuanda mevzuat önümüzde, uluslararası hukuk kuralları, çocuk koruyucu yasa ve yönetmelikler var. "eğer gerçekten dediğiniz gibiyse neden suça yönelen çocukların sayısı bu kadar arttı, neden engellenmedi?" sorusunu soracak olabilirsiniz. bunun cevabı da deve muhabbeti gibi "neresi düz ki?" toplumda suç genel olarak arttığında çocuk suçlular da artar çünkü toplumda şiddete eğilim artmıştır, ekonomi kötüleşmiştir, toplumun büyük çoğunluğu ve özellikle de gençler artık uyuşturucuyu sigara gibi yaygın kullanmaya başlamıştır, sağlıklı bir psikolojiye sahip insan sayısı çok azdır ve en önemlisi biz ülke olarak kimseye bir hayat sunamıyoruzdur yani insanın hayalleri, hayatı, ailesi, güzel bir çevresi olmadığında suça eğilimi çok daha fazla olur. çocuklar bakımından sosyal hizmetlerin çok yetersiz olduğunu düşünüyorum, aile hekimliği gibi yerlerde özellikle çocuk psikologları olmalı, çocukların mental durumlarının takibi yapılmalı, bir aile içi şiddet durumunda acil olarak harekete geçilmeli. ya size şunu söyleyeyim, ailede çocuğun şiddete ya da cinsel istismara uğradığı ayan beyan ortada iken bu ailelere teslim edilebiliyor çocuklar. bahsettiğim güvenlik tedbirleri çok, çok önemli ancak ne yazık ki uygulamada o kadar sınırlı kullanılıyor ki.
bir de şu var, medya okur yazarlığı gerçekten de çok önemli. bu konuda hepimiz kendimizi geliştirmeliyiz bence özellikle hükümet tarafından çok fazla algı yönetimi yapılıyorken. "suça sürüklenen çocuk" konusunun gündeme geldiği zamanlara bir bakın bakalım, acaba "çocuk siyasi suçlular" oluşturmak amacıyla gündemde olabilir mi? herhangi bir mevzuyu savunurken iyice araştırmak ve konunun en azından bir adım öncesi ile bir adım sonrasına bakabilmek çok kıymetli. bir de naçizane ben bir hukukçu olmama ve bu konuda da eğitim almış olmama rağmen bu tanımı yazmadan önce oturup detaylı bir kaynak taraması yaptım. hukuk, günlük hayatın ve toplumun içerisindedir, bu kesinlikle doğru ama en azından internetten dahi bir tarama yapılabilir ve daha sonrasında "bence böyle" denilebilir. fikir oluşturmak için uygulama ve teorik kısım hakkında bir vatandaş olarak bir seviyede bilgi sahibi olmak ve öyle bu fikri temellendirip yaymak gerekir ancak burada onu pek göremediğimi ve hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmeliyim.
devamını gör...
34.
terminoloji eyi de.. (sanki çocuğu koruyan bir ima var) peki siz şu "sürükleyenler" için ne yapıyorsunuz..? ne yaptınız..? bir şey yaptınız mı.? suça sürüklenen çocuk sayısı ha bire artıyor. sürükleyenler de, nedenleri de şu imiş diye, hadi bir adım atmışlığınız yok. yahu merakta mı etmiyorsunuz.. güya suçun dolaylı mağduru gördüğünüz çocuk için, ponçik terminolojiler üretmenin çocuğa, topluma ne faydası var. bu duyarsız ilgisizliğinizle sürükleyenler zincirine bir halka olmuyor musunuz..?
devamını gör...
35.
#3682218
burayı biraz açalım. hukukumuzda suça itilmiş olarak değil, suça sürüklenen çocuk olarak tabir edildiği için bu başlık altında yazıyorum
evet, hukukumuzda 18 yaşın altındaki kişiler çocuktur. bu konu özellikle ceza ehliyeti konusunda önem kazanır; çünkü 18 yaşını doldurmamış bir kişinin yaşına göre suç isnat edilebilirliği değişiklik göstermekle birlikte tam ceza ehliyeti yoktur. yaş küçüklüğü kusur yeteneğini etkiler yani.
modern ceza hukukunda bir çocuğa suç isnat edebilmek de, yargılamak da, kısaca çocuklara ilişkin suç ve ceza politikası çocuğu cezalandırmaktan ziyade rehabilite etmeye yönelik olduğundan çocukları potansiyel suçlu addetmekten ziyade onların yaş küçüklüğünden dolayı etki altında kalmaları daha muhtemel, ceza ehliyeti açısından kusur atfedilebilirliği daha düşük bir kitle olarak kabul eder. bu mantıklıdır; çünkü henüz yaptıklarının ağırlığı ve sonuçlarını algılama kapasitesi yeterince gelişmemiş bir kişinin bir yetişkin gibi yargılanması adil olmayacağı gibi, böyle bir seçim toplumsal sonuçları açısından efektif de olmayacaktır.
burada elbette 18 yaşının altındaki herkes için tek bir cezai sorumluluk oranı söz konusu değildir. 12 yaşından küçük çocukların, işlediği fiilin ağırlığı ve sonuçları ne olursa olsun hiçbir cezai sorumluluğu yoktur. bu, yaptığı şeyin, örneğin işlediği cinayetin kötü olmadığını göstermez. bu, 12 yaşından küçük çocuğun cinayet işlerken bunun ne anlama geldiğini ve nasıl sonuçlanacağını ölçüp tartma yeteneğine -doğal olarak- sahip olmadığı ve sahip olmasının da beklenemeyeceği anlamına gelir. 12 yaş sonrasında da 18 yaşa kadar cezai sorumluluk kademeli olarak artar. yani bir insanı iyi veya kötü olarak değerlendirmemize sebep olan şey onun yaptığı şeyin ne olduğundan ziyade, bunu ne amaçla ve niyetle yaptığı, isteyerek ve bilerek yapıp yapmadığıdır.
ben kendi karşılaştığım bir örnekten bahsedeceğim. avukatlık stajımın savcılık kısmını çocuk savcısı ile yaptım. hiç unutamadığım bu örnekte, 12-13 yaşlarında hırsızlıktan gelen iki çocuk, uzaktan görseniz saç traşından, vücudundaki dövmelerinden, kollarındaki jilet izlerinden, giyiminden, konuşmasından vs. normal sözlük yüksek yargı ve adalet dağıtma heyetinin direkt olarak suçlu bulup müebbete mahkum edeceği kriminal tipler. savcım çok anlayışlı, tatlı bir adamdı. gayet babacan bir tavırla ifadelerini almaya başladı, ben de yanında oturuyorum.
-oğlum ne diye milletin teybini eşyasını çalıyosunuz anlatın bakalım,
-yauv aklımız başımızda değildi ki ateş buzu atmışız*
-aferin, bi de bunu söylüyor musunuz?
-(gülüşmeler, ne diyeceğini şaşırmalar)
-niye peki bu küçük yaşınızda o ilaçları kullanıyorsunuz oğlum yazık değil mi size,
- yauv amirim ben küçük yaştayken anam ölmüş, babam yeni kadın alınca da bizi sokağa atmışlar. biz de kendimizi buralarda bulduk. aç mı kalacaz, mecburen çalacaz.
konuşmalar tam olarak böyle değil, üzerinden uzunca bir zaman geçti ama mealen bu şekilde. 12-13 yaşlarındaki çocukları sentetik uyuşturuculara mahkum eden, onları suç şebekelerinin elinde birer kuklaya çeviren, bambaşka bir hayatta bambaşka bir insan olabilecekken küçücük yaşta hayatlarını karartıp kriminalize eden sistemle mücadele etmeden çözebileceğiniz hiçbir şey yok. onları o ortamlara sokan nedenleri araştırmadan ulaşabileceğiniz bir çözüm de. o yüzden "suça sürüklenen çocuk", gerçekten sürüklendiği için.
elbette bu çocuklar büyüyünce -bir mucize gerçekleşmediği takdirde- birer suç makinesine dönüşüyorlar. bundan da yola çıkarak bak biz demedik mi adamda potansiyel varmış demek ahmaklıktan başka bir şey değil.
şimdi gelelim, bu suça sürüklenen çocuklardan kim yararlanıyor, uyuşturucu bataklıklarının kurutulmamasından kim nemalanıyor, bunları kullanan örgütleri kim koruyup kolluyor meselesine. asıl sorular bunlar, bunları sorgulayacak cesaret ve biraz da zekanız olmadan çözebileceğiniz tek bir mesele yok. değil 12-13, 2 yaşındaki çocuğun davranışlarını bile suç potansiyeli olarak değerlendirip yazanları gördüm sözlükte. onların ortaçağdan kalma öc alma esasına dayanan yargılama perspektiflerini ele alıp konuşmuyorum bile. asıl problem bu zihniyet işte, bizzat bu zihniyet.
bu yazdıklarım bir şey ifade etmiyorsa şimdi gidip öyle çocuk mu olur diye yargılamaya devam edebilirsiniz.
burayı biraz açalım. hukukumuzda suça itilmiş olarak değil, suça sürüklenen çocuk olarak tabir edildiği için bu başlık altında yazıyorum
evet, hukukumuzda 18 yaşın altındaki kişiler çocuktur. bu konu özellikle ceza ehliyeti konusunda önem kazanır; çünkü 18 yaşını doldurmamış bir kişinin yaşına göre suç isnat edilebilirliği değişiklik göstermekle birlikte tam ceza ehliyeti yoktur. yaş küçüklüğü kusur yeteneğini etkiler yani.
modern ceza hukukunda bir çocuğa suç isnat edebilmek de, yargılamak da, kısaca çocuklara ilişkin suç ve ceza politikası çocuğu cezalandırmaktan ziyade rehabilite etmeye yönelik olduğundan çocukları potansiyel suçlu addetmekten ziyade onların yaş küçüklüğünden dolayı etki altında kalmaları daha muhtemel, ceza ehliyeti açısından kusur atfedilebilirliği daha düşük bir kitle olarak kabul eder. bu mantıklıdır; çünkü henüz yaptıklarının ağırlığı ve sonuçlarını algılama kapasitesi yeterince gelişmemiş bir kişinin bir yetişkin gibi yargılanması adil olmayacağı gibi, böyle bir seçim toplumsal sonuçları açısından efektif de olmayacaktır.
burada elbette 18 yaşının altındaki herkes için tek bir cezai sorumluluk oranı söz konusu değildir. 12 yaşından küçük çocukların, işlediği fiilin ağırlığı ve sonuçları ne olursa olsun hiçbir cezai sorumluluğu yoktur. bu, yaptığı şeyin, örneğin işlediği cinayetin kötü olmadığını göstermez. bu, 12 yaşından küçük çocuğun cinayet işlerken bunun ne anlama geldiğini ve nasıl sonuçlanacağını ölçüp tartma yeteneğine -doğal olarak- sahip olmadığı ve sahip olmasının da beklenemeyeceği anlamına gelir. 12 yaş sonrasında da 18 yaşa kadar cezai sorumluluk kademeli olarak artar. yani bir insanı iyi veya kötü olarak değerlendirmemize sebep olan şey onun yaptığı şeyin ne olduğundan ziyade, bunu ne amaçla ve niyetle yaptığı, isteyerek ve bilerek yapıp yapmadığıdır.
ben kendi karşılaştığım bir örnekten bahsedeceğim. avukatlık stajımın savcılık kısmını çocuk savcısı ile yaptım. hiç unutamadığım bu örnekte, 12-13 yaşlarında hırsızlıktan gelen iki çocuk, uzaktan görseniz saç traşından, vücudundaki dövmelerinden, kollarındaki jilet izlerinden, giyiminden, konuşmasından vs. normal sözlük yüksek yargı ve adalet dağıtma heyetinin direkt olarak suçlu bulup müebbete mahkum edeceği kriminal tipler. savcım çok anlayışlı, tatlı bir adamdı. gayet babacan bir tavırla ifadelerini almaya başladı, ben de yanında oturuyorum.
-oğlum ne diye milletin teybini eşyasını çalıyosunuz anlatın bakalım,
-yauv aklımız başımızda değildi ki ateş buzu atmışız*
-aferin, bi de bunu söylüyor musunuz?
-(gülüşmeler, ne diyeceğini şaşırmalar)
-niye peki bu küçük yaşınızda o ilaçları kullanıyorsunuz oğlum yazık değil mi size,
- yauv amirim ben küçük yaştayken anam ölmüş, babam yeni kadın alınca da bizi sokağa atmışlar. biz de kendimizi buralarda bulduk. aç mı kalacaz, mecburen çalacaz.
konuşmalar tam olarak böyle değil, üzerinden uzunca bir zaman geçti ama mealen bu şekilde. 12-13 yaşlarındaki çocukları sentetik uyuşturuculara mahkum eden, onları suç şebekelerinin elinde birer kuklaya çeviren, bambaşka bir hayatta bambaşka bir insan olabilecekken küçücük yaşta hayatlarını karartıp kriminalize eden sistemle mücadele etmeden çözebileceğiniz hiçbir şey yok. onları o ortamlara sokan nedenleri araştırmadan ulaşabileceğiniz bir çözüm de. o yüzden "suça sürüklenen çocuk", gerçekten sürüklendiği için.
elbette bu çocuklar büyüyünce -bir mucize gerçekleşmediği takdirde- birer suç makinesine dönüşüyorlar. bundan da yola çıkarak bak biz demedik mi adamda potansiyel varmış demek ahmaklıktan başka bir şey değil.
şimdi gelelim, bu suça sürüklenen çocuklardan kim yararlanıyor, uyuşturucu bataklıklarının kurutulmamasından kim nemalanıyor, bunları kullanan örgütleri kim koruyup kolluyor meselesine. asıl sorular bunlar, bunları sorgulayacak cesaret ve biraz da zekanız olmadan çözebileceğiniz tek bir mesele yok. değil 12-13, 2 yaşındaki çocuğun davranışlarını bile suç potansiyeli olarak değerlendirip yazanları gördüm sözlükte. onların ortaçağdan kalma öc alma esasına dayanan yargılama perspektiflerini ele alıp konuşmuyorum bile. asıl problem bu zihniyet işte, bizzat bu zihniyet.
bu yazdıklarım bir şey ifade etmiyorsa şimdi gidip öyle çocuk mu olur diye yargılamaya devam edebilirsiniz.
devamını gör...
36.
yaşadığım semt hasebiyle çok fazla suç işleyen gençler çocuklar gördüm. evet bazıları hakikaten sürüklenmiş, aldanmış diyebilirim.
ama bazılarının alakası yok mağdur falan değil, şeytan gibi oçları. hırsızlık, arsızlık, gasp ne ararsan var. anası babası peşinde koşuyor ama nafile, sütü bozuk piçin.
iki tarafında varlığını inkar etmiyorum, ama bazı itlerin çocuktur ya yapmıştır bir hata kılıfıyla savunulmasına karşıyım kardeşim.
insan öldürecek kıvama geldiysen, ceza çekecek kıvama da gelmişsindir. eğer devlet bunları cezalandırmazsa canını yaktıklarının yakınları bunları yere serer, insanlara kendi adaletini aratan sisteme hukuk değil leş denir.
hadi hırsızlığı falan bir nebze anlarım da, cinayet işleyene af falan olmaması gerekiyor kardeşim. idam edilsin demiyorum ama güneşe ve gökyüzüne hasret bir hayat sürmesi de oldukça hakkaniyetlidir.
ahmeti hatırlayın, takip ettiler gitti bulaştılar. gitti çocuğu vahşi bir hayvan gibi saldırarak katlettiler. bunlara çocuk mu diyeceğiz şimdi, ya da suça sürüklenmiş? böyle konular da empati kurulmaz ama benim çocuğumu birisi bu şekilde katletmiş olsa yemin ederim ömrümün son gününe kadar onu takip eder kısasa kısas derdim.
onlar suça sürüklenmiş çocuksa ahmet'in günahı neydi!
ama bazılarının alakası yok mağdur falan değil, şeytan gibi oçları. hırsızlık, arsızlık, gasp ne ararsan var. anası babası peşinde koşuyor ama nafile, sütü bozuk piçin.
iki tarafında varlığını inkar etmiyorum, ama bazı itlerin çocuktur ya yapmıştır bir hata kılıfıyla savunulmasına karşıyım kardeşim.
insan öldürecek kıvama geldiysen, ceza çekecek kıvama da gelmişsindir. eğer devlet bunları cezalandırmazsa canını yaktıklarının yakınları bunları yere serer, insanlara kendi adaletini aratan sisteme hukuk değil leş denir.
hadi hırsızlığı falan bir nebze anlarım da, cinayet işleyene af falan olmaması gerekiyor kardeşim. idam edilsin demiyorum ama güneşe ve gökyüzüne hasret bir hayat sürmesi de oldukça hakkaniyetlidir.
ahmeti hatırlayın, takip ettiler gitti bulaştılar. gitti çocuğu vahşi bir hayvan gibi saldırarak katlettiler. bunlara çocuk mu diyeceğiz şimdi, ya da suça sürüklenmiş? böyle konular da empati kurulmaz ama benim çocuğumu birisi bu şekilde katletmiş olsa yemin ederim ömrümün son gününe kadar onu takip eder kısasa kısas derdim.
onlar suça sürüklenmiş çocuksa ahmet'in günahı neydi!
devamını gör...
37.
bir katili, caniyi sırf etnik kimliği için savunan etnikçi, ırkçı silk kırıklarının uydurduğu kavram.
devamını gör...
38.
antisosyal kişilik bozukluğu olan tipsizlere çocuk diyen hadsizler...
devamını gör...
39.
suça sürüklenen çocuk kavramını hukuki ve felsefi temelde anlatacak enerjim yok ama uzun lafın kısası bilgi temeli olmayan fikirler zırvadan öte değil.
devamını gör...
40.
kimse paşa çocuğu değil. paşa çocuğu değilsin diye de milleti bıçaklama hakkın olmuyor koçero.

aydın'daki fabrika işçisi, gümüşhane'deki çiftçi, yolda milleti deşmiyor da genelde bu tarz eylemler bir etno-kültürel güruha özgü oluyor ise ben bunda sosyoloji, psikoloji, felsefe değil daha çok biyolojik determinizm ararım.

aydın'daki fabrika işçisi, gümüşhane'deki çiftçi, yolda milleti deşmiyor da genelde bu tarz eylemler bir etno-kültürel güruha özgü oluyor ise ben bunda sosyoloji, psikoloji, felsefe değil daha çok biyolojik determinizm ararım.
devamını gör...