korku / gerilim
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

dario argento tarafından çekilen, 1977 yapımı gerilim filmidir.


filmde susan bannion (jessica harper) adlı bir genç kız, new york'tan almanya'ya bir dans okuluna gider. okula gidişinin ilk gecesi korkunç bir fırtına ile karşılaşır. fırtına sırasında, okulun bahçesinde bir kızın koşarak kaçtığını görür. kızın dudaklarından dökülen iki kelimeye dikkat eder: sır ve süsen(bkz: çiçek türü). bu koşarak kaçan kızcağız gecenin ilerleyen saatlerinde vahşice katledilir. daha sonra anlaşılır ki bu okul, zamanında bir cadıya ait olan, mistisizm alanında ilerleyen bir okuldur. daha sonra dans okulu haline gelmiştir fakat cadılık okulda daimidir. sır ve süsen de cadıların saklandığı alana dair ipuçlarıdır.


filmi gaspar noe'nin climax'inde gördüğümde çok merak etmiştim. bu filmi izledikten sonra daha iyi anladım ki gaspar noe abimiz mükemmel bir insan. her iki filmi izlediğinizde ilhamın nereden, ne şekilde geldiğini çok iyi görüyorsunuz. renkler, sahneler, kadınlar, danslar, çocuklar ve içkiler, iki film arasındaki bağlantıyı kurmaya yetiyor.
2018 versiyonunu henüz izlemedim, fakat 1977'nin müzikleri dahi filmden etkilenmek için yeterli.
devamını gör...
bu cadılar bayramı gecesine de bu kabusvari kült klasik korku filmi yakışırdı

suspiria, bana göre tarihin en iyi korku filmleri arasındadır. ilk 10'uma kesin alırım. bazı sahneleri yeni nesil izleyicilerce gülünç bulunabilir ama bu bir 70'ler filmi ve her dönemin başat özellikleri var. sonraki dönem(ler)de yer bulan cgi'li sahnelerin de ciddi kısmını ben kötü buluyorum mesela ama her filmi dönemine göre değerlendirip bunu görmezden gelerek filmlerden keyif alma yoluna gidiyorum. bir de suspiria'yı bir kabus görüyormuşçasına izlemek yahşi oluyor kanımca. ben mantıksız (olan) veya tutarsız (olan) veya inandırıcı olmayan korku filmlerinde bu yolu benimserim hep, eğer ki yapım beni bir yerinden yakalayabilirse. tümden tırt bulduğum bir işten zorla zevk almaya çalışarak kendime işkence yapamam yoksa, haha. suspiria aslında tipik bir 70'ler korku filmi gibi ilerliyor ve son 10-15 dakikasında kendini açmaya başlıyor. "showdown" bölümü gerçekten de olağanüstü diyebilirim. her izlediğimde ayrı büyüleniyorum filmin son kısmını.

dario argento, bir nevi efsane statüsüne yükselmiş bir yönetmen ve bu da onun en bilinen işi sanırım. bu italyan yönetmenin hayranıyım diyebilirim ve kendisinin izlediğim ilk filmi suspiria idi. bu filmdeki mekanlar, ışık ve renk kullanımı, müzik pasajları ve bunların sahnelere entegrasyonu falan cidden de fevkalade. müzik demişken... goblin grubunun bu yapım için ürettiği müziklere ekstra parantez açmak gerekir. ne desem eksik kalır ama bu konuda. argento'nun çekim stili ve filmdeki kamera kullanım tarzları cidden de filmin alametifarikalarından biri. oyuncu yönetmenliği de çok başarılı filmde ki bunu birçok sahnede net görebiliyoruz. senaryo yazarlarından da biri dario amca bu arada yapıtın.

konusunda, bir amerikan kızımız almanya'daki bir dans akademisine geliyor. zaten daha taksi çağırırken bu yatılı okula giderken, hava ürkünç gök gürültüleri ve şiddetli yağışla kendisini karşılıyor. filmi ilk izlediğimde aslında akademisyen kadrosundan biraz kıllanmıştım ama konunun bu kadar ekstrem yerlere gidebileceğini öngörememiştim. suspiria bir gizem filmi de ve bu okulda arka planda neler döndüğünü anca sonlarda görebiliyoruz. bu dans okulunun geçmişi anlatılıyor bu "showdown" kısmı öncesinde ve işin içinde okült bir şeyler olduğu aktarılıyor bir doktor tarafından. sonra da bir profesör cadılar hakkında başkaraktere ve dolayısıyla bunu izleyen bizlere de önemli bilgiler veriyor.

ilk bahsettiğim doktor dr. frank mandel'ı, udo kier oynuyor. bu almanya doğumlu aktörü birçok filmde gördüm. ilk aklıma end of days geldi mesela şimdi. cidden de adamın tipi böyle irkiltici ve suspiria için de kendisi çok iyi bir oyuncu tercihi olmuş. başkarakter suzy bannion'ı canlandıran jessica harper da sonrasında birçok filmde karşımıza çıktı (öncesini bilemiyorum) ama filmde başka bir kız/kadın oyuncu da olabilirmiş dedirtti bana; pek de "özel" bir tiplemeyi oynamıyor burada kendisi zira. ama kızın başına gelenler kesinlikle çok enteresan, karanlık ve müthiş. bana göre filmin kastingi de genel bağlamda böyle; yani mesela miss tanner ve madame blanc son derece idiyosenkrazisi baskın karakterlerken, o piyano çalan köpekli adam biraz ana yemekten ziyade, "olmasa da olurmuş." denen bir çeşni niyetine filmde yer bulmuş. demem o ki, "başkası da oynasa olurmuş." denen karakter yaratımları da filmde yer buluyor, "oha cuk oturmuş." dedirtenlerle birlikte.

suspiria, başlıkta da dediğim gibi kült ve klasik bir korku filmi. bunun yakın senelerde yapılan yeniden çevrimini de sinemada izlemiştim. tilda swinton'ın ve suspiria'nın büyük bir hayranı olunca, bunun aksi bir durum söz konusu olamazdı zaten. o aynalı gizli odadaki sahnesine aşırı bayılsam ve filmin genelini beğensem de, yapımın sonlarında hayal kırıklığına uğramıştım. hele de o müzik tercihleri... orijinal filmin müzikleri ve son sahneleri efsaneyken bunda ise tam tersi olmuş. gene de iyi bir remake idi o bence, genel bağlamda. dario argento'nun o filmi acımasızca eleştirdiğini söylemişti biri. ben de bazı bakımlardan eleştirdim ama "çöp" bir film de diyemeyiz bence ona.

neyse. cadılar bayramınız kutlu olsun. yatılı okula gidecek "bebeler" varsa bu yazıyı okuyanlar arasından, ayık olsunlar. ya madame blanc gibi birine denk gelirseniz ne yaparsınız? veya helena markos?.. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"suspiria (1977)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim