1.
ne zaman dinlesem eski günlere hatta yaşamadığım, bilmediğim halde andığım günlere özlem hissi uyandıran bir türkü. sanki whatsapp yokmuş, sms bile yokmuş da çektiğim telgrafa dökülmüş sevdam. yanı başımda isterken cananımı tellere bakıp uzayan bir hasrete isyan ediyormuşum gibi.
telgrafın tellerine kuşlar mı konar
herkes sevdiğine de yavrum böyle mi yanar
yanıma gel yanıma da yanı yanı başıma
şu gençlikte neler geldi cahil başıma
telgrafın tellerine kuşlar mı konar
herkes sevdiğine de yavrum böyle mi yanar
yanıma gel yanıma da yanı yanı başıma
şu gençlikte neler geldi cahil başıma
devamını gör...
2.
''öpeceksin kelleri'' diye devam eden ve akabinde kel kişinin kafasının tepesine şaplak atmayla sonuçlanan bir şaka. 90larda kaldı, bugün pek yapan yok.
devamını gör...
3.

sonra birden anlıyorum ki, eski bir kitabın içindeki şarkılar bile gel demiş bize, ikimizi de çağırmış yanına, kim kimi çağırmış bunun yazıldığı zaman bilinmez ama yolu şimdiye düşmüş, gel'im olmuş, gel'in olmuş.
gerçekler mi düşler mi derken ikisinin de içiçe girdiği bir zaman diliminde bulduk kendimizi, kendince basit* isteklere sahip iki kişi, şarkılar, bir kıyı kasabası, bir orman, bir dağ, bir ada.
gel demiş kitaplara yazılan notalar bize, gel*!
devamını gör...
4.
hep dutluktu oralar evet.. ama artık fiber ağlarla örüldü ortalık.. ne tel kaldı ortalıkta ne telgraf..
kuşlar bile değiştirdiler göçyollarını..
bir tek türkülerde kaldı o temiz sevdalar..
şimdi : 'elde var hüzün' diyor sadece şarkılar..
kuşlar bile değiştirdiler göçyollarını..
bir tek türkülerde kaldı o temiz sevdalar..
şimdi : 'elde var hüzün' diyor sadece şarkılar..
devamını gör...
5.
devamını gör...
6.
kuşlar konmaz olmuş .
devamını gör...