the bard's song

neredeyse her metal dinleyicisinin çaldığı zaman istemsiz eşlik ettiği, efkarlanıp mutlu olduğu, eğer barda içerken çalıyorsa eldeki biranın masaya vurulup havaya kaldırıldığı bir şarkıdır.



şu ortamda bu şarkıya eşlik etmeden ölmek nasip olmasın diyorum ve sizi bu güzel şarkıyla baş başa bırakıyorum.

(bkz: blind guardian)

bir şarkı değil sanat eseridir.
dinlenmesi şiddetle gerekir.

klasik gitarımı her elime alışımda introsunu çalamadan yapamadığım güzide eser. en güzel versiyonu şudur zannımca.

"when audience take over your song, you know you're immortal." yorumunun yapılabildiği, grubun ve hayran kitlesinin performansını gözler önüne seren parçadır. şuradan mevzubahis canlı performansa ulaşabilirsiniz.

yüzüklerin efendisi ve hobbit serisinin hayranı olarak her dinlediğimde gözümün önüne elfleri, hobbitleri, cüceleri getiren efsane şarkı.
son bölümü de şöyledir: "these songs of hobbit, dwarves and men and elves / come close your eyes you can see them too"
bu arada şarkıya ismini veren bard, hobbit kitabında ejderha smaug'u öldüren karakterdir.

dinlerken başka alemlere götüren blind guardian şarkısıdır.
buradan

benim açımdan çok ayrı bir yere sahip olan ve acı bir anıya sahip olan şarkıdır. biraz eskilere gidelim. liseden mezun olduktan sonra bir yıl dershaneye gittim ve sonrasında gaziantep üniversitesi, elektrik elektronik mühendisliği bölümünü kazanmıştım. mizacım gereği fazla konuşmayan ve insanlarla pek anlaşamayan-diyalog kurmayan bir insanım. antep'de geçen iki yıldan sonra da pek bir şey değişmemişti, onunla tanışmam dışında. o da benim gibiydi ve ilk defa bir insanla böylesine iletişim kurmuştum ve insanlığa olan tüm ümitlerimi yeşertmişti. o da benim gibi oduncu gömleği giyiyor, camel soft içiyor, benim okuduğum kitapları okuyor, benim sevdiğim yazarları seviyor, beraber godard'ın, truffaut'ın filmlerini izliyor, üzerine saatlerce konuşuyorduk. ben yemek yapmada pek de iyi sayılmazdım, o da iyi değildi. genellikle dışardan söylüyor ya da ikimizin de tek yapabildiği yemek olan spagetti ile karnımızı doyuruyorduk-doyurmaya çalışıyorduk. yarına, yarınlara, geleceğe dair planlar yapıyor ve mutlu olacağımızı sanıyorduk-inanıyorduk. amores perros'da, susana'nın da octavio'ya dediği gibi ; "tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından söz et." birden ailesinin ve kendisinin şehir değiştirmesi gerekti ve bana bunu söylemek için bir hafta güç topladı-nasıl söyleyeceğini bir türlü bilmiyordu, belki de bende oluşturabileceği yıkımı öngörebiliyordu. en doğrusunun ilk tanıştığımız yer olan şahinbey parkında söylemek olduğunu düşünmüş olacak ki, orada buluşmak ve benimle önemli bir konu hakkında konuşmak istedi. bana "gitmemiz gerek, şehir değiştireceğiz ve sürdürebileceğimizi düşünmüyorum, mesafeler beni ve seni yorar" dedi. anlayış göstermeye çalışsam da tebessümümün altında yatan üzgün çocuğu görebiliyordu. son bir kez beraber bir şeyler dinlemek istedim ve bu şarkıyı açtım telefondan. kulaklığımın bir tekini ben, diğerini de o takmıştı. son kez görüyorduk birbirimizi ve bundan daha iyi bir final olmayacaktı. son kez gördüm onu, son kez şarkı dinledik, son kez camel izledik ve son kez sarıldık. ertesi gün kafayı fena halde çekip eve gelmiştim ve evde ses olması adına televizyonu açtığımda, sevdiğim kadının ve ailesinin trafik kazası geçirdiğini ve bir tırın altında kaldığını görünce yaşadığım yıkımı hiçbir şekilde tarif edeceğimi-edebileceğimi düşünmüyorum. o günden sonra hayatımda kimse olmadı ve ben de bu şarkıyı bir daha hiç dinlemedim.

yarın onun ölüm yıldönümü, yine buradayım. sabaha kadar dinleyeceğim şarkımızı, huzurla uyu.

şarkının aynı isimle “in the forest” ve “the hobbit” adlı iki farklı versiyonu var. in the forest versiyonu the hobbit’te smaug’u öldüren bard the bowman için yazılmış. iyi de yapılmış.
the hobbit versiyonu da beş ordunun savaşı’nda ölen thorin meşekalkan için yazılmış.

the hobbit versiyonu için:
open.spotify.com/track/4avR...

bir blind guardian güzelliğidir. siz dinleyin ben dinlerken yazacağım.

biliyorum, ozanları da şarkılarını da biliyorum. sadece bunu bilmekteyim hatta. hangi saatlerin geçmesini, gözlerimi ne zaman kapatmayı bekliyorum? yalnızca seni dinleyerek de bekleyebilirim.
yarın bugünün korkusunu benden götürecek, peki yarın olacak mı? ismim ve cismin yok olacak. ozan değilim, şarkım da kalmayacak. gitme zamanını beklerken yaşadığım tüm bu korkular, yarının umuduyla eriyecek mi?
sihirli şarkılarınız karanlık ve soğukta yardımcı, teşekkür ederim. sihirli şarkılarınız bekleme salonunda yardımcı, teşekkür ederim.
gözlerimi kapatıyorum ancak göremiyorum. gözlerimi gerçekten kapatırsam göreceğimi biliyorum.

fener taraftarının marş olarak uyarladığı bir versiyonu olan şarkıdır.

sanıyorum bir müzisyen için bundan daha tatmin edici hatta orgazm edici bir an yoktur. konsere gelen kitle aynı anda ve doğru bir şekilde şarkıyı söylüyor. muhteşem bir kayıt!

uzun zamandır dinlemediğim ve biraz önce harika bir performansını izlediğim/dinlediğim şarkı.
bir üstteki tanımdan bahsediyorum : #2732875

bir şey dikkatimi çekti ama,
performansın 54. saniyesinde, seyirciler, 4'lük şeklinde alkışlamaya devam ediyorlar ve ardından bir şeylerin yanlış gittiğini hissedip alkışı düzeltiyorlar. çünkü 54. saniyeden itibaren 6'lık ölçüye sahip bölüme geçiliyor şarkıda.
bu durum bile tatlı gözükmüş performansta.

blind guradian adlı alman power-metal müzik yapan şahane grubun bana göre en iyi ikinci şarkısı (birincisi raistlin majere'den dolayı soulforged). her dinlediğimde içimi istemsizce bir huzur kaplıyor. sırf şu şarkıyı çalabilmek için gitar bile öğrendim. eğer fantastik edebiyatını seviyorsanız kesinlikle dinlemeniz gereken bir parça.

bana göre bir a past and future secret değildir ama iyi şarkı.

her dinlediğimde yüzük kardesligiyle beraber ormanda gezintiye çıkmış gibi hissettiren büyülü bir şarkı

aşırı güzel bir bardcore versiyonu yapılmış. şarkının orijinali zaten orta dünya'dan fırlamış gibi. bardcore versiyonu da aşırı iyi olmuş.

insanın william wallace'ı da yanına alıp iskoç kırlarında koşası geliyor.

odtü fişnelikteki kör gardiyan konserinde çakmağımı yakarak dinlediğim parçadır. hey gidi günler hey!