the good place

(bkz: michael schur) abimizin elinden çıkma 4 sezonluk tatlı bir dizi.
tramvay problemi gibi düşündüren soruların komedi ile işlenmesiyle hem güldürdüğü hem düşündürdüğü olur.
komedi dizisi denilip geçilecek bir dizi değildir ama çok büyük beklentilerle izlenmemesi gerekir .

öldükten sonra ne olacak sorusuna fantastik bir bakış açısı sunan amerikalı mizah dizisi. 13'er bölümden 4 sezon sürüyor ve her bölüm 20 dakika.

ölümden sonrasını telifli hikayesi yapmış bütün dini yazıtlardan daha somut bir öbür dünya evreninde ahlak ve etik felsefesiyle temellendirilmiş bir hikayeyi eğlenerek takip edebilirsiniz. ama bence asıl mevzusu başkadır efendim bu dizinin:

düşünün ki bir ilgi alanınız var. adı da fışırtı olsun. bu ilgi alanınızda kazandığınız kabiliyetler sizi daha iyi biri yaptı ve siz de bunu herkesin bilmesini istiyorsunuz. tabi ki fışırtı ilgi çekici bir konu değil ve arkadaşlarınız da sizin yemek ve içki sofralarında fışırtıyı anlatmanızdan bıktı. çünkü o anlayabilmek için çok emek harcanması gereken, özümsenmesi zor bir yol. aslında bir disiplin de denilebilir. siz de gidiyorsunuz fışırtıyı herkesin kolayca hazmedebileceği bir formatın dekoruna yerleştiriyorsunuz. artık sizi dinlemek istemeyen arkadaşlarınız o formatı sömürüp size "fışırtı neymiş abi yaa" demeye geliyorlar.

evet "the good place" de tam olarak böyle bir şey. aslında bir felsefe başlangıç paketi. 72 bölümde 70 tane felsefe kitabından bahsediliyor ve o kitapların kritiklerinin yapıldığı replikler var. biraz hikayeden sızdırdım ama olsun. rahat bir zamanımda diziyi tekrar izleyeceğim. ama ondan önce hızlı bir taramayla hangi bölümde hangi kitap konuşuluyor onun listesini tutacağım. önce kitap sonra bölüm. bölükpörçük felsefe okumalarından öteye gidemeyen bana felsefe disiplini kazandıracak olan bu diziye şükran borçluyum.

herkese zorla denebilecek şekilde izlettiğim, favori listeme düşünmeden ekleyeceğim dizinin yönetmen koltuğunda aynı zamanda parks and recreation, office ve brookly 9-9’ın da yönetmenliğini yapmış michael schur var. dizi eleanor shellstrop(kristen bell) adlı karakterimizin ı̇yi yer’de uyanmasıyla başlıyor. ı̇yi yer basitçe cennet diyebileceğimiz tabii ki cehennem’i (kötü yer) de yanınıda getiren ve insanların çoğuna hayat umudu getiren o büyülü dünya. mahallenin mimarı michael(ted danson) eleanor’a öldüğünü ama ı̇yi yer’e geldiğini söylüyor. ancak eleanor’un oraya ait olmadığını anlaması çok da uzun sürmüyor. hayatını felsefeye adamış aynı zamanda eleanor’un ruh eşi olan chidi anagonye(william jackson harper) ona ı̇yi yer’e uyum sağlaması için yardımcı oluyor. evet, biliyorum konusu başta övdüğüm kadar ilgi çekici gelmedi ama spoiler vermeden bu dizinin ne kadar mükemmel olduğunu anlatabilmem imkansız. bu dizinin etik ahlak anlayışınızı ters düz etmesini hatta ahirete olan bakış açınızı nasıl değiştirdiğini ancak birinci sezonu bitirince görebilirsiniz.

aşık olduğum dizi. hikayesini dinlemek isteyenlere şunu söyleyeyim, hayatta bazı şeylerin zamanı olduğunu düşünüyorum. bu zaman insanın lehine oluyor genelde. çünkü bazı şeylerin değerini anlamanız için vaktinden önce ona kavuşmamalısınız. eğer vaktinden önce elde ederseniz değerini bilemeyebilirsiniz, veyahut daha kötüsü hayatınıza etkisi olmayabilir.

bu dizi de benim için böyle bir hikayeye sahip. henüz fakültede bir lisans öğrencisiyken bir fakülte dersinde yunan hocamız bize iletişim ile ilgili bir ders veriyordu şimdi tam olarak ismini hatırlayamadım ancak dersin konuları arasında "etik" de vardı. dersin de bir asistanı var. hocamızın zor bir aksanı vardı anlaması biraz yorucu olabiliyordu, ders sırasında çoğu kişi dinlemiyordu. ben de biraz prensipli bir insan olarak asla ders kaynatmazdım, konuyu ve dersi sevmesem bile ilgilenirdim. çaba gösterirdim. derslerde bunalıyorduk ama asistan çok iyi birisiydi, oldukça da espirili bir kadındı. ders haricindeki "section" denen ek dersler vardı ve konu tekrarı, konuyla alakalı çeşitli uygulamalar vs yaptırıyordu ders harici bir gün 30-40 dakikalık ek derslerde.

neyse bir gün etik konusu gündemdeyken bu konu benim epey ilgimi çekmişti ve acaba bununla ilgili önereceğiniz bir şey var mı diye sormuştum, (dip not asistandan birazcık da hoşlanıyordum şimdi itiraf edeyim) o da bana aslında bununla ilgili bir dizi var ve çok eğlenceli izleyebilirsin diye bu diziyi önermişti.

sonrasında vize dönemi, dersler, iş güç ve üniversite hayatı derken bu diziyi netflix izlenecekler listesine ekleyip yüzüne bile bakmamış unutmuştum. zaman geldi geçti, üniversite bitti yüksek lisans dönemim başlamıştı, bir işim vardı, bir ders asistanı olmuştum yüksek lisansta ve sınıftaki ek derslerde ben ders anlatır olmuştum. ne kadar güzel gidiyor değil mi hikaye...

lanet olası pandemi başladı. korku, panik, hayatın sekteye uğraması, evlere kapanma, aile ile yaşanılan enteresan sorunlar derken ben hayattan bağımı ufak ufak koparıp derin bir depresyona düşmüşken (yüksek lisansı bıraktım, işsiz kaldım, asistanlık da mecburen bitti, pandemiye alıştım ama yakın zamanda ufukta askerlik var ve param yok.) listemde bu dizi ile karşılaştım. açtım, izlemeye başladım, ağladım da ağladım, güldüm de güldüm, düşündüm de düşündüm ve bu diziye aşık oldum.

diziyi duyup sonrasında izlemeye başlamam arasında tam 3 sene var arkadaşlar. koskoca 3 yıl. her şeyin çok güzel ilerlemeye başlaması ve yıkılması ile bu diziye başladım ve başladıktan sonra 7 gün içinde bitirdim bütün sezonları izledim. yeniden hayata bağlayan, mutluluk veren ve tekrar ayağa kalkıp mücadeleye sokan bu dizinin yeri benim için bambaşkadır.

edit: dizinin bendeki yerini yazdım ama giderken michael'a haksızlık ettiğimi hatırlayıp geri geldim. michael sen hayatta bir insanın başına gelebilecek en güzel şeysin, kalbine ölelim senin biz kalbine!

the good place isimli 20 dakikalık komedi dizisinin yaratıcısı, parks and recreation’ın yaratıcılarından mike schur. nbc kanalında yayınlanan dizinin baş rollerinde kristen bell ve ted danson yer alıyor; william jackson harper, jameela jamil, d’arcy carden, manny jacinto ve tiya sircar ise dizide yer alan diğer isimler.

2 günde bitirdiğim bir dizi oldu kendisi. ölünce iyi yerde* uyanan bi' kadının hikayesiyle başlıyor dizi. dizide biraz da friends spoilerı var.

brooklyn nine-nine, the office gibi başarılı yapımlara imza atan schur'un after life konulu dizisi.

oldukça başarılı ve akıcı bir yapıya sahip, ortalama 20dk olan her bölümden oluşan 4 sezonluk bir sit-com dizisidir, bir şansı hak ediyor.

özellikle big miracle'dan sonra aynı projede olan ted danson ve kristen bell çok iyi iş çıkarmışlar.

imdb: 8,2

4 sezon sürmüş fantastik-komedi dizisi. başrollerde kristen bell, ted danson, d'arcy carden, jameela jamil, manny jacinto, william jackson harper yer alıyor. ama müthiş yargıcımızı da unutmamak lazım elbet; maya rudolph.

bir micheal shur dizisidir.

dizinin başrollerinde kristen bell, william jackson harper, jameela jamil ve benim kişisel tarihimin efsane oyuncularından biri olan cheers dizisinin yakışıklısı ted danson oynamaktadır. cheers’dan sonra ted danson’ı böyle bembeyaz saçlarla görmek beni derin bir nostalji duygusuna sevk etmiştir.

öldükten sonra nereye gideceğimize dair birçok insanın kafasını karıştıran onlarca, belki yüzlerce soru var. ama ortak mutabakatlardan bir tanesi iyi bir yer ve kötü bir yer olduğuna dair. iyi yer elbette iyi insanların toplandığı ve sonsuz mutluluğun sıkıcı durağanlığın yaşadıkları yer. diğeri ise kötü insanların gittiği ve görevlilerin yaratıcılığı ve insafı doğrultusunda cezalar aldıkları daha karanlık ve daha hareketli bir yer.

işte bu iyi yere yanlışlıkla giden dört insanın hikayesi bu. dizide anlatılanlar bana oldukça mantıklı geldi ve inanır mısınız bilmem ama her bölümünde kahkaha attığın birçok yer oldu. izlerken insanı mutlu edecek diziler sıralamasında bence yükseklerde bir yerde olan çok sevimli bir dizi the good place. kafanızın karışmasına izin vermeyin.

felsefi bir komedi dizisidir.
son sezon "her şey mükemmel ve sonsuzsa nasıl yaşarsın?" sorusuna verilebilecek en mantıklı cevabı eğlendirerek vermiş.
çok severek, bi o platform bi bu, yayınlanma hızında seyrettim.
beklemeden izleyecekler şanslı derim.

uzun zamandır entry girmek istediğim bir diziydi aslında, şu ana kısmetmiş.

the good place çoğu amerikan komedi dizileri arasında farklı bir yerde gözümde. bunun sebebi çok komik olduğundan, mizahını aşırı iyi bulduğumdan falan değil. evet dizinin mizah tarzını beğeniyorum ama kahkahalar ata ata güldüğüm bir dizi olmadı the good place. gerçi ben genel olarak komedi yapımlarında kahkahalarla gülecek kadar eğlenen biri değilimdir, (çok sevgili gintama'yı ayrı tutuyorum burada, gintama başkadır.) bu yüzden belki başka birisini güldürebileceği için bu konuda net bir yorum yapamam. fakat benim için bu diziyi özel kılan konsepti ve bu konseptini işleyiş tarzıydı. komedi ve felsefenin, özeliklle etik yani ahlak felsefenin güzel bir şekilde harmanlandığı dizi; karakterleriyle de oldukça kendine hastı ve iyi işlenmiş karakterlere sahipti. özellikle de jason, michael ve janet karakterleri, bu zamana kadar gördüğüm en özgün karakterler olmaya adaylar kesinlikle. diziyi izlememenin üzerinden aylar geçmesine rağmen dizinin ana karakterlerini oldukça net bir şekilde hatırlıyor oluşum da dizinin ne kadar kaliteli bir karakter işleyişinin olduğunun net bir kanıtı aslında. hele bir de bunun üzerine dizide kant, aristoteles gibi birçok felsefeciye atıflar olması dizinin güzelliğine güzellik katıyor gerçekten.

dizinin konusuna geldiğimiz zaman, gene the good place'i komedi dizilerinden ayıran bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. konusu öldükten sonra cennete düşen eleanor karakterimizin aslında bulunduğu yere ait olmaması ve bunun anlaşılmaması için verdiği çabalarla başlıyor aslında. bu noktada zaten eğlenceli olan dizi öyle farklı yerlere evriliyor ki hem 4 sezon olmasına rağmen kendini asla tekrar etmemesi hem de ilgi çekici ve iyi düşünülmüş bir olay örgüsüne sahip oluşuyla takdirimi kazanıyor hemen. bu kısımda dizinin senaristi micheal schur'u tebrik etmem gerek.

dizinin her sezonunu eğlenceli bulduğumu da söylemeliyim bu arada.

dizinin baş karakteri eleanor ise işlenişini en çok beğendiğim baş karakterlerden biriydi. ilk başta bir protogonistten çok antagonist olan bir protogonist olarak karşımıza çıkan eleanor'un değişimi öyle güzel gösterildi ki bize bir an bile olsun eleanor bu değil niye böyle davrandı ki dediğim olmadı, ki kötü işlenirse bunu dedirtmeye oldukça elverişli bir karakter aslında. chidi ile de çok güzel bir uyum yakaladıklarını düşünüyorum.

sonuç olarak diziyi oldukça beğendim. farklı bir şeyler izlemek isteyen, bu sırada da eğlenmek isteyen kişilere de oldukça tavsiye ederim. dizinin kendine has sıra dışı mizah tarzı da izleyeni kendine çekecektir muhtemelen. özetle, bence izlemelisiniz.

uzun zamandır en severek izlediğim, keşke bitmese dediğim fantastik dizi.

bencil, etrafa zerre iyiliği olmayan eleanor’un ölüp de kendini cennette bulmasını konu alıyor. kısa bir süre sonra oraya ait olmadığını yanlışlıkla oraya düştüğünü anlıyor. sonra orayı hak etmek ve iyi bir insan olmaya çabalamaya başlıyor. michael’ın dizayn ettiği bu yer, aynı zamanda michael’ın tasarladığı ilk yerdir. ama eleanor’un gelmesiyle bu ‘iyi yer’de sorunlr baş göstermeye başlar.

renklerine, oyuncu seçimlerine bayıldım. kahkahayla güldürmüyor evet ama her saniyesinden keyif aldırıyor. bölümleri de kısa kısa zaten. her bölüm ortalama 25 dk sürüyor. kristrn bell nokta atışı olmuş. bu role onun kadar yakışacak tek oyuncu melissa mccarthy olurdu sanırım.

diziyi dört bölüme ayırabiliriz:

unutsam ve keşke baştan izlesem dediğim bir yapım. iyi seyirler.