öne çıkanlar | diğer yorumlar

adeta katmanları sırasıyla açılan, içinde her türden şeyler barındıran, eğlendirirken düşündüren wes anderson filmi. film hakkında izlenirken fark edilmeyen pek çok detay da bulunuyor, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş . ayrıca stefan zweig'ın notlarından esinlenerek uyarlandığı söyleniyor.
bazı yerlerinde zaman zaman sıkılsam da bir bütün olarak beğendim.

kabalık, bir korku ifadesidir. insanlar istedikleri şeyi elde edememekten korkar.
devamını gör...
yönetmenliğini (bkz: wes anderson)'un yaptığı, 2015 en iyi film müziği oscar'ı, 2015 en iyi yapım tasarım oscar'ını almış filmdir. görselliği, renklerin uyumu ve müzikleriyle beni çok etkilemiştir. bir kış gecesi * izlenebilecek hoş, tatlı bir yapım.
bitiş müziğini de şuraya bırakalım, insana huzur veriyor.
tık
devamını gör...
filmin sonunda stefan zweig'ın eserlerinden esinlendiği belirtilerek biten filmdir.

ralph fiennes'in oyunculuğunu çok beğendiğimi dile getirmek istiyorum.
film savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan mülteci zero olarak the mösyö gustave tarafından mülakat sırasında isimlendirilen gencin the grand of budapest hotel'e nasıl sahip olduğu hikayesini, merak eden birine geri dönük anlatmasını konu alıyor.

savaş zamanlarını anlatan filmde mülteci olduğu için her zaman zor durumlara maruz kalan zero'nun birkez daha avrupa'nın mülteciye karşı sert tutumunu gösteriyor.

akıcı, oyuncularin çoğunun ingilizce aksanlarının kulağa hoş olduğu bir film olmuş.

filmin sonundaki hızlı kendine özgü müziği de farklı olmuş.

tavsiye ederim ,keyifli seyirler.
devamını gör...
çekimleri, renkleri, müzikleri ve sıradışılığı beni çok etkileyen; ilk 10 listeme girebilecek film. ancak yönetmeni wes anderson'ın tecavüz ve pedofiliden yargılanan roman polanski'yi destekleyen bir imza kampanyasında yer almış olması filmin bendeki eski yerine geri dönülemez bir hasar vermiştir.
devamını gör...
yönetmenliğini wes anderson’ın yaptığı renk paleti,konu işleyeşi,anlatım biçimi ve sinematografiğiyle masalsı bir filmdir.bu kadar kısa zaman dilimine bu kadar güzel bir öykü anlatan ender filmlerden biridir ayrıca.sanki biri yanınızda kitabı açıp,masal anlatıyor hissi verir.sizin betimlemelerinizin sinemaya aktarılmış halidir.
devamını gör...
ister inanın ister inanmayın çıktığı (2015) günden beri izlemek istediğim ama izlemesi bugüne nasip olan film.

neden bugüne kadar izlemediğim konusunda bir sürü bahane sayabilirim. en büyük bahanemse doğru anı bekliyor olmamdı. doğru an bugün değildi tabi ama uzun süredir yoğun çalışma temposu ve zamansızlıktan,bir şeyleri tüketememe sorunlarıma iyi gelir diye düşündüm. yıllansın diye mahzene koyduğum şarabı içmek gibiydi.

konusuna kısaca değinecek olursak "budapeşte otelinin sahibinin, nasıl otelin sahibi olduğunu anlatan film"

was anderson hakkında çok bilgim yok. daha önce bay tilki ve yükselen ay krallığı filmlerini izlemiş ve çok beğenmiştim. budapeşte otelini zaten çıktığı günden beri biliyordum ama dediğim gibi izlemeyi sürekli erteliyordum.

bu filmin iyi olduğunu bilmek için izlemek gerekmiyor aslında. 3-5 film izlemiş herkes bu kadrodan kötü bir film çıkmayacağını bilir zaten. kimler yok ki filmde... nazilerden kaçan piyanist, fight clup'ın kurallarını yazan abi ve örümcek adam 1 filmindeki yeşil goblin reis. ki bu adamlar tamamlayıcı, yan rollerde oynamış isimler sadece.

yoğun tempolu bir film. hatta o kadar tempolu ki insanı biara sıkar gibi oluyor. fakat sonradan iyi toparlıyor. hatta şöyle söyleyeyim 15 dakika daha izleseydim birazcık ileri bile sarabilirdim. filmi ileri sarmak hiç huyum değildir, yapanıda sevmem.

müthiş bir görsel şölendi, görüntü kaliteainin en yükseğinde izlemenizi öneririm. görüntüden oscar almış zaten daha neolsun.

filme puanım 10/8.3
devamını gör...
yönetmen wes anderson'ın izlediğim 2. filmi. senaryo da wes anderson imzalıdır. başrollerinde ralph fiennes ve tony revolori vardır (bu kadar değil elbette. benimkisi sadece filmde en çok görünen, herkesin aklında kalmış 2-3 kişiyi yazmak) ve oyuncu kadrosu baya dolu ve iyi olan almanya-amerika ortak yapımı bir filmdir.

daha önce denk gelip de izleseydim keşke dedirtmiştir bana. yani merak edenler için önden söyleyeyim; tavsiye edilir, neden izledim ben bunu diyeceğinizi asla düşünmüyorum. yalnız wes anderson tarzına pek alışık değilseniz belki biraz garipseyebilirsiniz ama sevdirir kendini. filmlerinde kullandığı bilgisayar oyunlarından fırlamış gibi duran sahneler de ayrıca sevdiğim bir özelliğidir.

film görüntü, ortam, kostümler açısından da sanatsal anlamda çok tatmin edicidir. aldığı ödüller de bunu kanıtlıyor. filmlerin aldıkları ödüller benim için pek kıstas olmasa da bu filmin ödüllerine baktığımda "vay anasını! haklılar valla, cidden güzellerdi" dedim. hele hele otelin içi-dışı çok şık. insan şöyle bir yer olsa da gitsem diye geçmiyor değil içinden~

filmde ralph fiennes bu büyük budapeşte otelimizin mösyö gustave adında baş kahyası/odacısıdır (sanırım otellerde kahya olmuyor ama odacı kelimesinden daha âşinâ olunan bir kelime sanki) ve yeni işe alınan lobiboy sıfır mustafa ile tanışmalarından itibaren neredeyse filmde hep yan yana görürüz bu ikiliyi. bu güzel otelimizin gizli bir sahibi vardır ve bir gün otel el değiştirmek zorunda kalır. 'sahibi kimdi? -kim oldu?'yu bol kovalamacalı, tempolu bir şekilde anlatır bize wes anderson. ayrıca ortada bi dedektif yok ama 'katil kim?' konulu dedektif filmlerini sevenler için izlemesi bayağı eğlenceli olacaktır ki zaten filmde yer alan agatha isimli bir karakterimiz agatha christie'yi aklıma düşürmüştür:)


gustave ile sıfır mustafa'nın ilişkisi çok naifti. iki kimsesi olmayan, 'sıfır'dan başlamış kişinin birbirine bağlanması, gustave'ın sıfır'a her defasında sahip çıkması çok güzel anlatılmıştı.

ayrıca sıfır'ın agatha'ya olan aşkı ve filmin sonunda her şeye rağmen o ihtişamını kaybetmiş oteli agatha ile geçirdiği kısa ama güzel günler hatrına elinden çıkarmaması gözlerimi yaşarttı:')
filmdeki yazar gibi izleyici de mösyö gustave ile olan bağları sebebiyle gustave'ın hatırasına sahip çıktığını düşünse de 'agatha' yanıtı beni benden almıştır vesselam~

ve bir acı nokta daha, agatha ve bebeklerinin ölümüne neden olan hastalığın hikâyeyi anlattığı dönemde tedavisinin çok basit olması, gustave'ın da çok yaşamadan göçüp gittiğini anlattığı sahnedir. o kadar eğlendik ettik, oldu mu şimdi?! içimiz ezildi diyorsunuz resmen:(
devamını gör...
gerçekten var olmasını istediğim o görkemli yapının merkezinde geçen olayları anlatan film. dram komedi olarak sınıflandırılmış olsa da daha çok komedi sanırım. oldukça sıradışı bir şekilde ele alınmış hikaye bence. filmi izler gibi değil de dinliyoruz hikaye anlatıcısının ağzından.ziro'nun nasıl budapeşte oteline sahip olduğunun hikayesi de diyebiliriz ana konuya.

detayına inecek olur isek, film bize önce otelin nasıl bir yer olduğunu anlatıyor. sonra da sahibinin ilginç bir alışkanlığını. sezon dışı zamanlarda gelip bir çalışan odasına benzer odada kalması durumu. gelen ilk anlatıcımız bu bilgiyi öğrenince doğal olarak nedenini merak ediyor ve bir şekilde zero ile konuşma fırsatı yakaladığında ona soruverir. bunun üzerine adam onu bir akşam yemeğine davet ederek, bütün hikayeyi anlatmak ister.

hikaye süresince en çok mr. gustave'ın nezaketi akılıma yer etti benim. bir miras, bir cinayet, polis ve bir yandan da savaş öğeleri barındıran filmi okadar güzel senkron yapmışlar ki, sıkıcı ve kaotik olmadan eğlenceli bir 2 saat geçirebiliyorsunuz. aşkta var, acı da , mutlulukta. aşkı agatha ve zero ile birlikte görüyoruz. acıyı da, yazık oluyor ama filmin sonunda ölüme açılan o vagon kapısında.
devamını gör...
bu filmin anlatımı, sinematografisi, renk paleti aşırı huzur veriyor bana. çocukluğumun çizgi filmleri gibi. kaç kez izlediğimi bilmiyorum. her seferinde sıkılmadan, aynı surat ifadesi ile hafif sırıtarak takip ediyorum. oyuncuların artık unuttukları repliklerini bile ezbere biliyorum.

artık öyle bir hal aldı ki uykum gelmesi, vücudumun dinlenmesi için direkt bu filmi açıp tv karşısına geçiyorum.
devamını gör...
#2849358

uyumayı denesem de yatakta dönmekten nefret ettiğim için geri kalktım. bir gözüm uyku moduna geçti. tek gözüm ile idare ediyorum. vücudum uykuya dalmak istiyor ama beynim henüz tam olarak o komutu göndermedi sanırım.

her zaman yaptığım gibi yine geldim ekran karşısına. bay mustafa otele teşrif etti. birazdan yemeği sipariş verip hikayeyi anlatmaya başlayacak. umuyorum ki yine sonunu getiremeden uykuya dalmış olurum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"the grand budapest hotel" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim