azılı bir gamer kesinlikle değilim. fakat, playstation 1 ve pc'de crack falan derken oyun oynamayı severim. vaktim oldukça da birkaç saat ayırır ve keyfini çıkartmaya çalışırım.

serinin ilk oyununu gerçekten beğendim. hatta, pek yapmadığım bir şey olmasına rağmen, ikinci kez baştan sona oynayarak bitirmişliğim var. bence hikaye ve detaylar müthişti. uzun uzadıya değerlendirecek profesyonellikte olmasam da beni tatmin etmişti.

serinin ikinci oyunu ile ilgili de birkaç gameplay videosu izlemişliğim var. videolardan izlediğim kadarıyla da beni tatmin etti. ikinci oyundan bir mafia 2 hayal kırıklığı yaşayacağımı hiç sanmıyorum.

bugün itibariyle de playstation store'da oyunun fiyatının epey düştüğünü görerek indirdim. açılış sahnesi olarak birinci oyun finaline güzel bir şekilde bağlanmış. atıma atlayıp bir tur dolaştım ama orada bıraktım. fakat öyle beklemişim ki resmen oynamaya kıyamıyorum. bakalım zaman ne getirecek!
devamını gör...
sjw terörüne kurban gitmiş oyun dünyasının en klasik eserlerinden biri.
devamını gör...
atmosfer ve hikaye olarak ilk oyun kadar iyi olmayan. (grafik olarak) ilk oyunun daha da üstüne koyarak 2013'de çıkan kasada bile mükemmel çalışan güzel grafikli oyun.

edit: parantez içerisi eklendi.
devamını gör...
öncelikle oyun dünyasıyla çok ilginiz yoksa bile bu entry'i okumanızı tavsiye ediyorum. öfke ya da kafa karışıklığıyla ben mi değerlendiremedim acaba dediğim bir durumla karşı karşıyayız çünkü: işkence faillerine sempati beslemekle.
ilk ve ikinci oyundan spoiler var, bunu da söyleyeyim başlamadan. detaylı bir şey yazacaktım ama sonradan vazgeçtim.
aslında ben bu oyunu iki ay önce bitirmiştim. oynanışı çok rafineydi, hoşuma da gitmişti yani. ilk bitirdiğimde joel'un bizlere veda ettiği sahneyi atlamıştım.
oyunlarda saatlerce emek verip kontrol ettiğimiz, bir sürü düşmanı alt etmiş, nice badireler atlatmış karakterlerin genellikle saçma sapan biçimlerde öldüklerini görmek hoşuma gitmiyor çünkü. sadece red dead redemption 2'de izleyebildiğim bir süreç oldu çünkü ölüm konsepti bir bedel ödeme ve yaptıklarını ölüm süzgecinden geçiren birinin gözüyle izleme meselesine dönüşünce izlenebilir hale gelmişti, saatlerce emek verdiğim karakterin birkaç yerde yanlış tuşa bastım diye oyun sonunda pat diye ölüvermesi değildi yani. örnek mesela metro oyunları. hepsini sonuna kadar gelip bitirmeden bıraktım.
bu yüzden ilk oynayışımda atladım. ondan sonra da, bunlar joel'i öldürdü demek, sıra bizde diyip devam ettim, bitirdim oyunu. fena da gelmedi. detayına girmeyeceğim çünkü dün akşam oyuna tekrar başladım ve bu defa merak edip, öldüğü sahneyi sonuna kadar izledim. o kadar sinirlendim ki dayanamayıp sildim oyunu.
nereden başlasam bilemiyorum, benim derdim joel nasıl ölür filan değil. gerekirse ölür, sırf öyküyü ellie'ye devretmek için bile ölebilir yani olmayacak şey değil. fakat ölüm sahnesi son derece hastalıklı bir zihniyetin elinden çıkmış.
sahne boyunca salyalarını akıta akıta zevkle işkence izleyen tipler görüyoruz. hatta birisi cesedin yüzüne bile tükürüyor en sonunda. bu da okey, demek ki bunlar pis zihniyetli insanlar, hele hele o post apokaliptik dünyada hiç de görülmeyecek şey değil.
ama sonradan oyunun bize bu karakterlerin tanıtıldığı, abby ile oynadığımız ikinci kısmı geldi ve tam o an resmen öfkeden başıma ağrı girdi. cesedin üzerine tüküren, dakikalar süren kan revan ve çığlıklar içindeki işkenceyi soğukkanlılıkla izleyen tiplerin ne kadar da masum olduklarına inanmamızı istiyordu oyun.
hatta istemiyordu, dümdüz dayatıyordu. ağır işkenceden sonra ölmüş adamın kandan görünmeyen suratına tüküren tipin aslında ne kadar dost canlısı olduğunu kabul etmemiz için resmen kendini dayatıyordu. o kadar dayatıyordu ki, tüm bu hastalıklı hikayenin mimarı olan neil bey bizzat kendi yüzünü vermişti mesela bu karaktere.
arkadaşlar, dostlar, romalılar. böyle iş olmaz. basbaya, dümdüz, yaldır yaldır olmaz. hastalıklı zihniyetleri tasvirin tutarlı yolu bu değil. bir seçenek elbette fakat son derece hastalıklı ve sosyopatça bir seçenek.
pek çok sanat eserinde pek çok zalimlikle karşılaştık. mesela en bilinen, gaspar noe'nin irrevisible'ında korkunç travmatik bir tecavüz sahnesi mevcuttu. ya da haneke'nin funny games'ini hatırlayın.
bu oyun öyle bir şey yapıyor ki, bizden noe'nin filmindeki tecavüzcüye, funny games'teki işkencecilere sempati duymamızı bekliyor.
kadın katillerini, tecavüzcüleri, çocuk katillerini filan inceleyip, aman aman ne kadar da ponçiklermiş dememizi bekliyor. alakası yok filan demeyin, baya baya böyle. nazi'ye bakıp, ya işte o da evine ekmek götürüyor bak ne güzel sıcacık bir insan, yahudilerden sabun yapmaya kalkmasa iyi yani, filan diyor. bu arada bu faciadan sorumlu kişi de yahudi kökenli birisi. daha da kötü yani.
ilk oyunun sonlarına doğru joel'un yamyamları sorguladığı sahneyle buradaki hastalıklı hikayeyi karşılarsanız, bence daha mantıklı gelecektir söylediklerim.
cidden düşündüğümden de büyük bir faciaymış. bu oyunu para verip aldığım için büyük utanç da duydum yani, iade de edemem.
iyi yaptığı tek bir şey var: homofobi meselesini bence çok yerinde eleştirebilmiş.
hemen oyunun başında kasabadayken ellie ve dina öpüştüler diye olay çıkaran bir redneck görüyoruz. bence bu çok iyi yazılmış. baktığınız zaman hastalıktan ve salgından bir avuç insan sağ kalmışlar ama yobaz halen yobazlığının peşinde, öyle yerinde bir tespit ki. hakikaten on kişi filan kalsak dünyada, biri çıkıp, aman ultra kutsal aile yapımız elden gidiyeah diye ortalığa atar kendini, garanti veriyorum bak.
buna verilen karşılıklar çok şıktı.
zaten anlamıyorum neden oyundaki lgbti unsurlara bu kadar karşı çıkıldığını, o da ayrı mesele. bu yüzden bu oyunun başındaki hasta ruhlu caninin eline de koz geçti. ne eleştiri yapılsa, siz homofobiksiniz ben devrim yaptım oyun dünyasında, diye gerine gerine geziniyor halen. neyse ki oyun diğer ps oyunlara kıyasla çok çok az satmış da insanlar bu hasta ruhlu şeyle uğraşmamışlar.
hem zaten bu ince detay da oyunu aklayamıyor.
aklımda; katili, işkenceciyi, işkenceden ve cinayetten sonsuz zevk almayı, katliami savunan kirli ve pis bir zihniyetin ürünü olarak kalacak.
resmen skandal. bir de sony özel oyunu bu. öyle indie filan değil
puan bile vermiyorum. iğrenç ya, yine sinirlendim yazarken. sakın oynamayın, açın god of war filan oynayın mis gibi oyunlar var.
×/10
devamını gör...
bölümleri ufak ufak unutmaya başladım. düşününce aklıma gelse de hemen konuyu değiştiriyorum. biraz daha hafızamdan silinsin ki tekrar başına oturayım.

evet, evet. at falan vardı işte. kar, fırtına. heh o kadar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"the last of us part ii" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim