trainspotting (film)

romandan sinemaya uyarlanan danny boyle filmi. film edinburgh'de geçer, uyuşturucu bağımlısı gençlerin etrafında döner. oldukça çarpıcı sahneler vardır filmde,izlenilmelidir. benzetildiği requim for a dream ile konu olarak benzerlik gösterse de aralarında dağlar kadar fark vardır.

16 yaşında uyuşturucu kullanmaya başlayan yazarın kendinden yola çıkarak yazdığı bir kitap ve yeni nesil anarşizm ve modern sinema adına yapılmış başarılı, kitaptan uyarlanma filmlerden biri.

eserin uyuşturucuya özendiriciliği ya da uyuşturucu karşıtlığı gibi bir amacı yoktur - ki çoğu zaman film de kitap da direkt olarak bu şekilde algılanmaktadır izleyici tarafından. aslolarak, ciddi bir sistem eleştirisi söz konusudur. kapital düzenin; özellikle 1980'lerin ortasında yaşanan hikayede kendine toplum içinde yer bulamamış insanın arayış 'durumu' anlatılmaktadır. eser boyunca tüketim toplumuna yönelik ağır eleştiri devam etmektedir; yalnız bu toplumsal değil bireysel boyutta sürüp gider.

''eroini biraz da illegal olduğu için içiyorduk. kahrolası c vitamini illegal olsa onu içerdik.''

trainspotting (1996), yönetmen danny boyle'un irvine welsh'in aynı isimli romanından sinemaya uyarladığı filmidir. , iskoçya'da yaşayan renton adlı bir gencin uyuşturucu bağımlılığından ve uyuşturucu bağımlısı arkadaş çevresinden kurtulmaya çalışma çabalarını anlatır.

bu film, ilk çıktığında izleyenleri uyuşturucuya özendirdiği iddiasıyla çok tepki çekmiş olsa da filmin asıl mesajını anlamak için daha derine inmek gerekir. aslında film aynı konuları ele alan yani uyuşturucu dünyasının kötülüklerini göstermeye çalışan diğer filmlerin yanında, vermek istediği mesajı daha net verebiliyor bana göre.

filmin ciddi konuları neredeyse mizahi bir şekilde ele alması duygu sömürüsü yapmaya çalışan film kategorisine girmesini engelleyerek mesajı alırken eğlenmemizi sağlar. filmin en etkileyici sahnesi ise renton'ın uyuşturucuya bırakmaya karar verdiği sahneler. bu sahnelerde film neredeyse kısa bir süre için korku filmine dönüşüyor.

irvine welsh'in aynı isimli kitabından danny boyle'un uyarladığı sinema filmi, ilk film kitabına uyumlu bir şekilde çekilmiş ama ikinci film olan trainspotting 2'nin maalesef porno kitabıyla alakası yok :/
edinburgh'daki uyuşturucu bağımlısı gençlerin hayatıyla alakalı diyebiliriz. requiem for a dreamle kıyaslanıp uyuşturucuya özendirdiği söylense de bence film insana tam tersi bir yerden umut veriyor.
filmin müzikleri için ayrı bir başlık bile açılabilir. lou reed ve ıggy pop çalıyor mesela... zaten karakterlerin hepsi ıggy pop hayranı :)
- choose life, belki en sevdiğim film repliği olabilir...

irvine welsh'in aynı adlı romanından uyarlanan danny boyle'ın yönettiği 1996 yapımı film. filmin ismi bir hobiden gelir. trainspotting, grup halinde ya da tek başına tren takibi ya da tren izleme etkinliği anlamına gelir. bu filmde ise tren durmadan ilerleyen zamanı, hayatı sembolize etmektedir. karakterler ise bu hayata katılım göstermeyen, eyleme geçmeyen izleyicilerdir. hayat karakterlerin gözleri önünde bir tren misali akıp gitmektedir. karakterler eylemsizliklerine devam mı edecektir yoksa trene binmeyi seçerek (choose life!) toplumda kaybolacaklar mıdır?

ı̇nanılmaz sarsıcı,inanılmaz güzel bir filmdi. filmin mottosu hayatı seç. seçim yapma şansımız var. ı̇yisiyle de kötüsüyle de her şey gerçekten elimizdeyi vurguluyor.
filmin yönetmeni danny boyle aynı zamanda slumdog millionaire’in de yönetmeni. başyapıtı bu diyebilirim. o kadar sarsıcı sahneler var ki...
bebek sahnesi, halı sahnesi... en çok da mark’ın hep bahsettiği son vuruş.

uyuşturucuyu objektif olarak ele alıyor bana kalırsa filmin asla uyuşturucuya özendirmek gibi bir yönü yok. aksine izlerken kendime yeminler ettim... daha fazla ne denir bilmiyorum bu film deneyimlenmesi gereken filmlerden...

uyuşturucu kullanımı ve zararları hakkında izlediğim en iyi film diyebilirim. şöyle de bir özelliği var filmin devam filmi t2 20 yıl somra aynı kadroyla çekildi. ve efsane oğlu efsane bir devam filmi oldu.

yıllardır kafamda duran en gereksiz bilginin sebebi olan film. filmin ortalarına doğru mark renton'ın yatakta uzandığı ve begbie ile kısa bir sohbet ettiği bir sahne var. o sahnede mark'ın okuduğu kitap ünlü hollywood yıldızı montgomery clift'in robert laguardia'a tarafından yazılmış olan biyografisi ve bu bilgi ile yapılabilecek hiçbir şey yok.

requiem for a dreamle benzeştikleri nokta uyuşturucu alkol sigara bağımlılıklarının yanında hayatın içinden herkesin bir şeye bağımlı olması ve uyuşturulmamız. özellikle tuvalet sahnesi o kadar mide bulandırıcı ve güzeldir ki :d kendini odaya kitleyip sandalyeye tv koyması ailesi tarafından asla anlaşılamaması iskoç halkına eleştirisi film tam olarak külttür bu filmin uyuşturucuya özendirdiği için yasaklanması salaklık bu filme özenip uyışturucu kullananlar ayrı salaktır ama ben dahil herkesin kendini farklı yollardan uyuşturup bağımlı olması da ayrı salaklıktır kendimizi imha etmeye programlı bir düzeneğiz

ilk kitabını okuduğum sonra filmini izlediğim ve beni etkileyen bir yapıt . konu olarak uyuşturucu kullanan bir grup arkadaşın inişli çıkışlı hayatına ele alan , hayatı tüm çıplaklığıyla anlatan , izlerken bazı sahnelerinde güldüğüm bazı sahnelerinde düşündüğüm , türünün kült örneklerinden biridir .

frank begbie karakterinin çılgın attığı güzel film. requiem for a dream ile karşılaştırdığımızda trainspotting bildiğin kahkahalar attıran bir komedi filmi gibi kalır bunun yanında.

hep hayatımızda bu son diyip tekrar tekrar yaptığımız şeyler vardır.

filmde olduğu gibi uyuşturu bağımlısı genç hep bu son vuruş diye diye kendini kandırmaya çalışır.