türkiye'nin distopya olması

alkol, kırtasiye malzemeleri, oyuncak, giyim gibi ürünlere getirilen yasakların yanı sıra vatandaşın kendi sitesinin bahçesine bile çıkması yasaklanırken 15 ülkenin türkiye’ye pcr testi yaptırmadan girişine izin veriliyor. ayrıca uzun süreli kalmayı karşılayabilen yerli yabancı turistlerin mesafesiz parti görüntüleri de çıktı. kısacası zenginler ve yabancı turistler tatillerini keyifle geçirebilsin diye onlara bir kısıtlama uygulanmadı. ya da bu kısıtlamalar bir sağlık endişesiyle değil ekonomik kaygılarla çıkarıldı da diyebiliriz.
antalya’daki mesafesiz parti görüntüleri için

hemde en kallavisidir. bilim kurgu yazarlarının psikolojisini bozar depresyona sokar kalemlerini kırdırır.

distopya ders çıkarılması için yazılır. sonunda ders çıkarılacaksa şükredeceğim durum olur

katıldığım önermedir. fakat türkiye tek distopya değildir, islamın yaygın olduğu bütün ülkeler birer distopyadır.

düşünsene afganistan, ırak, iran, nijerya, suudi arabistan, somali’de falan yaşadığını. gerçekten de bu durum sosyolojik incelemeyi gerektiriyor kanımca. türkiye en kallavi distopya mıdır? bence yukarıda saydığım nedenlerle değildir, islam bataklığına boğazına kadar batmış diğer islam ülkeleri varken bu türkiye’ye haksızlık olur.

ha türkiye’yi diğer islam ülkelerinden daha az distopya yapan nedir? islamın karanlığının daha zayıf olması tabi ki. öyle ki islam ülkelerini incelersek, islamın daha çok yaşandığı ülkelerden daha az yaşandığı ülkelere doğru gidildikçe mutluluk oranının arttığı görülecektir. islam başlı başına bir distopya olduğundan mütevellit böyle bir durum söz konusu olmuş olabilir.

batının 550 yıl önce gerçekleştirdiği aydınlanmayı hala yakalayamamış olmak utanç kaynağı olduğu kadar mutsuzluk kaynağıdır da.

distopyada bile bir mantık bulursun ama mantığı gel ara bulursan haber et.

bu süreci ne kadar uzatabilirlerse o kadar uzatmak istiyorlar, zengini daha çok zengin etmek, fakirin daha çok belini bükmek için, insanlar 1.5 yıl sonra sesini çıkarmaya başladı, bilmem belki de hak ediyoruzdur. çünkü ben ne zaman bir şey demeye kalksam haksız görüldüm, her şeyin halkı korumak için olduğuna gözü kapalı bir çok insan inandı, bu kapanma turizm için dedim, çünkü o dönem çoğu ülke türkiye'ye giriş çıkışları yasaklamıştı, ama bana çıkıp eylülde okulların açılması gerekli dediniz, bunu düşünen olsaydı zaten yazın tam kapanmaya gidilir eylülde paşa paşa okulları açar, hatta eğitim kurumları hariç bir çok yeri kapatabilirdi.
bu ülke eğitilemez başka bir şey demiyorum.
hadi hepimiz evde oturup hayatımızdan 2 senenin bomboş geçmesini izleyelim, sonunda sudan çıkmış balığa döneceğimizi bile bile.

ıssız bir adaya düşseniz hayatta kalmak için yanınıza alacağınız üç şey ile gerçekten de hayatta kalabilirsiniz.

türkiye'ye düşseniz yanınıza ne alırsanız alın hayatta kalmanız oldukça zor.

turistlere hiçbir kısıtlama yok, istedikleri gibi davranıyorlar. ülke onlara kalmış sanki. peki 18 mayıs tan itibaren turistlerle temas edecek olan vatandaşlar? ne mesafe dinliyor turist ne yasak. eee bir kişi bile bir turistten hastalığı kapsa hesabını kim verecek?

sosyal deney yapılıyor bence üstümüzde. alkolün yasak olması, temel ihtiyaçla sınırlandırılan market alışverişi ve 2 farklı uyruktan sadece tc uyruklu olmayanın denize girebildiği ülkede olsa olsa sosyal deney olur. yahu taksiciler dışarda, dip dibeler ama ben evden dışarı adım atamıyorum.

george orwell yaşasaydı da distopya görseydi gözü.

distopya en nihayetinde bir kurgu. ama cağnım ülkemin yaşattıklarının kurgu olmaması üzüyor.

hem de nasıl bir distopya. george orwell bile akıl edemezdi herhalde.

olağanüstüden çok olağan ötesi günler yaşıyoruz ki ne kafka ne de george orwell'in hayal gücü bugünleri tanımlamaya yetebilir. hemen her gün şahit olduğumuz akıl sır ermez gelişmeler olmaz olmaz deme dedirten bir dönem.