wernher von braun

v2'lerle londra'nin agzina sictiktan sonra, abd'de saturn v roketini tasarlayan, tovbekar nazi bilimadami.

roket uzmanı bir nazi

ikinci dünya savaşının bir ss nazi subayıdır. roket çalışmalarının başındaki kişidir. geliştirdiği v2 roketiyle bilime önemli katkıda bulunmuş ancak bu gelişmeyi ölüm silahı haline getirmiş biridir. bu çalışma ile ingiltere’yi fena bombalamışlardır.

görsel ve bilgilerin bir kısmı için tık diğer bilgiler beynimin sol lobu

savaşın sonlarına yaklaşırken, naziler tüm bilgileri yok etmek için her şeyi yakarlar. belgeler, çalışmalar, fotoğraflar vs. bay braun kendi çalışmalarını gizlemeyi başarır. çünkü bu bilgilerin onun kurtuluşunun bileti olacağını bilir. savaşın sonunda ruslara esir düşmek istemez ve kendi ekibiyle amerikan askerlerine teslim olur. bir nazi subayı olduğu için yargılanması gerekir ama çok roketçi olan bu bilim insanı kapağı nasa’ya atar ve yargılanmaz.

nasa’da apollo çalışmalarına katılır ve roket tasarımlarını yapar. nasa için en önemli gelişmeleri sağlayan ve “insanı, ay ile buluşturan.” kişidir. “efendim ay’a hiç gidilmedi.” demeyin. bunun tartışması bile olamaz. ay’a sert iniş defalarca yapılmıştır.

braun’un filmi çekilecek bir hayatı vardır ama sizce sinema dünyası böyle bir hikayeyi neden beyaz perdeye taşımadı? amerikayı uzaya taşıyan adamdır ancak yine amerika tarafından saklanan, gizlenen bir savaş suçlusudur. seveni pek yoktur ki ben de sevmem.

ama bilim işte! bazen kendi hayatınızı da kurtarır.

zekâsı bir kenara fena halde sinsi bir adamdan bahsediyoruz. tosbağa olmanın en büyük avantajlarından birisi bazı tarihi olaylara direkt olarak tanıklık edebilme şansına sahip olmanız. bu abinin tüyüşünü canlı izleme fırsatına nail oldum. binbaşı kummer'in haline ise nazi olmasına rağmen üzülmedim desem yalan olur. aptallara genelde tahammül edemiyorum lakin adam iyi niyetinin kurbanı olmuş gibi. şimdi siz, ''bir nazi ne kadar iyi niyetli olabilir?'' diyeceksiniz ama dünya tarihi size, müttefiklerin de iyi niyetli olduğunu söylüyor. yaman çelişkiler bütünü işte. insan kendine dayatılana ya da öğretilene direkt olarak inanma eğilimi içerisinde oluyor. neyse yahu mevzu bu değil ki hep kafamı karıştırıp beni mevzulardan uzaklaştırıyorsunuz. bu daha önce de olmuştu. sizi uyarmıştım ama bir türlü bu kötü alışkanlığınızdan vazgeçmediniz.

efendim dönem kötü. herkes batan geminin mallarını yağmalama derdinde. şimdi ben nazi bilim adamlarına bu noktada mal dediğim için tepki ile karşılaşır mıyım, bilmiyorum ama teşbihte hata olmaz. amerika'lısı, rus'u nazi teknolojilerini ele geçirip dünyanın içine biraz da biz edelim derdinde. hal böyle olunca almanlar da bir umut, ne olur ne olmaz diye bu psikopat abilerin hepsini saklamak istiyor. müttefikler bir yandan ruslar bir yandan almanları makasa almış, yani yanaklarından makas alınacağı malumun ilanı olmuş. bari diyorlar teknolojimizi bunlara kaptırmayalım, belki üstün alman ırkı daha sonra bunlardan yararlanır, falan filan fişman. iyi eğitimli alman komandoları tarafından bu ruh hastalarını gizlemek için bir planlama yapıyorlar. bu abiler bavyera alpler'ine gidecekler. nâkil işi de trenle yapılacak. her şey tamam. nakliye işinin başında da bizim binbaşı kummer var. von braun, kummer'i bildiğiniz manipüle ediyor; ''bak kardeşim, sen bizi trenle taşıyorsun! bu tehlikeli bir durum. amerikan bombardıman uçakları bizi vurursa, buradaki zehir gibi zekalar ve projeleri hiç olacak. gel sen, bu emri uygulamaktan vazgeç. bize bir şey olursa führer senin derini yüzer.'' diyerek adamın psikolojisini bozuyor.

hayır arkadaş kaybedeceksiniz belli zaten. führer mi kalır kardeşim o zamana. ne diye tırsıyorsun değil mi? ama yok adamın ödü bokuna karışıyor. braun'a hak veriyor. iyisi mi diyor ben buna kulak vereyim. ne de olsa iq'su yüksek. yırtarız belki... 'soruyor tabi; ''e ne yapacağız o zaman?''

''bak kardeşim. hedef şaşırtmamız lazım. toplu halde yakalanmamak gerek. sen bizi salacaksın. hepimiz farklı yönlere gidip, dağ köylerine dağılacağız. böylece yakalanma riskimiz minimize edilmiş olacak. ben sağ sen selamet bu badireyi atlatacağız.''

baskı altındaki kummer'in beyni zaten hata vermiş durumda. başını emme basma tulumba gibi sallayıp, salıyor bu manyakları.

bundan sonra beyzade, yanında kardeşi olduğu halde müttefik birliklerini aramaya başlıyor. sığınacak. kurtulacak yediği herzelerden. geçmişini temize çekecek. adamın elindeki teknolojinin yanında katledilen insanlar beş para bile etmez. bunun bilincinde. dünyayı yönetme aşkıyla yanıp tutuşanları iyi tanıyor. zaten yıllarca bir tanesi ile çalışmış. zaaflarını biliyor. neden sonra sağda solda fink atarlarken, müttefik askerlerine rastlıyorlar. kardeşi magnus atlıyor öne; ''beyler ben magnus. kardeşim v2'yi icat etti!. bu teknolojiyi size teslim edeceğiz!''

oh gelen ağam giden paşam! o anda bitiyor her şey. sonra paperclip harekatı ve atlantik ötesi düşler...

nazi rejimi çökmüş olabilir lakin dünyanın geleceği nazilerin beyinleri ve elleriyle şekillendirildi. vasıfsız nazilerin büyük çoğunluğundan insan hakları adına rövanş alındı ama kulüp yönetimi daha tehlikelilerin ellerine bırakıldı. netice olarak amerika'yı ve dünyayı fersah fersah naziler ileri(!) götürmeye devam etti. biz filmlerde müttefikler kazandı diye sevine duralım ama öyle ama böyle bu işin kazananı bir şekilde nazilerdir. fikir onlardan yıkım amerika'dan. oh mis...

wernher von braun, nasa'nın kurucularından ve apollo projesi'nin tasarlayıcılarından olan alman bir bilim adamıdır ve aynı zamanda eski bir nazi'dir. yani abd, bugünkü teknolojisini nazi bilim adamlarına borçludur.