lars von trier
başlık "sarhosken bir kez opusmustuk" tarafından 09.12.2020 02:00 tarihinde açılmıştır.
1.
pesimist ve provokatif filmleriyle ünlü danimarkalı yönetmen.
2011 yılında festival de cannesde "hitler'i anlıyorum." dediği için kovulmuştu. yani provokatif kişiliğini her yerde devam ettiriyor ehehe
uçak korkusu olduğu için çok sınırlı bir seyahat hayatı var. ayrıca ismindeki von ekini kendi ismine yakıştırdığı için kendi kendine eklemiş. yani sahiden garip biri.
bir diğer provokatif yönetmen için: (bkz: michael haneke)
2011 yılında festival de cannesde "hitler'i anlıyorum." dediği için kovulmuştu. yani provokatif kişiliğini her yerde devam ettiriyor ehehe
uçak korkusu olduğu için çok sınırlı bir seyahat hayatı var. ayrıca ismindeki von ekini kendi ismine yakıştırdığı için kendi kendine eklemiş. yani sahiden garip biri.
bir diğer provokatif yönetmen için: (bkz: michael haneke)
devamını gör...
2.
altın palmiye (karanlıkta dans ile), büyük ödül (dalgaları aşmak ile), jüri ödülü (avrupa ile) ve teknik büyük ödül (suç unsuru ve avrupa ile) yer almış.
devamını gör...
3.
başka bir adam.
yaptığı saf sanat. filmlerini her izlediğinizde farklı duygular uyandırabilir. gereksiz metafor ve anlaşılmaz/gereksiz sahne seçimine girmeden, imajlar üzerinden değil kavramlar üzerinden muazzam işler yapıyor. özellikle dogville ve manderlay'da yaptığı şeyler gerçekten sinema adına heyecan verici, her zaman yepyeni bir paradigmayı büyük ve devasa konseptlere dayanmadan kurabileceğinizi ispatlar nitelikte işler bunlar.
kendisi küçük ve minimal olayları olağanüstü bir estetikle süsler... bunu yaparken çarpıcıdır, tansiyonu git gide arttırır ve bizi kurduğu dünyaya alıştırır daha ötesi tamamen inandırır. ondan dolayı dogville ve manderley gibi tiyatro sahnesinde dekorsuz çekilmiş -ki dekorsuz çekilmesi kapısız odalarda yaşanan olayları daha çarpıcı hale getirmiştir- bir filmde dahi seyirci yabancılaşmaz, işin içindedir.
her filmi üzerine uzun uzadıya konuşulabilir. özellikle filme koyduğu diyaloglar medium ile orantılıdır, nbc filmleri gibi sizi filmin içindeyken zorlama roman pasajları okuyormuşcasına rahatsız etmez. diyaloglar filmden ayrı bir romana dönüşmez, filmin bir parçasıdır sadece ve oldukça zekice yazılıp filme yedirildiği için filmdeki ide, çok gerçekçi bir şekilde tartışılır. o tartışmayı seyirci sinemadan çıkınca da yaşamaya devam eder. cevap vermeyişi sizi o mesele etrafında daha çok düşünmeye zorlar.
kendisi ayrıca minimal olayları büyük felsefi dilemmaları aracı kılarak işleyen ve bunu filmin bir parçası haline getirebilen bir sanatçıdır.
estetik ve düşünce bu ikisinin sentezini çok zekice yapabiliyor ve bence bir düşünsel sorunu sinema ile tartışmak eğer bunu yapabiliyorsanız en verimli yoldur. bunu yapabilen sayılı insanlardandır.
yaşayan en büyüklerden biridir bence. seviyoruz kendisini...
yaptığı saf sanat. filmlerini her izlediğinizde farklı duygular uyandırabilir. gereksiz metafor ve anlaşılmaz/gereksiz sahne seçimine girmeden, imajlar üzerinden değil kavramlar üzerinden muazzam işler yapıyor. özellikle dogville ve manderlay'da yaptığı şeyler gerçekten sinema adına heyecan verici, her zaman yepyeni bir paradigmayı büyük ve devasa konseptlere dayanmadan kurabileceğinizi ispatlar nitelikte işler bunlar.
kendisi küçük ve minimal olayları olağanüstü bir estetikle süsler... bunu yaparken çarpıcıdır, tansiyonu git gide arttırır ve bizi kurduğu dünyaya alıştırır daha ötesi tamamen inandırır. ondan dolayı dogville ve manderley gibi tiyatro sahnesinde dekorsuz çekilmiş -ki dekorsuz çekilmesi kapısız odalarda yaşanan olayları daha çarpıcı hale getirmiştir- bir filmde dahi seyirci yabancılaşmaz, işin içindedir.
her filmi üzerine uzun uzadıya konuşulabilir. özellikle filme koyduğu diyaloglar medium ile orantılıdır, nbc filmleri gibi sizi filmin içindeyken zorlama roman pasajları okuyormuşcasına rahatsız etmez. diyaloglar filmden ayrı bir romana dönüşmez, filmin bir parçasıdır sadece ve oldukça zekice yazılıp filme yedirildiği için filmdeki ide, çok gerçekçi bir şekilde tartışılır. o tartışmayı seyirci sinemadan çıkınca da yaşamaya devam eder. cevap vermeyişi sizi o mesele etrafında daha çok düşünmeye zorlar.
kendisi ayrıca minimal olayları büyük felsefi dilemmaları aracı kılarak işleyen ve bunu filmin bir parçası haline getirebilen bir sanatçıdır.
estetik ve düşünce bu ikisinin sentezini çok zekice yapabiliyor ve bence bir düşünsel sorunu sinema ile tartışmak eğer bunu yapabiliyorsanız en verimli yoldur. bunu yapabilen sayılı insanlardandır.
yaşayan en büyüklerden biridir bence. seviyoruz kendisini...
devamını gör...
4.
kendisi dogma 95 akımının bir üyesidir ve tahmin edebileceğiniz gibi dogville filmini de bu yöntem ile çekmiştir. söz konusu filmden sonra nicole kidman malum sahnelerden dolayı kendisine dava açmıştı galiba ancak bundan tam emin değilim.
devamını gör...
5.
devamını gör...
6.
tehlikeli denebilecek bir zihin ve sansasyonel bir yapış tarzi ile felsefenin sinema üzerinden imkanlanmasina olanak taniyan bi dahi... antichrist ya da deccal filmine bakabilenlere...
devamını gör...
7.
şşşş nasıl filmler onlar öyle trier bey. izledikçe mest ediyorsun.
melancholia zaten iyidi. ama dogville dur bakayım. üstteki yazar manderlay dedi sanırım. kara listeye aldım. göz hakkım var artık.
melancholia zaten iyidi. ama dogville dur bakayım. üstteki yazar manderlay dedi sanırım. kara listeye aldım. göz hakkım var artık.
devamını gör...
8.
dogville filminin sonunda izleyiciye müthiş bir tatmin duygusu yaşatan yönetmen
devamını gör...
9.
başta dogville, breaking the waves olmak üzere birçok muazzam filme imza atmış başarılı yönetmen.
devamını gör...
10.
melancholia filmine bittiğim yönetmen, senarist. ne film be kardeşim yarın bi tur daha izleyeyim.
devamını gör...
11.
izleyeni daha fazla nasıl acıtabilirim diye düşünüyor, buluyor ve beceriyor her filminde.
devamını gör...
12.
bir ara milyon dolarlara satılan bir modern sanat çalışmasını, eleştirmenlere yorumlatmışlardı. hepsi resim sanatında isimleri duyulmuş kritisyenlerdi. çeşitli entelektüel anlamlar yükledikleri tablonun bir şempanzenin eline verilen yağlı boyayı rastgele tuvale sıçratmasıyla oluşan bir şey olduğu açıklanınca eleştirmenler fena madara olmuştu. işte bence bu herif de o şempanze gibi. hastalıklı beynindeki saçmalıkları sanat adı altında sıçıyor, kendisine saygısı olmayan adamlar da buna sanat diye övgüler diziyor.
mesela bunun nymphomaniac filmine dücane cündioğlu'nun yazdığı bir yazı var gülmekten yarılırsınız. sahnelere öyle anlamlar yüksemiş ki lars ( yönetmene ön adıyla hitap eden de cündioğlu bu arada ) duysa, '' yok artık ebenin damı dücaneciğim'' der her nordik gibi ich ich bin gülerdi. charlotte denen çirkin karı, zencilerin arasında tost oluyor, bizim imam hatip kaçkını sahneyi tefsir ederken, kant diyor, hegel diyor. ulan herif malafatla karının surata yapıştırmış tokatlıyor, bu hala kazuratta cevher aramakta. bu işleri genelde itinayla yahudiler yaparlar ama bizim nazi bozması lars da iyi keriz zikertiyor.
not : ulan hala lars ismini duydukça gülüyorum. onu en iyi ben anladım, aramızda ruh birliği var demek için yönetmene ön adıyla hitap etmek. hpvli karıların sezen aksu'ya sezen demesi gibi.
mesela bunun nymphomaniac filmine dücane cündioğlu'nun yazdığı bir yazı var gülmekten yarılırsınız. sahnelere öyle anlamlar yüksemiş ki lars ( yönetmene ön adıyla hitap eden de cündioğlu bu arada ) duysa, '' yok artık ebenin damı dücaneciğim'' der her nordik gibi ich ich bin gülerdi. charlotte denen çirkin karı, zencilerin arasında tost oluyor, bizim imam hatip kaçkını sahneyi tefsir ederken, kant diyor, hegel diyor. ulan herif malafatla karının surata yapıştırmış tokatlıyor, bu hala kazuratta cevher aramakta. bu işleri genelde itinayla yahudiler yaparlar ama bizim nazi bozması lars da iyi keriz zikertiyor.
not : ulan hala lars ismini duydukça gülüyorum. onu en iyi ben anladım, aramızda ruh birliği var demek için yönetmene ön adıyla hitap etmek. hpvli karıların sezen aksu'ya sezen demesi gibi.
devamını gör...
13.
tarantino gibi ölümü gülünç bulduğu için psikopatmışcasına senaryolar yazmıyor. tarantino'nun filmleri eğlenceli ve sempatik bile sayılabilir.
trier, insanların * kafalarında çok fazla kurcaladıkları yaşamın yüklemleri ile alay etmeye değil, yaşamın bitmek tükenmek bilmez acılarının kaçınılmazlığını vurgulamaya çalışıyor. senaryolarında karamsarlıktan biraz fazlası var. sanki, biraz kötülükten bir şey olmaz demeye çalışıyormuş gibi geliyor insana. bilim-teknik açılardan bakmak ise bir yere ulaştırmıyor insanı. senaryolar, filmin sonu senin istediğin gibi bitmeyecek mesajından başka hiçbir şey vermiyor kişiye..
trier, insanların * kafalarında çok fazla kurcaladıkları yaşamın yüklemleri ile alay etmeye değil, yaşamın bitmek tükenmek bilmez acılarının kaçınılmazlığını vurgulamaya çalışıyor. senaryolarında karamsarlıktan biraz fazlası var. sanki, biraz kötülükten bir şey olmaz demeye çalışıyormuş gibi geliyor insana. bilim-teknik açılardan bakmak ise bir yere ulaştırmıyor insanı. senaryolar, filmin sonu senin istediğin gibi bitmeyecek mesajından başka hiçbir şey vermiyor kişiye..
devamını gör...
14.
hayır bu adam gerçek entel, bütün filmleri de dinle ve hristiyanlıkla alakalı şeyler.. hatta kendisi dindar bi hayatı yaşamayı çok istediğini ama kişiliğinin buna uymadığını falan söyleyen biri..
devamını gör...