yaklaşan felakete kimseyi inandıramayan bilim adamı

insanın ekran başında kendisiyle birlikte deli olmasına sebep olur.

bu çok yetenekli bilim insanı, yaklaşmakta olan felaketi herkesten önce farketmiştir. gözlerine inanamaz. yanardağ patlamak üzeredir işte. hesaplarını kontrol eder, aynı sonuç çıkar. hemen elindeki datalar ile birlikte, ortamda en yetkili kim varsa koşa koşa derdini anlatmaya gider.

-sayın vali! efendim hesaplar doğru, kasabayı hemen boşaltmazsak binlerce insan ölecek. silfürdioksit oranindeki polarize iyonlaşma verileri tamamen buna işaret ediyor.

+sakin olun doktor. dağ yılın bu zamanlarında her zaman duman çıkarır, inanın bana sorun yok.

-efendim matematiğini 10 kere kontrol ettim! hata yok! size yalvarıyorum, tahliye işlemlerine başlama emri verin!

+bakın doktor. bu festival kasabamız için önemli bir gelir kaynağı. bunu saçma kuruntularınız yüzünden kaybedemem.

-ama efend...

+teşekkürler doktor.

sonunda ne mi olur? tabii ki yanardağ patlar. herkes ölür.

bu göktaşları ya da fırtınalar için de yaşanabilir.

ben bunun binevi aykırı - delilik olduğunu savunurum.

aslında her delinin deli olmasının sebebi kesinlikle zekalarının yüksek olması ya da kapasitelerinin farklı oranda bulunması .insanlar düşündüklerine/ gördüklerine cevap bulamadıklarında delirirler bence hele ki çevrelerindeki insanlara anlatsalarda kendilerini, anlamayan insanlar varsa.

belirli bir zeka seviyesinin anlaşılabilmesi için ona denk bir seviyenin olması gerekir.kapasitesi uç birinin ne anlatmaya çalıştığını, zeka seviyesi ona denk olmayan birinin anlayabileceğini sanmıyorum.

mesela bakınız elon musk.rutin hayatında insanlarla nasıl iletişim kuruyordur acaba? adamın kızının adı bile denklemden oluşuyor.

dolayısıyla delilik bence kapasite farklılığındandır diyorum.tabi psikolojik buhranla bu duruma gelenleri ayrı tutmak gerekiyor.deli olarak adlandırılan kişilerde entellektüel bilinç ve düzgün hitap varsa, deli değildir sadece ultra zekidir bana sorarsanız.

(bkz: hollywood klişeleri)

(bkz: hastayım dedim dedim bana inanmadınız bak noldu şimdi)

bu sıralar (bkz: naci görür). "güngören, bahçelievler ve bağcılar... binaları hiç acımadan kepçeyi vurarak yıkacaksın." diyor ama kimseleri inandıramıyor sanırım. buradan

düşünsene, adam 5 yıl içinde dünyaya dev bir göktaşı çarpacak diyor ve beş sene içinde göktaşı iyice yaklaştığında "dedim dedim inanmadınız, bu göktaşı alayınıza... " diyor ve ölüyor.

bu benim.
şirket para kazanıyor. patron kendisine bmw aldı. hata ettiğini söyledim. hiçbir ortak tek kuruş para almazken fazladan para koydum deyip paranı çektiğini söylersen diğer ortakları ikna edemezsin. bu da şirketin batmasına giden yolu açar. nitekim öyle oldu. şirket içinde kapışmamışlar ama dışarıda birbirlerine silah çekecek kadar kavga etmişler. üstelik çocukluk arkadaşları. sonunda diğer ortaklar ayrıldı. ayrılık payı olarak da şirketin mülkü olan iki binayı verdi. bugün 100 milyon ediyor. binalar gitti. şirket kredi almak için onları ipotek veriyordu. o imkan da kalktı.
bina gidince taşınma işi ortaya çıktı. iki sokak arkada, yine bizimki gibi ikiz bina buldum. bunlara yakın diye istemedi. anasının damında, ivedik'te bir yer bulmuş. oraya gideceğiz. elektrik durumunu , binanın yüksekliğini falan kontrol ettim. bizim 3 milyon dolarlık bir üretim bandımız var. o sığmıyor. hacı orada bu üretimi durdurman lazım batarız dedim. bir çare buluruz dedi. bulamadı.
sonuçta battı şirket.çalışanların içerde bir ton maaşı vardı, gitti. ben alacaklarıma ve hisseme karşı haciz koydum. ama araya pandemi girdi. adliye çalışmadı. kimse parasını alamadı. şimdi kendisni et olarak kasaba satıp parayı kırışmayı düşünüyoruz.
bilime gerek yok. azıcık kafayı çalıştırmak yeter.
(not: canan karatay için geçerli değil son sözüm)

buna inandırabilen din adamları kadar feci değil