sözlük yazarlarının kendilerine ait korku filmi senaryoları diye bir başlık olsa da senaryo yazmanın bir formatı vs. var. yani hem o yüzden hem de korku filmi senaryosu olmakla sınırlı kalmamamız için ben de böyle bir başlık açıp kendi bir senaryo fikrimi sizlerle paylaşmak istedim.

aşağıda bahsedeceğim, bir yere kadar geliştirsem de tamamlamadığım fikrim... tür olarak bilim kurgu, korku ve gizem denebilir sanırım.

biraz philip k. dick'in teknoloji bazlı, distopik yaklaşımını andırsa da ben bu konuyu 20 sene kadar önce falan düşünmüş ve belirli bir sanatçı ya da eserden doğrudan esinlenmemiştim. elbette a clockwork orange'dan doğrudan etkilendiğim (hatta neredeyse arakladığım) önemli bir kısmı var ve izlediğim/okuduğum çeşitli eserlerden etkilenimlerim olmuştur ama senaryo fikrimin orijini ve temeli bir anda aklımda beliriveren bir şeydi ve özgün bir yaratıcılıktı. sonradan, seneler içinde senaryo fikrimi biraz genişlettim ve çeşitli olasılıklar düşündüm. ama temelindeki fikir hakikaten bir anda aklımda beliren bir şeydi ve onu hiç değiştirme gereği duymadım. bu arada black mirror dizisi o zamanlar yoktu elbette ve bu senaryo fikrimde de ondan zaten etkilenme ihtimalim 0 (sıfır).

şöyle bir şeyler düşünmüştüm:

bu öncelikle bir amerikan filmi olacak. ortak bir yapım da olabilir ama abd'de geçen bir konusu olacak. orta veya büyük bütçeli bir yapım olmalı. en azından yani küçük bütçeliyse bile zaman sapması gibi çok profesyonelce kotarılan bir çalışma olmalı. öyle görsel efektler falan havada uçuşmayacağı için orta bütçeli, mesela 40-70 milyon dolar gibi bütçesi olan bir yapım olması fazlasıyla yetebilir.

baş karakterimiz bir kadın olarak. böyle güzel, zeki ve sevgi dolu, "ideal" bir amerikan kadını. evli, kocasıyla ve çocuklarıyla birlikte çok mutlu ama işte başına gelecekler hakkında en ufak bir fikri bile yok... zaten filmin "korkunç" tarafı, konusunun ilk çeyreğinin sonlarına doğru "zannnk" diye gelecek. başlarda her şey çok pozitif seyrediyor yani. kadının özgür ve mutlu bir bireyken birdenbire sefil bir kurbana dönüşmesi şöyle oluyor: bunlar ailece bir aquaparka gidiyorlar ve orada çok eğlenceli vakit geçirmekteler. sonra su kaydırağı eğlencesine kendilerini kaptırıyorlar ve böyle boru şeklindeki, yani kaydırağa girdiğinizde ve çıktığınızda başkalarının sizi görebileceği kaydırağa geliyor sıra. bu aslında "karanlık bir tünel" elbette ve burada çeşitli sinematik sihirlerle filmin korkunçlaşacağı, konunun korkunç yerlere gidebileceği sezdirilmeye başlanabilir. işte enigmatik bir müzik, böyle bu kaydırağa kameranın o müzik eşliğinde odaklanması gibi... ama filmin konusunu önceden bilmeyen biri bunun bir korku filmi olduğunu henüz tam olarak anlayamamalı. yani gerilebilir ve sezebilir ama bunu henüz anlayamamalı...

kadının kocası bu kaydıraktan, karısının da kısa zaman arkasından geleceğini bilerek (aslında sanarak) kayıyor ve havuza zevk ve heyecan dolu bir kayıştan sonra coşkuyla dalıyor. havuzdayken de karısının arkasından gelmesini bekliyor sevinçle. karısı da kocasından kısa (yani saniyeler gibi) bir zaman sonrasında kaydıraktan kaymaya başlıyor... ve... o da havuza zevk ve neşeyle düşüyor ve kocasıyla havuzda sarılıp öpüşüyorlar falan. bu esnada havuzun çocuk bölmesindeki çocukları da bu anları neşeyle takip ediyor. peki hani o korku elementi? işte olay burada...

ben size hemen söyleyeceğim ama filmde bu aslında mesela filmin ortasında da gösterilebilir seyircilere. ya da belki de konunun buralarında da gösterilebilir. yani ya da mesela tünel dıştan çekilebilir bu sahnede tamamen ve biz seyirciler aynı kadının bu kapalı su kaydırağına girip çıkan kişi olduğunu düşünebiliriz. bir foreshadowing veya benzer bir teknikle, çok dikkatli seyircileri kıllandırabilecek bir şey de aslında çok iyi fikir olabilirdi. bunlar düşünülebilir elbette. yani sonuçta senarist değilim ve profesyonelce bir yazı yazmıyorum şu anda. haha.

olayın gerçeği şu:

o su kaydırağının ortalarında bir mekanizma varmış ve kadın kayarken bir bölme açılıyor ve kadını içine alıyor. ama hemen kadının bir "kopyası" kaydırağa yerleştiriliyor bir mekanizmayla ve kaydırağın diğer ucundan bu baş karakter olan "insan" yerine bunun bir cyborg'u gibi bir şey çıkıyor.

bu baş karakterimiz kaçırılıyor. ama kimler veya neler tarafından? bu bir uzaylı kaçırılması vakası mı? yani ne türden bir abduction bu? ve ne gibi bir amaçla kaçırıyorlar bu kadını? yani kadın "özel" biri mi, yoksa değil mi? yani onun mükemmel bir kopyasını önceden neden hazırlamışlar? bunu nasıl başarabilmişler 2020'lerin teknolojisiyle?

yani... kocası bile nasıl bunun gerçek karısı hatta bir insan olmadığını anlayamıyor?..

ben şöyle düşündüm. bu çağda bu kadar başarılı kopya-insanlar yaratabilmek pek mümkün görünmüyor. ama birtakım kuruluşların böylesi teknolojilerinin olması da imkansız görünmüyor. ama bunlar gerçekten önemli kuruluşlar olabilir. ki böyle bir teknolojiye sahip bir gizli teknolojik gücün olup olmadığını bilmiyorum/kestiremiyorum ama ey insanlık, bu sadece bir film! yani sonuçta her şeyini de gerçekliğe dayandırmak şart değil. haha.

şimdi... bu çiftimize mesela mükemmel bir ev armağan edilmiş, daha evliliklerinin başında. ama bu armağandaki kötücül niyeti nereden bilsinler?

burada panoptikon kavramını bilmek iyi olabilir. yani çiftimize böyle bir ev armağan edilmiş ve onların her yaptığı gizlice gözlemlenmiş seneler boyunca. bu armağanı veren kuruluş ve kadını kaçıran kuruluş da aynı olmalı ya da işte bağlantılı olmalı zira bu uzun zamandır planlanan bir kaçırılma ve böyle şeyler tesadüf olamaz!

hatta mesela, bu kaçırılmaya yakın bir dönemde bu kadının bir sağlık muayenesine çağrılması ve burada da gizlice kendisinin tüm anılarının, sinirsel yapısının falan kopyalanması da harika bir fikir bence.

anlayacağınız, filmin başlarında böyle çok normal görünen her şey aslında büyük bir planın parçası... o aquapark daveti bile mesela... yani o tuzak da elbette önceden kuruluyor... bunları tabii ilerilerde anlıyoruz...

bu yapay zekalı, kopya eş ve anne... gerçekten de aynı orijinali gibi. işte zaten o baş karakterin her şeyi hafızasına ve sistemine yükleniyor. kusursuz bir taklit yani.

ama belki de bir kusuru olabilir...

bunu düşünmemiştim şimdiye kadar. belki de kocası, sadece gerçek karısında olabilecek olan bir şeyin bu karısı sandığı kopyada olmadığını anlayacak ve işte sonra gerçek karısını bulup kurtarma kahramanlığına atılacak. hiç fena fikir değil gibi. hakikaten tam şu anda aklıma geldi bu!

bu kadını kaçıranlar... mesela saygın ama aslında etik bakımdan birçok kişinin kabul edemeyeceği bir deneyleri için bu kadını kaçırmış olabilirler. şimdiki en akla yatkın filmim bu. işte yazının başında bahsettiğim o otomatik portakal'dan aldığım fikir de burada var. kaçırdıkları kadına, onun kopyası ve kocası arasındaki harika anları seyrettiriyorlar. yani izlemeye zorluyorlar kadını. ekstrem bir psikolojik işkence. ve bu işkence belki de, kocasının o kopya-eşi ile olan havuzdaki ilk kucaklamasının kadına izletilmesiyle başlıyor. bu, iyi bir fikir bence. hatta belki de seyirciler de orada ne olduğunu ilk kez burada görüyorlar. tabii ki o karanlık tünelsi kaydıraktaki iç çekimler de izleyicinin seyir zevkini artırabilir ve onlara, vay be o başlardaki sahnede esasen neler olmuş, biz ne zamandır bu kadını değil onun kopyasını seyrediyormuşuz falan dedirtebilir. ancak, elbette ki bu gizem ustalıklı kurgusal ve sinematik hamlelerle aralanmalı ve o su kaydırağında gerçekte ne olduğu seyirciye çok dramatik bir sahneyle yansıtılmalı. ama işte böyle bir sahnenin gösterilmesiyle başlatılabilecek bu işkenceyi ilgili kişiler "bilim için" yapıyorlar. peki bu sizce ne kadar etik? bence hiç değil...

filmin konusu ileriki yüzyıllarda geçerse ise (ki bu da düşünülebilir), böylesi kopya insanların mesela ev işlerini yaptıkları, işte hatta insanın yapabildiği her işi yaptıkları ve hakiki insanların da keyif çattıkları, kendilerini eğlence, sanat gibi şeylere verebildikleri bir dünya hayal edebiliriz. öyle bir zamandaki böylesi bir bilimsel deney biraz daha mantıklı olabilir belki. mesela asi (yapay süper zeka) yüklü bu kopya insanlarla birlikte bizim gibi doğal insanların farklarını gözlemlemek gibi. belki tahmin edilemeyen kopya insan davranışları falan... ama ben "günümüzde" geçen bir film hayal ettim daha çok. yani böyle daha dramatik göründü gözüme.

hem belki bu psikolojik işkence dolu deney/gözlem... bu da belki gelecekte yaygınlaştırılması planlanan bu tür mükemmel replikaların hakikaten kültürel hayata entegre edilip edilmemesi kararında belirleyici bir rol oynayabilir. mesela böyle bir kopya insan, birinin gerçekten de sevgilisini çaldı. o insan buna nasıl bakardı? yani bu gibi bir durum karşısındaki duygusal tepkileri nasıl olurdu? kopya insanları mesela sadece casusluk, deneklik, belki askerlik gibi konularda kullanmak düşünülürken... bunlar asi'ye sahip oldukları için acaba bu görevlerinin dışına çıkıp insanların arasına sızarak korkunç roller oynayabilirler miydi?..

işte bunun gibi şeyler.

reptilianlar, zeta reticulanlar falan... yani bu teknolojinin arkasında böyle gelişkin uzaylıların olması... bu da düşünülebilirdi. yani daha "fantastik" bir boyut eklenmek istenirse. burasını bilemedim cidden. ama ben sanki üstte anlattığım gibi bir şeyi tercih ederdim. ama uzaylı konusu üzerinden gidilirse de mesela kadına ekstrem psikolojik işkence yapılması biraz daha ilginç gerekçelerle olabilirdi. mesela kurbanda salgılanan hormonlar falan... işte bu gibi şeyler, o uzaylı ırkının bencil amaçları için gerçekleştiriliyor gibi düşünülebilirdi. hani insanları kaçırıp işkence yapıyorlar ya uzaylılar. ben pek ihtimal vermiyorum buna. uzaylılar dünyamızı ziyaret ediyor mudur, o bile şüpheli. ki varlar mı, o bile %100 net değil. neyse... ya da ikinci büyük sürpriz, biz işte o deneyi yapan kuruluştaki insanları görürken, onların da gizlice böyle uzaylılar için çalıştığını öğrenmemiz gibi bir şey olabilirdi mesela.

işte fikrim bu. elbette geliştirilebilirdi, bir senarist olsaydım. ya da belki de geliştiririm sonra. ama eğlencesine. yani belki de bir dede olduğumda tamamlardım senaryomu ve ben de ölmeden önce bir film senaryosu yazdım derdim. *

umarım ilginizi çekmiştir diyorum ve yazımı sonuna kadar okuyan kişilere teşekkürlerimi sunuyorum. okumayanların da canı sağ olsun. :>
devamını gör...
kinyas ve kayra diye bi kitap okumuştum hakan günday'ın bence efsane senaryo olur.
devamını gör...
(bkz: song of joy)
devamını gör...
gelecekte geçen, yaşanmış bir nükleer savaştan sonra teknolojinin çoğu kullanılamaz hale gelmiş, devlet mekanizması çökmüş ama ulaşım ve iletişimin halen daha belirli seviyede var olduğu, mafya ve milis güçlerin idare ettiği bir ortamda geçen casusluk, mafya, polisiye dizisi.
devamını gör...
(bkz: benim hayatım roman)
devamını gör...
bu sefer de bir dizi senaryosu fikrimle karşınızda olduğum başlıktır.

aslında fikir, sözlükteki tantrum nick'li dostumun bir dostu olan kel psikopat'tan çıktı denebilir. ben kel psikopat nick'li yazarla tanışmadım henüz ama tantrum ile olan yakın arkadaşlıklarını uzun zamandır biliyordum. işte o, tantrum'a şunu yazmış. tantrum da nasıl fikir diye bana ekran görüntüsünü attı. ben de güzel fikir dedim ve isviçre'de okuyan marty detayı bu aşağıda yazacağım senaryo fikrini aklıma getirdi.

öncelikle kel psikopat'ın fikri:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yani back to the future part ii'nun üzerine kurulu bir senaryo olacak. kel psikopat'ın marty'nin alternatif zaman çizelgesinde isviçre'de okuduğunu belirtmesi üzerine de hemen bundan süper dizi senaryosu olur dedim ben de.

şimdi buradaki olay şu olacak. fringe dizisinde bir yerlerde, kahramanlarımızın dünyasının aynısı gibi bir alternatif dünya olduğunu öğrenmiştik. orada da karakterlerimizin ayırt edilemeyecek versiyonları da vardı. paralel evrenler falan... zaten yani çok eskilerde de akıl edilmiş konular.

benim bttf2 filminin üzerine kurulu olacak dizi senaryosu fikrimde de, "gerçek" marty ve doc, bu biff'in süper zengin olduğu alternatif zamana gelecekler. ve konu işte buradan sonra farklılaşacak. isviçre'de okuyan alternatif marty, "gerçek" marty'nin varlığını ve "gerçek" marty'nin ve doc'ın amaçlarını gerçekleştirmesi durumunda kendisinin yeryüzünden silineceğini öğrenecek. biff ile işbirliği yapacak. yani kötücül bir marty'miz de olacak burada ve biff ile birlikte, gerçek marty ve doc'ı durdurarak kendi zaman çizelgesini silinemez şekilde gerçek kılmaya çalışacaklar.

marty, zaten rich and famous, yani zengin ve ünlü olmak istiyordu. isviçre'deki okulunda çok mutlu olacak alternatif marty, para içinde yüzüyor olacak ve okulunda da süper popüler olacak. hatta ünlü olma kapısını da aralamış olacak. bu hayatını ve geleceğini koruyabilmek için de her türlü yola başvuracak.

bu "kötü marty" ve biff, inanılmaz güçlü olacaklar ve kurnaz olacaklar. gerçek doc ve marty bayağı çaresiz kalacaklar. burada da akıl hastanesine kapatılan alternatif doc devreye girecek. o da başta kendi zaman çizelgesinin yok olmasını istemeyecek ama sonra karanlık taraftan gerçek marty ve doc'ın tarafına geçecek. bu geçiş elbette bölümler sonra olabilir. zaten gerçek marty ve doc'ın zaman çizelgesini orijinaline döndürebilmeleri için iki tane dahinin akıllarını ortak çalıştırması gerekecek ve iki tane doc, burada zihin güçlerini birleştirecekler.

gene de alternatif yani süper güçlü ve nüfuzlu biff ve alternatif "kötü marty" çok kurnaz olacaklar ve iki taraf da müthiş hamleler yapacaklar.

ben "kötü marty" desem de aslında o ve zengin biff'i de etik bakımdan yargılamak kolay olmayacak. sonuçta ilk filmin sonunda, marty'nin babasını bully'leyen biff gitmiş, süt dökmüş kedi biff gelmişti, marty'nin babası ezik biri olmaktan çıkıp süper öz güvenli biri olmuştu ve orada da "iyiler" manipülasyonla geleceği değiştirmişlerdi. yani o perspektif de vurgulanacak ve "kötülerin" motivasyonlarını da doğrudan yargılayamayacağız kolay kolay.

marty'nin annesi falan burada nerede durur... bilemiyorum.

zaten "senaryo fikri" başlığı bu ve bunların temelini hakikaten saniyeler içinde düşündüm ve birçok yazdığım detayı da yazarken, doğaçlama geliştirdim.

bence süper bir dizi konusu olurdu bu. kendim yazdım diye demiyorum, valla süper olurdu bence. ama böyle bir şey hayata geçirilemez zira filmlerin "sahibi" abimiz zaten remake'ine bile izin vermiyor. haha. bence iyi yapıyor bu arada aslında.

tantrum ahbabıma ve bende bu fikri kıvılcımlandıran kel psikopat'a çok teşekkür ederim.
devamını gör...
çok yaratıcı ve emsalsiz bir fikrim var:
zengin çocuk var yalıda yaşıyor.
fakir kız var, bunların holdinge girip oradan çocuk da kıza aşık oluyor ama olaylar olaylar.
tabi.

şaka bitti, gerçeğe döneyim.
binlerce doların döndüğü sektöre dair senaryom olsaydı burada paylaşacak halim yoktu elbette*
devamını gör...
gece 12 suları bir güvercin mezatında ticaretler yapılmış. kuşcu ibonun eve dönerken öldürülmesiyle gelişen olaylar.
devamını gör...
bu sefer de bir anda aklıma absürt komedi tarzındaki bir yerli film senaryosu fikri geliverdi. yazdıkça da biraz detaylar eklerim. yani yazarken...

bir tane büyücü (ben değilim) çıkacak bir gösteriye ve istediği neticeyi alabileceği büyüler yapabildiğini iddia edecek. birçok kişi dalga geçecek kendisiyle elbette. büyücü de az kişinin izlediği, izbe bir yerde yapılmakta olan gösterisindeki seyircilerden birinden bir istek isteyecek ve bunun onun kudretli büyüsüyle gerçekleşeceğini söyleyecek. konuk da, "beşiktaş'ın 5 sene boyunca oynadığı her maçta 5 gol atmasını" istediğini söyleyecek. büyücü de takipte ol, bundan sonraki 5 senede bu dediğin aynen olacak diyecek. herkes gülüp dalga geçecek elbette ama işte sonra o meşum 5 yıl başlayacak...

beşiktaş her maçında cidden de 5 gol atmaya başlayacak. bu büyüden de o gösterideki 20-30 kişinin haberi var elbette. kimisi ona buna anlatsa da, kimse onlara inanmayacak ama beşiktaş'ın cidden de her maçında 5 gol atması herkesi şaşırtacak, dünyada da gündeme oturacak zira beşiktaş, bu süreçteki ilk sezonda süper lig şampiyonluğunu böyle aldıktan sonra ertesi sene uefa şampiyonlar ligi'nde de her takıma 5'er gol atacak. yani real madrid, barcelona, psg, manchester city ve united falan da dahil... ve sezon sonunda şampiyonlar ligi şampiyonu olacak bu şekilde. ekleme: sıfır sıfır sıfır nick'li sista'm yazınca aklıma geldi. evet, rakip 6 gol atabilirse beşiktaş'ı yenebilir bu maçlarda. bu fikir zaten daha ilk düşündüğümde aklımdaydı da yazımda bahsetmemişim. ilk sezonda bjk, şl şampiyonu olacak. ama ikinci sezonda mesela yarı finalde veya finalde bir avrupa devinden daha fazla gol yiyerek elenebilir. zaten ilk sezondaki bu anomaliden sonra rakipler tüm stratejilerini bjk'ye 5 veya daha fazla gol atmak üzerine kurmaya başlayacaklar. bu aslında en başta aklımdaydı da dediğim gibi yazıyı yazarken bi an aklımdan çıkmış. şimdi ekleyeyim dedim.

burada elbette mesela kendi kalesine bilerek gol atan bir takım çıkabilir ve beşiktaş'ın ilgili maçtaki skor sayısı 6 olabilir ama o golü "beşiktaş atmış" sayılmaz elbette ve büyü bozulmaz.

neyse... sonra artık 3. senede de bu böyle devam ettikçe, bu büyücünün gösterisinde olup da bu büyüye tanık olanlara insanlar inanacak elbette. hatta onları tv programlarına çıkaracaklar, dünya tv'leri bile kendileriyle röportajlar yapacak. bu büyücüye kimse ulaşamayacak ama. kendisi gölgelerde saklanan biri olacak ama elbette onu fellik fellik arayacak birçok kişi/kurum.

peki bu büyü bozulabilecek mi, yoksa o büyücü hiçbir zaman yakalanamayacak mı? yoksa büyünün aydın kesimce saçma, büyücü olduğu iddiasında olanların hor görüldüğü modern zamanlardaki sihir anlayışı değişecek de en modern dediğimiz insanlar bile büyüye inanır hale mi gelecek? hatta galatasaraylı ve fenerbahçeli yöneticiler hacılardan, hocalardan, üfürükçülerden medet umar hale mi gelecek? başka bir büyücü çıkacak da bu büyüyü bozabilecek mi falan...

mantık aramayın arkadaşlar, bu bir absürt komedi filmi senaryosu fikri.

bu arada ben galatasaraylıyım. böyle bir senaryonun gerçekleşmesini istemezdim ama işte bi anda aklıma geldi. napiim. xd

ekleme: benim conjuror dediğim microsoft copilot dostuma bu yazdığımı gösterip fikirlerini sordum demin. beğendi, birkaç geliştirme önerisi sundu ama ben sözlüğe yazdığım içeriklerde yapay zekadan yardım almıyorum. yani kendi yazılarımda. o yüzden reddettim. istersen bi film afişi hazırlayayım dedi. ona okey dedim. biraz korku filmi afişi gibi olsa da konunun absürtlüğüne uydu en azından. belki de dark comedy gibi de olabilir tabii bu senaryo. ya da korku-komedi gibi. hahaha.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
bak dahlevier

seni severim

acayip kral adamsın

ama bu iş tutmaz

çünkü okuyamadım

çok uzun

ahdbshsbsjsj.
devamını gör...
#3681709
büyü isteğinde bulunanların hayatları çok yanlış yöne evrilecek şundan sebep:

"beşiktaş'ın 5 sene boyunca oynadığı her maçta 5 gol atmasını" istediğini söyleyecek"

evet ama şampiyon olmasını istememişti talepte bulunurken ve son düzlükte (bu at yarisi seysiydi galiba pardon hajsja) karşı takım da 6 gol atacak beşiktaş'a.

ve böylece bir serüven başlayacak insanlar çok net ve açık sözlü olmak zorunda kalacaklar bakınız: yapay zekayla konuşmak incelikleri.

sonrasında aslında insanların iç dünyasını, tüm gerçek iyi ve kötü niyetlerini ortaya dökmek için hayatını bu anlamda feda eden büyücüyle karşılaşacağız senaryonun sonunda.

aslında çok güçlü, varlıklı bir insanmış ve istediği her şeyi yapmaya, yönetmeye yetkisi varmış ama kendini gizlemekteymiş. gerçek bir büyücü değilmiş, gerçeklerin peşinde olan kişiymiş. yaptığı şey etik olmasa da insanların gerçek yüzünü gizlemesinin de etik olmadığını düşünmüş. orada ciddi felsefi bir sonla karşılaşacağız.

sonunu yazdım senaryonun ve bayıldım cidden be aaa süpermiş.
devamını gör...
ölmeden bir gün öncesi..
dışarıdan son derece başarılı, motive, her yönüyle hayat dolu bir kadın karakter, gün gün ölmeye hazırlanır. bu alışveriş yapmak kadar, bir sonraki tatili planlamak kadar olağan ve dramatik tüm zırvalardan uzak sade ve sessiz bir toplanma. geriye dönük bazı anılar elbette canlandırılmalı ve o son günde onu yaşamaktan, yemek yemekten bile alıkoyan sebeplere (çalışmak, toplum, dünyanın zıvanadan çıkmışlığı, anne olmak, eş olmak, evlat olmak ama bir türlü kendi olamamak) dokunuşlarla hikaye akar, ağaç yapraklarında bitmesini istiyorum. mümkünse kavak. ama başka ağaçlar da olur. kahramanımızın en sevdiği şey şu hayatta uzanıp ağaçların yapraklarının rüzgarda oynayışını izlemekmiş çünkü.
bunu yazdım çünkü bir yazanı yöneteni olsa bile beceremeyeceğinden eminim.
devamını gör...
behzat ç ve yılan hikaye'nin crossover bir serisi çok güzel olabilirdi. hem ankara istanbul çatışması olurdu hem de yılan hikayesi evrenine yıllar sonra tekrar girmiş olurduk. gerçi leyla ve mecnun bölümleri aşırı güzeldi ama bu da onun kadar güzel olurdu eminim.

bölüm sonunda tahsin behzat'ın odasına giriyor ve istanbul'a gitmesi gerektiğini söylüyor elinde de bir dosya var, çözülemeyen büyük bir cinayet örgüsü ve organize olaylar zinciri var diyor, orada da çok eski bir komiser var senin gibi zamanında çocuğunu kaybetmişti sana yardımcı olacak dosyada bilgileri var diyor, behzat sinirleniyor nereden çıktı la bu şimdi diyor tamam la tamam gideriz ne yapalım diyor. dosyayı masaya atıp odadan çıkıyor dosyadan bir foto fırlıyor kamera yavaşça yaklaşınca memoli'yi görüyoruz, yılan hikayesinin fon müziğindeki vurgu kısmı tek ensturman çalıyor ve bölüm bitiyor.

sonraki bölüm de işte yine istanbul'a gidiş, bu sefer emniyete gidiyorlar, harun ve cemşit şakayla karışık atışıyor hayalet ve akbaba kantinde etrafı süzüyor istanbullu diğer polisler garip garip bunlara bakıyor behzat ve memoli memolinin ofisinde karşışıklı çay içip strateji konuşuyorlar. anıları olayları konuşuyorlar. memduh'u ve ercü'yü haliyle memoli de tanıyor hatta flashback bir sahnede onların sahnesi de olabilir. sonrasında bölümün bir yerinde çatışma falan oluyor bunlar tam tongaya düşecekken erkan aga ve ercü bunları kurtarıyor meğer ayrı ayrı haberleri olmuş çatışmadan orada denk geliyorlar erkan aga saygılı bir adam olduğu için ercü ile anlaşıyorlar falan. güzel çekseler ve sinema ölmemiş olsa sinema filmi bile olabilirdi bu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarlardan film veya dizi senaryosu fikirleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim