yazarların 100 sene sonrası için öngörüleri
başlık "emrebey003" tarafından 21.07.2021 23:05 tarihinde açılmıştır.
1.
avrupa birliği dağılacak,
abd artık geri planda bir ülke haline gelecek,
çin her yönden dünya ya yayılacak.
abd artık geri planda bir ülke haline gelecek,
çin her yönden dünya ya yayılacak.
devamını gör...
2.
komunizm gelecek.
devamını gör...
3.
valla ben bilmiyorum ben bir saniye sonrami öngöremiyorum soryy
devamını gör...
4.
100 sene sonra bu sözlük ölü insanların günlükleri olarak kalacak.
devamını gör...
5.
o zamanları göremeyeceğimiz için düşünmeye gerek bile duymuyorum.
devamını gör...
6.
100 sene iyi zaman dilimi insanlık bu hızla marsa yerleşir.
artık sözlüğün rengi ile çok uyumlu bir gezegenden yazmak daha güzel olur.
artık sözlüğün rengi ile çok uyumlu bir gezegenden yazmak daha güzel olur.
devamını gör...
7.
bir dairede ellerini dizlerine koyarak hakkın rahmetine kavuşmuş bir iskelet bulacaklar. insanlar neden o pozisyonda öldüğünü anlamayacak.işte o iskelet benim. dedikoduyu kulaklarım iyi duymadığı için eğilerek dinlemeye çalışırken ölmüşüm ama siz bunu asla bilmeyeceksiniz ve bir gizem olarak kalacağım.
devamını gör...
8.
yüz senede mi olur bin senede mi bilemiyorum ama zenginler izole bir yaşam sürmek isteyecektir. halihazırda böyle bir senaryo için onlarca film/dizi/belgesel/animasyon var. çünkü kötü bi olasılık değil.
yaklaşık 120 yıl önce ekonomi kanunları arasına girmiş pareto ilkesinin çürümeye yüz tuttuğu milenyum döneminde, zengin ve diğerlerini ayıran dilim %20lerden %10'a kadar düşmüş, çok değil on yıl içinde %5'e hatta %2ye kadar ineceği tahmin edilmektedir. diğer taraftan oto kontrole sahip robot programları da tıpkı transistörler gibi her yıl katlanarak ivmelenen grafikle artıyor. öte yandan; nüfusu "kontrol etme" veya "düşürme" çabalarının beyhuda olduğu da ortaya çıkıyor. zira gelişen teknoloji, insanı öldürmeye değil yaşatmaya yönelik bir teknoloji. üretim kapasitesi her zaman nüfusla doğru orantılı şekilde artıyor ve her gün, günlük ihtiyacın x3 katı gıda üretiliyor. 8 milyara yetecek olan bu gıdanın yarısını nüfusun %10'u tüketirken, kalan yarısını ise %80lik kısım tüketiyor. tüketiyor dediğime bakmayın, ihtiyacın 3 misli üretim olmasına rağmen gıdaya erişimi kolay olan bu %90lık dilim, gıdanın tamamını harcıyor(mideye ve çöpe atıyor) dolayısıyla her gün nüfusun %10'u, gıdaya erişemeden ölüyor. kafaların yanmasına gerek yok, hesap gayet basit. ihtiyacımızdan fazla üretip herkese dağıtamadan hiç ediyoruz hepsini. facia dimi? değil. açlıktan ölen %10 için herhangi bi çaba gösterilmiyor çünkü bu durum bildiğimiz tüm doğa yasalarıyla örtüşüyor. yani evrim sürecinin çalışmaya devam etmesi için birilerinin bu cangılda ölmesi şart. e peki o zaman, ver gazı ver virüsü veya şakkadanak patlat bi nükleer bombe, yetmedi bi tane daha patlat. nüfusü azalt. olmaz mı? olmaz. mevcut nüfus dağılımını bozma girişimi, arkasını göremediğimiz bi senaryo. ölecekleri kim belirleyecek ve nasıl eyleme geçilecek, dünyanın en akıllı veya en zengini de olsanız bu sorunun cevabını bulamıyorsunuz. ayrıca azalan nüfusun olup bitene nasıl bi reaksiyon vereceği de belirsiz. yani nüfusu azaltıp, daha dengeli daha sözümona muhteşem bi dünya planınız varsa muhtemelen çalışmayacaktır. kitlesel bir yokoluşa zemin hazırlamaktan başka bi işe yaramayacaktır. bu yüzden dur bugün afrika kıtasını yok edeyim, zaten orda zengin yok deyip, ertesi gün hindistan'ı haritadan yok edemiyorsunuz.
sevmesek de birbirimize muhtacız. nüfusu azaltmak yerine artırmak veya stabil tutmak şart. zira insan demek, işgücü demek. herhangi bir teknolojik yıkımda medeniyeti tekrar inşa etmek için muhtaç olduğumuz tek güç, insan gücü, insan aklı. kısaca şanslı addettiğimiz zengin kesim dışında kalan tüm insanlığa muhtacız. herkesi yedekte tutmak için yaşatmak zorundayız.
tüm bu veriler ışığında, fakirle bir arada yaşamak zorunda kalan soylu adamın işi çok zorlaşıyor. bir yandan açlıktan ağzı kokan toplumların isyan etmesini önleyecek, bi yandan onları sömürecek, bi yandan kendini uzaya ve bilime adayıp geleceği inşa edecek, bütün bunları yaparken de keyif sürmek isteyecek*. peki bu nasıl mümkün olabilir? muhtemelen araya perde koyarak. güç ekseni ülkelerin değil, bireylerin elinde olacak ve bireyler birbirleri ile bir arada yaşamak isteyecektir. dolayısıyla devlet anlayışı değişime uğrayacak, milliyetçilik çöp olacaktır.
olası dikey mimari yaşam


bu modelde insanlığın hammadde ve dayanıklılık sorunlarını çözdüğü varsayılıyor. nitekim bu sorunları aşmak zor değil. hatta sorun bile sayılmıyor şu an bunlar. bu senaryoda medeniyet üç sınıfa ayrılır. soylu, burjuva, işçi. aynı coğrafyada yaşayan birileri yerden evlerde, 50 60 70 150 katlı binalarda yaşayacak, birileri de bin, beşbin katlı, bulutların arasındaki gökdelenlerde yaşayacak. insan ömrü şimdikinden birkaç kat daha uzun olacakken, bu fırsattan sadece imkanı olanlar yararlanacak. aşağıda yaşayanlar yine 70-120 yıl yaşarken, yukarıdakiler birkaç asır yaşamanın keyfini sürebilir. bu durum mevcut vicdan öğretilerine aykırı değil. itirazı olanı sjw ilan edersin*, paran yoksa git çalış köpek herif deyip susturursun, sorunu çözersin. üst katlarda mı yaşamak istiyorsun? imkansız değil. ama imkansıza yakın şartlar aranacak. gökdelenin üst katlarında kahramanlık hikayeleri yazılacak, fedakarlık öykülerinin şahitleri teşhir edilecek ve aslında üst kattaki medeniyetin ne kadar ahlaklı, erdemli ve muhteşem olduğu empoze edilecek. aynı senaryo yatay mimari için de geçerli.


bu model daha basic, daha tasarruflu ve daha kolay inşa edilebilir olmasına karşın isyanlara daha müsait, empoze etmesi daha zor, haliyle tehlikeli bi izolasyon modeli. alt kesimi verimsiz topraklara gönderip, onları orada yalnız bırakma misyonudur. doğal seçilim sadece fakirler arasında çalışsın, diğerleri planetin daha verimli coğrafyalarında istediğini yapabilsin istenir. bu modelde asayiş yoktur. güçlü olanın hayatta kalacağı, akıllı olanın "karşı tarafa" geçebileceği bir imtihan süreci mevcut. asayiş yok, çünkü bu modelde alt sınıf insana zaten ihtiyacın yok. işgücüne ihtiyacın yok. her türlü ihtiyacını yapay zekaya teslim eden üst akıl modeli var.
zenginler için hayat çok zor. komşusu açken tok yatamaz. komşuyu doyurmak yerine komşudan izole bir hayat yaşamak isteyebilir. karşısında organize olamayan, haksızlıklarla mücadele etmeyi bilmeyen kesim olduğu sürece hikayeden galip gelen kesim zengin olacaktır.
not: görseller konuyla ilgili yapımlardan alınmış olup hepsi hayal ürünüdür. bu yazı da hayal gücü ürünüdür. zengini aşağılamaz, fakiri hor görmez veya tam tersini yapmaz.
yaklaşık 120 yıl önce ekonomi kanunları arasına girmiş pareto ilkesinin çürümeye yüz tuttuğu milenyum döneminde, zengin ve diğerlerini ayıran dilim %20lerden %10'a kadar düşmüş, çok değil on yıl içinde %5'e hatta %2ye kadar ineceği tahmin edilmektedir. diğer taraftan oto kontrole sahip robot programları da tıpkı transistörler gibi her yıl katlanarak ivmelenen grafikle artıyor. öte yandan; nüfusu "kontrol etme" veya "düşürme" çabalarının beyhuda olduğu da ortaya çıkıyor. zira gelişen teknoloji, insanı öldürmeye değil yaşatmaya yönelik bir teknoloji. üretim kapasitesi her zaman nüfusla doğru orantılı şekilde artıyor ve her gün, günlük ihtiyacın x3 katı gıda üretiliyor. 8 milyara yetecek olan bu gıdanın yarısını nüfusun %10'u tüketirken, kalan yarısını ise %80lik kısım tüketiyor. tüketiyor dediğime bakmayın, ihtiyacın 3 misli üretim olmasına rağmen gıdaya erişimi kolay olan bu %90lık dilim, gıdanın tamamını harcıyor(mideye ve çöpe atıyor) dolayısıyla her gün nüfusun %10'u, gıdaya erişemeden ölüyor. kafaların yanmasına gerek yok, hesap gayet basit. ihtiyacımızdan fazla üretip herkese dağıtamadan hiç ediyoruz hepsini. facia dimi? değil. açlıktan ölen %10 için herhangi bi çaba gösterilmiyor çünkü bu durum bildiğimiz tüm doğa yasalarıyla örtüşüyor. yani evrim sürecinin çalışmaya devam etmesi için birilerinin bu cangılda ölmesi şart. e peki o zaman, ver gazı ver virüsü veya şakkadanak patlat bi nükleer bombe, yetmedi bi tane daha patlat. nüfusü azalt. olmaz mı? olmaz. mevcut nüfus dağılımını bozma girişimi, arkasını göremediğimiz bi senaryo. ölecekleri kim belirleyecek ve nasıl eyleme geçilecek, dünyanın en akıllı veya en zengini de olsanız bu sorunun cevabını bulamıyorsunuz. ayrıca azalan nüfusun olup bitene nasıl bi reaksiyon vereceği de belirsiz. yani nüfusu azaltıp, daha dengeli daha sözümona muhteşem bi dünya planınız varsa muhtemelen çalışmayacaktır. kitlesel bir yokoluşa zemin hazırlamaktan başka bi işe yaramayacaktır. bu yüzden dur bugün afrika kıtasını yok edeyim, zaten orda zengin yok deyip, ertesi gün hindistan'ı haritadan yok edemiyorsunuz.
sevmesek de birbirimize muhtacız. nüfusu azaltmak yerine artırmak veya stabil tutmak şart. zira insan demek, işgücü demek. herhangi bir teknolojik yıkımda medeniyeti tekrar inşa etmek için muhtaç olduğumuz tek güç, insan gücü, insan aklı. kısaca şanslı addettiğimiz zengin kesim dışında kalan tüm insanlığa muhtacız. herkesi yedekte tutmak için yaşatmak zorundayız.
tüm bu veriler ışığında, fakirle bir arada yaşamak zorunda kalan soylu adamın işi çok zorlaşıyor. bir yandan açlıktan ağzı kokan toplumların isyan etmesini önleyecek, bi yandan onları sömürecek, bi yandan kendini uzaya ve bilime adayıp geleceği inşa edecek, bütün bunları yaparken de keyif sürmek isteyecek*. peki bu nasıl mümkün olabilir? muhtemelen araya perde koyarak. güç ekseni ülkelerin değil, bireylerin elinde olacak ve bireyler birbirleri ile bir arada yaşamak isteyecektir. dolayısıyla devlet anlayışı değişime uğrayacak, milliyetçilik çöp olacaktır.
olası dikey mimari yaşam


bu modelde insanlığın hammadde ve dayanıklılık sorunlarını çözdüğü varsayılıyor. nitekim bu sorunları aşmak zor değil. hatta sorun bile sayılmıyor şu an bunlar. bu senaryoda medeniyet üç sınıfa ayrılır. soylu, burjuva, işçi. aynı coğrafyada yaşayan birileri yerden evlerde, 50 60 70 150 katlı binalarda yaşayacak, birileri de bin, beşbin katlı, bulutların arasındaki gökdelenlerde yaşayacak. insan ömrü şimdikinden birkaç kat daha uzun olacakken, bu fırsattan sadece imkanı olanlar yararlanacak. aşağıda yaşayanlar yine 70-120 yıl yaşarken, yukarıdakiler birkaç asır yaşamanın keyfini sürebilir. bu durum mevcut vicdan öğretilerine aykırı değil. itirazı olanı sjw ilan edersin*, paran yoksa git çalış köpek herif deyip susturursun, sorunu çözersin. üst katlarda mı yaşamak istiyorsun? imkansız değil. ama imkansıza yakın şartlar aranacak. gökdelenin üst katlarında kahramanlık hikayeleri yazılacak, fedakarlık öykülerinin şahitleri teşhir edilecek ve aslında üst kattaki medeniyetin ne kadar ahlaklı, erdemli ve muhteşem olduğu empoze edilecek. aynı senaryo yatay mimari için de geçerli.


bu model daha basic, daha tasarruflu ve daha kolay inşa edilebilir olmasına karşın isyanlara daha müsait, empoze etmesi daha zor, haliyle tehlikeli bi izolasyon modeli. alt kesimi verimsiz topraklara gönderip, onları orada yalnız bırakma misyonudur. doğal seçilim sadece fakirler arasında çalışsın, diğerleri planetin daha verimli coğrafyalarında istediğini yapabilsin istenir. bu modelde asayiş yoktur. güçlü olanın hayatta kalacağı, akıllı olanın "karşı tarafa" geçebileceği bir imtihan süreci mevcut. asayiş yok, çünkü bu modelde alt sınıf insana zaten ihtiyacın yok. işgücüne ihtiyacın yok. her türlü ihtiyacını yapay zekaya teslim eden üst akıl modeli var.
zenginler için hayat çok zor. komşusu açken tok yatamaz. komşuyu doyurmak yerine komşudan izole bir hayat yaşamak isteyebilir. karşısında organize olamayan, haksızlıklarla mücadele etmeyi bilmeyen kesim olduğu sürece hikayeden galip gelen kesim zengin olacaktır.
not: görseller konuyla ilgili yapımlardan alınmış olup hepsi hayal ürünüdür. bu yazı da hayal gücü ürünüdür. zengini aşağılamaz, fakiri hor görmez veya tam tersini yapmaz.
devamını gör...