1.
günlerdir katımdaki banyonun küvetine kanatlı karıncalar iniyor. iyi uçamadıkları ve küveti tırmanamadıkları için orada kalıyorlar. peçeteyle alıp alıp pencereden dışarı atıyorum kendilerini. girmeseler iyi aslında. yani çok sayıda oldukları için uğraştırıyorlar.
geçen ellerimi sabunlarken bir örümceğin lavaboda olduğunu fark ettim ama geç oldu. hayvan sabuna bulandı. bir güzel duruladım, sonra da havluya koydum kurusun diye.
bahçede arada ters dönen büyük, hantal böceklere rastlıyorum ve onları her seferinde düz çeviririm. hatta takip ederim tam düzelmiş de yürüyebiliyor mu diye sonrasında. gene ters dönebileceği bir "arazideyse" onu düzlüğe de alabilirim.
oysaki çocukken böceklere, örümceklere falan karşı son derece sadisttim. belki de çocukluğumun diyetini ödüyorum.
geçen ellerimi sabunlarken bir örümceğin lavaboda olduğunu fark ettim ama geç oldu. hayvan sabuna bulandı. bir güzel duruladım, sonra da havluya koydum kurusun diye.
bahçede arada ters dönen büyük, hantal böceklere rastlıyorum ve onları her seferinde düz çeviririm. hatta takip ederim tam düzelmiş de yürüyebiliyor mu diye sonrasında. gene ters dönebileceği bir "arazideyse" onu düzlüğe de alabilirim.
oysaki çocukken böceklere, örümceklere falan karşı son derece sadisttim. belki de çocukluğumun diyetini ödüyorum.
devamını gör...
2.
günlerdir balkonumda ve mutfağımda binlerce karınca görüyorum.
gittim karınca tozu aldım, her yere döktüm.
sonuç: 1000lerce telef olmuş karınca.
sonra da çamaşır suyuyla yıkadım ve huzur geldi. bu kadar net.*
gittim karınca tozu aldım, her yere döktüm.
sonuç: 1000lerce telef olmuş karınca.
sonra da çamaşır suyuyla yıkadım ve huzur geldi. bu kadar net.*
devamını gör...
3.
karınca kararınca işte.
devamını gör...
4.
kendini bile düşünemeyecek kadar fazla.
devamını gör...
5.
kill them all. bu kadar.
devamını gör...
6.
kara bir yılan vardı her sabah süt verdiğim.
devamını gör...
7.
düşerseniz bi tekme de ben atarım.
devamını gör...
8.
çok merhametliyim.
zarar verebilecek kadar..
önce düşmüş, uçamaz bir arıyı reçelle canlandırıp canlanınca da camdan dışarı kovalayayım derken kafasına vurmuş olabilirim. önce can galiba ya. üzülüyorum aklıma geldikçe arıcağzın kafaya vurduk ya kürekle. *
bilerek yapmadım. rüzgarıyla yönlendirir kaçırırım zannederken elimin ayarı kaçmış üzgünüm yani ama doğadayız arıcık be niyetimdi önemli olan.
zarar verebilecek kadar..
önce düşmüş, uçamaz bir arıyı reçelle canlandırıp canlanınca da camdan dışarı kovalayayım derken kafasına vurmuş olabilirim. önce can galiba ya. üzülüyorum aklıma geldikçe arıcağzın kafaya vurduk ya kürekle. *
bilerek yapmadım. rüzgarıyla yönlendirir kaçırırım zannederken elimin ayarı kaçmış üzgünüm yani ama doğadayız arıcık be niyetimdi önemli olan.
devamını gör...
9.
malumunuz ormanın içinde oturuyorum. ormanla aramızda son 4 senedir tel var. ondan önce yazın susuz, aç kalan yaban domuzlarının ailecek bahçemden su ve yiyecek arayarak geçişlerine çok tanık oldum. çok üzülürdüm o büyükten küçüğe, sıra sıra yürüyen domuzcukların haline. * bir süre sonra leğenle su koymaya, karpuz kabukları, salatalık filan koymaya başladım.
o da ne? insanlar üzerime yürüdü buraya alıştıracaksın, dadanacaklar, saldıracaklar diye diye. el mecbur tel çit yaptırdım. şimdi orman tarafında leğenleri var, bittikçe hortumla su dolduruyorum içine, arada bir de yesinler diye zerzevat atıyorum.
sincaplar ise cevizlerin büyük ortakları. kuşları saymıyorum bile.
kime merhamet etmezsin derseniz, yalan söyleyen insanlara... öyle de gaddarımdır.
o da ne? insanlar üzerime yürüdü buraya alıştıracaksın, dadanacaklar, saldıracaklar diye diye. el mecbur tel çit yaptırdım. şimdi orman tarafında leğenleri var, bittikçe hortumla su dolduruyorum içine, arada bir de yesinler diye zerzevat atıyorum.
sincaplar ise cevizlerin büyük ortakları. kuşları saymıyorum bile.
kime merhamet etmezsin derseniz, yalan söyleyen insanlara... öyle de gaddarımdır.
devamını gör...
10.
arabamda selpak koyacak yer kalmadı.o derece.
kim ne satıyorsa alıyorum.
terasta da su kaplarım var kuşlar içsin yıkansın diye.
elimden gelen bu...
kim ne satıyorsa alıyorum.
terasta da su kaplarım var kuşlar içsin yıkansın diye.
elimden gelen bu...
devamını gör...
11.
sen kimsin ki ey gönül merhamet eyleyeceksin.
allah mısın ?
merhamet te, esirgemek te, bağışlamak ta yalnız ona mahsus.
sana dil verdim ise yık da harap et mi dedim?
nar-ı hicre ciğerim yak da kebap et mi dedim?
gel de zevk eyle afifane dedimse sana ben
rukaba bezmime gir nuş-i serap et mi dedim?
medet ey gönül
allah mısın ?
merhamet te, esirgemek te, bağışlamak ta yalnız ona mahsus.
sana dil verdim ise yık da harap et mi dedim?
nar-ı hicre ciğerim yak da kebap et mi dedim?
gel de zevk eyle afifane dedimse sana ben
rukaba bezmime gir nuş-i serap et mi dedim?
medet ey gönül
devamını gör...
12.
benim için merhamet, sadece bir erdem değil… sanki kalbimin ritmi. içimde bir yer var, dokunulmamış, yumuşacık bir yer… orası hep başkaları için atıyor. bazen yoruyor beni, evet. çünkü dünya her zaman anlayışlı değil. çünkü herkes aynı dili konuşmuyor vicdanla. ama yine de bırakamıyorum o yumuşaklığı. çünkü ben, kendime bile en çok o yerimle güveniyorum…
merhamet benim için en büyük tanrı. adaletin, insanlığın ve sevginin üstünde bir şey. vicdanla birlikte çalışıyor. birini görüp “o da benim gibi” diyebilmek, acısına kulak verebilmek… işte bence gerçek ibadet bu…
en çok da kimsesizlerde hissederim onu. sokakta üşüyen bir hayvan, sessizce ağlayan bir çocuk, yaşlı bir göz, doğanın kırılmış bir dalı… hepsi içimde bir yerleri yaralar. onlara kayıtsız kalmak, kendime ihanet gibi gelir. kalbim, sadece bana ait değil sanki; başkalarının yarasını da taşıyor…
bazen biri bakar bana, “sen iyi bir insansın,” der. “melek gibisin.” bilmem melek miyim, ama içimin derinliklerinde bir çırpınış var hep: “biraz daha anlayış, biraz daha şefkat, biraz daha insanlık…” hep oraya çekiliyorum…
ama merhamet, sadece dışa değil içe de akar. kendimi unuttuğum zamanlar da oluyor, evet. çünkü başkasının acısına koşarken, kendi yaralarını hep en sona bırakırsın. ama yine de, yine de her şeyin sonunda kendime şunu söylüyorum; iyi ki kalbim böyle. iyi ki hissediyorum. çünkü acıyı hissetmek, gerçekten yaşamaktır…
ve ben yaşıyorum… içimden taşan o tarifsiz merhametle. bu konuda mütevazi olmak istemiyorum…
merhamet benim için en büyük tanrı. adaletin, insanlığın ve sevginin üstünde bir şey. vicdanla birlikte çalışıyor. birini görüp “o da benim gibi” diyebilmek, acısına kulak verebilmek… işte bence gerçek ibadet bu…
en çok da kimsesizlerde hissederim onu. sokakta üşüyen bir hayvan, sessizce ağlayan bir çocuk, yaşlı bir göz, doğanın kırılmış bir dalı… hepsi içimde bir yerleri yaralar. onlara kayıtsız kalmak, kendime ihanet gibi gelir. kalbim, sadece bana ait değil sanki; başkalarının yarasını da taşıyor…
bazen biri bakar bana, “sen iyi bir insansın,” der. “melek gibisin.” bilmem melek miyim, ama içimin derinliklerinde bir çırpınış var hep: “biraz daha anlayış, biraz daha şefkat, biraz daha insanlık…” hep oraya çekiliyorum…
ama merhamet, sadece dışa değil içe de akar. kendimi unuttuğum zamanlar da oluyor, evet. çünkü başkasının acısına koşarken, kendi yaralarını hep en sona bırakırsın. ama yine de, yine de her şeyin sonunda kendime şunu söylüyorum; iyi ki kalbim böyle. iyi ki hissediyorum. çünkü acıyı hissetmek, gerçekten yaşamaktır…
ve ben yaşıyorum… içimden taşan o tarifsiz merhametle. bu konuda mütevazi olmak istemiyorum…
devamını gör...
13.
kendi kul hakkıma girmeyecek kadar ve karşımdaki kişiyi küçük görmeyecek kadar.
merhametli olmak, iyilik yapmak.. sırf kendi acılarımızı dindirmek içinse çok sıkıntılı bir eylem olduğunu düşünüyorum. ah canın kıyamam yazıktır günahtır diyerek ihtiyacı olmayan yardımı sunmak mesela… hem alıcıya hem vericiye sıkıntı maalesef…
merhametli olmak, iyilik yapmak.. sırf kendi acılarımızı dindirmek içinse çok sıkıntılı bir eylem olduğunu düşünüyorum. ah canın kıyamam yazıktır günahtır diyerek ihtiyacı olmayan yardımı sunmak mesela… hem alıcıya hem vericiye sıkıntı maalesef…

devamını gör...
"yazarların merhamet seviyesi" ile benzer başlıklar
merhamet
45