yağmurlu,fırtınalı bir 29 ekim gecesiydi.bulutların tam arasından dolunay kendini göstermiş ben ise kimsesiz bir şekilde,kimsesiz demeyelim yalnızlığıma hakaret olur.yalnızlığımın tek kara parçası kalmış ıssız o adada sahilde oturmuş suların gelgitini izliyordum.koca bir harikalar diyarı sulara batmış,çoluk çocuk acı bir şekilde can vermiş.şişe dipleri adayı yüzdürmekte ısrarcı.gelip gelip gidenler gözümde canlanıyor,götümü kaldıracak mecalim kalmamış.artık hepsi balık olmuş,yaşanmışlıklar unutulmuş yeniden doğmuşum sanki.karanlıkların ardından ilk parlak geceydi.dolunayın barışmakta fazlasıyla ısrarcı olduğu bir gecede,dalgalar ayak parmaklarımla raks ediyor.                                                 -denize yağmur damları değdiğinde balıklar yem sanar,yüzeye çıkarmış diyor;"yüreğin rahminde büyüyen çocuk" adlı masal kitabının yırtık sayfası.                                 bu gece çok yırtıcı bir gece,tüm şartlar bu adada öleceğimi bağırıyor sanırım.dalgaların parmaklarıma raks ettiği anı,kağıt parçasını,yazılanları aklımdan çıkaramıyorum.
-balıklar vardır belkide !  bugün öleceksemde balıklara sarılarak öleyim ! ölmeden önce beni hatırlasın...       
                                                               *kafamda deli düşünceler dönüyor.parmaklarda aldı mı nasibini dalgalardan... tutamadım kendimi bıraktım,denizin beni cezbeden dansına.
-annemin karnında öğrenmistim yüzmeyi,korkmayın boğulmam.
"zahmet etme,dalgalar seni bana getirecek !" diyordu,narin bir ses....            
-ama burada neden çırpınmıyorum !
-boşver sorgulama işte her türlü öleceksin !
*kendimi okyanusun ellerine terk ettim.rotasın da limanına doğru koyulan bir gemi gibiydim.deniz hayatımda hiç kokusunu almadığım kokuyla çevrili,yağmur adeta kokuyu bastırmak için yağıyordu sanki.
-kaptan dur ! gemi karaya çarptı !
istikrarlı bir sekilde ilerlerken aniden bir yere çarptım,gözlerimi açtım.acaba başka bir adada olabilir miydi ?
kollarımı kaldırdım kulaç atmak için.kollarım boşa çıktı,sırtı dönük bir deniz kızının sırtına kucak oldu..
elimi tuttu.vücudum hücrelerine kadar korkudan titriyor,bir yanım ise yalnızlığım bir umut ölür diyorum belkide.         -dalgalara bıraktığım gibi bedenimi,ruhumu da şu koskoca uçsuz bucaksız okyanusun ortasında bir ele bıraktım.
gözleriyle bana baktı kan çanağıydı.birden ay ışığı vurdu gözlerine.cennet bahçesi gibi yemyeşildi.sanki içinde kocaman bir orman vardı,ama kan ağlıyordu.dalgalardı herhalde bizi buluşturan.hıçkırarak ağlamaya başladı.kendimden biliyordum bu çaresizliği."ne oldu ? neden ağlıyorsun ? " diye sordum,deniz kızı'na.
"baksana şu masmavi deniz dans ettiğim eşsiz balıklarımın cesetleriyle dolu !" çaresizce cevap verdi deniz kızı.
çaresizliğine aldandım ve sarılmaya devam ettim.bana baktı,"beni sakın bırakma ! " diye çıkıştı.limanına aldı...
sanırım tek sorun suya uzun süreli dalamadığımdı.olsun burada da iki kişilik yer vardı hemde yolculuk boyunca rastladığım ilk kara parçası olan,suyun uzerine çıkmış küçük bir kaya parçasıydı.bira şişelerinin yüzeyde yüzdürdüğü o adamı işte tam bu an gözden çıkardım.deniz kızının geceye düşman olan uzun sarı saçlarına tutunarak yanında ki yere oturdum.derin bir nefes aldım.ne yuvası kalmış ne de bir arkadaşı ( -yani ! en azından öyle sanmıştım." ). yağmur neredeyse dinmişti,dolunayın cilve yapan ışığı,saçlarında. içimde ki karanlığa ihanet edeceğim o an mürrekkep oldu,ruhumun denizle antlaşma yaptığı mühür kısmına kalbimden damlayan kara kanla imzalanmıştı çoktan. elimi kan damlayan kalbime attım.ellerim titriyor,vücudumda dinmez bir acı var !  -bu da ne ! kalbim yerinde yok. iyi de nasıl yaşıyorum ?

*deniz kızı şehvetli gözlerle kalbimi,kana susamış gibi iştahla yeni gördüğüm bıçak gibi keskin dişleriyle ortadan ikiye böldü. tuttuğum elinden ise kalbimin kanı,su yüzeyinde ki ölü balıkların üstüne şelale gibi akmaktaydı.
bir çırpınış sesi duydum ! gözlerimi sesin geldiği yere zorunlu göç ettirdim.kalbimin içinden bir balık cıkmış çırpınıyordu.o an yalnızlıktan kurtuluşumun bir kalp atışı kadar yakın olduğu gerçeği bildiğim herşeyi o an balık gibi unuturdu..
kanlar tamamiyle boşalmış,canlı kalan tek balıkta oracıkta ölmüştü.yüzüme soğuk bir hava akışı vurmaya başladı.ay karardı.
deniz duruldu...
*gece susmuştu sanki,deniz kızı da oyuncağı verilmiş küçük bir kız çocuğu gibi mutlu ve sakindi. tatmindi...
ancak kafamın içinde kockocaman bir şehirde isyan sesleri haykırışları ve bir kaç ağıt.
kalbimde bir nergis çiçeği filizlendi.tam ortasında bitti...
lâyık olduğu yerde.
sessizlik bozuldu.deniz de ki bütün ölü balıklar aniden canlanmaya başladı.
deniz kızı en az sarhoşlar kadar mutlu,suyun içinde olan kuyruğuna kanlar eşliğinde dansa davet eden balıklar emin bir şekilde raks etmekte.
deniz kızı hiç düşünmeden okyanusun derinlikliklerine bıraktı kendini.balıklar da onunla beraber gitti ama derinlerde yaşamayacakları gerçeğini unutmuşlardı.
balıklardı ne de olsa olurdu böyle şeyler...
yapayalnız bir gecenin ortasında kalbimin yerini almış bir nergis çiçeği ile baş başa kaldım. ciğerlerimde ki kömürü temizlemekle meşguldü nergis,yaşam mücadelesinde benden daha kararlı olduğu kesindi. sanırım zorlamadan işi ona teslim etmem gerekiyordu.
kafamda soru işaretleriyle su da yüzüyordu resmen,çamur olmaya yeminli topraktan çalan kahverengi gözlerim.gelgit başladı yine hemde bu defa gelen o son kalmış kurak adamı taşıyan bir bira şişesi. elimi ölmeden önce attım son kez ama bu defa şişeye...
içinde yarım kağıt parçası.
kalbimin üstünde yeni filizlenen nergisi kopardım.kökünü şişenin en dibine daldırm.kağıdı şişenin içinden çıkarmak için içinde bir süre ince dokunuşlarla gezdirdim.kağıt aniden bira şişesinin ağzından çıktı,nergis içine düştü...
bağımsızlığında ısrarcı kağıt,üzerinde ki bir kaç mürekkep darbesini esir almış benden fidye istiyor.
-peşine düştüm !
-yanılmışım dokunduğum son şey bira şişesi değilmiş. bir yarım kağıt parçasıymış.


*ani bir el hareketiyle kağıdı denize düşmeden önce iki elimle sarıldım.
bira şişesi kendini nergisle birlikte denize bıraktı.
-neden üzülemiyorum nergise...
-kalbim yoktu unutmuştum
el salladım,bermuda'ya direnen güverte ekibine ve nergise.
kâğıdı nötr bir ifadeyle açtığımda ise;
"yeni doğmuş bir bebeğin yüzemediği tek yer ruhu olmayan bir insanın yüreğidir ! " diyor...
kafamın içinde son bir soru işareti ama bu defa ters dönmüş,beni asacak ip ve hatta bir noktaya kanca olmuş.balıkları yakalayan ürkütücü bir kancadan farksızdı.
deniz kızının bıraktığı son kara parçası da idam sehpam olmuş.
-ya derine dalmadıysa o balıklarla ? ya benim şişelerle ayakta tuttuğum o adayı balıklarla yüzdürüyorsa ? ya o şişe artık bilinmezlikle bir medcezir kumarında yüzüyorsa ?
*ters soru işareti çok beklemedi beni oracıkta astı.
nergis bir şişenin için de bitti.bende bir kayanın üstünde bittim.
artık ihtimaller okyanusunda medcezirler eşliğinde,en az bizim kadar belirsiz bir limana vuracak,sallanıp ama batmayan bir bira şişesi kadar yakınız..
okyanusun ortasında biten bir nergis çiçeği kadar da uzağız... ¿
bir nokta kadar acımasızsın,bir virgül kadar acınasılım...
yarım kalan bir kağıt parçası kadar aynıyız .
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların yazdığı hikayeler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim