gülün adı
başlık "pink floyd" tarafından 09.12.2020 15:25 tarihinde açılmıştır.
hakkında bu kadar az tanım girilmesine şaşırdığım bir umberto eco şaheseridir.ben bu kitabı bitirdiğimde açıkçası büyük bir boşluğa düşmüştüm. manastırda geçen, yedi bölümden oluşan bir cinayet romanıdır esasen fakat gerek ortaçağ mimarisi gerek hristiyanlık dinindeki bazı karşıt görüşler ve görüşlerin takipçileri arasındaki çatışmalar çok detaylıca anlatılmıştır. bu sebeple kitabın başlangıcı biraz sıkıcıdır. fakat eco bizzat kendisi temponun biraz ağır olacağını zira ortaçağda bir manastırda gelişen bir hikayeyi okuyan kişilerin bu hayatın monotonluğuna dair bir kefaret ödemeleri gerektiğini belirtmektedir. orta çağ üzerine bunca kafa yormuş bir insanın buna hakkı var diye düşünüyorum ben naçizane. bazen uzun tasvirler sebebiyle sıksa da kesinlikle mükemmel bir kurguya sahiptir ve belirli bir yerden sonra akıp gitmektedir. kitap hakkında bazı bilgiler de verelim:
eco kitabın girişinde olayın geçtiği manastırı anlayalım diye manastırın bir haritasını da çizmiştir. dönüp dönüp bakmanıza gerek yok bi zaman sonra anlıyorsunuz zaten.
kitap bir kütüphane etrafında dönmektedir ve kütüphaneyi kör bir kütüphaneci idare etmektedir. bu kör kütüphaneci borges'ten başkası değildir. borges de arjantin ulusal kütüphanesinin müdürü iken gözleri görmüyordu. borges'in o meşhur sözünü de bu vesileyle hatırlayalım: ''bana aynı anda hem 800bin kitabı hem de karanlığı veren tanrının muhteşem ironisi...''
kitabın adı başta farklıdır, farklı birkaç isim bulmuştur eco. bunu kitabın sonunda izah eder ve bu ismi vermesinin sebebi olarak isme takılmamamız gerektiği açıklamasını yapar. zira bu ismi romeo ve juliet'ten alıntıdır ve bu alıntının meali de bu açıklamadan farklı bir şey değildir aslında:
''adın ne önemi var?
gülün adı gül değil de başka bir şey olsaydı
yine aynı güzellikte kokmaz mıydı?''
ayrıca kitabın filmi de çekilmiştir. henüz izlemek nasip olmadı.
yarım bırakanı çoktur bu kitabın, bitirenler pişman değildir. okuması biraz emek ister, özel vakit ayıramayacakların uzak durmasını tavsiye ederim.
eco kitabın girişinde olayın geçtiği manastırı anlayalım diye manastırın bir haritasını da çizmiştir. dönüp dönüp bakmanıza gerek yok bi zaman sonra anlıyorsunuz zaten.
kitap bir kütüphane etrafında dönmektedir ve kütüphaneyi kör bir kütüphaneci idare etmektedir. bu kör kütüphaneci borges'ten başkası değildir. borges de arjantin ulusal kütüphanesinin müdürü iken gözleri görmüyordu. borges'in o meşhur sözünü de bu vesileyle hatırlayalım: ''bana aynı anda hem 800bin kitabı hem de karanlığı veren tanrının muhteşem ironisi...''
kitabın adı başta farklıdır, farklı birkaç isim bulmuştur eco. bunu kitabın sonunda izah eder ve bu ismi vermesinin sebebi olarak isme takılmamamız gerektiği açıklamasını yapar. zira bu ismi romeo ve juliet'ten alıntıdır ve bu alıntının meali de bu açıklamadan farklı bir şey değildir aslında:
''adın ne önemi var?
gülün adı gül değil de başka bir şey olsaydı
yine aynı güzellikte kokmaz mıydı?''
ayrıca kitabın filmi de çekilmiştir. henüz izlemek nasip olmadı.
yarım bırakanı çoktur bu kitabın, bitirenler pişman değildir. okuması biraz emek ister, özel vakit ayıramayacakların uzak durmasını tavsiye ederim.
devamını gör...