insan olun biraz yazar profili

insan olun biraz kapak fotoğrafı
insan olun biraz profil fotoğrafı
rozet
insan olun biraz (editör)
karma: 166450 tanım: 4808 başlık: 3049 apolet: 10 takipçi: 304
Eğer bir gün ölürsem ve eğer Tanrı varsa ve eğer Tanrı anlatıldığı gibi biriyse ve eğer ben de düşündüğüm, olduğumu sandığım gibi bir insansam ve eğer Tanrı sözünün eriyse ve eğer ben sözümün eriysem ve eğer cennet gerçekten sıkıcı bir yerse ve eğer Tanrı öldüğüm zaman da beni sevmemeye devam ederse ve eğer ben öldüğümde de bu kadar inatçı bir insan olmaya devam edersem herhangi bir sorgu suale gerek kalmadan kendi yerimi kendim bulurum.

son tanımları | başucu eserleri


14 mart 2025 galatasaray antalyaspor maçı

saat 20:30'da başlayacak olan maçın hakemi ozan ergün olacak.

rams park stadında oynanacak olan maçta galatasaray kalede fernando muslera ile başlayacak. kaptan bir süre oldukça formsuz görünse de yine yaptığı kurtarışlarla hala ne kadar değerli olduğunu gösteriyor.

dörtlü savunma ile maça çıkacak olan galatasaray'da savunma hattında hala kendini bulamamış olan eren elmalı ve przemyslaw frankowski kanat bekleri olarak, her zaman güven veren davinson sanchez ve abdülkerim bardakçı stoper olarak görev yapacak.

orta sahada ise lucas torreira ve gabriel sara oynayacak. victor osimhen'in arkasında hala bir numarasını görmediğimiz alvaro morata yer alırken de kanatlarda son zamanlarda sabrımı iyice taşıran barış alper yılmaz ve sakatlıktan sonra ne yapacağı belli olmayan yunus akgün forma giyecek.

emre belözoğlu'nun teknik direktörlüğünü yaptığı antalyaspor ligin en çok gol yiyen takımlarından biri. galatasaray ise en çok gol atan takımlar arasında. buna rağmen ben çok gollü bir maç beklemiyorum.

bu maçta galatasaray hem sonraki hafta oynanacak beşiktaş maçını düşünüyor olacak hem de fenerbahçe'nin son haftalardaki formu yüzünden yaşadığı stresle baş etmek zorunda kalacak.

yine galatasaray'ın galip geleceği bir maç olacağını düşünüyorum.
devamını gör...

yedi asılmışların hikayesi

bir leonid andreyev kitabıdır.

leonid andreyev sadece yetenekli bir yazar değil ayrıca yanlış gördüğü konularda ses çıkarmaktan, tepki göstermekten ve elini taşın altına koymaktan hiç çekinmeyen cesur bir insandır aynı zamanda.

bu kitabında kitabın isminde de vaat ettiği gibi yedi idam mahkumunun hikayesini anlatır. yaşanmış olaylardan hareketle yazılan bu roman çarlık rusyasında yaşanan kürek mahkumiyetleri ve sürgün cezaları gibi keyfi bir ceza haline gelen idam cezalarını eleştirmek için kaleme alınmıştır.

türkiye'de yayımlanması ise deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan'ın idamlarının ardına denk gelir. bu da bir başka tepki yöntemidir.

bu yedi idam mahkumundan beşi bir bakana suikast hazırlığında iken yakalanan beş siyasi suçludur. bir tanesi çiftlik sahibini bıçakla öldüren yabancı uyruklu bir adam, diğeri ise her türlü suçtan yakalanmış olan bir çingene.

bu yedi insanın işledikleri suçlara giden yol, yargılanmaları ve en sonunda hep birlikte idam edilmeleri anlatılır kitapta. yazar o kadar yeteneklidir ki sanki o karanlık hücrelerde idam mahkumları ile zaman geçirir, idam öncesi aileleri ile konuşmalarına şahit olur gibi hisseder okur.

kesinlikle okunması gereken bir kitaptır.
devamını gör...

futbolun doksan dakika olması

ben jones ve gareth thomas tatafından yazılan the history of foorball in 90 minutes kitabında 1879 yılına kadar tam olarak belirlenmediği anlatılan kuraldır.

bu sürenin kesinleşip bir kural olarak kabul edilmesi bir ingiltere galler maçını ertesine denk gelir. berabere biten bu maç doksan dakika sürer ve aslında olması gereken sürenin doksan dakika olduğu da bu maçtan sonra kabul edilir.

elbette bu maça kadar da doksan dakika oynanan maçlar olmuştur. ancak bu bir kural değildir. doksan dakika oynanmayan maçlar olduğu gibi önceden saat sınırı konmadan oynanmış maçların olduğu da maç sonu yazılarından anlaşılmaktadır.

ifab tarafından 1879 yılında net bir karara bağlanana kadar kayıtlara geçen bazı maçlar altmış dakika, bazı maçlar yetmiş beş dakika, bazı maçlar ise iki saat sürmüştür. aslında çoğu maç için üç çeyrek saatten oluşan iki devre kuralı konmuştur ama her takım bu kurala uygun maçlar oynamamamıştır.

bazı maçlar havanın bozması yüzünden hakem tarafından erken bitirilirken bazı maçlarda sakat oyuncu sayısının artması sonucu ortak bir mutabakat sonucu rastgele bir zamanda sonlandırılmıştır.

günümüzde kesin olarak doksan dakika kuralı uygulanıyor ama bence premier lig'de 120 dakika türkiye ligi gibi liglerde altmış dakika yeterlidir.
devamını gör...

kappa

japon kültürüne ait efsanevi bir yaratıktır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
efsanelerde geçen düşsel yaratıklara derin bir ilgim var. çocukluğumdan beri bu durum devam ediyor. onlarla ilgili araştırma yapmayı sevmekle kalmıyorum onların var olduğuna ya da en azından bir zamanlar var olduğuna inanmayı tercih ediyorum.

acayip yaratıklar sözlüğü ve jorge luis borges tarafından yazılan düşsel varlıklar kitabı benim için çok eğlenceli kaynaklardır. ilki normal sözlüğe bir gönderme gibi oldu ama o da anonim bir kitap.

daha önce düşsel varlıklar ile ilgili tanımlar yazmıştım. hatta yakın zamanda çocukluğumda tepegöz avlamak için ne badireler atlattığımı anlatan bir tanımım var.

japon kültüründe varlığına inanılan kappa görünüş olarak erkek çocuklarına benzetilen bir yaratıktır. farklı canlıların birleşmesinden oluşan bir yaratık gibidir. bir timsah gibi yeşil renkli ve pullu bir vücudu vardır. aynı zamanda ördek benzeri elleri ve ayakları da perdelidir. kuşlar gibi kısa bir gagaya sahip olan kappa'nın üstüne üstlük bir de kaplumbağa gibi bir kabuğu da vardır.

ismini nehir sözcüğünden aldığı düşünülen kappa'nın genelde dere veya nehirlerde yaşadığı düşünülse de bu varlıklar karada da geçirirler hayatlarının bir bölümünü.

çoğu düşsel varlık gibi kappaların da kötü özellikleri olduğuna inanılır. dere ya da nehir kenarında dolaşan çocukları suyun içine çekip boğdukları düşünülür. aslında avları sadece çocuklar değildir. kappaların yaşadığı bölgenin civarında dolaşan hayvanlarda güvende değildir.

kappalar başlarının üzerinde kaseye benzer bir şey taşırlar. bu kasenin içi su ile doludur. eğer bir şekilde bu su tamamen dökülürse kappalar hareket kabiliyetlerini yitirir ve bu durum uzarsa ölür. dolayısıyla hem denge onlar için çok önemlidir hem de insanlar için onlardan sakınmak için bir yol sağlar.

kappalar kötücül varlıklar olarak görülse de aslında herkese kötülük yapmazlar. aslında samimi ve oyunbaz yaratıklardır. yani bir kappa ile karşılaşınca ona içten bir selam verirseniz kibarlık konusunda çok hassas olan kappa size aynı şekilde karşılık verecektir. ancak bu esnada selam vermek için eğildiğinde yaşamasını ve hareket etmesini sağlayan su döküleceği için yaşadığı nehirden gelen su ile yeniden doldurulana kadar sabit kalmak zorunda kalacaktır. aynı şey kappaların çok sevdiği sumo güreşi için de geçerlidir.

bu durumda tepesindeki su dökülmüş olan kappanın kasesini su ile dolduran ve onun hareket etmesini, hayatta kalmasını sağlayan kişi kappanın efendisi olur. ve kappa ona sonsuza kadar hizmet eder.

kappaların sumo güreşi ve nazik bir selam dışında en sevdiği şeyin salatalık olduğuna inanılır. insanlar kappalardan sakınmak için salatalık üzerine kendi isimlerini ve aile üyelerinin isimlerini yazarak nehre bırakır ve kendilerini koruma altına aldıklarına inanırlarmış.

kappalar sadede kötülük getirmez elbette. tıp konusunda çok ileri bir seviyede olduğu düşünülen kappalar insanlara özellikle kırık çıkık konusunda çok yardımcı olmuşlardır.

var olup olmadıklarına bakmaksızın kappa benim için önemli bir düşsel yaratıktır. insan zihninin ya da korkusunun ürünü olsa bile bunun altında bir gerçeklik payı olduğuna inanıyorum. tıpkı tepegöz ve diğer düşsel varlıklar gibi.
devamını gör...

ahtapotun rüyası

bir barış müstecaplıoğlu kitabıdır.

yoğun ve sürekli övgüler sonucunda okuduğum bir barış müstecaplıoğlu kitabı oldu bu kitap. genelde bu tür övgülere karşı anlamsız bir direnç gösteriyorum. ve yine aynı direnci gösterdim ve yine yanıldım. yazarın bütün kitaplarını okuma sırasına ekledim bu kitaptan sonra.

fantastik türk edebiyatı çok gelişmiş bir tür değil. en azından hak ettiği ilgiyi görmeyen bir tür. elbette dünya edebiyatında bu konuda yazılmış çok yetkin eserler varken insanın gelişim aşamasında olan bir edebiyata ilgi duymasını bir zorunluluk olarak göstermek saçma olacaktır.

ancak barış müstecaplıoğlu, mehmet berk yaltırık ve bülent ayyıldız gibi yazarlar gerçekten çok iyi eserler veriyor bu türde. daha önceki zamanlardan bence bu türün türkiye'deki en önemli isimlerinden biri olan nazlı eray'ı da unutmamak gerekir.

yazar bu kitapta bence fantastik türk edebiyatı için en verimli kaynaklardan biri olan dede korkut hikayelerinden yola çıkmış. tabii ki kitabın kahramanlarından biri olan tepegöz ve dede korkut'un kendisi hikayeye apayrı bir lezzet katmış.

evine ikinci el bir masa alan kitabın kahramanı bu masada bir tuhaflık fark eder. bu tuhaflık onun bambaşka bir dünyaya açılan bir kapı olacaktır. bu başka dünyada ise tepegöz ve obasını kaybetmiş olan bir şaman bir ruh emici ile mücadele vermektedir.

zaman ve mekanın değiştiği, evrenlerin iç içe geçtiği; hayallerle gerçekliğin, geçmişle şimdilik zamanın hemhal olduğu müthiş bir roman.
devamını gör...

bir zamanlar anadolu'da

bir nuri bilge ceylan filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen nuri bilge ceylan, esra ceylan ve ercan kesal yazmıştır. aslında hikaye bir doktor olan ercan kesal'a aittir. görüp bildiği, gözlemlediği ve deneyimlediği bir olaydır.

filmde muhammet uzuner, yılmaz erdoğan, taner birsel, ahmet mümtaz taylan, ercan kesal, fırat tanış, kubilay tunçer ve cansu demirci rol almıştır. kadro zaten birçok şeyi anlatmak için yeterlidir bence.62

filmde anlatılan olay işlenen bir cinayet sonucunda cesedin aranmasıdır. bu aramaya katılan herkesin de aklında bambaşka hesaplar ve bambaşka hesaplaşmalar vardır. ben özellikle yılmaz erdoğan'ın canlandırdığı polis ile ercan kesal'ın canlandırdığı muhtar karakterlerini çok beğendim.

muhtarın evindeki yemek sahnesini özellikle çok severim. ve ercan kesal'ın anlattığı yılmaz erdoğan'ın doğaçlama sahnesi gerçekten nefistir.

film en sevdiğim nuri bilge ceylan filmlerinden biridir. nuri bilge ceylan'ın memleketinde yaşamaya başladığım üç yıldan beri yönetmenin filmlerini daha iyi anladığımı, en azından daha çok hissettiğimi fark ediyorum.

bir yerde nejat işler bu filmin bir kovboy filmi olduğunu söylediği ve bundan memnun olmadığını ima ettiği bir video izledim. anlamsız bir eleştiri geldi bana. öyle olsa bile film iyi bir filmdir.

her neyse işte elma yuvarlanır yerini bulur.
devamını gör...

ayrılık çeşmesi sokağı (kitap)

bir selçuk altun kitabıdır.

defalarca karşıma çıkmasına rağmen bugüne kadar selçuk altun kitaplarını okumayı hep erteledim. bunun mantıklı bir nedeni yok. içimden gelmedi okumak. ama bu kitabını okuyunca en azından bir kitaplık daha kredisi oluştu bende yazarın.

kitabın kahramanlarından biri ziya adlan. kendisi uzun süre akademisyenlik yapan bir insan. osmanlı hanedanına mensup olan bu hasta ve yaşlı adam konağına dönüp yaklaşan ölümünü beklerken ölmeden önce yapması gereken son şeyi yapmak istemektedir.

kitabın diğer kahramanı artvin ise küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş, bir polis tarafından bulunup isim verilmiş, bekar bir kadın tarafından büyütülmüş ve saksafon çalma tutkusuna sahip bir adam. onun da yapması gereken bir şey var. elinin iki parmağını kesip onu en büyük tutkusundan mahrum bırakan adamı öldürmek.

bu iki adamın yolların kesişmesi ile de hikayemiz dolambaçlı bir yola girer.

kitapta en ilgimi çeken noktalardan biri godot'yu beklerken isimli muhteşem eserdeki godot sözcüğünün açıklamasını yapan akademik makale idi. yıllar önce bu makale ile ilgili bir yazı okumuştum ama yazarı aklımda değildi. sanırım selçuk altun o makalenin yazarı.
devamını gör...

yağmur adam

bir barry levinson filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu barry morrow ve ron bass birlikte yazmıştır. filmde bu filmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu oscar ödülünü kazanan büyük oyuncu dustin hoffman, dört kez oscar adayı olup hiç kazanamayan ve hollywood'un en tartışmalı isimlerinden biri olan tom cruise, valeria golino, gerald r. molen, jack murdock, michael d. roberts ve ralph seymour rol almıştır.

sekiz dalda oscar adayı olan film en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo ile birlikte en iyi erkek oyuncu ödülünü de kazanmıştır.

film biri kendini tamamen para kazanmaya adamış olan bir adam olan charlie babbit diğeri ise bir hastanede hayatını geçiren otizmli raymond babbit olan iki kardeşin hikayesi. babalarının ölümü ile bir araya gelen ve birlikte uzun bir yolculuk yaparken birbirlerini yakından tanıyan bu iki kardeşin yıl boyunca yaşadıkları dönüşüm anlatılıyor filmde.

hemen herkes gibi beni aklımdaki sahnelerden biri de o efsane kürdan sayma sahnesidir. ama bence filmdeki en zekice şeylerden biri raymond ismi üzerinde yapılan kelime oyunudur.

filmin müzikleri de çok iyidir zira hans zimmer imzalıdır.

izlemekten sıkılmayacağım bir filmdir.
devamını gör...

bayan seninki

bir claudia pineiro kitabıdır.

aslında bu romana oldukça önyargılı başladım. hem kitabın adı bana sevimsiz geldi hem de kitabın kapak tasarımını rahatsız edici buldum. ama yine de böyle yüzeysel önyargılara kapılmayı gereksiz görerek kitabı okudum. iyi.ki de okumuşum.

görünüşte mutlu bir aileye sahip olan bir kadın kızı ve eşiyle sakin bir hayat sürmektedir. ancak gün eşinin onu aldattığını öğrenir. eşinin kendisini anlattığını öğrendiği not ise bayan seninki diye imzalanmıştır. bu işin peşine düşen kadın eşiyle eşinin kendisini aldattığı kadını görür, ne yaptıklarını izler ve bu esnada da bir cinayete tanık olur.

bu cinayet aslında bir kaza olsa da cinayet cinayettir. bu andan sonra işler iyice karışır. çünkü olayın içinde başka olaylar da vardır. ve hepsinin çözülmesi ve bir hale yola konması gerekir.

kadının hamile kızı, her şeyi planlamış görünen kocası, ölen kişinin yeğeni, istasyonda karşılaşılan adam ve bu işi çözmeye kararlı kadının dahil olduğu bu hikayede birçok ters köşe vardır.

oldukça akıcı ve eğlenceli bir kitaptı.
devamını gör...

the gorge

bir scott derrickson filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu zach dean yazmıştır. filmde whiplash filminde çok beğendiğim miles teller, son zamanlarda oldukça popüler bir oyuncu olan anna taylor joy, üç oscar adaylığı bulunan sigourney weaver, sope dirisu ve william houston rol almıştır.

aslında filmi izlemeye büyük bir hevesle başladım. zira konusu çok ilgi çekici geldi bana. ikinci dünya savaşından beri aktif halde olan ve büyük bir sır olarak saklanan iki gözetleme kulesinin arasında devasa ve sisli bir vadi geçer. gözetleme kulesinde bir sene kalması gereken keskin nişancılar ise birbiriyle iletişim kurması yasaktır. yapmaları gereken tek şey vadiden gelecek olan tehlikeyi önlemektir.

vadide olan bitenler bir sır olmaya devam edecekken iki keskin nişancı iletişim kurar ve birbirlerine aşık olurlar. bir bilimkurgu gibi başlayan film de birden romantik komediye döner. bundan sonrası aşk için verilen savaştır aslında.

izlediğim en kötü finallerden birine sahip olan filmde türler o kadar birbirine girmiş ki insan ne izlediğini bile idrak etmekte zorlanıyor.
devamını gör...

hastane (kitap)

bir ahmed bouanani kitabıdır.

ahmed bouanani faslı bir yönetmen, şair ve romancıdır. ben kendisi ile bu kitap aracılığıyla tanıştım. hakkında ufak bir araştırma yapınca da kendi ülkesinde çok önemli bir insan olduğunu ve sinema sektöründe önemli işler yaptığını öğrendim. hastane (kitap) ahmed bouanani'nin tek romanı.

bu kitap holden kitap tarafından hazırlanan kuytu serisinden çıkmış. kuytu serisi adının da vaat ettiği gibi kıyıda köşede kalmış eserlerin yayımlandığı güzel bir seri. bu seriden daha önce gemiden düşen adam, aşçı (kitap) ve yalnızlığın anatomisi isimli eserleri okumuş ve bu eserler hakkında birer tanım yazmıştım.

seriden okuduğum kitaplar arasında en az beğendiğim kitap bu oldu. gerçeklik ile kurgunun bir karışımından oluşan bu kitap yazarın tüberküloz tedavisi için bir hastanede kaldığı dönem yazdığı yazılar ve mektuplardan oluşuyor kitap.

oldukça karanlık bir eser olan romanda hastanede geçirdiği zaman boyunca hastanenin belki kendi zihninde bir hapishaneye, kaosun hüküm sürdüğü bir mekana dönüşmesini anlatan yazar hastaneyi korkulacak bir yer haline çevirmiş.

zekice ve güzel yazılmış bir kitap olmasına rağmen bana hitap ettiğini söyleyemem.
devamını gör...

robot dreams

bir pablo berger animasyon filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen pablo berger ve sara varon birlikte yazmıştır. birçok film festivalinden ödül ve adaylıklarla dönen film akademi ödüllerinde de en iyi animasyon film dalında oscar adaylığı kazanmıştır. ancak ödülü çocuk ve balıkçıl isimli animasyon film kazanmıştır.

filmde hiç konuşma yok. sanki bir sessiz film gibi. ama bu tür filmlerde tam olması gerektiği gibi kullanılan müzikler gerçekten çok iyi. anlatılan dostluk hikayesi insana dokunuyor açıkçası.

yalnızlıktan mustarip olan köpek evinde tek başına zaman geçirmenin ağırlığını taşırken bir reklama rast gelir ve robot bir arkadaş edinmeye karar verir. bu robot ile köpek arasında çok güzel bir arkadaşlık başlasa da bir süre sonra ikilinin elinde olmayan şartlar sonucunda arkadaşlıkları bazı engellerle karşılaşır.

insanların git gide yalnızlaştığı bir çağda robot arkadaşlara ihtiyaç duyulacağı kesin. bu filmdeki yalnız insanlar da kendilerine en uygun robot ile bu yalıtılmışlık duygusundan kurtulmaya çalışır.

bence çok uygun ve güzel bir finalle biten film çok etkileyici geldi bana.
devamını gör...

stapleton havaalanında geçen hiç yazılmamış korku öyküsü

korku edebiyatının en üretken ve benim için en büyük yazarı olan stephen king tarafından tasarlanan ancak fikir aşamasında kalan bir öyküdür.

bu tasarının bir roman mı yoksa öykü mü olacağını bilmiyoruz ama stephen king'in yazacağını düşünürsek büyük ihtimalle çok iyi bir eser çıkacaktı ortaya. keşke yazsaydı da okusaydık.

conan o'brien'ın programına katılan yazara sorulan mealen aklına iyi bir fikir geldiği halde bir yere kadar gelip yazamadığı bir öykü olup olmadığı sorusuna stephen king başlıkta yazdığım öyküyü anlatarak cevap vermiştir.

yazar yıllar içinde yazdığı eserlerle kedilerden, köpeklerden, palyaçolardan, otel odalarından, dev malikanelerden, liseli kızlardan, lavabolardan, yatakta yüz üstü yatmaktan, sisten, alışveriş merkezlerinden korkmamıza neden olmuştur. belki de neden olmuştur yerine sağlamıştır desen daha doğru olurdu. çünkü temkinli olmak her zaman iyidir.

başlıkta andığım hikaye bir havaalanı kadınlar tuvaletinde geçiyor. uçağa binmek üzere olan bir çiftten kadın olan eşine tuvalete gitmesi gerektiğini söyler. eşi elinde çantasıyla kadını tuvalet önünde bekler ama kadın bir türlü dışarı çıkmaz. sonra aynı duruma düşen başka erkekler de gelir, onların eşleri de çıkmaz. havaalanı güvenliği gelir. içeri girer. çığlık sesleri duyulur ama dışarı çıkan olmaz. ulusal muhafızlar, fbi, ordu herkes işe dahil olur. ve paragraf boyunca söylediğim gibi tuvaletin içine girip de dışarı çıkan kimse olmaz.

çok iyi bir hikaye olacak gibi görünen bu eser asla yazılamaz ve bunun nedenini stephen king şöyle açıklar:

"but i can never figure out what the hell was going on in there so..."

o kadınlar tuvaletinin içinde ne olup bittiğini bir türlü bulamayan yazar hikayeyi yazmaktan vazgeçer ve belki biz havaalanı tuvaleti korkusu edinmekten sakınır böylelikle.
devamını gör...

tayfun gibi bir sanatçının edirne dışında tanınmaması

toplum olarak sorumluluğunun almaktan kaçındığımız bir durumdur.

var bunlar dizisinin modifiye isimli bölümünde araçlarının gelmesini beklerken ve araç geldikten sonra daha sonra kendilerinin olmadığını fark edecekleri ana kadar tufan ardıç ve samet cengizler'in tartıştığı bu konu bölümü izlediğim andan beri benim de içime dert olmuştur.

benzer dönemlerde piyasaya çıkan burak kut, mustafa sandal, serdar ortaç ve tarkan kadar uzun süre ünlü olmayı başaramamıştır tayfun duygulu . aslında birçok enstrüman çalıyor olması ve kariyerine yeni türkü gibi bir efsane grupta başlamasına rağmen ve ilk klibi olan hadi yine iyisin'in barış manço'nun yönetmenliğinde çekilmesine rağmen maalesef hak ettiği ilgi ve alakayı görememiştir.

samet cengizler tarkan'ın new york'ta klip çektiği ölürüm sana şarkısını örnek göstererek tarkan'ın tarafını tutarken dizi boyunca hemen hemen her konuda haksız olan tufan ardıç tayfun duygulu'nun ilk albümü olan tayfun'93'ün en iyi çıkış albümü olduğu iddiasındadır.

tufan ardıç tayfun'un yurt dışında tanınmıyor oluşunun sorumluluğunu toplum olarak taşımamız gerektiğini düşünür. sonuçta adam hiç yapılmayanı yapmış ve saksafonu doksanlar batağının içine korkusuzca dalmıştır.

kayahan'ın kızı olan beste açar'la bir süre evli kalan tayfun duygulu için belki kayahan da önemli bir şans olabilirdi ama daha sonra kendisinin anlattığı kayahan'ın ona bıçakla saldırması olayı bu şansı olumsuz bir tarafa çevirmiştir belki.

bu gibi durumlarda hep söylenegeldiği gibi ülkemizde değeri bilinmeyen tayfun duygulu ülke sınırları dışında da tanınma imkanı bulamamıştır. edirne dışına çıkamamış bir sanatçı olarak popülerliğini yitirmiş ve kaybolup gitmiştir. acıdır. insana dert olur.

artık aniden gelen rubens barrichelo’ya haksızlık yapıldığı hissi ile birlikte uzun süre düşünmek zorunda kalacağım bir derdim daha oldu.
devamını gör...

przemyslaw frankowski

polonyalı futbolcudur.

kendisi ile ilgili bir şeyler yazmadan önce birkaç maç izlemek istedim. sonra bu kararımın ne kadar yanlış olduğunu anladım. nasıl ki sınavlarda insanın ilk verdiği cevap her zaman doğru çıkarsa przemyslaw frankowski ile ilgili de benim ilk izlenimim doğru çıktı.

saçma sapan bir film olsa da önemli bir mesaj verdiğini düşündüğüm futboliye filminde adını hüsnoviç yapan hüsnü karakteri bir anda futbolcu olarak el üstünde tutulmaya başlanıyordu.

bu genç arkadaşımın da böyle bir kazık olabileceğini düşünüyorum. ne bileyim cemil olabilir mi mesela? ya da faruk.

faruk olma ihtimali daha yüksek. zira hem ismi ile uyumlu hem de top ayağa geldiğinde cem yılmaz'ın yol tarif eden esnaf örneğinde olduğu gibi faruk eczanesi, faruk eczanesi diye atacak yer arıyor.

bununla da sorunumuz olmasın. top atacak yer bulduğu zaman da topu oraya atamıyor. yani sinirlenmemek elde değil. ne bir isabetli ortası var doğru dürüst ne de dişe dokunur bir pas verebildi.

ana itibariyle oynanan alanyaspor maçını izleyen lens yöneticilerinin şaban oğlu şaban filmin kemal sunal'ın kumandanım hüsamettin için el bombası sahnesinde söylediği gibi şöyle dediklerine eminim:

- elinde patladı.
devamını gör...

barış alper yılmaz

artık insanın sabrının sınırlarını zorlayan bir futbolcudur.

an itibariyle alaynaspor'a karşı uzun bir süredir devam eden futbol oynamama alışkanlığına devam ediyor.

ayağına gelen bütün topları evlenip geveleyerek ezmesine, isabetli orta yapamamasına ve hızıyla ve gücüyle adam eksiltme yeteneğini hiç sergilememesine bir diyeceğim yok artık.

ama top kapmak için yaptığı her mücadelede aptalca fauller yapması, kendi hatalarından sonra takım arkadaşlarında suç bulması ve bunlar yetmezmiş gibi bir de takım arkadaşlarına talimatlar verme çabası artık sinir bozucu olmaya başladı.

barış alper yılmaz'ın neden vazgeçilmez olduğunu gerçekten merak ediyorum. eğer formu yoksa, eğer kendini gelişime kapatmışsa, eğer bu yaşında artık her şeyi çözdüğünü düşünüyorsa ve eğer sosyal medyanın gazına gelip kendini wonder kid sanmaya başladıysa birkaç hafta yedek oturmasının galatasaray'a hiçbir zararı olmaz.

artık barış alper yılmaz'ı görmemek için maç izleyesim gelmiyor neredeyse. yakında mecburen okan buruk'a açık mektup yazmak zorunda kalacağım.
devamını gör...

9 mart 2025 alanyaspor galatasaray maçı

kısa bir süre sonra başlayacak olan maçtır.

dört puan önde olmasına ve ikinci sıradaki fenerbahçe'ye karşı ikili averajda önde olmasına rağmen psikolojik üstünlüğünü kaybettiğini düşündüğüm takımım bu akşam alanyaspor karşısında zorlanmayacak bence.

przemyslaw frankowski ve alvaro morata'nın nasıl bir performans göstereceği maçın kaderini değiştirecek bence.

victor osimhen ve alvaro morata'dan birer gol bekliyorum. umarım barış alper yılmaz yine sabırları taşıracak şekilde top ezmeye devam etmez.

bu maçta galibiyet kadar gol yememek de önemli bence. öyle bir döneme girdi ki galatasaray artık maç kazanalım diye totem yapmaya başladım.

bu maç için totem olarak da orijinal san marino milli futbol takımı formamı giyerek izliyorum maçı. bunun ne gibi bir anlamı var emin değilim ama başka çarem kalmadı.
devamını gör...

the social chameleon

bir alex ross kısa animasyon filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu kısa filmin senaryosunu da yönetmen alex ross yazmıştır. film ilginç sayılsa da çok da yaratıcı olmayan bir konuya sahiptir.

hikayemizin kahramanı bir bukalemudur kısa filmin isminden de anlaşılacağı üzere. denizden sıkılan balık, uçmayı başaramayan kuş, dans etmek isteyen boğa gibi tam bir animasyon film konusu olacak şekilde bu bukalemun renk değiştirmeyi bilmemektedir. kendisinde böyle bir özelliğin olduğunun farkında değildir.

dolayısıyla kuğu olmayı bekleyen çirkin ördek yavrusu gibi sıradan bir kertenkele olduğunu düşünür. ancak başka hayvanlarla etkileşim içinde olmak isteğiyle de yanıp tutuşur.

cosmo ismindeki bu bukalemun diğer hayvanlarla arkadaşlık kurabilmek için onlarla aynı özelliklere sahip olduğunu göstermek ister ve onları taklit eder. ancak kendini bir türlü kabul ettiremez doğal olarak.

artık yavaş yavaş umudunu kaybeden ve yalnızlığı ve dışlanmayı kabul etmeyi düşünen cosmo'nun karşısına bir anda başka bir bukalemun çıkar ve cosmo bu süreçte kendini bulmak için adımlar atmaya başlar.

iyi diyemeyeceğim ama kötü demeye de dilimin vurmadığı bir kısa filmdir.
devamını gör...

yaralısın

bir erdal öz kitabıdır.

yeniden okuduğum erdal öz kitaplarından gülünün solduğu akşam ve odalarda kitaplarına birer tanım yazmıştım. bu kitap ilk kitap olan odalarda'dan da anlatı ve hatıra kitabı olan gülünün solduğu akşam kitabından da iyi bir kitaptı bence.

ülkenin karanlık ama birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz konusunda birilerinin ısrarcı olduğu ve bu ısrarlarını kendilerine benzemeyenleri cezalandırarak gösterdikleri bir dönemde geçiyor bu hikaye.

siyasi suçlu olarak hapse atılan bir adamı anlatan bu kitapta koğuşta kalan diğer bütün herkesin ismi nuri. hepsi lakapları ile anılmakta, hepsi kendine göre kader kurbanı. hırsızlıktan giren de var içeri, cinayetten giren de. sadece kitabımızın anlatıcısı siyasi suçlu.

hem nuri'lerle olan ilişkilerini anlatan adam hem de hapse girene kadar uğradığı işkenceleri bütün açıklığı ile aktarmakta. hala o acımasız işkencelerin izlerini taşıdığı bedenini başka gözlerden sakınmakta.

erdal öz gülünün solduğu akşam kitabında bu kitaptaki işkence bölümlerinin hapiste dinlediği hikayelerden bir derleme olduğunu söylemişti. insanın kanı donuyor gerçekten.

çok sarsıcı bir kitaptı benim için.
devamını gör...

tokyo sonatı

bir kiyoshi kurosawa filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen kiyoshi kurosawa, max mannix ve sachiko tanaka birlikte yazmıştır. filmde teruyuki kagawa, kyoko koizumi, yu koyanagi, kai inowaki, haruka igowa, kanji tsuda ve perfect days filmi ile cannes film festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülü kazanmış olan koji yakusho rol almıştır.

bu film cannes film festivalinden bir adaylık ve bir ödülle dönmüştür.

filmde beklenmedik bir şekilde işinden kovulan bir adam, anlamsızlıklar içinde kapalı kaldığı evden kurtulmak için bir yol arayan bir kadın, amerikan ordusuna katılarak kendine bir çıkış yolu bulduğunu düşünen genç bir adam ve babası tarafından müthiş müzik yeteneği yok sayılan küçük bir çocuktan oluşan bir aile var.

babanın işini kaybetmesi ile bir sarsıntı yaşayan bu aile zaman içinde çözülmeye başlar. herkes bir yana savrulur. aile reisliği konumunu korumak için savaş veren adam artık bir aileye sahip olmama tehlikesi içindedir.

çok hareketli olmayan bir tempoda ilerlese de izlerken insanı sıkmayan, çok keyifle izlenen bir filmdi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim