insan olun biraz yazar profili

insan olun biraz kapak fotoğrafı
insan olun biraz profil fotoğrafı
rozet
insan olun biraz (editör)
karma: 185280 tanım: 5305 başlık: 3331 apolet: 10 takipçi: 312
Eğer bir gün ölürsem ve eğer Tanrı varsa ve eğer Tanrı anlatıldığı gibi biriyse ve eğer ben de düşündüğüm, olduğumu sandığım gibi bir insansam ve eğer Tanrı sözünün eriyse ve eğer ben sözümün eriysem ve eğer cennet gerçekten sıkıcı bir yerse ve eğer Tanrı öldüğüm zaman da beni sevmemeye devam ederse ve eğer ben öldüğümde de bu kadar inatçı bir insan olmaya devam edersem herhangi bir sorgu suale gerek kalmadan kendi yerimi kendim bulurum.

son tanımları | başucu eserleri


hayat pastanesi

bir çiğdem sezer kitabıdır.

günışığı kitaplığından çıkan memet fuat yayıncılık ödülünün sahibi köprü kitaplar serisinin bir diğer üyesidir bu kitap. daha önce aynı seriden gaye boralıoğlu'nun yazdığı içimdeki ses (kitap) isimli eseri okumuş ve bu kitap hakkında bir tanım yazmıştım.

bu başlıkta adı geçen kitabın hemen başında da köprü kitaplar serisinin editörü olan semih gümüş tarafından yazılmış bir önsöz bulunuyor. bu kitaplar ilk gençlik yıllarının sancısını yaşayan gençler ve onlarla sürekli etkileşim halinde olan öğretmenler ve ebeveynler için okunması gereken eserler.

mahallenin sevilen gençlerinden biridir ozan. dedesi en yakın arkadaşıdır ama artık bu dünyada değildir ama ozan yine de onunla konuşur. ozan'ın ileride sahip olacağı meslekle ilgili de sıkıntıları vardır. gastronomi okumak ister ama pek destek bulamaz.

bir gün hayat pastanesine gittiğinde hayatında gördüğü en güzel kızlar karşılaşır ve ilk gençlik zamanlarının ilk aşkı ile tanışır. hem de görür görmez.

gençlerin hayatta yollarını aradıkları zamanlarda onlar için engel olmaktansa onlara yol göstermek daha güzeldir. ve bu kitap da en az bu düşünce kadar güzeldir.
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
christopher nolan yason burnunda çekeceği sahnelerden vazgeçmiş sanırım. kendisini kınıyorum ve sırf bu yüzden bugün yason burnuna gelip eylem başlattım. henüz katılım yok biraz daha bekleyeceğim.

#direnyason
devamını gör...

konum atmak

yıllar içinde hayatımıza yerleşen bir eylemdir.

insanlar eski zamanlarda, yani cep telefonu gibi aygıtların olmadığı ya da bu kadar gelişmiş olmadığı zamanlarda böyle bir söz kullanmıyordu.

ama zamanla konum atmak tabiri hayatımızın bir parçası oldu. buluşmak için sözleşen insanlar birbirine konum atıyor artık. bir toplantı için gideceğiniz ya da tatil geçireceğiniz yerin konumu atılıyor size ya da bize. evde eşini bulamayanlar bile konum istiyorlar. o kadar hayatımızın parçası oldu konum atmak.

artık orta yaşlı bir yazar olarak bu konum atmak ya da atılan konumu takip edebilmek konusunda çok iyi değilim. elbette başarırım bunu ama çok da keyif almam bunu yapmaktan.

eski zamanlarda biz sözleşir, sözleştiğimiz yerde de buluşurduk. şimdi teknoloji ile birlikte işler çok hızlandı ve de bir o kadar çetrefilli bir hal aldı. bilemiyorum gerçekten. yaşlandık azizim.

ali atay'ın cinayet süsü isimli filmi ise bu konum atmak konusunda bana yeni bir alışkanlık kazandırdı. ne zaman birisi konum atmak dese benim aklıma bu filmin başlangıcındaki telefon sahnesinde geçen diyalog geliyor. zaten ali atay bu telefon sahnelerinde çok başarılı bir yönetmen bence.

sahnede alaaddin salih başkomiseri arar ve olaya yerine çağırır. sonra da şöyle bir şeyler söyler salih başkomiser:

-

asuman'a konum atın. komut atın asuman'a. kon... kon... konut... konum konum. konut at... tamam geliyorum lan...


o zamandan beri konum atmak denilince konut ve komut da konuya dahil oluyor benim için.
devamını gör...

aldanan kadın

bir thomas mann kitabıdır.

bu kitap thomas mann'ın ölmeden önce tamamladığı son kitabıdır. ziyadesiyle üretken olan thomas mann 1929 yılında nobel edebiyat ödülünü kazanmış büyük bir yazardır ve bu hacimsiz ama etkileyici kitap ile yazarlığa ve yaşama yaşadığı gibi güzel bir şekilde veda etmiştir.

eşinin ölümünün ardından resim yaparak acılarından kurtulmaya çalışan kızı ve henüz öğrenci olan oğlu ile yaşayan rosalie isminde bir kadının hikayesi anlatılıyor bu kitapta. rosalie yaşlanmakta olan ve bunu hisseden bir kadındır. ancak toplumun ve çocuklarının düşüncelerinin aksine o daha yaşayacak zamanı ve enerjisi, dahası hakkı olduğuna dair sarsılmaz bir inanca sahiptir.

ve oğlunun ingilizce öğretmeni olan genç adama karşı bir şeyler hissetmeye başladığı zaman bir üstteki paragrafta bahsettiğim gibi çocukları ve toplum tarafından hoş karşılanmaz. ancak yaşlanmaya başlamış olmak ve bekar bir kadın olmak ve üstüne üstlük aşık olmak anlamsızca tepki çekse de rosalie hala yaşamaktadır.

her zamanki gibi thomas mann okumak bu kitapla birlikte de büyük bir keyifti.
devamını gör...

biz bu kasabada yabancıları sevmeyiz

bir gamsızöküz ukdesidir.

bir hollywood klişesidir.

aslında amerika birleşik devletlerinin geçmişini, tarihini düşününce hak verilesi bir cümle, dikkate alınması gereken bir tehdittir.

ancak filmlerde hala kullanılıyor olması anlamsızlık yaratıyor. küreselleşen dünyada hele ki birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde böyle bir cümle kurmak ülke ekonomisine, bacasız fabrikalamız olan turizme ve balkanlardan gelen soğuk hava dalgasına olumsuz yansıyacaktır.

ve bir filmde bu cümleyi genelede evinin sundurmasında tahta bir sallanan sandalyede oturan, arkasındaki duvara dayalı bir tüfek olan, sigara içmekten dişleri temmuz güneşi sarısına dönmüş, viski içmekten sesi kapı gıcırtısına dönmüş, üzerin ormancı gömleği ve deri yelek olan yaşlı adamlar söyler.

bu adamlar sokak röportajlarının varsayılan ayarlarına dahil olan cepli tişört giyen amcaların amerikan versiyonudur. 155 ararun demek yerine dublaj türkçesi ile başlıktaki cümleyi kurarlar.

ilginç insanlardır. kasabalarına uğramamak, uğransa da kendileri ike muhatap olmamak gerekir.
devamını gör...

bir tartışmada duyduğun en güzel cümle

siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz sorusu

bu cümle üzerine birkaç tanım yazdığımı hatırlıyorum. hatta bu tanımı başında verdiğim cümlenin başlığını da açtım. benim bir tartışma esnasında duyduğum en güzel, en afili, en çarpıcı ve en zarif cümlelerden biridir.

ece temelkuran bu cümleyi kime kurdu hiç hatırlamıyorum. hatta hangi konu üzerine böyle bir cümle kurdu onu da hatırlamıyorum ama ece temelkuran'ın içinde tuttuğu ve bu cümle ile dışarı vurduğu zarif öfkeyi çok net hatırlıyorum.

içinde yaşadığımız dünya ile ilgili benim derdim de bu. herkes zalim olmak peşinde. merhamet denen duygu kayboldu gitti. kimsenin başka insanlara karşı en ufak bir merhamet duygusu hissettiğine şahit olmadım.

bir savaşta isyan eden insanlar başka savaşlarda ses çıkarmıyorsa, bir insan öldüğünde herkes üzüldün diye ortalığı birbirine katanlar aynı şekilde ölen başka bir insanın ölümü karşısında sus pus oluyorsa merhamet diye bir duygudan söz edemeyiz.

sözlük yazarlarına ve herkese sorulacak yegane soru budur:

siz ne zaman bu kadar zalim oldunuz?
devamını gör...

alternatif edebiyat evreni

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
çeto ve lucky var yanımda. ve lucky değilse de çeto çok kızgın. ağzı biraz bozuk olduğu için onun söylediklerini size aktarmayacağım ama şu kadarını bilin ki dünya üzerinde yaşama hakkı olan tek canlı insan değildir.
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu arkadaşımın ismi steven. onun bundan haberi yok ama aksiyon filmlerini seven insanlar neden bu ismi verdiğimi anlayacaktır.

steven iyi bir martı. güvercinlerle arası kötü. zaten bizim mahalleye onun yüzünden pek güvercin uğramıyor. dövüş sanatları ustası olduğu için kediler ve köpekler bile vız gelip tırıs gidiyor kendisine.

tek derdi ismi chuck olan bir kedi ile. onu da daha sonra paylaşacağım hikayesi ile birlikte.

steven mahallenin ağır abisi. steven ile ters düşmeyin.
devamını gör...

içimdeki ses (kitap)

bir gaye boralıoğlu kitabıdır.

günışığı kitaplığı tarafından çıkarılan ve 2010 yılında memet fuat yayıncılık ödülünün sahibi olan köprü kitaplar serisine dahil olan kitaplardan biridir bu kitap. kitabın hemen başında serinin editörü olan semih gümüş tarafından yazılmış bir sunuş yazısı da bulunur.

gaye boralıoğlu çok sevdiğim yazarlardan biridir ve köprü kitaplar bünyesinde çıkan ilk gençlik romanlarından birinin yazarı olması da beni ayrıca mutlu etti.

bu kitapta da bir lise öğrencisi var. tıpkı defne'yi beklerken kitabında olduğu gibi. zeliş. ismi hiçbir şeyin kısaltması değil. ailesi öyle uygun görmüş. babası da annesi de bankacı. ancak zeliş'in gittiği kolejdeki diğer çocukların velilerine göre maddi durumları çok zayıf kalıyor. ve zeliş bunun çilesini çok çekmek zorunda kalıyor.

bir yandan arkadaşlarından daha fakir olma derdi ile uğraşan zeliş öte yandan da ilk aşkın sevinçlerini ve acılarını yaşar. üstelik yeni zelanda'ya gitmek için geçerli nedenleri de vardır.

gençler kadar anne babalar ve öğretmenlerin de okuması gereken bir kitaptır.
devamını gör...

sivas katliamı

çok üzülüyorum. hala çok üzülüyorum. her 2 temmuz bir hüzün çöküyor üstüme. kendi kendime otururken gözlerim doluyor. nedensiz değil elbette. ama daha on yaşında çocuktum ben. televizyonda izlerken de ağlamıştım. nereden baksan 33 senedir her 2 temmuz'da gözlerim doluyor. o çocuk aklımla da öyleydi. belki ağlayarak söndürmeye çalışma romantizmi. bilemiyorum.

ne kadar yaşarım bilmiyorum ama ne kadar sürerse sürsün her 2 temmuz'da aynı şey olacak. hep üzgün olacağım. derman bendedir biliyorum, bir insanın ömrünü neye vermesi gerektiğini de biliyorum. ve biliyorum ki metin altıok'un öngördüğü gibi bir acıya kiracıyız.

sabah uyanır uyanmaz türküler yanmaz dinledim. çünkü türküler yanmaz. yakamadılar. yakamazlar.

daha önce de yazdım başlıkta. her sene yazacağım. her sene. hep aynı şekilde.
devamını gör...

türküler yanmaz

bir alaaddin us eseridir.

şarkının sözü ve müziği alaaddin us'a aittir. bu şarkı 1994 yılında edip akbayram tarafından aynı isimli 13. stüdyo albümünün altıncı parçası olarak seslendirilmiştir.

tam 33 sene evvel sivas'a madımak otelinde yakılan canlarımız için yakılmış bir ağıttır bu şarkı. ben o zamanlar on yaşında bir çocuktum. ve en sevdiğim yazar aziz nesin'di o zamanlar. hala da çok severim kitaplarını. on yaşındaki çocuk aklımla aziz nesin'in bir itfaiye merdiveni ile otelden çıkışını görmek beni o kadar üzmüştü ki anlatamam. ama içeride kalan abilerimi tanımıyordum.

güneşin ak yüzüne bir duman çöküp bir türkü çığlıkla acele düştüğünde hasret gültekin'i dinlememiştim. kuytu bir köşede bir çiçek küstüğünde en sevdiğim şair olan metin altıok'u okumamıştım henüz. o çiçek yaprağını döküp boynunu büktüğünde ne edibe sulari'yi ne nesimi çimen'i ne muhlis akarsu'yu ne asım bezirci'yi tanıyordum. ama hepsi için ayrı ayrı içim yandı.

o zamandan bu zamana kadar gün gelip hesap sorulmadı belki. sorulmayacağını da biliyorduk zaten. ama en büyük tesellimiz türkülerin susmamış olmasıdır.

zaman aşımı ile cehennem kaçkını canavarları serbest bırakmış olsa da muktedirler ben bir gün kapıya dayanacak olan pir sultan abdal'ın ölmediğine ve ölmeyeceğine inanıyorum.

her 2 temmuz aynı duyguyu getirir bana. güllerim yandı ve hala yüreğim dayanmaz

unutmadımaklımda!
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çok uzun bir yolculuk sonunda karadeniz'e ulaştım. deniz kenarına geldim. ve maalesef karadeniz yine dalgalı. bir de üstüne üstlük bu sevimli arkadaş gelip denizle arama girdi laps diye oturdu.

kendisine bir iki karadeniz fıkrası anlattım ama bana mısın demedi. kendi yaptığım stand up kayıtlarını dinletiyorum. bakalım neler olacak.
devamını gör...

the eternaut

bir bruona stagnaro dizisidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ilk sezonu yedi bölüm olarak çekilen dizide ricardo darincarla petersoncesar troncosoandrea pietracesar troncosoariel staltarimarcelo subiottoclaudio martínez belorianna cárdenas ve mora fisz rol almıştır. dizi hector german oesterheld'in yazdığı ve francisco solano-lopez'in çizimlerini yaptığı aynı isimli çizgi romandan uyarlanmıştır.

güney amerika'da hiç beklenmedik ve umulmadık bir anda kar yağışı başlar. insanlar elbette ki bu duruma şaşırır ama daha çok şaşırdıkları şey bu karın niteliğidir. zira yağan kar temas ettiği insanı anında öldürmektedir.

bu durum anlaşılana kadar birçok insan hayatını kaybeder. bir evde kalmış olan insanlar ise başla yerlerde olan sevdiklerine kavuşmak için bu kar yağışından sakınmanın yollarını arar. sokaklara çıkmayı başardıkları anda ise artık dünyanın onların bildikleri dünya olmadığını ve bir daha da olmayacağını anlar.

diziyi her şeyiyle çok beğendim. bence muhteşem bir distopya örneği olmuş. ve insan davranışları ile ilgili de ciddi mesajlar vermiş.

devamını sabırsızlıkla ve heyecanla bekliyorum.
devamını gör...

duvar yazısı fotoğrafları

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ankara gridir. ankara'yı seven insanlar için gandalf grisi, sevmeyenler için ise lojman grisidir ankara. ben sevenlerin tarafındayım. güzeldir ankara. hiç değilse eğlenceli bir yerdir. içindeki gerçek angara bebeleri de alabildiğine renklidir. zaten duvar yazısında da gördünüz.

ankara'nın güzel olmak için denize ihtiyacı yoktur.
devamını gör...

alternatif edebiyat evreni

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
jds: beni de phony buluyor musun?
h.c.: yani bu basından saklanma, inziva falan işlerinin üzerine o genç kıza genç bir kız olduğu içim röportaj vermesen iyi olurdu aslında.
jds: belki de haklısın.
devamını gör...

anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
- daha derin düşünmelisin giancarlo. daha ayrıntılı. daha kapsamlı. sana öğretilenlerle yetinmemeyi öğrenmelisin giancarlo. o prenses beni de öptü ama ben kendimden ödün vermedim. kendin olabilmek önemlidir giancarlo.
devamını gör...

defne'yi beklerken

bir aslı der kitabıdır.

aslı der çocuk ve genç yetişkin kitapları konusunda çok başarılı bir isim. ödüllü bir yazar. bu kitabını okuduktan sonra neden ödül sahibi bir yazar olduğunu çok iyi anladım. bir lise öğrencisinin yaşadıklarını bu kadar içten bir şekilde anlatmak herkesin harcı olmasa gerek.

günışığı kitaplığı tarafından çıkarılan bu kitap genç yetişkinler için olduğu kadar öğretmenler ve ebeveynler için da çok iyi düşünülmüş ve bir o kadar da iyi yazılmış bir kitap bence.

kitaba ismini veren defne bir lise öğrencisi kendisine takılan lakap yüzünden ciddi bir akran zorbalığına maruz kaldığı için içine kapanmış ve kendini müziğin rehabilite eden evrenine bırakmış bir çocuk.

bu da yetmezmiş gibi işkolik annesi ve kendini kitaplara gömmüş babası defne'ye ilgi ve sevgi göstermek yerine kendi dünyalarının karmaşasında sıkışmış durumda.

ve bir gün çok hasta olan defne acil serviste bilinçsiz yatarken annesi defne'nin günlüğünü okumaya başlar ve karşımıza genç yetişkinlerin nelerle mücadele etmek zorunda kaldığına dair bu güzel kitap çıkar.

bence mutlaka okunmalı.
devamını gör...

straw

bir tyler perry filmidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filmin senaryosunu da yönetmen tyler perry yazmıştır. filmde taraji p. henson, sherri shepherd, teyana taylor, sinbad, rockmond dunbar, ashley versher, mike merrill, glynn turman, shalet monique ve diva tyler rol almıştır.

çocuğuyla birlikte hayatta kalmak için çabalayan bekar bir annenin hikayesi bu film. iki işte çalışmasına rağmen kaldığı berbat yerin kirasını bile ödemekte zorlanan, kızının ihtiyacı olan kırk dolarlık yemek ücretini ödeyemeyen ve buna rağmen savaşmaya çalışan bir annenin hikayesi. üstüne üstlük bir kadın olmasının yanı sıra bir afroamerikalı bu insan. yani çifte dezavantaj.

maaş çekini almak için iş yerine gittiği zaman bir soygunun ortasında bulur kendini bu kadın ve daha sonra da çekip bozdurmak için gittiği bankada soyguncu damgası yer ve bu andan itibaren ise her şey kötüye gider.

taraji p. henson'ın performansını çok beğendim. filmin dezavantajlı insanlar ve toplumun ve kendileri gibi olanların onlara bakışı hakkında olan filmi beğendim ama sanki çok daha iyi çekilebilirdi.

yine de izlenebilir bir film.
devamını gör...

sözlük yazarlarının şatoları

bir aura ukdesidir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

önce görseli ile başlamak istedim şatomun. aslında şato tam olarak bana ait değil. benden önce bir kadastrocu olan k. bu şatoyu ele geçirmek ve kendince bir esarete son vermek için çaba harcamış ama başarılı olamamış.

şatoya uzanan yolun başındaki köyde bu genç adamın hikayesini uzun uzun dinledim. neler yaşadığını biliyorum. ben onun yaşadıklarından ders alarak onu başardığından daha fazlasını yaptım. şatoya çok yakınım. artık her an benim olabilir.

ama sanırım geri döneceğim. belki de şatonun kapısında uzun süre beklerim. belki karşıma bir açlık sanatçısı çıkar. belki sonunda senin f. yazdığım mektuplar yazarım.

bu benim şatom ama henüz içine bile giremedim.
devamını gör...

alternatif edebiyat evreni

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
- kitap okumak bambaşka bir duygu veriyor insana. hele de palmiyelerin altında stevenson okumak. ve elbette jorge luis borges'in kitaplarını okumak. aslında jorge luis borges için kitap okumak da bir o kadar keyifli idi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim