a flash in the pan yazar profili

a flash in the pan kapak fotoğrafı
a flash in the pan profil fotoğrafı
rozet
karma: 364 tanım: 33 başlık: 9 takipçi: 5

son tanımları


günaydın sözlük

insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
devamını gör...

sanat kulübü

kısa bir süre önce eş başkanı olduğum kafa sözlük kulübü. ayrıca, bir sosyal bilimci olarak tarih meraklılarını da beklediğim kulüptür. sanılanın aksine, kulüp üyeleri sanat veya bilim kulübü üyeliği rolü alarak ikisinden birini tercih edebiliyor (ya da her ikisini).

her hafta düzenlenen yarışmalarımız:
(bkz: sanat bilim kulübü çizim yarışması)
(bkz: sanat bilim kulübü fotoğraf yarışması)

iki haftada bir olmak üzere, öncesinde belirlenmiş sanat veya bilimle ilgili bir konuyu
tartıştığımız olağan toplantılar ve diğer etkinlikler için: (bkz: kafa sözlük sanat bilim kulübü etkinlikleri)

kulübümüze katılmak için discord davet bağlantısı
devamını gör...

yazarların ilk izlediği yabancı dizi

(bkz: bones)
devamını gör...

george orwell kitapları

(bkz: george orwell)
devamını gör...

fransız ejiptolog savary'nin türkler hakkındaki tespitleri

bugün bile geçerliliğini koruyan tespitlerdir. ilk ejiptolog* olarak kabul edilen ve kur'an'ı fransızcaya tercüme eden oryantalist claude-étienne savary'nin gözlemlerine dayanır.

george sale* kur'an'ının 1850 yılında basılmış edisyonunda savary'nin notlarına rastlıyoruz. the koran: commonly called the alcoran of mohammed; translated into english immediately from the original arabic; explanatory notes, taken from the most commentators. to which is prefixed a preliminary discourse.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"söylenene göre, kureyşliler yahudilerin yönlendirmesiyle yukarıda bahsedilen üç soruyu muhammed'e sorunca, ertesi gün ona gelmelerini istedi ve cevapları ertesi gün söylemeye söz verdi, ama inşallah demedi. bu üç soruyla ilgili ayetler gelmeden önce on günden fazla beklemek zorunda kaldı, böylece kureyşliler muzaffer oldular ve muhammed'i yalancılıkla suçladılar. fakat sonunda cebrail ona cevapları getirdi, cevaplarla birlikte gelecek için bu kadar emin olmaması nasihatini verdi (muhammed, kureyşli-yahudilerden ertesi gün gelmelerini isterken bu süre zarfında kendisine vahiy indirileceğini düşünmüştü)."
"türkler, peygamberlerinin bu kaidesine sıkı bir şekilde uyarlar. asla olumlu cevap vermezler, onlara "gelecek misin? gidecek misin? bu işi tamamlayacak mısın?" diye sorarsanız; her zaman "inşallah" şeklinde cevap verirler."

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"...allah'tan başka ilah yoktur, ve muhammed onun peygamberidir. bu sözler, eğer söyleyenin sünnet edilmek gibi bir niyeti yoksa katiyetle türkler önünde söylenmemelidir."

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ancak türkler kadar persler de şaraba çok düşkündür; ve eğer onlara, nasıl oluyor da dinleri tarafından kesin biçimde yasaklanmışken şarap içmeye cesaret ettikleri sorulursa; onlar, dinleri sarhoşluğu ve fahişeliği büyük günahlar olarak yasakladığı halde bu günahları işleyen hıristiyanların olduğu gibi, kendilerinde de olduğunu söylerler..."
devamını gör...

istanbul efsaneleri lale savaşçıları

siliconworx tarafından türkiye'de çıkarılan ilk fantastik rol yapma video oyunudur. 1994'te amiga, 1996'da windows platformları için piyasaya sürüldü. defalarca oynamaya yeltenip eskiliğine katlanamadığım için asla ilerleyemedim ama bu onu değersiz kılmıyor. karakterler ve vecizeler şahanedir, özgür özol ve özgür doğu gürcan'ın kod yazmanın yanı sıra fevkalade bir sosyolojik bakışa ve metin yazarlığına sahip olduklarını düşünüyorum.

indirmek için
tanıtım videosu:


oyunun kurulum paketinin içinde gelen maceracının el kitabından birkaç karakter ve vecizeler:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

geceye bir lo-fi parçası bırak

kahve içiliyorsa mtbrd - damn fine coffe dediğimdir.
devamını gör...

bloodborne

steam punk/gotik bir evrende kurgulanan, bana göre from software'in en iyi oyunu. aynı zamanda ilk ve son kez platin kupa aldığım oyundur. bloodborne'u oynadıktan sonra dark souls üçlemesi hantal gelir. bloodborne'daki ateşli silahlar parry mekaniğini katlanılır kılıyor diyebilirim. diğer from software oyunlarında olduğu gibi, bloodborne'da da ödül-ceza sistemi acımasızca kurgulanmış. bu da, gerçekten başardığınızı hissettiriyor. 30 fps'te oynamak da cabası.
from software'in hikaye anlatım tercihi, kurguladıkları evrenler için biçilmiş kaftan. uzun diyaloglar yok, ara sahneler size hikayeyi anlatmıyor. npc'lerin ağzından laf alıp eşyaların üzerindeki açıklamalardan öğreniyorsunuz hikayeyi. spoiler vermemek adına hikayeden hiç bahsetmeyeceğim -trailer'dan başka bir şey izlemeyin- fakat gırla plot twist'e hazır olun.
oyunun sonlarına doğru usb'ye save almayı unutmayın, oyunda üç farklı son var.

hunter's dream, güvende hissettiğiniz ve plain doll'un size yarenlik ettiği mitik yer. burada avarelik yapmak bile hoştur.
jestlerinize tepki veren, içi geçip uyuyakalan plain doll... uyandırmaya kıyamazsınız.

ve yine plain doll'dan:

"hunters have told me about the church. about the gods, and their love. but... do the gods love their creations? i am a doll, created by you humans. would you ever think to love me? of course... i do love you. isn't that how you've made me?"

"what... what is this? i-i can't remember, not a thing, only... i feel... a yearning... something i've never felt before... what's happening to me? ahh... tell me hunter, could this be joy? ahh..."

bir video oyunun sanatsal esere dönüştüğü yerde müzikten konuşmadan edemeyiz. boss dövüşlerinde çalan orkestral parçalar nabız artırır, sizi koltuğa çiviler. hunter's dream'de çalan moonlit melody dinginleştirir.
devamını gör...

gwent the witcher card game

yaklaşık bir buçuk yıl boyunca oynadığım, the witcher evreninde geçen toplanabilir dijital kart oyunu.

türünün örneklerinden bazı özgün fikirleriyle ayrılıyor.
gwent'i diğerlerinden ayıran özelliklerinden bahsedecek olursak:

mana sisteminin yerine provizyon sistemi var ve oyunlar bo3* formatında oynanıyor, üç raunttan ikisini alan oyunu kazanmış oluyor.
oyun başında 10 kart çekiyor ve 3 mulligan hakkına sahip oluyorsunuz. takip eden ikinci ve üçüncü rauntlarda üçer kart çekiyorsunuz, tabii yine bu rauntlarda mulligan yapabiliyorsunuz.
desteler 25 karttan oluşuyor (daha fazlasıyla da oynayabilirsiniz fakat bu tercih edilen bir senaryo değil).
tutor ve thinning kartlarıyla destenizi inceltebiliyor, istediğiniz karta erişim sağlayabiliyorsunuz.
yukarıda bahsettiğim gibi hem tutor ve thinning kartları hem de rastgele değer yaratan kart tasarımlarının tercih edilmemesi rng oranını yok denilebilecek bir seviyeyede olmasına neden oluyor.
hearthstone ve mtg:a'ya kıyasla ekonomisi oldukça kullanıcı dostu, para harcamadan istediğini desteleri oluşturabilirsiniz.
her ne kadar son gelen genişleme paketlerindeki sanat stilleri öncekilere kıyasla hilkat garibeleri gibi kalsa da, oyunun sanat tasarımı aşmış bir vaziyette.
kart tasarımları (premium denilen animasyonlu versiyonları da dahil olmak üzere), ses efektleri, flavor textler, oyun tahtası varyasyonları gerçekten estetik ve tatmin edici.

oyunun bana göre olumsuz taraflarından bahsedecek olursam:
ranked dışındaki oyun modları sırf "var" diyebilmek için eklenmiş gibiler.
oyunda rotasyon olmadığı için casual modlarda da meta slave dediğimiz arkadaşları görebiliyoruz, bir hayli can sıkıcı.
arena yok, draft var ama eksik/tamamlanmamış/oynanabilir değil.
netdecking, rng'yi azaltan ve kart çekme tutarlılığını artıran unsurlar karşılaşmaları sıkıcı bir şablona sokuyor. yani çoğu zaman rakibinizin oyun stilini, o an oynayacağı kartı tahmin edebiliyorsunuz.
meta çoğu zaman absürt bir süre boyunca aynı kalıyor. dengeleme yamaları yetersiz/az düşünülmüş şekilde yayınlanıyor.

toparlayacak olursak; oyun, siz onu tüketip bitirene kadar eğlenceli saatler sunuyor. benim deneyimimdeki sorunları fark etmek için uzun bir süre harcamak gerek*.
devamını gör...

sürekli kırılan şeyler

çubuk kraker.
devamını gör...

insanı mest eden yiyecekler

pamuk yağıyla yapılan tantunidir.
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürmek işi geçmedi başımızdan.

ikimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi...
devamını gör...

aç olan açım diye bağırmaz

açın bağırmaya tâkatı yok ki bağırsın. aç, yardım etmeyeceğinize emin olduğu için sizin valiliğinize, belediyenize gelmez. hem nasıl gelsin ki? aç, şehrin merkezinde yaşamaz. gecekondudadır elektriği, suyu kesik yaşar.

aç, açım diye bağıramaz, siz de onları duymazsınız. isimler, telefon numaraları hep alınır, ya sonra?

bu arada değinmek istediğim bir husus var, toplumsal muhalefetin acilen "açız" demeyi bırakması gerekiyor. aç değilsiniz, refah seviyeniz düşüyor. evet çok kötü besleniyorsunuz ama aç değilsiniz. fakirsiniz ve fakirleşiyorsunuz. lütfen kameraları gördüğünüz gibi açız diye bağırmayı bırakın da birileri utanıp sıkılmadan "midelerine kuru ekmek giriyorsa tokturlar" demesin.
devamını gör...

gerçek

emile zola'nın yazdığı son kitaptır.


“ah! iğrenç gazete, halkı yozlaştıran ve mahveden bir zehir saçıyor. ülkede adaletsizlik ve eşitsizliğin nedeni bu; insanları, henüz gözü açılmamış fransız halkını zehirliyor çünkü bu halk basit ve sıradan tutkularını pohpohlayan masallara çok çabuk kanıyor. daha da kötüsü bu gazete önce her yere ulaştı, herkesin eline geçti, tarafsız kaldı, hiçbir partiyi tutmadı, sadece tefrika romanları, gündelik olay haberleriyle, herkesin, en düşük zekâlı insanların bile anlayabileceği hoş ve sevimli yazılarıyla… bu şekilde, yıllarca, masumların, yoksulların, kendi başlarına düşünmekten aciz insanların dostu, kâhini, günlük ekmeği oldu. ama artık rakipsiz olduğundan bu durumundan yararlanmaya kalkışıyor; müşterisi bol, yobazların ve gericilerin parayla satın alınmış bir aleti haline geldi, parasal dalaverelere, karanlık siyasal maceralara karışıyor. fikir mücadelesi yapan gazetelerin yalan söylemeleri, küfür etmeleri anlamsız, bir yere götürmez böyle şeyler. bir hizibi desteklerler, herkes bilir bunu, gazetenin baş sayfasında açıkça yazılıdır bu."
devamını gör...

fiyat performans olarak en ideal kitap alışveriş sitesi

amazon.com.tr'dir.
android için kitsort adlı bir uygulama var. yazar veya kitap ismi girerek arama yapıyorsunuz, ucuzdan pahalıya sıralıyor. cimri ve akakçe, kitapları nedense kategorize edememiş, aynı kitabı 3-5 farklı başlık altında listeliyor.
devamını gör...

marina ginestà

barselona'da hotel colon'un çatısında sırtındaki m1916 ispanyol mavzeriyle -ilk ve son kez silah tutmuştur- çekilen fotoğrafıyla ispanya devrimi'nin ruhunu ölümsüzleştirmiş; iç savaşın sembolü haline gelmiş 17'lik devrimci, milis, gazeteci ve tercüman.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(1936 barselona - juan guzmán)

marina, 19 ocak 1919'da fransa'nın toulouse şehrinde sol görüşlü bir ailede dünyaya geldi. henüz 11 yaşındayken ailesiyle birlikte barselona'ya taşındı. takip eden yıllarda katalonya birleşik sosyalist partisi'ne katıldı (partido socialista unificado de cataluña). iç savaş başladığında sovyet gazetesi pravda'da muhabirlik yapan mikhail koltsov'un yanında muhabirlik ve çevirmenlik yaptı. pravda'ya yeni katılmasına karşın sovyet politikalarında yanlış giden bir şeyler olduğunu anlamıştı ve daha sonraları fikirleri birleşik marksist işçi partisi'ne (partido obrero de unificacion marxista) yaklaştı. savaş bitmeden yaralanınca montpellier'e gönderildi. fransa nazilerce işgal edildikten sonra dominik cumhuriyeti'ne gitmek zorunda kaldı. 1946'da diktatör rafael trujillo'nun baskılarından kaçarak venezuela'ya göç etti. 1952'de barselona'ya, 1978'de de paris'e taşındı. marina ginestà, ocak 2014'te paris'teyken; savaşı kaybetmiş olsa da temiz bir ruh ve mazlumlar için savaşmış olmanın verdiği onurla son nefesini verdi.


şimdi, marina'nın pravda için çalışırken pek de yanılmadığını gösteren, daha sonraları faşist franco'nun ilerlemesini kolaylaştıran ve sonrasında da zaferini pekiştiren dünya ölçekli komünist basının devrimi nasıl haince katlettiğine bakalım. yeterli kaynakların olmaması barselona çarpışmaları hakkında kesin ve tarafsız konuşmayı imkansızlaştırıyor, çarpışmaların gerçek öyküsünü maskeliyor.
fakat yine de genel bir portre çizebilmek adına fraksiyonlardan ve komünist basından bahsedelim.

3 mayıs tarihli hükümet kararı ve telefon santrali baskını:
barselona çarpışmalarının başlangıcı olarak hükümetin özel silahların toplanması ve siyaset üstü bir polis gücü kurulmasına yönelik aldığı 3 mayıs 1937 tarihli kararı kabul edebiliriz. 3 mayıs'ta hükümet c.n.t.'li işçilerin çalıştığı telefon santralini ele geçirmeye karar verdi. gerekçeleri kötü yönetim, resmi konuşmaların dinlenmesi ve görüşmelerin banda alındığı iddialarıydı. polis şefi salas -polisler caddeleri kontrol altına alırken- üç kamyon dolusu güvenlik askerini santrale gönderdi. santralin yanı sıra çeşitli stratejik binalar da ele geçirildi. genel kanı bu eylemin c.n.t.'ye karşı güvenlik askerleri ve p.s.u.c. tarafından yapılacak bir saldırının işareti olduğuydu. caddelerde ve sokaklarda silahlı anarşistler devriye atmaya başladı, dükkanlar kapandı; hemen ardından çatışmalar patlak verdi. o günün gecesi ve ertesi gün barikatlar kurulmuştu, çatışmalar 6 mayıs sabahına kadar sürdü. 7 mayıs'ta şartlar normalde döndü.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(barikatların lokasyonlarına dair bir harita)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(bir c.n.t. barikatı)

komünist basında barselona çarpışmalarının sorumluluğu p.o.u.m.'un üzerine yıkılmıştır. bütünüyle p.o.u.m. tarafından organize edilmiş bir isyan, hatta daha da ileri giderek; faşist çıkarlar için düzenlenmiş, bir iç savaş başlatarak hükümeti devre dışı bırakma amacını amaçlayan bir dümen idi. bu iddiaların devamında p.o.u.m. "franco'nun beşinci kolu" olmak ve ihanetle suçlanıyordu.

11 mayıs tarihli (ingiliz komünist partisi'nin yayın organı) daily worker'a göre:
"dördüncü enternasyonal kongresini" "hazırlamak" için barselona'ya akın eden alman ve italyan ajanların büyük bir görevi vardı. bu görev şuydu:
yerel troçkistlerle işbirliği yaparak kargaşalı ve kanlı bir ortam hazırlayacaklar, alman ve italyanlar da barselona'da hüküm süren karışıklıklar yüzünden "katalonya kıyılarını deniz egemenliği altında tutmaya olanakları kalmadığını ve bu yüzden barselona'ya asker çıkartmaktan başka çareleri olmadığını" ilan edivereceklerdi.
başka bir ifadeyle, alman ve italyan hükümetlerin katalonya kıyılarına açıktan açığa kuvvet çıkarabileceği ve bunu "düzeni korumak için yaptığını" ilan edebileceği bir ortam hazırlanıyordu.
...
bütün dalaverenin aracı, troçkist bir örgüt görünümündeki p.o.u.m. olarak alman ve italyanlar için hazırdı.
meşhur sabıkalı unsurlarla ve anarşist örgütlerdeki belli diğer yanlış yola sürüklenmiş kişilerle işbirliği içinde hareket eden p.o.u.m., cephe gerisinde ve cephede bilbao'ya yapılan hücumla aynı zamanda getirilen bir saldırı planlamış ve örgütlemiştir...


yazının sonlarına doğru barselona çarpışması "p.o.u.m. saldırısı" haline gelir ve aynı sayıdaki bir başka yazıda katalonya'da kan dökülmesenin sorumluluğunun p.o.u.m.'a ait olduğu belirtilir.

yine 11 mayıs tarihli daily worker'a göre:
solcu katalan kamu güvenliği bakanı aiguade ve birleşik sosyalist kamu düzeni genel komiseri rodrique salas, çoğunluğu c.n.t. sendikaları üyesi olan görevlilerin silahlarını almak üzere, telefonica binasına silahlı devlet polisi gönderdiler.

29 mayıs tarihli inprecor:
öğleden sonra saat 3'te kamu güvenliği komiseri yoldaş salas, bir gece önce p.o.u.m.'un elli üyesi ve birkaç ipini koparmış kimse tarafından işgal edilen telefon santraline gitti.

yazılanların birbirleriyle nasıl çeliştiği ortadadır. p.o.u.m.'un elli milisine dair başka bir kayıt yoktur -dikkate değer bir hadise olmasına rağmen-.

peki p.o.u.m. gerçekte ne yaptı ve 7 mayıs'tan sonra ne oldu?
4 mayıs'ta küçük bir troçkist grup tarafından dağıtılan bildiride söylenenler kabaca şöyleydi: "herkes barikatlara gitsin -savaş sanayi dışındaki bütün sanayi kollarında genel grev yapılsın".
fakat p.o.u.m. önderleri tereddüt içerisindeydiler. franco'ya karşı savaşları bitmeden ve savaş kazanılmadan önce ayaklanmaya karşılardı. yine de emekçiler sokağa döküldü ve p.o.u.m. emekçilerin yanında yer almak zorunda kaldı. herhangi bir binaya saldırı emrini asla vermediler, eylemlerini savunma ile sınırlamak için gayret ettiler. la battala ayrıca barikatların terk edilmemesi gerektiğini yayımladı. p.o.u.m.'un sorumluluğu, herkesi biraz daha ayakta tutmaktan ibarettir. daha sonra p.o.u.m. önderleriyle kişisel ilişkileri olanlar: "onların bu durumdan rahatsız olduğunu fakat yine de katılmak zorunda kaldıklarını" söylediler.

birbiri ardına eklenen tonla dezenformasyon souncunda p.o.u.m. 15-16 haziran'da lağvedildi, p.o.u.m.'la ilişkisi olan herkes tutuklandı.
sonuç olarak zaten fraksiyonlara ayrılmış olan devrim: sürekli olarak hükümet değişikliğini deneyimlerken p.o.u.m.'u ihanetle suçlamış ve yine sol, kendi uzuvlarından birini koparıp atmıştır. franco'nun başarısında p.o.u.m.'un kurban edilmesinin payının olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir.
devamını gör...

give me taboo

city pop'u sevdiren yuiko tsubokura şarkısı.

loopa alıp "ne yapıyorum lan ben?" dedirtene kadar dinletir, baslardan olsa gerek.
dinlemek için
devamını gör...

bohemian rhapsody (film)

dönüm noktalarımdan birine eşlik eden film, onu görmemin bahanesi; milat.

gülümsedin, evimde hissettim. biz, o gün kök saldık.
devamını gör...

kabataş yalancısının yeni imajı

birkaç sene sonrasına yatırım yapan gasteci varlığın yeni imajı. evet gasteci, gazeteci değil.
devamını gör...

sözlük yazarlarının satın aldıkları son kitap

osmanlı imparatorluğu ve avrupa - jean-françois solnon
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim