bir kaç haftadır o kadar yoğun geçiyordu ki.. o yoğunluktan o gürültüden kaçıp sakinliğe gelebildiğim için huzurluyum. tamam, tamamen huzurlu olmak mümkün değil tabiki ama o huzursuzluk varsa dahi huzur da kendine bir alan oluşturuyor bundan bahsediyorum. az önce dışarı çıktım kaldırdım kafamı gökyüzüne, başım döndü yıldızların güzelliğinden. etrafta rüzgarın çamlardaki uğultusu dışında tık yok. gün doğumu ve batımını kaçırmak gibi bir derdim olmayacak burada bir kaç günlüğüne, nerde olursam olayım ne iş yaparsam yapayım her yerden farkında olacağım ormanın, toprağın, gökyüzünün, ve sadece bizimkilerle haşır neşir olacağım. mesai saati yok ders saati, ders çalışma saati yok dinlenme saati yok giriş çıkış saati yok.. farkındalık var sadece ve durumu ruh haline göre uydurup bir şeyleri halletmek var, depremler sonucu bütün rafları yere inen zihnini toparlayacağın saatlerin var. söylentiye göre inanılmaz gencim ve daha yolun çok başında hatta hiç bir şey görmemiş haldeyim, söylentiye göre. bir yerlerde hepsine hak veriyorum veriyorum da, peki ya ne olacak? ömrüm boyunca bu sakinlik için zaman mı kollayacağım, gürültüden sakinliğe koşmaya mı çalışacağım.. hiç inanmadım buna ve hiç ümidimi de kesmedim her şeyin bu kadar boğucu bir rutinle ilerleyeceğine, hiç inanmadım hiç düşünmedim bu zamana kadar ama şimdi bana acaba dedirten ne? bütün çabalarımla koştuğum yollarda önüme dizilen taşları kendime ev yapmak için kaldırıp heybeme atmaktan vaz mı geçeceğim? gelecek olana yol temiz olsun elime yapışmaz ya diye düşünmek beni yoracak mı? katı bir şeye mi dönüşecek kalbim şu garip, merhametsiz insanlara hak verip? bilmiyorum başıma ağrı girdi yine gece gece, bazen düşünmekten nefret ediyorum. annemin sesi yankılanıyor kulağımda şimdi de, dediğini dikkate almam gerekiyor, nefret etmekten uzak durmam gerekiyor işte bu yüzden nefret etmekten de nefret ediyorum.. bir kaç saat önce sohbet halindeyken iki dişimin çok ağrıdığını söyledim anneme, randevu alalım baktıralım demedi de -her zamanki gibi- duygulardan yaşadıklarımdan ruh halimden girdi konuya. diş ağrımın sebebi mesela gündemdeki olayları toplumsal düzeyde yaşanan sorunları sürekli sorgulamam, sebep olanlara ve duyarsız insanlara öfke duymam, yapmak istediklerimle yapmam gerekenleri eşitlemeye çalışıp dengeyi kuramayınca buna da öfke duymammış. bu kadar sebebi sadee diş ağrımdan değil günlük yaşantımı, duygularımı en iyi onun bildiğinden de net bir şekilde anlatıyor tabi ama yine de hastalıklar ve mental sebepleri hakkında bilgilerini de asla yabana atamam, özüm o benim. söylediği hemen her şey doğrudur, binde birlik yanılma payıyla birlikte iyi ki o var hayatımda. evet fazla konuştum, duygularımın farkına vararak ve öfkemi yatıştıraraktan dişime tuz basıp uyuyacağım. uyuyamayanlara tavsiyemse, benden büyük olduğunuzu varsayaraktan abilerim ablalarım, yarın ölebilme ihtimalinize karşı, her şeyin bir anda tamamlanabileceği ihtimaline karşı zihninizdeki soruları biraz daha sessizliğe davet edip uyumaya çalışmanızdır, bir de son olarak olmuyorsa da olmuyordur yapacak bir şey yok maalesef. iyi geceler.
devamını gör...