anlatkarabatak yazar profili

anlatkarabatak kapak fotoğrafı
anlatkarabatak profil fotoğrafı
rozet
karma: 2306 tanım: 346 başlık: 15 takipçi: 68
k i m b i l i r

son tanımları | başucu eserleri


fethi sekin

ruhu şâd olsun. 5 ocak 2017.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

pencereye bir taş da ben attım. bir ruh kalmış mı o evde bilmiyorum ama bir taş izi de benden kalsın istedim. hakkım var, alırım. bir ip bağlanmış kapıya hani sanki cesareti olan girsin dercesine. her basamak hayatın neresinde olduğumu sorguladı. basamağa göre cevaplarım vardı. kimisine zirvede dedim kimisine uzun zamandır uçurumun kenarında. girişte sol kapı, odada bir masa bir sandalye ve alakasız bir de sandık. pencereye karşı sürükledim masayı sandalyeyi. sandalye kırık, attım az önce camını kırdığım pencereden aşağı, yaslandım masaya. karşıda bir badem ağacı, garipdost ağaçları, bilmem kaç yıllık sakız ağacı ve incirler. ne anlatıyor tüm bunlar? her şeyin başladığı yer mi burası bilemiyorum yoksa her şeyin biteceği yer mi, şu kafamdaki seslerin birer birer ümüğüne çökeceğim yer, parmaklarımın deşifre olacağı yer, çığlıkları söküp sessizliği dikeceğim yer belki. dedim ya bilemiyorum. yakama taktığım tüm sözler burada belki, belki o çocuk buralarda bir yerde, belki beni arıyor arıyor ama görüyor mu beni. bir şeyler hareket halinde, yırtık tüller uçuşmaya başladı. buralarda ve biliyor, sadece yara izimden bulacağını beni. cesaret diyorum cesaretin varsa gel peşimden, kapıya sade bir ip bağlayacağım. çıkıyorum bakmadan bir daha arkama. arabayı buluyorum, evimdeyim. evim burası eminim değil mi, yeni bir yara yok ve eskilerin izi de geçmedi, duraklıyorum, mevcut hâlinde böyle bir ihtimal var mıydı ki? ne münasebet. bir çember ve sen yine başladığın yere geldin. bak gördün mü, hızlı koşman vardığın yeri değiştirmedi.
devamını gör...

yazarların şu an dinledikleri şarkı

saba makamı*
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

çok ses var ve benim kafam sanki yetmiş sekizine girmişçesine kaldırmıyor tüm bu sesleri. rutine çok şükür ama rutinim koşuşturmadan yahut yetişmeye çalışmaktan olsun ister miydim emin değilim, sakinlik olsun biraz diye ağlamak istiyorum sık sık. ne için koşturuyorum bu kadar, ne bu yetişemediğim saatler, nereden çıktı ve nasıl bu kadar kendine bağlıyor, bilmiyorum. geçen yaşımda koşuşturmanın içinde dahî kafamın içindeki sesleri dinleyebiliyordum ama bu yaşım bambaşka bir gidişatta, bu yaşımda ne ben yaşıma ne de yaşım bana yetişebiliyor ve sanırım bundan sonraki her yaşım bu yaşımın tekrarı olacak. elbette bir çok şeyi değiştireceğim ama umudum bu ahvâli de değiştirebilmek.
şöyle demiş zihninde ipleri birbirine girmiş o çocuk, yetişenler özgürdür biliriz ama, ya yazgısı koşmak olanlar?
devamını gör...

temu

boykotu her alanda önemseyen gücüne güvenenlerdeniz ve gazze için boykot yaptığımız gibi doğu türkistan için de tabiki boykot yapıyoruz. *
devamını gör...

iyimser bir fotoğraf bırak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

için için kaliteli yazı okumak istediğimden sözlükte geziniyorum ama bir bakıyorum zaman geçip gidiyor, ben de farkeder etmez kendime gelip abdomen ve uzantılarını okumaya devam ediyorum. eskiden kaliteli yazan saygıdeğer yazarlar, sık sık rastgitmek istiyorum yazılarınıza ve iyi geceler diyerek kapatıyorum sözlüğü.
devamını gör...

kimsenin bulaşmadığı bir yazar olmak

bu taraflarda keyfimiz tıkır.
devamını gör...

iz bırakan kitap cümleleri

“kaybettiğimiz kişilerin ruhlarının, daha ilkel bir varlığın, bir hayvanın, bitkinin veya cansız nesnenin içinde tutsak olduğu yolundaki kelt inancını çok makul bulurum; bu ruhları gerçekten de kaybetmişizdir, ta ki, birçokları için hiç yaşanmayan bir gün, ruhun hapsolduğu ağacın yanından geçinceye, ruhu barındıran nesneyi tesadüfen ele geçirinceye kadar. o zaman ruh irkilip ürperir, bizi çağırır ve onu tanıdığımız anda büyü bozulur. bizim tarafımızdan kurtarılan ruh, ölümü yener ve bizimle birlikte yaşamaya başlar tekrar.”
dönüp dönüp okumak istediğim nadir cümlelerden..
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

bir kaç haftadır o kadar yoğun geçiyordu ki.. o yoğunluktan o gürültüden kaçıp sakinliğe gelebildiğim için huzurluyum. tamam, tamamen huzurlu olmak mümkün değil tabiki ama o huzursuzluk varsa dahi huzur da kendine bir alan oluşturuyor bundan bahsediyorum. az önce dışarı çıktım kaldırdım kafamı gökyüzüne, başım döndü yıldızların güzelliğinden. etrafta rüzgarın çamlardaki uğultusu dışında tık yok. gün doğumu ve batımını kaçırmak gibi bir derdim olmayacak burada bir kaç günlüğüne, nerde olursam olayım ne iş yaparsam yapayım her yerden farkında olacağım ormanın, toprağın, gökyüzünün, ve sadece bizimkilerle haşır neşir olacağım. mesai saati yok ders saati, ders çalışma saati yok dinlenme saati yok giriş çıkış saati yok.. farkındalık var sadece ve durumu ruh haline göre uydurup bir şeyleri halletmek var, depremler sonucu bütün rafları yere inen zihnini toparlayacağın saatlerin var. söylentiye göre inanılmaz gencim ve daha yolun çok başında hatta hiç bir şey görmemiş haldeyim, söylentiye göre. bir yerlerde hepsine hak veriyorum veriyorum da, peki ya ne olacak? ömrüm boyunca bu sakinlik için zaman mı kollayacağım, gürültüden sakinliğe koşmaya mı çalışacağım.. hiç inanmadım buna ve hiç ümidimi de kesmedim her şeyin bu kadar boğucu bir rutinle ilerleyeceğine, hiç inanmadım hiç düşünmedim bu zamana kadar ama şimdi bana acaba dedirten ne? bütün çabalarımla koştuğum yollarda önüme dizilen taşları kendime ev yapmak için kaldırıp heybeme atmaktan vaz mı geçeceğim? gelecek olana yol temiz olsun elime yapışmaz ya diye düşünmek beni yoracak mı? katı bir şeye mi dönüşecek kalbim şu garip, merhametsiz insanlara hak verip? bilmiyorum başıma ağrı girdi yine gece gece, bazen düşünmekten nefret ediyorum. annemin sesi yankılanıyor kulağımda şimdi de, dediğini dikkate almam gerekiyor, nefret etmekten uzak durmam gerekiyor işte bu yüzden nefret etmekten de nefret ediyorum.. bir kaç saat önce sohbet halindeyken iki dişimin çok ağrıdığını söyledim anneme, randevu alalım baktıralım demedi de -her zamanki gibi- duygulardan yaşadıklarımdan ruh halimden girdi konuya. diş ağrımın sebebi mesela gündemdeki olayları toplumsal düzeyde yaşanan sorunları sürekli sorgulamam, sebep olanlara ve duyarsız insanlara öfke duymam, yapmak istediklerimle yapmam gerekenleri eşitlemeye çalışıp dengeyi kuramayınca buna da öfke duymammış. bu kadar sebebi sadee diş ağrımdan değil günlük yaşantımı, duygularımı en iyi onun bildiğinden de net bir şekilde anlatıyor tabi ama yine de hastalıklar ve mental sebepleri hakkında bilgilerini de asla yabana atamam, özüm o benim. söylediği hemen her şey doğrudur, binde birlik yanılma payıyla birlikte iyi ki o var hayatımda. evet fazla konuştum, duygularımın farkına vararak ve öfkemi yatıştıraraktan dişime tuz basıp uyuyacağım. uyuyamayanlara tavsiyemse, benden büyük olduğunuzu varsayaraktan abilerim ablalarım, yarın ölebilme ihtimalinize karşı, her şeyin bir anda tamamlanabileceği ihtimaline karşı zihninizdeki soruları biraz daha sessizliğe davet edip uyumaya çalışmanızdır, bir de son olarak olmuyorsa da olmuyordur yapacak bir şey yok maalesef. iyi geceler.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

geçenlerde kırık bir mezar taşı gördüm nurten abla. nasıl paramparça olmuş diye düşünmek istedim yer bulamadım zihnimde, bıraktım bende. zihnimi koydum bir köşeye de sağ omzuma dönüp baktım usulca. inanamadım sırtını dönmüştü bana. sorgulamak istesem de yapmadım bunu, sorgulanacak bir tarafı kalmamıştı. insanın sol omzu çok şey hissettirirdi nihayetinde.
devamını gör...

düşündüren şiirler

bu dünyaya ait her yanlışa meraklı
yanılgılar üretiyor uzlaşmazlığından
kendini çok dağıtmış herkesten alacaklı
uykuları kilitli koyu baş ağrısından
atilla ilhan, soğuk bir intihar

beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
neresinde yanıldık biz bu yaşamın?
hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı
acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak?
kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
hep direnen bir yanım kalacak
adımın soluk izi, acının seyir defterinde.
ahmet erhan gülşiir

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti
değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder.
behçet aysan, bir eflatun ölüm

efsanelerden kovulduk
kan ve demir kelimeleri söyleyince
elbiseler içindeyiz, şehrin içinde
önümüz iliklenmiş, ayakkaplarımız bağlı
kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan
çiçek alıp eve götürüyoruz
bunun bir delilik olduğunu bile bile
ismet özel, tahrik

yoruldum
değiştirmekten kanını yüreğimin
hergün yeniden başlayan
çığırtkan bir şarkıyı söylemekten
hergün
yeni bir şarkı bestelemekten
arkadaş zekai özger, sığıntı kuşu

hangi kavşakta dursam çatallı bir acıyım.
dağınık bir toy yeri, emanet bir elbise, bir ince kopuz sesi.
yok yerlere yön oldum; her hayrata okuttum bu şaşkın kitabeyi
ki çözülsün insanların insanlara dokunduğu sınırda neden ellerim çolak
ali ayçil, hem yaralı hem yakını bir yaralının

dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
ismet özel, amentu

hayatım bir mutsuzluk inşaatıydı pollyanna
çimento, demir, çamur…
duvarlarımı şiir ve türkü söyleyerek sıvardım.
en üst kattan düşerdim her gün
esmer bir işçi gibi dilini bilmediğim bir dünyaya
didem madak, polyannaya son mektup

ve daha yüzlercesi,, hemen her şiirin en az bir cümlesi insanın kabuk bağlamış bir yarasını sıyırır.
devamını gör...

geceye ismet özel şiirlerinden bir dize bırak

“ama budandıkça fışkıran da bizleriz
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak”
devamını gör...

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bu aralar kendime uzak oluşumun ceremesini çekiyorum. robot gibiyim. işlerimi hallediyorum, ibadetlerimi yerine getiriyorum, derslere giriyorum ama içerlerde hiç kıpırtı yok. derinden bir heyecansızlık sürekli bir içten şikayet hâli. neredeyim, nasılım, bugün hangi gün, akşam ne yedim, son tanıştığım kişinin adı neydi, bilmiyorum. işin kötüsü bilmek de istemiyorum. her yerde yakamda bir rahatsızlık, ait değilmişsin hissi.. aslında çok seviyorum yaptığım her şeyi ama ben değilmişim gibi. kısacası yazar, yoruldum demek istiyor.
devamını gör...

6 ekim pazar

bugün.. bugün teknofest'in 5. günü. günlerdir öyle bir yoğunluk öyle bir emek var ki yorgunluktan muhtemelen bir çoğumuz bir hafta uyusak uyuruz, bu çoğunluğun gönüllülük tarafındaki elinden gelen her şeyi yapanı olmaktan gurur duyuyorum, son gün olmasına rağmen yorgunluktan ve hasta olduğumdan güne enerjim de puanım da düşüktü ama birazdan solotürk uçacak ve ben görev yerimden geçen gösteri ekibinin 009 numarası binbaşı yasin dikkuleye yaka kartıma imza attırdım birazdan da havada uçuşunu izlemeye, cigerimden sökülüp gelen o muhteşem uçak sesini dinlemeye gideceğim, artık güne puanım sonsuz.
devamını gör...

bizi kim kurtarır sorunsalı

kurtuluş, işini dürüst yapan insanlardan olacaktır.
devamını gör...

şeyda yılmaz

sabıkasında 26 suç kaydı bulunan bir caninin sokağa salınması yüzünden, ömrünün baharında 27 yaşında şehit edilen polisimiz. ruhun şâd olsun, şehit polis memuru şeyda yılmaz.
devamını gör...

ağaç

bugün geçmişten süregelen ağaçlarımı anmak istediğim için bu tanımı yazıyorum.

ağaçlar çocukluğumdan beri beni o kadar etkilerdi ki uzun uzun izlerdim onları, anlamaya çalışırdım konuşurdum dinlerdim.. kolay bulunmaz bir çocuktum yani sürekli kaybolurdum ortadan, kimseyi görmek istemeyen kendi kendine küsüp kendi kendine barışan bir çocuk. ve genelde içinden çıkılmaz sorunlar içinde büyüdüm, köyde yaşıyor oluşum da cabasıydı. “ömürleri nasıl bizimkilerden uzunsa ağaçların, düşünceleri de öylesine bizimkilerden uzundur” der herman hesse ağaçlar kitabında. benim için de bu böyleydi insan bazen düşünüyor, abartmıyor musun diye soruyor kendine ara ara ama öyle bir şey değil, bir ağacı dinleyebilmenin şerefi bilhassa kıymetli.

yol kenarında uzunca bir evimiz var köyde, ağaçları biraz solmuş ama duruyor öylece, okumuş olanlar bilir bir tanımda anlatmıştım dedemin kıymetli mirası dut ağacını, işte bu dut ağacının olduğu ev. yol kenarında olan bu evin yoldan tarafında küçük dut ve uzunca bir garipdost var yan yana ki aynı zamanda evin sonunda o büyük dut ağacının biraz yakınında bir garipdost daha var. onlarla büyüdüm desem yeri galiba, nasıl uzun zaman sonra gördüğümde arkadaşlarımın büyüdüğünü değiştiğini farkettiysem onların halleri de zihnimde canlanır istediğim zaman. çünkü ben bu canım garipdostların meyveleriyle çok tüftüf oynadım, çok arkadaşımı alnından vurdum (böyle söyleyince biraz garip olsa da çok keyifli bir oyundur, her şey mübah oyunlarının en güzelidir diyebilirim.). arkadaki dut ağacı bizim dama çıkmak için kullandığımız merdivenimizdi, sessiz sedasız çıkar bir delilik olarak güneş enerjisinin camından kayar sonra da asmadan üzümleri toplar aynı ağaçtan geri inerdik. garipdostlar o kadar uzundu ki direküstü olan evimizin bütün kahkahalarına, gözyaşlarına, cenazelere, düğünlere, misafirlerine, bizlere şahittir. o eve her gidişimde ilk olarak pencereleri açıp garipdostlara bakıyorum. (çok baydı diye düşünüyorsanız kusura bakmayın ben özlemişim hatırladığımı yazmam lazım) onun dışında evin önündeki küçük bahçede bir zeytin ağacı vardı tekerlekten salıncağımı astığım, limon ağaçları mandalina portakallar ve tabî bir de elma ağacı vardı. o elma ağacı çürüyünce kesildi ve maalesef tadını da bir daha hiç bir elmada bulamadım. evin aşağısına doğru orman tarafında üç de büyük incir ağacı vardı, nasıl anlatayım evden büyükler öyle geniş.. içine giriyorsun seni dışardan gören olamaz ve başına çıkıyorsun daldan dala iki ağacı gezersin öyle çok dalları var. işte burası benim full ağladığım yer, köyde bir yere kaybolacaksam o yer burasıydı, yere sırtüstü uzanır yaprakları izlerdim.

her gittiğim yurtta yaşadığım evlerde ilk olarak bir kaç ağaç sahiplenirim kendime, rahatlatıcı bir şey benim için. şimdi çoğunlukla yaşadığım yerse civarın en yüksek tepesi. burada zamanın çoğu çalışmakla geçse de soluklanmak için kendimi attığım yerler yine ağaç diperi falan oluyor. bugün bahçelere sulama yapmak için evden çıktım, suyu halledip bütün dağın eteğini dolanmışım. taş armudu ağacı var arka yüzdeona gittim hâlâ olmamış kekre bir tadı var, biraz daha ilerde leyleklerin göç durağı olan bir ağaç daha var ne ağacı olduğunu bilmiyorum ama çok asil gelir hep gözüme, bugün oturdum yanına bir iki türkü dinledim ki böyle ağaçlara ancak türkü yakışır, sonra da kalktım eve döndüm.
yani diyeceğim o ki ağaçlar çoğu insana huzur verir ve kimileri bunu hiç farketmeden yaşar, zamanla usul usul ölür. ağaçları farkedebilmeniz dileğiyle..

bir kaç fotoğraf bırakayım bu saate kadar uyuyamayanlara içiniz açılsın, geride kalanlaraysa iyi geceler.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar

manga, alışırım gözlerimi kapamaya
sagopa sertlik kanında var hayatın
rossini, sevil berberi
devamını gör...

günaydın sözlük

gün aymıyor sevgili sözlük. dün sabah saatlerinde ayşenur ezgi eygi'nin katledilişine üzülürken öğlen saatlerinde narin'in cansız bedeni bulundu. sonra akşam saatleri oldu görev esnası zırhlı araç devrilmesi 4 şehit, biz şehit haberlerini aldığımız sırada şehit orhan burak büyükçaylı'nın eşi doğum yaptı ve aynı kandan bir can giderken diğer bir can geldi. sonra gece oldu bir şekilde uyuduk sabah kalktık, oturduk kahvaltı masasına, radyo açık haberler sunuluyor, çayı aldım elime bir haber duyuldu. polis memuru çift yıllık izinden dönerken kaza yaptı, arabadan altı ve sekiz yaşlarında iki çocuk harici kimse canlı çıkamadı. bu çocuklar hayatlarına artık çok büyük bir yarayla devam edecekler. bugün gün aymıyor sevgili sözlük. *
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim