"o yastıktan kafamı kaldırıyorum efendim. bakıyorum güneşe, 'evet' diyorum, 'doğdu güneşim.' tık elimi yüzümü yıkıyorum; güzel bir şarkı, güzel bir banyo... üstümü başımı giyiniyorum, sağlam bir kahvaltı, modumu yakalıyorum tabii."
neden mi? kordon gibi kalabalık bir yerdeyseniz, illa gelir biri yanınıza oturur ve sizi denize dalmış tatlı hülyalardan ya da bunalımdan uyandırır. varsa huzur da yerini artık tedirginliğe bırakır. hadi diyelim yanınıza biri oturmadı, bir şey satmak için ya da fal bakmaya çalışan biri illa darlar. en sonunda lanet olsun der, kalkıp yürümeye başlarsınız. işte bu yüzden "saatlerce" bu eylemi yapmak mümkün değildir.
norveç kıyılarından selamlar.* söz vermişdim, deniz kenarında foto atcem demişdim. ben sözümü tutarım. o zaman ikinci hayal kırıklığı fotoğrafı gelsin mi? bence gelsin;
şehir hayatını sevenlerin, karmaşasına alışanların, kendini ölü hissetmesine sebep olacak eylem.
"dingin bir hayat yaşayacağım ouuauau" derken valla bunalıma girer, intihar ederler evlerden ırak. o yüzden, yapmadan önce bin kere düşünün, bi ufak deneyimleyin, bi bakın.
benim içinse mütteşem. eskiden ara ara zaman geçirirken bulunduğım yerde, son 3 senedir tam zamanlı yaşıyorum. ve halimden gerçekten memnunum. benim için birçok şey kolay ve de zevkli ama herkes için değil, herkese göre değil böyle yerlerde yaşamak. deniz kıyısında köy hayatı bir nevi.
beyaz renkte, üzeri unlu gibi olan ve bitki özsuyu ile beslenen, ardında yapışkan, tatlı bir sıvı bırakan, nemli ve gölgeli sıcaktan hoşlanan, savaş açılmadığında ise bitkiyi kökten kurutan ve pamuklu bit de denen bitki zararlısı iblis. ***
şu hayatta nefret ettiğim/tiksindiğim çok az şey vardır, bu da onlardan biri. tam bir psikoloji düşmanı.
unlu bit mi pamuklu bit mi her ne ise adı, gerçekten nalet bir şey. * ben böyle kımıl zararlısı bir yaratık görmedim.* böyle bir sürü ayağı mı bacağı mı ne var. gerçekten iğrenç görünüyor. normalde diğer yaprak bitlerini elimle temizliyorum, sıyırıp alıyorum ama bunlara değil dokunmak, kendilerini görmek bile istemiyorum.
geçtiğimiz yaz kaç tane sardunyam telef oldu bunlar yüzünden.* bir kısmına da derin budama yapmak zorunda kaldım -ki sardunya bakımı zahmetsizdir, pek börtü böcek barındırmaz, uğraştırmaz insanı- nerden geldi, nerden çıktı bunlar derken komşudan birkaç dal çiçek almıştım*, ona bağladım. ama sonra baktım ki başkalarının çiçeklerinde de var, komşudan gelmemiş. havalardan mıdır nedir, sardılar çiçeklerimi.
önce yaprak biti ilacı denedim, olmadı. sonra kabuklu bit ilacı denedim, o da olmadı. en son elde ne varsa (yaprak biti, kırmızı örümcek, kurt, karınca, thrips) karıştırdım, üç hafta üst üste attım da anca arındılar. dolayısıyla hangisi iyi geldi, bilmiyorum.* çiçeklerin hepsini bir araya toplayıp, yıkar gibi attım ilacı valla, hem üstlerine hem toprağına, hatta saksıların dışına bile. üzerinde bu şeytanı görmediklerime bile attım. (zirai ilaca başvuruyorsanız, en az üç hafta, haftada bir kere ilacı uygulamak gerekiyor. zirai ilaç satan dükkanlardan temin edebilirsiniz. sıcak havalarda akşamüstü atmakta fayda var, ilaç çiçekleri yakmasın diye.)
bu ara hâlâ (evet hâlâ) içerdekilerde ya da dışardakilerde tek tek denk geliyorum. hayır yani çiçekler sürekli gözümün önünde, sürekli elim üstlerinde, bugün yok, yarın bi bakıyorum üstünde. çiçeği saksıyla yakasım geliyor, o kadar deliriyorum görünce. neyse, saksıyla çiçeği yakmadan bu pislikleri ezerek öldürüyorum. haftada iki gün (bir gün bir kısmı, diğer gün diğer kısmı şeklinde) çiçekleri detaylı incelemeye alıyorum. ve evet tek tük de olsa buluyorum.
şu ara havalar iyi gidiyor, ilaçlasam mı hepsini diye düşünüyorum ama zehir en nihayetinde, ona göre hazırlık istiyor, bıktım yani artık. çiçek bakma eziyet haline dönüştü resmen.
çok uzatmışım, okuyamadık kardeş durumumuz yoktu diyenler için özet; zirai ilaç olmadan kurtulmak mümkün değil ve hatta zirai ilaçla bile kurtulmak zor bu iblislerden. öyle arap sabunuymuş, alkolmüş, bilmem neymiş, uğraşmayın, olmuyor.
[[kamu spotu]]
zirai ilaçları kontrollü kullanın, çocuklardan, evcil hayvanlardan uzak tutun, solumayın. diğer uçan kaçan böceklere de zararı var bu ilaçların, kullanmadan önce bunu da göz önünde bulundurun elbette. ve; meyve sebzede de kullanacaksanız, dikkatli kullanın, hasat zamanını ona göre ayarlayın.
çivi çakarken keserle hunharca vurduğum için neticesinde şişen ve moraran parmağımın hareketsiz kalmasını sağlamak amacıyla, 2 adet magnum çubuğundan* biri parmağın alt kısmına, diğeri üst kısmına gelecek şekilde parmağım sandviç gibi sararak yaptığımız ev usulü sabitleme.
eski müdürümün karısı "aaa xxxxx bak, belgesellerde gördüğümüzden." demişti vakti zamanında şantiyedeki taş fırını görünce, ben de gülmüştüm. hiç köye de mi gitmedin be kadın.
paslı çivi batması sebebiyle bugün hastanenin acil servisine başvurmamız neticesinde öğrendiğimiz durum.
ama şöyle ki; bunu hastaneden değil, hastanenin 'elimizde yok, eczaneden tedarik edeceksiniz" demeleriyle çevremizde ne kadar nöbetçi eczane varsa arayıp hiçbirinin elinde olmaması sebebiyle de sağlık sektöründe çalışan bir tanıdığımızı arayıp aşıyı olmak için en fazla ne kadar süremiz olduğunu sorarken öğrendik. durumdan haberdar olmadığımız için hastaneden çıkarken de baya bi' söylemiştik rezalet falan diye, meğerse daha devamı varmış olayın. az önce de haberlerde tesadüf eseri denk geldim duruma.
en ufak bir kıymık batmasından, trafik kazalarına, hamilelikten, diken batmasına kadar birçok zamanda lazım olan bir aşının sıkıntı var denip toplatılmasını anlarım da ne yapacağımızı da söyleseler keşke. keşke başka çözüm yolları sunulsa.
gerçekten rezalet. bu durumun, tam da bugün ihtiyacımız varken olmasına kaç puan versem bilemedim. ne yapacağımızı da bilmiyoruz. yarın bir umut da aile hekimimize başvuracağız. ecza depolarından getirtildiğine dair bir söylenti var, bakalım sonuç ne olacak.
alt kattasındır, üst kattan ses gelir, sadece tırsarsın. üst kattasındır*, alt kattan ses gelir, direkt s*çarsın, özellikle de evde yalnızsan. inip bakamazsın da yatağa gömülür, anksiyetenin geçmesini beklersin.
ısınma konusunda pek bi' sıkıntımız yok, zaten çoğu yere göre ılıman bir iklimde yaşıyoruz. temizlik konusuna gelince; koridorlu evden daha kolay bence merdiven temizliği. süpürge, vileda, yüzey temizleyici, çamaşır suyu* çifter çifter alıyorsunuz, böylece in çık yapmak zorunda kalınmıyor. acil bir şey lazım olmadığı sürece de gün içinde inip çıkmıyorum hiç. bir şekilde düzen oturuyor yani bir süre sonra.
ama bu ses olayına ve korkuya çare yok. en büyük zorluk bu bence.
küçükken "seneye de giyer" mantığıyla büyütülmüş olma ihtimali yüksek bireylerdir.
çocukken koca koca montlar, sweatshirtler giydiğim için şimdi tam omuzlarıma oturan üst beden kıyafetler alıyorum. bir süre sonra bir bakıyorum düdük gibi. böyle olduğunu/olacağını bildiğim halde aynen bu şekilde almaya da devam. evet, hastayım.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.