apollonia yazar profili

apollonia kapak fotoğrafı
apollonia profil fotoğrafı
rozet
apollonia (editör)
kendisi dondurmuş
karma: 20990 tanım: 2895 başlık: 182 apolet: 1 takipçi: 121
konuşamam, yalnızca tanım siliyorum.

son tanımları | başucu eserleri


bale

küçüklüğümden beri yapmayı sürdürdüğüm ve hayran olduğum spor/sanat dalıdır.

tango'dan hip hop'a, lambada'dan halaylara kadar dans türlerini yapan biri olarak profesyonel olsam da aralarındaki en zorun yine de bale olduğunu düşünmekteyim.

fazla kuralcı, böyle oluşunu kuralları sevdiğim için seviyorum. fakat bedeninize tamamen eziyet ediyorsunuz yeri geliyor. ayak parmaklarınızdan kalçanıza dek hep bir ağrı.

daha provanıza başlamadan en az 1 saat ısınmanız gerekiyor. aksi takdirde bir yerinizi incitmeniz kolay olur. bir de orta seviye bir incinme yaşasanız dâhi baleye devam edemeyebiliyorsunuz. sakatlanmalarda direkt vücıt bozukluğu veya ağrısı oluyor ve bale gibi katı bir dans türünde devamlılığınız olmuyor.
genelde 40lı yaşlarında emekli olur balerinler. çoğu da yavaştan yaşlanmaya başlı olarak incinmeleri olduğu içindir. yine birçoğu, bale öğretmeni olur baleyi bırakınca.
genç yaşta sakatlananlar ise buz pateni veya jimnastiğe geçerler. bu iki alanın baleye nazaran daha az katı kuralı vardır.

küçük yaşta başlanması elzemdir. kaslar, esneklik vb vücut şekli, yapılan spora göre şekillenir. sonradan yapmak imkansız olmasa bile hakikaten bu yolda sıkı çalışmanız gereklidir ki bir yerlere gelebilesiniz. sadece bacak açabilme ile olan bir şey değil çünkü. yine de hayalleri olanlar peşinden gitsin, evde bile olsa yapın. ne olacak ki? minik pembe tütüleriniz sizi mutlu etsin!

point denilen ucu kauçuk madde ile doldurulmuş küt burunlu ayakkabılar giyilir. tüm parmaklar kullanılmasa da baş ve işaret parmağının en ucunda durulur. ayak baş parmağına koruma bandı sarılabilir, ayağın tamamına da sarılabilir, ayrıca özel yumuşak içlikler de koyulabilir. pointlerin burunları çabuk aşındığı için düzenli olarak iğneli bir tarakla onu taramak, kenarlarını dikmek gerekir. her giyişten önce de biraz ayakkabıları esnetme hareketi yapmak gerekir.

genel güzellik standartları korkunç olan bir daldır. benim boyumdaki birinin 35 kilo olması gerektiği öngörülür. bu tabular zamanla aşılsa da yine de balerinler ve baletler kilolarına çok önem verir, beslenmelerine dikkat ederler. ne kadar zayıfsan ve bacak kasın çoksa, o kadar iyi diye düşünülüyor; aslında oldukça kötü bir düşünce.

küçükken başlamak elzemdir demiştik. fakat pointlere gelene kadar pisi pisi tarzında ayakkabı, babetler giyiliyor. point giymeye genelde 13-14 yaşlarında başlanıyor. ben de o yaşta başlamıştım. ayağınızın şekillenmesi için de erken yaş önemli, pointler her taraftan ayağı sıkan ve parmakları acıdan şeyler. benim ayak yapım da point giymeye uygun hâle gelmişti küçükken giymeye başladığım için.

bale, italya'da rönesans döneminde çıkmıştır. en çok fransa ve rusya'da popüler olsa da ve en önemlisi rus balerinlerin yetenekleri olsa da ingiltere'de de çok önemli bir yere sahiptir. avrupa'da ayrı, rusya'da ayrı teknikler, öğretiler mevcuttur. fakat rusların vücut şekillerinden midir, genetiğinden midir bilinmez; hep en iyisi ruslar olur.

ingilterede royal opera, the royal ballet ismi ile en ünlü bale okulu olurken; rusya'da the vaganova school; fransa'da the paris opera ballet school en ünlü okullardır.
bu okullara giriş de yetenek sınavı ile olur. kaldı ki öğrenciyken dâhi gösteride yer almak zordur. çok iyi olmak lâzımdır.


mikhail baryshnikov, anna pavlova gibi balenin mihenk taşları bugün hâlâ örnek olmaya devam etmektedirler. şu anda ingiltere'de royal opera baş dansçısı olan marianela nunez'i instagramdan takip edip balerin hayatına dair bir şeyler görebilirsiniz.

baledeki temel hareketlerin kendilerine özel isimleri vardır. bu isimler de genelde italyanca ve fransızcadan direkt kullanılmaktadır: battement tendu, jete, frape, fondü, devellope...

her dönüşün, her hareketin kendine has ismi vardır. örneğin tek ayağın yerde, bir ayağın havada olduğu "arabesk" pozisyonu. kendi içinde dâhi 1. arabesk, 2. arabesk diye ayrılır.

arkaplanı çok çetrefilli, aylar hatta yıllar süren çalışmalar olsa da bale gösterilerini izlemek çok keyiflidir. üstelik duyguyu geçirebilen harika bir dans türü olduğunu düşünüyorum.
en ünlü bale gösterileri şunlardır:

-kuğu gölü
-fındıkkıran balesi (her yılbaşında mutlaka yapılır, kaçırmayın derim)
-romeo ve juliet
-giselle
-uyuyan güzel
-cinderella
-don kişot
-bir yaz gecesi rüyası
-la bayadère


ayrıca bir balerinin psikolojisini ve yaşadığı zorlukları anlatan psikolojik gerilim filmi black swan'ı da öneririm!
devamını gör...

sözlük yazarlarının en sevdiği yazar ve alıntısı

"...bu kaçıncı gecedir kendi kendime onunla konuşuyorum. geçmiş acılı günlerin tartışmasını yapıyorum. anlatıyor ve bütün yanlış anlaşılmaları, haksızlıkları düzeltiyorum. onları yeni baştan yaşanacak bir zamanın önüne getiriyorum. konuşuyorum onunla, boş zamanlarımda da değil. günlük çalışmalar sırasında ama gören olmuyor bu yaptığımı. dış görünüşüm ele vermiyor beni.

kısa ya da uzun yürüyüşlerde oluyor nedense daha çok. bir dalgınlığa koyulma gibi başlıyor. arkadaşlarımı bilmiyorum ama yürüyüşler çok verimli benim için. hem dışarda görünüyorsun hem içeriye kaybolabiliyorsun. ayak seslerinin biraz arkasında az bir gayretle bir benzemeden dolayı başka bir ses duyulmaya başlıyor. adı adıma geçilince bir çözülme, ayak seslerinin birbirine ve oraya buraya çarpması, bir dağınıklık başlıyor. ama biraz dikkat edilince o dip sesin kaybolmadığını, görünüşte sadece beraberliğin bir parça dağıldığını, zira işin içine sesin sahiplerinin mizaçlarının karıştığını, bir nevi cezbenin başladığını görüyorum. kendime dair düşüncelerim kayboluyor. ve bu mizaçların sahiplerine, yüzlerine bakıyorum. tanıyorum bu insanları. ve görüyorum ki seslerine sahip çıkıyor değiller. ve bilmiyorlar. (…..) ve daha bir çok günlük olay ve eşyanın hemen arkasında kullanmakta olduğum zamana en yakın bir içimde beraberliklerimizi düşünüyorum. haşa, "marifet" bu olsaydı derecemle övünürdüm. -bir gün biri çıkar, insanları ölçmek için meslekleri ne olursa olsun aşık olup olmadıklarını sorarsa, anlamaya muvaffak edildiği bir ince güzelliğin hakkını kullanıyor demektir.

elimizdeki bütün işleri bırakıp, evlerde, parklarda, yollarda öbek öbek toplanıp ve dağ başlarında bir araya gelerek omuz omuza yaslanarak düşünelim.

hiç aşık olduk mu?
neye aşık olduk?
onu nasıl karşıladık?
onun ilk niyetiyle donduk kaldık mı yoksa ilk nimet gözlerimizi onun gizlediği daha büyük bir nimete mi açtı.
ve ikincisi üçüncüsüne
ve böylece
gide gide
gerçek marifetle gelebildik mi içiçe.

oysa ben neler düşünüyorum. diyorum ki gururumun bu kadar incinmesine dayanmamalıydım. işte başıma gelen. daha başlangıçta takılıp kalmışım bile. böyle olacağına, insan, arkasının gelmeyeceğini bile bile, bir kaç zavallı lirasını ihtiyacı olanlarla bölüşebildiğini düşünüp böbürlensin daha iyi.

niye yazıyorum ki bunları.
içimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. açıp gösterelim. yine de anlatıyoruz ama. bizi fark edince eşyaların arasına gizlenmeye çalışan bir böceğe benziyor anlattıklarım.
gelecektim. ama daha bir kötü hatıram olsun istemedim. ona böyle yazdım. merhametle bakarak gülümsedim. görünüşü acımayı da zorlaştırıyor insana.
nereye varacağı belli olmayan kendi sağlığım taşınmaz bir yük oluyor. hayret o da gülümsüyor. yine demiyorum. bakıyor. fakat bu defa sanki o değil.
peki ben kimim?!"


cahit zarifoğlu, yaşamak, sayfa 124.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi

apollonia karakteri bana huzur veriyor, sakinleştiriyor. onca kaosun içinde saflığını, duruluğunu, güzelliğini, sakinliğini koruyor. salt sevgiyle var.

ölüm, intikam, can çekişme, kaos, hesaplaşma, koşturma, yetişme...
öte yandan köylü güzeli apollonia. saf, temiz. çiçek bahçesindeki tek gül gibi. sevgiden başka bir şey bildiği yok. masum ve sade. michael'ı sevmekten, onun peşinden gitmekten başka yaptığı bir şey de yok.

üstelik kitaptaki karaktere bayılmamın yanı sıra filmdeki oyuncu seçimi de bence çok güzel. o saf yüzü oyuncuda görebiliyorum. profil fotoğrafımda olan sahnede özellikle çok severim. kolyesi, yeni yeşeren aşkın tatlı telâşı.
devamını gör...

yedi numara dizisi replikleri

"bu sevdanın sonu yok haydar" demiştin bana, unuttun mu? doğruymuş. bu sevda sonsuz emmoğlu. ucu bucağı yok. hatta onun armağan'a bile ihtiyacı yok. nereye gitsem armağan benimle. ben.. tepeden tırnağa armağan'a kestim zaten. aynada kendime baksam yeter. karşımda hep onu görüyorum. böyle daha iyi emmoğlu. bir gün çekip gittiğini görmektense hep benimle kaldığını yaşamak daha iyi. *
devamını gör...

utangaç balıklar için buzlu camdan akvaryum

“bir dilim pasta alıp -kahvaltıda pasta seversin- sürpriz yapsam.
içerisi kalabalık. olsun, beklerim...
senin için bir tek yağ kokan bir pastanede beklerim…”
devamını gör...

jilet yiyen kız

gece gündüz tek düşüncem
kasıklarımdaki ince sızı
artık kimseyle sevişemem
anladım sevişmek kırmızı

jilet yiyen kız merih'li gecem
birlikte bulacağız belâmızı
sonumuz kuşkusuz cehennem
kırmızı kırmızı kırmızı
devamını gör...

diyelim ki o bunu okuyor

sen benim tüm zihin kirliliğimin, hayat karmaşamın, ruhî yorgunluğumun biriktiği karanlıklar ülkesi olarak adlandırdığım odaya; kapatmayı unuttuğum bir pencereden hafif rüzgar dolayısıyla uçuşan perdenin arasından süzen ışık hüzmesisin. o odayı aydınlatan yegâne şey. o odadaki şeyleri bile görebilmemi sağlayan ışık. ışığım. seni seviyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim