1.
son tanımları
2.
evlenmek için beklenilen şey
evliliğin kendisi ne kadar bekleniyor ki buna gerekçeyi ayrıca beklemek gerekiyor tam bilemedim ama heralde çoğumuz yaşımızın gelmesini bekliyoruz. burada yaş deyince kesin bir sayı da yok tabi, ama sanki normalde playboy veya lady-love gibi yaşıyormuşçasına kendimizi tek eşliliğe hazır hissetmiyoruz, bu hissin oluşması için yaşlanmayı bekliyoruz. tüm bunlar yaşanırken güzel kızlar çoktan kapılmış oluyor, zengin koca arayıp bulamayanları da zamanında bakmadığı oğlanlara yavaştan göz kırpmaya başlıyor. erkekler de artık kendilerini yalnızlığa alıştırmış oluyor, 20'li yaşların başında birisiyle bir yola girdiyse oradan devam etmek istiyor, 30'lara kariyerli biçimde yalnız girdiyse artık durumu çok da umursamamaya başlıyor zaten.
velhasıl; paraymış, oymuş, buymuş... engeller bir şekilde aşılıyor, olacağı varsa oluyor, yoksa da hayat devam ediyor yani.
velhasıl; paraymış, oymuş, buymuş... engeller bir şekilde aşılıyor, olacağı varsa oluyor, yoksa da hayat devam ediyor yani.
devamını gör...
3.
yaşamın kıyısında
çok yoğun dram içeren bir film. normalde dram dediğin 90 olur, bu 137 dk, izlerken beni boğdu boğdu boğdu duvara attı. film o kadar sakin ilerliyordu ki yardım çığlıklarım dahi bu sakinliği bozamazdı. ben de yarısında dayanamayıp konulu film izlermişçesine ileri sarmaya başladım. şimdi gidip biraz tarantino filmi izleyeceğim.
devamını gör...
4.
tavuklu pilav
normalde nohutlu pilav yapmak üzere önceden haşlayıp buzluğa attığım nohutları kavurmak üzere tencerede yağladıktan sonra dolapta bu gece için ayırdığım tavuğu hatırlayınca madem nohutların da buzu çözüldü, hepsi bir olsun diyip yaptığım şey. aslında tam adı nohutlu tavuklu pilav olmalıydı ama sözlükte bu tarif henüz paylaşılmamış *
hassas iştahlılar için uygun değildir:
hassas iştahlılar için uygun değildir:
devamını gör...
5.
blade runner 2049
yakın zamanda bir arkadaş ile aynı gün açıp izlemeye başladığımız ama uzunluğu ve konunun ağır işleyişi hasebiyle farklı gün ve saatlerde nihayete erdirdiğimiz film.
şöyle ki ben 1982 yapımı önceki film olan blade runner'ı en son çoçukken izlemiştim. e şimdi büyüdük kocaman olduk ama devam filmi de kocaman film olmuş. o güzel eski film 2 saat sürerken bu film 2.5 saate yayılmış. haliyle yıllarca o instagram senin bu twitter benim kaydıra kaydıra birbirinden farklı yüzlerce kısa videoyu art arda izlemenin yıprattığı odaklanma becerilerim tek oturuşta bu filmi bitirmeme engel oldu. neyse, her ne kadar ryan gosling bu filmde başrol olmaktan kaçsa da ben burada konuyu ikide bir kendime çekerek rol çalmayacağım ve sadede geleceğim.
öncelikle devam filmi olduğunu göz ardı etmek fayda sağlıyor mu emin olamadım, zira filmin bağğğzı sahnelerinde önceki filme açıkça referans veriliyor, bu sebeple önceki filmi de izlemek faydalı olabilirdi. konu genel olarak fragmanda gösterilenin aksine ağır işliyor, bu da beklentiyi biraz düşürüyor. daha daha gömecek bişey bulamadın mı imdb'de 8/10 puan almış filme çamur atıyorsun diyebilirsiniz, ben ilk filmi 20 senedir izlemedim arkadaş, anlamadığım konuda da konuşabilirim. yani biraz araştırdığımda ilk film olan blade runner, bilim kurgu ve dedektiflik hikayesini temel alırken, üzerine bir de çağının ötesinde bir sinematografi ekleyerek, yepyeni bir tür icat etmiş. yetmemiş bir de distopik bir çağı ele alırken hem geçmişi hem geleceği ortak potada eritip hikayesini film noir'ın o iç karartıcı, baskılayıcı havasıyla harmanlamış. yanisi, zaten harika temellendirilmiş bir filmin devamını izlemenin yarattığı zevk beklentisi bir elde çay bir elde çerez tabağı ile iyice yükseltilmiş, e ben niye keyif almıyorum diyor insan. ana de armas'ın şirinliği bunu bir nebze karşılıyor, kabul ediyorum ama ne kadar yettiğini sözlüğün siz sevgili yazarlarımızın vicdanına bırakıyor ve sözü sinefil kalemlere bırakıyorum.
betterdigtwo, edirne'den ankara'ya döndüğü yolculuğunda bildirdi.
şöyle ki ben 1982 yapımı önceki film olan blade runner'ı en son çoçukken izlemiştim. e şimdi büyüdük kocaman olduk ama devam filmi de kocaman film olmuş. o güzel eski film 2 saat sürerken bu film 2.5 saate yayılmış. haliyle yıllarca o instagram senin bu twitter benim kaydıra kaydıra birbirinden farklı yüzlerce kısa videoyu art arda izlemenin yıprattığı odaklanma becerilerim tek oturuşta bu filmi bitirmeme engel oldu. neyse, her ne kadar ryan gosling bu filmde başrol olmaktan kaçsa da ben burada konuyu ikide bir kendime çekerek rol çalmayacağım ve sadede geleceğim.
öncelikle devam filmi olduğunu göz ardı etmek fayda sağlıyor mu emin olamadım, zira filmin bağğğzı sahnelerinde önceki filme açıkça referans veriliyor, bu sebeple önceki filmi de izlemek faydalı olabilirdi. konu genel olarak fragmanda gösterilenin aksine ağır işliyor, bu da beklentiyi biraz düşürüyor. daha daha gömecek bişey bulamadın mı imdb'de 8/10 puan almış filme çamur atıyorsun diyebilirsiniz, ben ilk filmi 20 senedir izlemedim arkadaş, anlamadığım konuda da konuşabilirim. yani biraz araştırdığımda ilk film olan blade runner, bilim kurgu ve dedektiflik hikayesini temel alırken, üzerine bir de çağının ötesinde bir sinematografi ekleyerek, yepyeni bir tür icat etmiş. yetmemiş bir de distopik bir çağı ele alırken hem geçmişi hem geleceği ortak potada eritip hikayesini film noir'ın o iç karartıcı, baskılayıcı havasıyla harmanlamış. yanisi, zaten harika temellendirilmiş bir filmin devamını izlemenin yarattığı zevk beklentisi bir elde çay bir elde çerez tabağı ile iyice yükseltilmiş, e ben niye keyif almıyorum diyor insan. ana de armas'ın şirinliği bunu bir nebze karşılıyor, kabul ediyorum ama ne kadar yettiğini sözlüğün siz sevgili yazarlarımızın vicdanına bırakıyor ve sözü sinefil kalemlere bırakıyorum.
betterdigtwo, edirne'den ankara'ya döndüğü yolculuğunda bildirdi.
devamını gör...
6.
her yazar bir yazar sahipleniyor
ankara'da yaşayan yazar varsa sahiplenebilirim. aylık tiyatro sinema ihtiyaçlarını karşılarım (yazar burada kendine etkinlik badisi aradığını gizlemeye çalışıyor). *
devamını gör...
7.
türkiye'de doğurganlık oranının düşmesi
ben kendimi bildim bileli 2040'ta su kıtlığı yaşanacak deniyor, e şimdi geldim 29'a, bu yaştan sonra çocuğu koysam bebe reşit olmadan küresel sıkıntıların içine düşecek. ne gerek var diyorum ama doğuda yaşayan aileler ırgat olsun, insan gücü olsun diye üremeye devam ediyor. yazarların dediği gibi idiocracy filmi gerçek olacak.
edit: şu kıtlığı değil su kıtlığı *
edit: şu kıtlığı değil su kıtlığı *
devamını gör...
9.
pdf kitap bulabileceğimiz siteler
torrent siteleri olan myanonamouse ve bibliotik epey iyidir, girmesi biraz zordur ama işinizi epey görür, sesli kitap bulma konusunda da epey yardımcıdır. hiç bulamadıklarınız için de talep oluşturabilmenizi sağlayan yardımcı toplulukları var.
devamını gör...
10.
black mirror tadında tek bölümlük konulu diziler
(bkz: canterbury tales)
çok versiyonu var ama 2003'teki bbc yapımını beğeniyorum ben, kısa kısa hikayeler üzerine mini dizi.
bölüm isimleri:
1: the miller's tale
2: the wife of bath
3: the knight's tale
4: the sea captain's tale
5: the pardoner's tale
6 : the man of law's tale
çok versiyonu var ama 2003'teki bbc yapımını beğeniyorum ben, kısa kısa hikayeler üzerine mini dizi.
bölüm isimleri:
1: the miller's tale
2: the wife of bath
3: the knight's tale
4: the sea captain's tale
5: the pardoner's tale
6 : the man of law's tale
devamını gör...
11.
sözlük yazarlarının evdeki konumu
birbirinden küçük odalara sahip 3+1 evde her odayı bir işe ayırdım. genelde takıldığım oda bilgisayar odası oluyor ama haftasonu temizliği sebebiyle bugün evin her yerindeyim sanırım :d
devamını gör...
12.
ilişkilerden edinilen tecrübe
bir insanın içinde varoşluk, pespayelik ve bu özelliklere sahip insanlarla arkadaş olma eğilimi varsa sen onu ne kadar bunlardan uzak tutarsan tut, o bir şekilde yolunu bulup özüne dönmeyi başarıyor.
devamını gör...
13.
türk erkeğine karınız güzelmiş demek
instagram'da the.hazars diye bir hesap var. rus bir kadın ve türk bir erkeğin birbirine türkçe ve rusça öğretmesi üzerine içerik üreten eğlenceli bir çift hesabı. kadın çok sevimli ve hayat dolu birisi, takipçileri de yorumlarda kadına doğrudan güzelmiş diyemedikleri için erkeğe abi sen çok uzun yaşarsın, abi şifre filan mi yazdın, abi dünyada cenneti yaşıyorsun minvalinde yorumlar yapıyor. diyen bir şekilde diyor yani bunu.
devamını gör...
14.
the road to wellville
ismi john harvey kellogg'un "the road to wellness" isimli kitabına nazire olarak seçilmiş şahane bir anthony hopkins, bridget fonda, john cusack ve matthew broderick filmi.
coraghessan boyle'un 1993'te aynı isimle yazdığı kitabın uyarlamasıdır. biricik fonda'cığım tüm datlılığıyla oyunculuğunu konuşturmuş ve john reyiz charles ossining isimli o harika karakteri vücuda getirmiştir. hopkins'in "but the whole world knows only one kellogg, me, doctor john harvey kellogg" deyişi hep kulaklarımda çınlar.
kadir kıymet görmemiş filmdir. ismi türkçeye çevrilirken de doktorun kitabıyla olan ilişkinin göz ardı edildiği açıktır, yoksa öyle bir ismi "wellville'e hoşgeldiniz" diye çevirmezlerdi.
devamını gör...
15.
ankara soğuk
köprüsü birazcık daha uzun olsaymış muhteşem olacakmış dedirten on numara şarkı. keman sesiyle kanatlanıp uçmak dileğiyle...
bugün de mayıs olmasına rağmen ankara hakkaten soğuk :)
dinleme linki:
sözleri:
hava öyle tatlı ki öyle tatlı ki
içkimin acısını alıyor bardaktan
hava öyle tatlı ki öyle tatlı ki
içkimin acısını çalıyor
radyoda özlediğim şarkıların resmi geçidi
kendimi atasım geliyor balkondan
sen ankara'da ben ankara'da
sanki bir ülke sığınmış aramıza
ankara soğuk sen daha soğuk
üşüyor yabancı bir cümle ağzımızda
sen ankara'lı ben ankara'sız
bir uçtan bir uca aralanmışız
ankara soğuk sen daha soğuk
yalnızım yalnızsın yalnızız
pencereden tanıdık senfoniler sızıyor ansız
bıçak gibi kesiyor beni umarsız
evden çıktım kendime arkadaş bakmaya
tiyatrolar sinemalar üniversiteler boş
evden çıktım kendime arkadaş bakmaya
tiyatrolar sinemalar kafeler
adresler taşıyor insanlar mektuplarda
kendime gidesim geliyor zarflarda
sen ankara'da ben ankara'da
ayrı evlerde susuz iki ayrı sofra
ankara soğuk sen daha soğuk
üşüyor geniş zamanlar aramızda
sen ankara'lı ben ankara'sız
aslında ikimiz de kentte yabancıyız
ankara soğuk sen daha soğuk
ayrıyım ayrısın ayrıyız
meydanlar doluyor konuşmayan insanlarla
onlar çoğaldıkça ben azalıyorum
bugün de mayıs olmasına rağmen ankara hakkaten soğuk :)
dinleme linki:
sözleri:
hava öyle tatlı ki öyle tatlı ki
içkimin acısını alıyor bardaktan
hava öyle tatlı ki öyle tatlı ki
içkimin acısını çalıyor
radyoda özlediğim şarkıların resmi geçidi
kendimi atasım geliyor balkondan
sen ankara'da ben ankara'da
sanki bir ülke sığınmış aramıza
ankara soğuk sen daha soğuk
üşüyor yabancı bir cümle ağzımızda
sen ankara'lı ben ankara'sız
bir uçtan bir uca aralanmışız
ankara soğuk sen daha soğuk
yalnızım yalnızsın yalnızız
pencereden tanıdık senfoniler sızıyor ansız
bıçak gibi kesiyor beni umarsız
evden çıktım kendime arkadaş bakmaya
tiyatrolar sinemalar üniversiteler boş
evden çıktım kendime arkadaş bakmaya
tiyatrolar sinemalar kafeler
adresler taşıyor insanlar mektuplarda
kendime gidesim geliyor zarflarda
sen ankara'da ben ankara'da
ayrı evlerde susuz iki ayrı sofra
ankara soğuk sen daha soğuk
üşüyor geniş zamanlar aramızda
sen ankara'lı ben ankara'sız
aslında ikimiz de kentte yabancıyız
ankara soğuk sen daha soğuk
ayrıyım ayrısın ayrıyız
meydanlar doluyor konuşmayan insanlarla
onlar çoğaldıkça ben azalıyorum
devamını gör...
16.
araştırma görevlisi
genelde çok fazla iş verildiği ve çok ezildiğini anlatanlar lisans biter bitmez bir şekilde bu mesleğe başlayanlar oluyor ki bence kariyer için çok yanlış bir hareket. bence bir insan hocalık yapma yolunda ilerleyecekse öncelikle özelde veya kamuda mesleğini yaparak en az 1-2 sene pişmesi gerekiyor. yoksa bilgileri tamamen kitaplarla sınırlı kalıyor ve 2 tane tez yazınca iş dünyasında ne tür ayak oyunlarıyla, ne tür sinsiliklerle, ne tür rekabet durumlarıyla karşılaşıldığını bilmeden bu sektöre öğrenci yetiştiren bir hoca (!) oluveriyor.
tanım: meslektaşım insanlar.
tanım: meslektaşım insanlar.
devamını gör...
17.
yazarların itiraf köşesi
itiraf etmek, hatta haykıra haykıra anlatmak istediğim sıkıntılarım var ama gerçek hayatta bu nickimi bilen insanlar var ve olur da daha fazla insan beni bir şekilde öğrenir diye açık açık yazamıyorum. evet, itiraf edemediğim şeyler olduğunu itiraf ediyorum.
devamını gör...
18.
artık hiçbir şey eskisi gibi değil
bir cahit sıtkı tarancı şiiridir; bir artık büyüdüm yeterince, her şey değişiyor ve ben o eski umursayan cahit değilim deyişidir şairin. şöyledir;
artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
ben de öyle.
çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
kılığıma kıyafetime...
çorapsız da basıyorum artık yere.
eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.
çok sıcak yada soğuk şeyler yiyip içmem,
hepsi hepsi bir kaç gün gene.
olur biter
geçer gider.
ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
olup bitmeyen,
geçip gitmeyen.
zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama
çok da takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana...
***
sonra da mor ve ötesi'nin gece isimli parçasında geçen bir haykırış:
yeter artık, hiçbir şey eskisi gibi değil,
yeter artık, aslında sen hiç sevmedin.
artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
ben de öyle.
çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
kılığıma kıyafetime...
çorapsız da basıyorum artık yere.
eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
nane limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.
çok sıcak yada soğuk şeyler yiyip içmem,
hepsi hepsi bir kaç gün gene.
olur biter
geçer gider.
ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
olup bitmeyen,
geçip gitmeyen.
zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama
çok da takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana...
***
sonra da mor ve ötesi'nin gece isimli parçasında geçen bir haykırış:
yeter artık, hiçbir şey eskisi gibi değil,
yeter artık, aslında sen hiç sevmedin.
devamını gör...
19.
toprak ana (fazıl hüsnü dağlarca)
aynı zamanda fazıl hüsnü dağlarca'nın 1950 yılında varlık yayınlarının "yeni türk şiiri serisi" kapsamında yayınlanan şiir kitabı. çocukken dedemlerin evine gittiğimde bulduğum, eski olduğu için meraklanıp aldığım iki kitaptan biriydi, diğeri de 35 yaş, tarancı'yı o zamandan beri hayranlıkla okurum da dağlarca'yı bu kitap yüzünden bir türlü sevemedim, hani kötü bir şey söylemek istemiyorum ama tarancı'yı kendime daha yakın bulduğumdan mıdır nedir, toprak ana'daki bu köy anlatışı çok itici geldi bana. bölüm başlıkları şunlar:
-aldı köylerle köyler bakalım ne dedi
-aldı buğda bakalım ne dedi
-aldı gün bakalım ne dedi
-aldı eğri bıçak bakalım ne dedi
-aldı kara bakır bakalım ne dedi
-aldı öküzün ardından bakalım ne dedi
-aldı yıldız ışığı bakalım ne dedi
-aldı dağ yollarında hastalar bakalım ne dedi
-aldı dağca şehir bakalım ne dedi
kızılırmak kıyıları isimli şiirle bitiyor kitap:
kardaş, senin dediklerin yok,
halay çekilen toprak bu toprak değil.
çık hele anadoluya,
kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
o kadar uzak değil.
çamı bitmiş, kavağı azalmış,
gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
yedi ay kıştan sonra,
yeşeren senin yaşamındır,
yaprak değil.
yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
mevsimler soğumus, sular azalmış,
buğday, selçuklulardan kalan başak değil.
parça parça yarılmış öküz ardında,
parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
utanır elin ayağın,
korkarsın yakından görsen,
eli el değil, ayağı ayak değil.
gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.
öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
uyandırmazsan,
uyanacak değil.
dertle, sefaletle yüklü,
siyah leşlerle kararmış, berrak değil.
çağlayan ne,
akan kim,
kızılırmak değil.
kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,
geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.
vakte şahadet edercesine yükselmiş,
akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,
dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.
şiirin sosyolojik incelemesi için: turkishstudies.net/DergiTam...
dx.doi.org/10.7827/TurkishS...
-aldı köylerle köyler bakalım ne dedi
-aldı buğda bakalım ne dedi
-aldı gün bakalım ne dedi
-aldı eğri bıçak bakalım ne dedi
-aldı kara bakır bakalım ne dedi
-aldı öküzün ardından bakalım ne dedi
-aldı yıldız ışığı bakalım ne dedi
-aldı dağ yollarında hastalar bakalım ne dedi
-aldı dağca şehir bakalım ne dedi
kızılırmak kıyıları isimli şiirle bitiyor kitap:
kardaş, senin dediklerin yok,
halay çekilen toprak bu toprak değil.
çık hele anadoluya,
kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
o kadar uzak değil.
çamı bitmiş, kavağı azalmış,
gamla örtülü bayırlar, çıplak değil.
yedi ay kıştan sonra,
yeşeren senin yaşamındır,
yaprak değil.
yersin, içersin sofrasından, üç yüz senedir,
kuvvetlisin ama kuvvet hak değil.
bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan,
mevsimler soğumus, sular azalmış,
buğday, selçuklulardan kalan başak değil.
parça parça yarılmış öküz ardında,
parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
utanır elin ayağın,
korkarsın yakından görsen,
eli el değil, ayağı ayak değil.
gün doğar, tarla kuşları uçuşurlar,
ağır bir aydınlık, bildiğin şafak değil.
öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
uyandırmazsan,
uyanacak değil.
dertle, sefaletle yüklü,
siyah leşlerle kararmış, berrak değil.
çağlayan ne,
akan kim,
kızılırmak değil.
kardaş, görmüyorum ama hala duyabiliyorum,
geçmiş zamanlar gelecek zamanlardan parlak değil.
vakte şahadet edercesine yükselmiş,
akşam parıltısından, bütün zaferler üzerine,
dağlar dalgalanmakta, bayrak değil.
şiirin sosyolojik incelemesi için: turkishstudies.net/DergiTam...
dx.doi.org/10.7827/TurkishS...
devamını gör...
20.
4s kuralı
mustafa sandal bu kuraldan şöyle söz eder;
gönlünü gün edeni sevmez sevda, ister hep onu üzeni.
her ona kucak açan olmaz fayda,
bekler hep onu düze... pardon, sileni.
bu kurala göre sevmek mazoşiktir, sevilene, yani maşuğa, sadist arzularını üzerinizde gerçekleştirmesine müsaade etmek bir yana dursun, teşvik etmek, bu yöne doğru onu itelemektir.
gönlünü gün edeni sevmez sevda, ister hep onu üzeni.
her ona kucak açan olmaz fayda,
bekler hep onu düze... pardon, sileni.
bu kurala göre sevmek mazoşiktir, sevilene, yani maşuğa, sadist arzularını üzerinizde gerçekleştirmesine müsaade etmek bir yana dursun, teşvik etmek, bu yöne doğru onu itelemektir.
devamını gör...