buz üstünde horon tepen çocuk yazar profili

yaklaşık 40 dakika sonra gerçekleşecek, faizde pas geçilmesi beklentisinin yüksek olduğu toplantıdır.

77. bölümünde ruşen çakır, gündemden düşen fetullahçıları, medyacıları üzerinden anlatmakta.

lazca hatırlıyorum anlamına gelmekte. ruşen çakır'ın podcast serilerine verdiği başlık.

medyascope'un bir yayınında da olası senaryoları ruşen çakır değerlendirmiş gözüküyor. bence burada şehir şehir detaylı anket ve analiz yapıp, tüm olasılıklar üzerinden seçim sistemini göz önünde bulundurarak, artık kuvvetli bir strateji çıkarmaları gerekmekte.

muhaliflerin ittifak olarak değil toplamda en çok oyu alabilmelerini sağlayacak stratejinin nasıl geliştirilebileceği sorunsalıdır.

cumhur ittifakının tabanının bir çözülme içinde olmasının çok muhtemel olduğu ve ekonominin kötüye gitmesinin de çok muhtemel olduğunu not edelim. buna rağmen bu bloktan chp ve içinde bulunduğu ittifak, bu kopuştan beslenemiyor. bunun en büyük sebebi yıllarca uygulanan kutuplaştırma, geçmişten gelen siyasi tepkiler vs. olarak listelenebilir. ama buradaki önemli nokta bu sebeplerin 'haydi helalleşelim' denerek önümüzdeki kısa vadede bertaraf edilemeyeceği. dikkat edelim chp'nin anketlerdeki yükselişi, genelde kararsızların artması ve bunların oransal dağıtılması ile olmakta. yani net oylarda maalesef değişen çok bir şey yok gibi gözükmekte.

iyi partiye gelirsek, kuruluşu sırasında yaşatılan sıkıntılarda chp'den görülen emsalsiz desteği unutmuyor ve politikaların birbirine benzememesine rağmen, ülkenin çıkarında birleşerek chp ile ittifakta. ancak bu yukarıda belirttiğim nedenlerle, cumhur ittifakından kopmuş ya da kopabilecek seçmen bloklarında tırnak içinde şeytan ile ittifak yapmış bir parti olduğundan tercih edilebilecek bir yer olarak görülmüyor.

sorunsala şahsi önerim şudur ki; chp seçime tek başına girmeli, iyi parti ise yeni bir ittifaka saadet partisi ve demokrat parti ile ittifaka yeni küçük partiler dahil edilmeli ve bu yeni ittifaka cumhur ittifakından kopuşların geçişin önü açılmalı.

ekran başındaki izleyicilere heyecan dolu anlar yaşatan gp. mercedes son 3 yarışta olduğu gibi çok daha güçlü bir araca sahipti ve tek yapması gerekenin red bull stratejisine göre hareket edip işi bitirmekti. ama burada üç faktör mercedes'e yarış kaybettirdi: perez, risk almamak ve şans. aslında burada şans faktörü biraz mercedes'in risk almamanın etkisiyle red bull lehine döndüğünden bağıl bir faktör olarak söylenebilir.

max pite gelince onun bu hamlesini boşa çıkarmak için lewis pite geldi. sonrasında pit stop yapmamış perez önde kaldı ve red bull aracının lastik ve bataryalarını lewis'i tutabileceği kadar tutmak için sakladı, sonra da allah ne verdiyse savunma yaptı. buradaki hamleler türkiye gp'deki hamlelere benziyordu, ama daha agresif ve dirsekli olduğunu söyleyebiliriz. bu enfes savunma sonucu fark 8 saniyelerden 1 saniyelere indi. bottas buralarda olsaydı ne olurduyu da düşünmek lazım aslında. bu farkın kapanmasına rağmen mercedes aracı geçişe izin vermedi, tam tersine fark yine giderek açıldı.

sonrasında sanal güvenlik aracı alfa romeo'nun pistten çekilmesi sırasında ortaya çıkınca, red bull bunu fırsat bildi ve max'ın şansını maksimize etmek adına tekerlek değişimi yaptı. burada enteresan olay şu ki bu sanal güvenlik aracı devreye girmeden olay olmadan önce mercedes lewis'e böyle bir durum olursa hangi lastikleri tercih edeceğini sordu ama güvenlik aracı devreye girince pite çağrılmadı. burada aradaki farkı korumak istediler. halbuki erken davranıp red bull'un bu hamleyi yapacağını düşünüp lastik değişimi yapsalar, güçlü araçla yine geçilmezlerdi; ki bu durumda da red bull pite gelmeyebilirdi ama yine de taze lastiklerle güçlü araçla max'ı geçebilirlerdi. sonrasında latifi'nin kazasıyla gelen güvenlik aracı sırasında zaten yarış bitmeye çok yakındı ve yine benzer garanticiliğe gidip pozisyon kaybı yaşamak istememe güdüsü ile mercedes pite gelmedi. max hala az olan şansını taze ve yumuşak lastik seçimiyle maximize etti. güvenlik aracı kenara geldiğinde kalan 1,5 turda ilk fırsatta geçiş imkanını kullanan max, diğer geçiş alanında da güzel bir savunma yaparak geçiş izni vermedi. belki 1-2 tur daha olsa lewis düzlükte yıpranmış lastikle de olsa güçlü aracıyla drs imkanı yakalayıp geçiş sağlayabilirdi.

yarışın bu şekilde bitmesine çok sevindim. sezon boyunca şanssızlıklar yaşayan max, yaşadıklarının 1-2'sini yaşamasaydı bu yarıştaki 2.likle bile şampiyon olabilirdi zaten. hak edenin ipi göğüslediğini görmek güzel bir duygu.

bu adamın ismini duyunca "birkaç mehmet öldü diye...", "fetullahçılar devlete sızmış, buna kargalar bile güler..." lafları geliyor aklıma. o yüzden bu ve şürekası gaziye verebildiği her zararı vermeye çalışır algı oyunlarıyla.

bugün şirket toplantısında bahsi geçen yasa. yazılım süreçlerinde performans ölçüm metriklerini konuşurken konu goodhart's law olarak bilinen yasaya geldi: bir metrik/gösterge bir hedef haline dönüşürse, göstergeliğini yitirir; amaç olarak hedeflendiği için normal akış dışına çıkılarak bir gösterge aracı yerine ulaşılmak istenen yeni hedef olur.

son yıllarda hedeflenen yüksek büyüme rakamları bence buna güzel bir örnek. sadece bu gösterge hedeflendiği için şu an geldiğimiz nokta akıl alır gibi değil.

bu zamana kadar neden denk gelmediğimdir. çok güzeller. müziğimizi başarıyla evrenselleştiriyorlar resmen bu entry sayesinde başka yazarlar da dinler ve severlerse ben de sevinirim.

“atatürk'e borcum var. o'nun sayesinde türk oldum, o'nun sayesinde onurlu yurttaş oldum, ömür biter, borcum ödenmez.” diyen en büyük atatürk fotoğrafları koleksiyoneri yurttaşımız. küçükken atatürk ile kısa da olsa görüşmüş bir büyüğümüz, hikayesini araştırmanızı tavsiye ederim. bu hikaye ile atatürk'ün "ne mutlu türküm diyene" sözünü ederken ne kadar samimi ve yürektenmiş kanıtı resmen.

topladığı fotoğrafları hiç satmamış. şimdi de bir beklentisi olmadan ankara büyükşehir belediyesine hediye etmiş. uzun ömürler ve esenlikler dilerim, şükranlarımı sunarım kendisine.

bir kaynak: twitter.com/mansuryavas06/s...

"bu anda bundan önceki kurultayları ve partimizi doğuran ilk sivas kurultayını, ki dış ve iç düşmanların süngüleri altında kurulmuştur, hatırlatmak, geçen on altı yılın bütün hadiselerini göz önüne getirmeyi kolaylaştırır:

uçurumun kenarında yıkık bir ülke...
türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar...
yıllarca süren savaş...
ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet...
ve bunları başarmak için aralıksız devrimler...
işte türk genel devriminin kısa diyemi..."

umutsuz olduğumuz anlarda içimizi, ülkemizi milletiyle ateş çemberinden nasıl alıp çıkardığını bu muazzam konuşmasıyla umutla doldurabiliyoruz.

hükümetin hak ettiği muhalefetin yapıldığı grup toplantısı olmaktadır.

meral akşener'in "şehide kelle diyen şuursuzlar bize ahkam kesemez!" cümlesi bir özet niteliğinde.

kaynak :

aleviler candır, canandır. onların deyişlerinden biriyle konuya yorum yapalım:

"yürekte gizlidir bizim derdimiz
taklide bağlanmaz hiçbir ferdimiz
nefsimiz iledir daim harbimiz
cahil-i nadanla kavga gerekmez"

startı dışında pek bir heyecan verememiş yarış. max verstappen puan farkını 19'a çıkararak şampiyonluğa göz kırpmaya başladı ancak, son 3 yarış mercedes'in avantajının yüksek olabileceği pistlerde olacak.

perez yarışın son 10 turunda hamilton'u yakalasa da geçemedi. geçebilir miydi? bence evet, ama bu şansı kendisi tepti benim açımdan: hamilton piste girdiğinde peşine girmek isteseydi takım onu dışarıda tutmayacaktı. bunun yerine uzun turlar boyunca lastiklerinin daha iyi olduğunu vurgulayarak dışarıda kaldı. yarış sonunda ise gücünü erken harcayarak hamilton'un gerisine geldi ve uzun turlar boyu kirli havaya maruz kaldı. bunu yayarak fark kapamaya ve agresif bir saldırı ile devam ettirseydi son turlarda bir şansı olabilirdi, ancak bu yine de onun kötü sürdüğü anlamına gelmiyor.

bottas en hızlı turu atarak red bull'dan ve verstappen'den puan çaldı, hem takımın hem de takım arkadaşının şampiyonluk yarışındaki puanlarına katkıda bulundu. en hızlı tur gelmeseydi red bull 1 puan farkla mercedes'in önüne geçecekti.

öncelikle belirtmek gerekir ki bu durumlar hükümetin seçim için oy toplama aksiyonlarındandır, milletin cebini gerçekten düşünseler, faizler düşürülürken bu halin çaresine bakarlardı zaten.

asgari ücretin net maaş işveren maliyeti ile birlikte hesaplandığında işler ne yöne gider/gidebilir daha net ortaya çıkacaktır:
eğer 4000 tl net ücret verilecekse asgari olarak, işverene aylık ortalama maliyeti, sigorta ve vergiler dahil, yaklaşık 6900 tl gibi bir meblağ yapar. şu an için bu meblağ 4200 tl civarında. özellikle metropollerde bu net maaş kime nasıl yeter bunu sormak gerekli. ancak işverenin önceliği işini çevirebilmek adına her alanda kesinti yapmak olacak, hele ki herhangi bir ihracat ya da döviz geliri durumu yoksa. diğer türlü kobi ve küçük esnaf tarafında doğal olarak baskı artabilir ve yine eskiye sarıp "ben sana maaşı yatırayım sen bana bir kısmını elden ver"lere geri dönebiliriz.

şayet böyle bir artış yapılacaksa, pandemi döneminde yapıldığı gibi şirketlerin ekonomik yapıları gözetilerek teşvikler ile işten çıkarmaların önüne geçerek yapılmalı. bu şekilde belki bir nebze kötü gidişin biraz olsun önü alınabilir.

filmin orijinal soundtracklerinden biri ((link: https://www.youtube.com/watch?v=8z5-wum2enq::bathroom dance)) beni benden almıştır.

şuradaki konuşmasıyla gönlümdeki yerini perçinlemiş güzel insan, iyi oyuncu ve sanatçıdır.

türk lirasındaki düşüş yüzünden gerçekleşmiş olandır. kaynak

faizlerdeki indirimle hedeflenmiş olması bana göre olasıdır: "bakın göreceli olarak uygun işgücü bende, gelin çin ile gireceğiniz ekonomik savaşta en iyi alternatiflerden biri benim." denmek isteniyor olabilir.

her durumda çok üzücü, ortalama avrupalının birkaç günde rahatça kazandığı parayı ülkemizdeki sayısı azımsanmayacak kadar çok asgari ücretli bir ayda çilelerle kazanıyor.

(bkz: wesley sneijder)'in iki füze gönderdiği galatasaray'ın 2-1'lik galibiyetiyle sonuçlanmış maç idi.

güç ve yetki açısından doğru, ekonomi ve halk desteği açısından yanlış olan önermedir.