canımın içi takeaway görmüyor musun yazar profili

canımın içi takeaway görmüyor musun kapak fotoğrafı
canımın içi takeaway görmüyor musun profil fotoğrafı
rozet
karma: 224 tanım: 24 başlık: 6 takipçi: 2

son tanımları


sözlük yazarlarının ruh halini anlatan görseller

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

vatan sevgisi

ulusların tarihlerine kuvvetli tesir etmiş, günümüzde de etkisini koruyan, toplumların, milletlerin geçtiği yolların tayininde büyük rol oynayan bir kavram.
üzerine bir süredir düşünüyorum; çocukken bağıra bağıra şiirlerini ezberlediğimiz vatan sevgisi nedir acaba? vatan kavramından bağımsız mı bu sevgi? düşünce dilden ayrı tutulamadığından ben hep bizden başka dillerde bu kavram nasıl ifade edilmiş diye bakarım.
ingiliz dilinde vatan kavramı motherland, homeland, home sözcükleriyle ifade edilmiş; anne ve ev sözcükleriyle işaret edilmiş. bizde de benzer şekilde bir ana vatan sözcüğü var. öyleyse doğumla da ilişiği var bu kavramın. yalnızca üzerinde bulunduğumuz toprak değil, aitlik ilişkisi geliştirdiğimiz ülkeye ait olan her şeyle bağ kurmayı gerektiren bir şey olmalı.
içinde bulunduğumuz kültürü, parçası olduğumuz toplumu sevmek demek oluyor öyleyse.
özellikle bu bağlamda değerlendirdiğimizde bu türlü bir sevginin gündemde işgal ettiği yer kadar gerçekte var olmadığını düşünüyorum. hatta tükendiğini düşünüyorum.
evet doblomuzun arkasına tuğra, diğer arabamızın arkasına ay-yıldız stickeri yapıştırıyoruz. ama dükkanı açıp elektronik tamir talebiyle gelen müşteriye "o cihazın 2 yıl önceki modeli, at gitsin, yenisi al"deyip kovalıyoruz. cihaza bakmıyoruz bile. sorsan mangalda kül bırakmayan bu esnaf yenisini almak yerine ülke ekonomisine de destek olsun diye onarma yoluna giden kişiyi dükkandan içeri sokmuyor neredeyse. şimdi bu insan vatansever olabilir mi?

mali müşavirlik diye bir meslek kalmadı, tamamının mesleki yeterliliği "nasıl vergiden kaçarız" uzmanlığı oldu. en müslümanı, en iyi niyetlisi, en cumhuriyetçisi kim varsa konu vergi olunca " ya ben sgk'dan emekli olayım, bağkurum olmasın diye arabayı başka şirketin üstüne yaptım, bunda vergi kaçırma nerede" "ya ben vergi kaçırmak için değil de, kiramı 10 da biri gösterdim çünkü mülk sahibi kirayı elden istiyor" "ya bankamatikten anlamıyorum, benim kiram elime nakit gelsin" " ya sigorta her ay çok yüksek geliyor, faizi çok yüksek, o kadar sigorta ödeyene kadar çalışana elden daha iyi maaş veriyorum, onların iyiliği için, ne vergi kaçırması efendim" işin fena yanı da bu insanlar gerçekten vergi kaçırmadıklarına inanıyorlar. öyle bir hale gelmişiz ki; herkes herkes vergi kaçırıyor, kimse de farkında değil. hepsi vatanına zarar veriyor ama bir sorun hepsi en vatansever kendisini biliyor.

neyse gene uzattık sözü; vatan sevgisi şişirildikçe, giderek yükselen bir sesle dikte edildikçe daha da içi boşalıyor. elimizde geriye yumuşak yerlerinden kaşınarak "vatan sevgisi" başlığı altında kullanışlı hale gelen insanlar kalıyor. vatan sevgisi diye savaşlar açılıyor, vatan sevgisi diye vatana ihanet eden, dağına, taşına, ormanına kıyım emri veren projelerin kırmızı kurdelesi kesiliyor. vatan diye başlayan cümlelerin ardından benzin döküp yakıyorlar vatanı. tüm vatanseverler izliyor(uz).

sosyal olmaya mecbur oluşumuza, bir arada kalmak zorunda oluşumuza mı yanayım, yoksa tekmili vatan sevgisi yorganı altına giren yurttaşlarımızın yorganın altında hep birbirine, hem yorganın sahibine ettiklerine katlanmak zorunda oluşumuza mı yanayım... bilemedim.

"vatan sevgisine düğümlenmiş toplumlar; demokrasilerde dahi çocukları iyi yetiştirmenin yolunun, daha gösterişli bayrak törenlerinden geçtiğini sanıyorlar." eugene v. debs
devamını gör...

gerard de nerval

yazar, şair gérard labrunie'nin mahlası.
1808 yılında paris'te doğan nerval iki yaşında annesini, on iki yaşında babasını kaybeder. dedesi ve dayısının yanında kırsalda, doğayla iç içe büyür. ilk çevirisini almancadan fransızcaya yaparak edebiyat çevresine dahil olur. kendisini düz-yazar olarak tanımlasa da denemelerinde de şiir etkisi vardır.
ilk dönem eserlerinde - doğanın içinde olmanın da tesiriyle- romantizm tesiri görülür. küçük aylaklık şatoları işte bu ilk dönem eserlerindendir. bu kitaptaki şiirler ağırlıklı olarak doğa betimlerinden, müzikten, mistisizmden söz eder.
fakat çocukluğun bitimi ve şehir yaşamının başlangıcıyla birlikte eserlerinde sembolizm ve gerçeküstücülük baş göstermeye başlar.

nerval, yaşamı boyunca ruh hastalıklarından mustarip olmuş, uyuşturucu maddeler kullanmış, birkaç kez akıl hastanesinde tedavi görmüştür. en önemli eserleri de bu hastalık döneminde doğmuştur; sylvie, les filles du feu, les chimères, aurélia bu döneme ait eserlerdir.
doğuya doğru yolculuğa çıkmış, istanbul'da birkaç kez bulunmuştur. rivayet olunur ki istanbul'da en çok mezarlıkları sevmiştir. yolculuklarını anlattığı ve otobiyografik özellikler de taşıyan eseri voyage en orient 'tir. seyyah kimliğiyle yazdıklarında oryantalizmin tesiri vardır, bu özelliğiyle doğuyu ve doğuya ait olanı üstten bakmadan anlatan ilk yazarlardan biri olmuştur.
"doğu, herhangi bir şeyden hiçbir zaman kuşkulanmaz" bu seyahat kitabında geçer.

nerval, 1855 yılında paris'te bir sokak lambasına asılı halde bulundu.

kitabi bilgi burada bitti.

ben nerval ile cahit sıtkı tarancı'nın çevirilerinde karşılaştım. sonra öğrendim ki; yahya kemal öldüğünde nerval'in rüya ve yaşam'ı (aurelia) baş ucunda açık bulunmuş. tanpınar'ın nerval'den ne denli etkilendiğini anlatan çalışmaları okuduktan sonra diyebilirim ki; türk çağdaş edebiyatına gerçekten büyük tesiri dokunmuş nerval'in.

eserleri, hayatı, sanat yaşamı, edebiyatımıza etkileri sanatı, tüm yapıtları ve türk edebiyatındaki etkileri erdoğan alkan'ın düş gezgini - gerard de nerval adlı eserinde detaylıca incelenmiştir.

kendimi durduramıyorum notu: erdoğan alkan'a göre nerval'de oedipus kompleksi vardır. annesini çok erken yaşta kaybettiği için aşık oldukları kadınları da ulaşılmaz olanlardan seçmiş, hayatı boyunca manik depresyonla imtihan olmuştur ve "anne hasreti" sonunda onu intihara sürüklemiştir.

her şeyin üzerine;

(bkz: leyla müldür)
(bkz: buhurumeryem)
devamını gör...

cinnet geçirten yazım yanlışları

büyüyünce geçiyor. çok canım sıkılıyordu anadilini bilmeyen insanlara, mühim insan skorlama yolumdu dilbilgisi. türk dili okudum, editör oldum. öğrendikçe azaldı bilmeyenlere olan öfkem. yani bu öfke çok yorucu birincisi, kürdanın ne işe yaradığını, sıvı sabun diye bir şeyin var olduğunu hiç bilmeden ölen insan var. biz internette yazım yanlışı kovalarken, başkasının maskesini takmaması gerektiğini bilmeyen var. temel insan ihtiyaçları konusunda bilgisi eksik bu kadar insan varken, bağlaç bağımsızlığı için onca öfkelenmek pek anlamsız oluyor.
devamını gör...

eğitim sisteminin köle yetiştiriyor olması

modern eğitimin tarihçesi bundan ibarettir. fabrikada kalite kontrolden geçen ürün nasıl pass/fail kodlarıyla etiketleniyorsa, çocuklar da öyle etiketleniyor. fabrikada nasıl molaya zil ile çıkılıyorsa çocukları da teneffüse zil ile gönderiyoruz. hepsini bir örnek giydiriyoruz. hepsinden önce bu modern okul fikrini zaten "ayaklanma ihtimali olanları peşinen bastırmak" amacıyla icat ediyoruz.
devamını gör...

meghan markle

sussex düşesi, kötü gelin, huysuz ve düzen bozucu gibi etiketlere rağmen hakkında tek bildiğimiz meghan markle olduğudur.
kültür değişiyor, coğrafya değişiyor, lisan değişiyor kadına bakılan perspektif değişmiyor. bakıyorum sosyal medyada türk kullanıcılar tarafından yerden yere vuruluyor. kraliyet ailesine girecek kadın mı? o kim ki? gitti sarayı birbirine kattı, prensi dolduruyor vs.
biz kimiz de bu yorumları yapıyoruz?
gelin prensi dolduruyor, prens bu durumda kendi aklına sahip değil. ama zaten onlara göre sorun prensin doldurulması ya da iradesizliği değil. prensin "gelin" tarafından doldurulması. çünkü prens ailenin kendisi tarafından doldurulmalı.

hakkında bildiklerimiz başkalarının önyargılarından ibraret olan bir insan.
devamını gör...

tesadüfen karşına çıkıp müptelası olduğun bir şarkı bırak

monkey3 - icarus

devamını gör...

kız çocuklarını üniversiteye gönderen babalar cehennemliksiniz

okul devletin okulu, zorunlu eğitim devletin kanunu, kadın erkek eşitliği, medeni kanun falan hep devletin kaidesi ama işte bu da devletin imamı.
kendisiyle bu kadar çelişik bir kurum devlet dediğimiz. ha bir de kağıt üzerinde laik.
arkadaş kızlar pantolon giyiyor da okula gidiyor diye için parçalanıyorsa, içini parçalayan bir işi zorunlu kılan devletten aldığın maaşı nasıl cebe indiriyorsun gönül rahatlığıyla, madem söylediklerinde samimisin, sen o devletten maaş alırken, o maaşı yerken yüreğin nasıl parçalanmıyor acaba?
bir de utanmadan efektli gibi sesini titrete titrete kaş aldırmaktan bilmem ne söz etmiş. vay ne kadar ciğerli, ne yüce gönüllüsünüz ya, gündeminiz kaş alma ve pantolondan oluşuyor. 12 yaşında bir çocuk küçük kardeşini okutmak için haftalık 150 liraya çalışırken hiç yürekleriniz parçalanmaz ama.
devamını gör...

out of the blue

ing. hop diye, birdenbire, beklenmedik, aniden anlamlarına gelir.
"the award nomination came out of the blue for him."
devamını gör...

izmir denince akla gelenler

(bkz: pavlova)
ve üzerine dökülen sos gibi kıpkırmızı olan yüzüm.
biri amerikalı olmak üzere 3 arkadaş izmir'i gezmeye gitmiştik. gitmeden önce de birimiz (türk) nerede ne yenecek listesi yapmıştı. izmir'in ününü fazlasıyla hak eden pastahanesi sevinç'i bulduk. içeri girip, "biz sizin spesiyaliniz olan incili pastadan yemek istiyoruz" dedik. pastahaneyi işleten iki güzel hanımefendi gülümseyip, "o bizim değil, reyhan pastahanenesi'nin meşhur pastasıdır, çok da lezzetlidir, güzeldir" dediler. yeme haritası çıkaran arkadaşa bir bakış fırlatarak kıpkırmızı oldum. pot kırdık kırmasına ama hanımefendiler o kadar nazik, zarif ki utanç git gide büyüdü. yetmedi; "madem istanbul'dan buralara kadar geldiniz, bizim de çok sevdiğimiz pavlovamız var, hepinize ikram etmek isteriz" dediler. artık kırmızının tonunu düşünün.
en büyük rakiplerinin pastasını sorduk, hiç tuhaf karşılamadan o pastayı da övdüler bir de bize ikramda bulundular.

utanmadan yedik o pavlovaları. sanki anlatırken hala yiyorum. ne güzel pastasın sen pavlova.
devamını gör...

tabut oda bakla kafa

360 tv'nin ben bilirim adlı yarışmasının 6 ocak 2021 tarihinde yayınlanan bölümünden öğrendiğim yanlış yanıttır.
deyimler kategorisinden gelen soruda harfler açıldıkça açıldı, açıldıkça açıldı, yarışmacılardan hiçbiri nohut oda bakla sofayı duymamış olacak ki; içlerinden biri doğru yanıtı bulduğuna inanarak tabut oda bakla kafa dedi.
tdk'ya dilekçe yazacağım, hemen girsin deyimler sözlüğüne.
devamını gör...

yaşamın anlamının olmaması

olmak için bir vaadi yoktu da, bizim belamız zihnimizin olmasıydı. hem zaten hayat ileriye doğru yaşanıyor da geriye dönük anlamlandırılıyor. e kafayı 180 derece döndürüp, arkamıza bakarak öne yürümeye çalışmak oluyor yaşamak.
devamını gör...

çirkin olduğunu bildiği halde kendisine güzel muamelesi yapan kadın

bir birleşik cümle içinde arz-ı endam endam eden insandır. hiç sevmem cinsiyetçiliği. bir cümlede iki edim, daha ne istiyorsunuz, ne? ne?
devamını gör...

metalci gençliğin tarihe karışması

varmışlar ki tarihe karışmışlar. tarih çok güzel gelsenize.
devamını gör...

3 ocak 2021 bakan soylu'nun kılıçdaroğlu'nun sözleriyle ilgili tweet'i

kendisinin genel üslubunun çok dışında bir açıklama.
güç, kabadayılık, şiddet, avamlık, asarım keserimcilik içermeden, zeki bir yanıt. şaşkınım.
devamını gör...

kendi çok konuşup muhatabını hiç dinlemeyen tip

ülkemizin çoğunluğudur.
tartışma kültürümüz fikir alışverişi üzerine değil, üstün gelmek üzerinedir. her şey kişiselleştirilir, saldırı ve savunma mekanizmaları hep aktiftir. fikirsel olarak yol almak neredeyse imkansızdır. nasıl bu hale geldik? hiç dinlenmeyen, bağırılarak susturulan, birey olması engellenen çocuklar olduğumuz için bu hale geldik.
devamını gör...

dobralık ile patavatsızlık arasındaki ince çizgi

kendini bilmekle ilgili olsa gerek.
sözün tesirini anlayan insan zaten az konuşuyor, az konuşan insan için de patavatsızlık çok mümkün değil.
sözün nereye gidebileceğini hesap edebilen, dilini ehlileştirebilmiş insanlar için de pek zalim bir yer dünya.
devamını gör...

mavi yakalı vs beyaz yakalı

mavi yaka bir mesai diliminde sarf ettiği emeğe göre ücretlendirilirken beyaz yaka kendisine verilen aylık çalışma süresinde sorumluluğunu yetirmek için ortaya koyduğu emekle ücretlendirilir. mavi yaka mesai saatleri keskindir. günlük 8 saat çalışıyorsa maaşını bu saatler üzerinden alır, yine eksik çalışma saati ücretten düşülür. beyaz yakada durum böyle değildir, ücret aylık maaş üzerinden ölçülür, beyaz yaka sorumluluğundaki işi günün içinde herhangi bir saatte yapabilir, işin teslim tarihinde işi teslim ettiği sürece aylık ücretinden kesinti yapılmaz.

mavi yaka üretim bandında çalışır genellikle ve parça başı üretim yapar. günlük mesaisinde üreteceği birim ürün/hizmet zaten bellidir. tam da bu sebeple mesaisi üretim bandında fiziksel olarak bulunduğu saat başından ölçümlenir. beyaz yaka ise üretim bandında değildir, ürettiği iş parça başı hesaplanamaz bu sebeple de kendisinden beklenen görev aylık ölçülür, iş başında bulunmadığı zamanları kendisi telafi eder, projesinin bir kısmını teslim etmemesi söz konusu değildir. birim iş başına değil aylık maaş ile ölçülmesinin sebebi budur.

uygulamada beyaz yakaya fazla mesai ücreti ödeyen kurum ülkemizde yok gibidir. beyaz yakanın maaşı aylık ödenir, ilave mesai ücreti ise istisnalar dışında asla söz konusu değildir. mavi yaka ise çalışma yerinde olduğu saatleri kartlı puantaj sistemleri ile takipli bulunduğundan fazla mesaisi takip edilen ve saat başı ücretlendirme nedeniyle fazla mesai ücretini daha çok alan ekiptir ülkemizde. ( görece olarak beyaz yakadan daha çok diyelim, yoksa onlara da fazla mesai ödememek için işverenler elinden geleni yapıyor. )
devamını gör...

bir kedinin öğrenmesi gereken şeyler

zaten öğrenmekte olduğu, öğrendiği, bildiği şeylerdir. içgüdüsel olarak ne lazımsa onu bilirler. lazım olmayanı bilen tür olarak dünyaya ne yaptığımız ortada.
devamını gör...

sarılmaya ihtiyaç duymak

sarılmak ve bağ kurmak arasındaki orantıdan kaynaklanır. insan sosyal ilişkiler kurarken, güvenli bağlanırken, doğum yapırken oksitosin hormonuna ihtiyaç duyar, bu hormonu salgılamamıza da sarılmak yardımcı olur.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim