çıldırtılmış uranyum yazar profili

günümüzde imansızlık modası hakim. böyle havalı bir görüntüye sahipsen müslüman olmak arkadas çevresinde alay konusu oluyor zorbalananlsra şahit oldum. agnostik fiknostik gibi şeyler aşırı havalı geliyor gözlerine zaar. bir de entelektüel olmanın farzı olarak gören yetiskin bir kesim var. onlarda sağda solda inkar edilmesi kolay olsun diye genelde tam liste halinde paylaşılan kurandan kesitleri bastan sona okuyup anlamaya çalışmış gibi paylaşıp ya abeee nasil böyle bisiy olabiir abeeeggg seklinde yayık yayık konusurlar. tavsiyem sesleri çıkarmakla inandığınız dine baglanmazsınız. supaneke ezberletmek yerine ne anlatıyoru öğretmek daha mantıklı olacaktır.. ya da açın okuyun işte

türk flmlerinde bolca "taşı toprağı altın" betimlemesi yapılır.
"seni yenicem, ben büyüğüm beennğğ" şeklinde kendisine yapılan meydan okumalarla da meşhurdur. abi neden mesela gücünüzün yettiğiyle yarışa girmiyorsunuz. mesela önce bi burdur'u yenin.

karantinada ufak tefek şakalar

türkiye'de asgari tanımının bilinmediği için olmayan ücret

kafama kadar yorganı çekip uyuma zevkinin son bulması..

hemen betimleyelim:
gerekli malzemeler:
babadan zenginlik,
izmir marşına eşlik edecek seviyede siyasi donanım
kahvesiz sabaha uyanamayan önfrontal lob
en pahlı markadan alınmış yeşil ceket

malzemeler bu şekilde tabii ki derecesine göre ilaveler olabiliyor. mesela ben görsele starbucks'dan "makiyato sakiyotolu sütlü latte" bardağı ekliyorum (grande olması elzem).
bu kişiler çeşitli kahve zincirlerinde topluluk halinde görülürler.arkadaş çevreleri geniştir. burada kahvelerini yudumlarken guetemala'lı kahve işçilerin nasıl sömürüldüğünden bahsederler. "cıkcıkcık yazıkk ayy" nidaları bitince biri kasılan aşırı duyarlılıktan dolayı içi kararması yaşar ve eğlenmek için yeni aldıkları telefonların kameralaranı yarıştırıp, insta'ya foroğraf yükleyerek seansı kapatırlar.
ikinci nokta bara gidip bira içmektir. burada iki biradan sonra küfür etmekten ibaret olan muhalefetlikleri sergiye açılır. içlerinde mutlaka ülkeyi yönetmek isteyen biri vardır. hevesle icraatlarını anlatır. bunların içinde savundukları düşünülen hümanizmin, eşitlğin ve adaletin a'sı b'si her neyse yoktur. ezen kimi ezdiyse o da aynı bokun lacivertini düşünerek ezileni ezen konumuna taşır.gecenin sonuna doğru kafalar güzelleşir ve grubun hepsinin hakim olduğu "çav bella" şarkısı söylenerek kapanış yapılır.

not: burada sol, kominizm eleştirisi yapılmamıştır. burada işçinin, köylünün, emeği sömürülenlerin, ırkı yüzünden 3. sınıf insan muamelesi gören herkesin, halkın sömürüsünden bi haber olup kendini kominist ilan eden aslında yaşadığı hayat elinden alınsa ve biraz durumlar eşitlense durumdan asla hoşnut olmayacak, yarım porsiyonluk beyaz türk aydınının eleştirisi, belki birazcık genelleme sayılacak gözlemlerime dayanarak yapılmıştır...
sevgiler.

bu ülke de işçi olmak

ufku iki katına çıkartır lakin ülkede pek bi kıymeti bilinmez. bilinsin de çürümekten mi kurtulalım toplumcak tövbe allah korusun.

tabu, abi bırakın artık otu b*ku putlaştırmayı

pırıl dayının haklı isyanını bırakıyorum yirmimillonacındanölüyor!

5 lt sıvıyağ, iki tane cips alıp eve gidince 100 liram uzay boşluğunda kayboldu zannettim.

beynin önfrontal lobunda salgılanan dopamini sinaps boşluklarında tutarak çalışır.

"nearer my god to thee" buradan

harika bir kitap.
yer yer kensisiyle çelişir ama hangimiz çelişmeyiz ki.
bitirene kadar bunalımdan bunalıma girdim o ayrı..

(b: biz ki, hem hayatın, hem de gerçeğin içinde biten otlarız,
biz ki camların hem içine hem de dışına biriken tozlarız
biz ki , yazgı'nın torunları, tanrı'nın evlatlarıyız,
tanrı sonsuz gece'yle evlidir ve o da hepimizi doğurmuş olan kaos'un duludur....

sevgisiz bir ağacın meyvesi tat vermez diyelim..

sonelerinden sevdiğim:

kırk uzun yıl gelip çevrelediğinde alnını,
güzel yüzünde sürülmüş tarlalardaki gibi izler açtığında,
gençliğinde giydirdiğin gururlu kibir üniforması,
ayaklar altında ezilmiş yabani otlardan daha az değerli olacak.
o anda sorarlarsa hani gençliğin palavraları,
kudretli günlerin olanca azinesi nerede diye;
şöyle yanıtlarsın: denizdeki batık bir gemiye benzeyen gözlerimin içinde..

macbeth oyunundan kısa ve öz bir cümle:
"yaşam gelip geçen bir gölgedir"

bir şeyi istiyorsan ona doğru yürümelisin, ulaşamasan bile yürümeye devam etmelisin..

sandalyeye bağdaş kurup oturmak

ırkçılık