cimbakuka yazar profili

nemo tenetur se ipsum accusare.

ceza yargılamasına ilişkin temel bir hukuki ilkedir. buna göre, hiç kimse, kendisini suçlandırmaya zorlanamaz.

ceza yargılamasında sadece suçun ve suçlunun ortaya çıkarılması ve bunlar arasında bağlantı kurularak suçun ispatından ibaret değildir. bunun yanı sıra, yargılama sırasında temel hak ve özgürlüklere saygı duymak önem taşır. bu bağlamda, şüpheli veya sanığa işkence yapmak gibi yollara başvurarak kişinin kendi aleyhinde beyanlarda bulunmasını zorlamak mümkün değildir.

bu ilkenin kapsamı işkence vs. durumlardan daha geniştir. buna göre, kişi kendi suçsuzluğunu ispat yükü altında değildir. burada iddia makamı sanığın suçlu olduğunu kanıtlamalıdır. sanığın masumiyetini ispat yükü altında olmaması, yargılamaya ilişkin ilgili mercilerine yardım etmeye zorlanamaması ve yargılamadaki pasif tutumunun kendi aleyhine yorumlanamaması sonucunu doğurmaktadır. yani amerikan filmlerinde denildiği gibi kişi sessiz kalma hakkına sahiptir.

genel tanımıyla, yetkili bir kurulda veya mecliste alınmış ya da alınacak olan bir kararın geri çevrilmesi, bu kararın alınmasının engellenmesi imkanını tanıyan haktır. veto hakkına sahip olan kişi onay vermediği sürece ilgili karar alınamaz.
iç hukukta yürütmenin başı olan devlet başkanına yürürlüğe girecek kanunlar vs. bakımından bu yetki tanınabilmektedir. benzer şekilde milletlerarası hukukta da çeşitli kurumlar nezdinde verilecek kararlarda bazı devletler bakımından bu şekilde veto hakkı öngörülebilr. örneğin birleşmiş milletler güvenlik konseyi’nde abd, rusya, ingiltere, fransa ve çin'in her birinin veto hakkı vardır.
veto hakkı aynı zamanda şirketler hukukunda da yer almaktadır. örneğin, limited şirketlerde, esas sözleşmeyle, belirli veya belirlenebilir ortaklara genel kurulda veto hakkı veya bir genel kurul kararının oylanması sonucunda oyların eşit çıkması hâlinde bazı ortaklara üstün oy hakkı tanınabilir. bu durumda, kendisine veto hakkı tanınan pay sahipleri onaylamadığı sürece, şirketin adeta yasama organı gibi işlev gören genel kurulda karar alınamaz.

göz göre göre alttan ders bırakmak. o dersler biriktikçe pişmanlık da katmerleniyor.

çocuklukta her zaman iştah kabartan biftektir. bunun bir benzeri de yine tom ve jerry’deki peynirdir. hiç peynir yemememe rağmen canım çekerdi.

fransızca "soucier" fiilinden türemiş sözcüktür. "soucier" kaygılanmak anlamına gelmektedir. sözcüğün başındaki "in" de olumsuzluk ekidir. ilgisiz, kaygısız, dertsiz ve tasasız kişileri nitelemek için kullanılır.

aynı zamanda, 1979 yılındaki iran islam devrimi sırasında tahran'daki abd büyükelçiliğinde bulunan ve sonrasında kanada büyükelçiliğine sığınan altı amerikalı diplomatın iran'dan kaçırılması olayını konu alan filmdir.

tek bir kişinin yönetimi zorla ele geçirerek yasalara uymadan toplumu kendi menfaatleri doğrultusunda yönetmesidir. aslında bu kelime lidya dilinde beyefendi anlamına gelmektedir. tiranlar yönetimi zorla ele geçirdikten sonra ilk zamanlarda egemen oldukları kentlerde iyi işler yaptıklarından bu sözcükle ifade edilmişlerdir. fakat her tiran nihayetinde zor kullanarak aldığı yönetimi elinde tutmak için şiddete başvurur. aristotales'e göre hem demokrasinin hem de oligarşinin kötü yanlarını almış bozulmuş bir yönetim şeklidir.

italya'da ortaya çıkmış bir ideolojidir. faşizm kelimesi ise etimolojik köken itibariyle latincedeki fasces sözcüğünden türetilmiştir.
fasces, roma döneminde resmi otoritenin sembolüdür ve bugünkü bayrak yerine geçen bir imge olarak kullanılmıştır. bu imgede birbirine bağlanarak demet haline getirilmiş çubuklar bulunmaktadır. buna göre, nasıl ki fasces'i oluşturan bu çubukların her biri tek olduğunda son derece dayanaksızdır ve kolayca kırılıverirler, ancak bir araya geldiklerinde sapasağlam olurlar ve onları bükmek dahi neredeyse imkansız olur, işte roma toplumu da bir arada olduğunda bu şekilde güçlüdür. bu açıdan, "fasces" birlikten kuvvet doğar, sözünü temsil eder.

faşist düşünceye göre de, birey içerisinde bulunduğu toplumun bir parçasıdır. bireyi toplumun dışında ve toplumdan ayrı olarak düşünmek olanaksızdır. faşist düşünce bireyi hiçe sayarak toplumu yüceltir. bu yönüyle organizmacı anlayışla örtüşür. buna anlayışa göre her bir kişi toplum denen organizmanın birer parçasıdır. toplum tıpkı bir insan vücuduna benzemektedir. insan vücudundaki organların işlevini, adeta bir organizmaya benzetilen toplumda sosyal kuruluşlar görürler. insanlar ise, bu organlar (sosyal kuruluşlar) içinde yer alıp bunları meydana getiren birer hücredir. bu nedenle faşist düşünce temelinde, artık, organları, yani sosyal kurumları, oluşturan bu unsurlara birey demek anlamsızdır. bunlar bütünü oluşturan birer parçadan ibarettir. dolayısıyla kişinin artık bir birey olarak değeri kalmamıştır. ona değer atfeden yegane şey bünyesinde bulunduğu organizmanın devamlılığı için görmekte olduğu işlevdir. yani her bir insan toplumun -ya da devletin- amacına hizmet eden bir araç konumundadır. toplumu oluşturan insanlar toplumdan ayrı olarak düşünülemez. toplum kendiliğinden ortaya çıkmış ezelden beri var olan bir olgudur. insanlar da bunun bir parçasıdır. insanlar, faşist anlayışa göre daha doğru ifadesiyle hücreler, toplumun bekası için vardır. onun için faşizmde onu harcamak da çok kolaydır.

ismi hawai dilinde "the voice" yani ses anlamına gelen rock grubudur.

savaş günlüklerinde 2. dünya savaşının seyriyle ilgili olarak türklerin düşüncesini de şu şekilde ifade eden kişidir:
"türklerin mefkuresi geriye kalan son alman askerinin son rus askeri üzerine yığılmasıdır".