zamanında, buraları hep dutluk iken sahip olduğum bisiklet türüdür. şöyle ki:
almancı bir takım akrabalarımız var, sevmem kendilerini şu an. bildiğin klasik almancı çünkü. ama o zamanlar çocuğuz. gelip giderken sürekli ülkede olmayan şeyler getiriyorlar bizlere. milka çikolata, jelibon falan. yanlış anlaşılmasın, öyle büyük hediyeler değil. cimriler çünkü. bu akraba, almanya'dan gelirken motokaravana oğlunun eski bisikletini de atmış. tatilde, türkiye'de biner diye. bindi, şerefsiz bir tur bile vemedi iki hafta kaldıkları süre içinde. neyse uzatmayayım, bunlar dönerken arabayı öyle bir ıvır zıvırla doldurdular ki bisiklete yer kalmadı. bisiklet bmx tarzı bir şey, ama bmx değil, kros gibi görünen bir bisiklet. ülkede eşi benzeri yok. eski, boyaları dökülmüş ve freni yok! evet freni yok, çünkü kontra pedal. tahmin ettiğiniz gibi bu bisiklet bana kaldı. almancıların sümüklü oğlu, bisikleti arabaya tıkıştırmak için son dakikaya kadar elinden geleni yaptı ama yemedi. 7-8 sene önce face'den eklemek istemiş, reddettim.
1987 yazını asla unutmayacağım bu piyango gibi gelen bisiklet yüzünden. babamla beraber tatlı bir kırmızıya boyadık. allı, pullu bir şey oldu. kontra pedalı, bir iki sağlam düşüşten sonra çözdüm, inanılmaz keyifli bir sistemdir. ama kullanmasını bilmek lazım, yoksa ya kayar düşersin, ya da girersin bir yere. o yaz erdek'in tek bir cm2 si kalmadı anımın olmadığı. seytigazi'nin tepesine çıktım, inişte düştüm kalktım. ocaklar'a kadar gittim geldim ( 5+5 = 10 km) cura kumsallarında pedal bastım. pinokyo sahipleri arkamdan baktılar, baktılar. tutmayan frenleri ve ince tekerlekleri ile benim gezdiğim, girdiğim yerlere giremediler. ancak her güzel şey gibi bunun da bir sonu vardı.
87 yazının sonunda bisikletim, gözbebeğim çingeneler tarafından çalındı, bir daha haber alamadım. ama anılarımın en caf caflı, yanar döner sandığında durur o bisiklet ile geçirdiğim zamanlar.
devamını gör...