deryadeniz yazar profili

nazım hikmet - yaşamaya dair

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.

benim adım ebruli, biraz gerçek biraz rüya...

90'lar demek sadelik, mutluluk ve sosyal medya kabadayılarının olmadığı güzel yıllar... :)

en'lere inanmam ve sevmem. bir değil birkaç şarkı önermeyi tercih ederim.

tarkan - gül döktüm yollarına
rengin - aldatıldık
sezen aksu - şinanay
ezginin günlüğü - ebruli (benim adım olduğu için değil asla)

okuyan ve okumayan farkı sadece sohbetin ilk beş dakikasında anlaşılmayacak kadar derin bir sorundur.

okuyan ve okumayan arasındaki farktan ziyade okuduğunu doğru anlayan, hiç okumayıp (kastım entelektüel bir şekilde kitap okumak) hayattan çıkarımları çok doğru ve güzel olan, çok okumuş (günümüz realitesine göre bir dolu klasik okumuş, güncel birçok yazarı takip eden kişi) ama hayatına bunları hiçbir şekilde geçirememiş ve çevresine de olumsuzluktan başka hiçbir katkısı olmamış insanlar olabiliyor ne yazık ki.

dilerim sadece okumuş değil, okuduklarını hayatına çok güzel entegre etmiş insanlarla karşılaşırız hepimiz.

terazi burcu kadını entelektüelliktir.

o kadar denge sorunu yaşar ki içinde, bir yerden sonra kendi dengesi hariç bütün her şeyin dengesini bozabilir. çünkü ancak böyle normal olduğunu düşünür her şeyin. ama bence bütün tatlılığımız da buradan geliyor.

cevabı kişiden kişiye göre değişen bir sorunsaldır...

nilgün marmara, biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim; arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim.

bana göreyse her ikisi de içinde bulunan insan için ayrı zorluk içeren bir durum. kıyaslamalara ve ölçümlemelere göre bu daha zordur ya da o daha zordur diyebileceğimiz bir durum olduğunu düşünmüyorum. kalan için olduğu yerde kalıp oradaki her şeyle yüzleşmek ne kadar zorsa, giden için de yüreğinde götürdüğü şeylerle hep aynı dairenin içinde dönmek aynı derecede zordur belki de. kim bilir...

hayattan tat almamak.
yahu döner-ayran, tantuni-kola,dürüm-şalgam... bunları ekmeksiz yemek, oksijensiz hava gibi.

stockholm.


yılın 364 günü hiçbir anlam yüklemediğin insanlara sadece dünya diyor diye, ya da dünyada kutlanıyor diye iyi ki doğdun, dünya kadınlar günün kutlu olsun, anneler günün kutlu olsun, babalar günün kutlu olsun gibi cümleler kurmanın anlamı ne?

bir kere çamaşır suyu kokuyorsa bir ev, orada anne var demektir ve o ev içinde yaşayan insanlar için dünyanın en güzel yeridir.

öncelikli olarak insanın önemi anlatılmalı sonrasında; birilerinin evladı, ablası, kardeşi, abisi, kadını, erkeği, çocuğu sıfatı eklenmeli. nihayetinde doğduğunda insan suretiyle dünyaya geliyorsun. senin bir cinsiyetin olsa da, cinsiyetinin bilincini kavraman için belirli bir zaman dilimi gerekiyor. ne oluyorsa o zaman diliminde oluyor zaten. çok iyi erkek, çok iyi kadın ya da muhteşem anne ve baba olmadan önce bireylere önce insan olma adına eğitim verilmeli. cengiz aytmatov'un da dediği gibi bir insan için en zor şey her gün insan kalabilmektir.