1.
yarasa (kitap)
sıkıcı
şayet bu kitabı tek kelime ile anlatmamı isteselerdi söyleyeceğim şey ''sıkıcı'' olurdu.
evet yazarın ilk kitabı. hataların, eksiklilerin olması doğal.
fakat ben daha önce de başka yazarların ilk kitaplarını okumuştum. tess gerritsen, john wedon, gleen meadle ve diğerleri. hiç birinde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
serinin kahramanı olan henry hole'nin ( holi diye okunuyormuş) karakter olarak pek de bir albenisi yok açıkçası. hatta vasatın altında bir karakter bile denebilir. çoğu meseleyi, önüne altın tepside sunulan ipucunu anlaması, yorumlaması epey uzun sürüyor karakterin. hatta garip işler yapıyor. okurken kendinizi '' bu adam aptal mı?'' diye düşünürken buluyorsunuz. yazar karakteri pek iyi kurgulayamamış sanırım. ya da hikayeyi düşünmekten karakteri kurgulamaya, onu tanımaya pek zaman bulamamış gibi. bir yazarın hikaye yazarken en fazla zaman harcaması gereken şey karakterlerini kurgulamaktır. yazar karakterini iyi tanıyacak ki bize etkili bir şekilde tanıtabilsin. yazarın kendisi karakter ile bütünleşememişken okuyucunun bütünleşmesini beklemesi saçma olur kanaatindeyim.
gelelim hikayeye. hikaye ana karakterimizin yabancı olduğu bir coğrafyada avusturalya'da geçiyor. genç bir norveç vatandaşı avusturalya'da ölü olarak bulunuyor ve kahramanımız henry hole olayı araştırması için ülkeye gönderiliyor. hole ülkedeki polislerin yardımı ile olayı çözeceğini düşünürken önüne pat diye '' bize ayak bağı olma, işimize karışma'' diyen bir emniyet amiri çıkıyor. yani hikayedeki ilk klişe. fakat ne hikmetse yabancı bir ülkeden gelen bir polisin işine karışmamasını isteyen, hatta bunu açık dille ve kabaca belirten polis şefi başka hiç bir sürtüşme yaşamadan ısınıyor kahramanımıza.
biz cinayet araştırmasından çok hole'nin bir turist edası ile gezdirildiği yerleri, fingirdemelerini, konu ile neredeyse alakasız avusturalya tarihini okuyoruz. okuyoruz ve sıkılıyoruz. katil ortalıkta yok. ekip olayın bir seri katilin işi olduğunu düşünüyor fakat bu mantığı yürütecek gerekli bağlantılar havada kalıyor. daha önce işlenmiş cinayetlerle kurulan bağlantılar yetersiz, aşırıya kaçmış diyaloglar mantıksız.
evet bu bir yazarın ilk kitabı ama daha önce de belirttiğim gibi birçok yazarın ilk kitabı baz alındığında çok sönük kalmış. karakterler okuyucuya yeterince aktarılmamış.
elimde serinin ikinci kitabı da var. okusam mı okumasam mı diye düşünüyorum. serinin oniki kitaba ulaştığını düşünürsek belki yazar kendini yazma konusunda geliştirmiştir diye umut ediyorum. umarım yanılgıya düşmüyorumdur.
şayet bu kitabı tek kelime ile anlatmamı isteselerdi söyleyeceğim şey ''sıkıcı'' olurdu.
evet yazarın ilk kitabı. hataların, eksiklilerin olması doğal.
fakat ben daha önce de başka yazarların ilk kitaplarını okumuştum. tess gerritsen, john wedon, gleen meadle ve diğerleri. hiç birinde bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
serinin kahramanı olan henry hole'nin ( holi diye okunuyormuş) karakter olarak pek de bir albenisi yok açıkçası. hatta vasatın altında bir karakter bile denebilir. çoğu meseleyi, önüne altın tepside sunulan ipucunu anlaması, yorumlaması epey uzun sürüyor karakterin. hatta garip işler yapıyor. okurken kendinizi '' bu adam aptal mı?'' diye düşünürken buluyorsunuz. yazar karakteri pek iyi kurgulayamamış sanırım. ya da hikayeyi düşünmekten karakteri kurgulamaya, onu tanımaya pek zaman bulamamış gibi. bir yazarın hikaye yazarken en fazla zaman harcaması gereken şey karakterlerini kurgulamaktır. yazar karakterini iyi tanıyacak ki bize etkili bir şekilde tanıtabilsin. yazarın kendisi karakter ile bütünleşememişken okuyucunun bütünleşmesini beklemesi saçma olur kanaatindeyim.
gelelim hikayeye. hikaye ana karakterimizin yabancı olduğu bir coğrafyada avusturalya'da geçiyor. genç bir norveç vatandaşı avusturalya'da ölü olarak bulunuyor ve kahramanımız henry hole olayı araştırması için ülkeye gönderiliyor. hole ülkedeki polislerin yardımı ile olayı çözeceğini düşünürken önüne pat diye '' bize ayak bağı olma, işimize karışma'' diyen bir emniyet amiri çıkıyor. yani hikayedeki ilk klişe. fakat ne hikmetse yabancı bir ülkeden gelen bir polisin işine karışmamasını isteyen, hatta bunu açık dille ve kabaca belirten polis şefi başka hiç bir sürtüşme yaşamadan ısınıyor kahramanımıza.
biz cinayet araştırmasından çok hole'nin bir turist edası ile gezdirildiği yerleri, fingirdemelerini, konu ile neredeyse alakasız avusturalya tarihini okuyoruz. okuyoruz ve sıkılıyoruz. katil ortalıkta yok. ekip olayın bir seri katilin işi olduğunu düşünüyor fakat bu mantığı yürütecek gerekli bağlantılar havada kalıyor. daha önce işlenmiş cinayetlerle kurulan bağlantılar yetersiz, aşırıya kaçmış diyaloglar mantıksız.
evet bu bir yazarın ilk kitabı ama daha önce de belirttiğim gibi birçok yazarın ilk kitabı baz alındığında çok sönük kalmış. karakterler okuyucuya yeterince aktarılmamış.
elimde serinin ikinci kitabı da var. okusam mı okumasam mı diye düşünüyorum. serinin oniki kitaba ulaştığını düşünürsek belki yazar kendini yazma konusunda geliştirmiştir diye umut ediyorum. umarım yanılgıya düşmüyorumdur.
devamını gör...