embryonic journey yazar profili

embryonic journey kapak fotoğrafı
embryonic journey profil fotoğrafı
rozet
karma: 147 tanım: 27 başlık: 0 takipçi: 1

son tanımları


defalarca pişman olunup yine de yapılan hareketler

insanı doğup doğacağına pişman eden, sütten ağız yansa da yine de üflemeden yoğurt yedirten hareketler. ille de romantik bir durum olması beklenmemeli. chloe ting challenge yapmaya çalışıp yerlerde debelenen ve ertesi gün hamlıktan adım dahi atamayan ben, her seferinde önünde göbeğini görüp ağlıyor ve tekrar shred challenge'lara atıyorum kendimi.
devamını gör...

hayatının sonuna kadar tek bir kitap okuma şansın olsaydı

çalıkuşu.
devamını gör...

edinilmiş en kıymetli hayat tecrübesi

insanlar asla değişmez. "değişeceğim" diyen insan karşısındakini oyalıyordur. "değişecek" diye bekleyen insan vakit kaybediyordur. ve hepsinden önemlisi "değiştim" diyen insan yalan söylüyordur.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

son günlerde bu hayatta ne yapıyorum diye çok düşünür oldum. sabah uyan, işe gel, otur, kalk, eve git, uyu. bir robot gibi yaşıyorum neredeyse iki yıldır. bu hayata bunun için mi geldim? bu mu benim hayatı yaşama şeklim? akan zaman içerisinde böyle mi sürükleneceğim? korkarım ki öyle...
devamını gör...

dünyanın en samimiyetsiz ortamı

akademik toplantılar, sempozyumlardır. özellikle 30-40 yaş arası, egosunu tatmin etmek, başkaları tarafından takdir edilmek ve övün beni ihtiyacı hisseden bazı akademisyenlerin ortamlarıdır. sunumların arasında verilen kahve molalarında bu gruba girenler birbirine yapmacık gülüşlerle yaklaşır ve başarılarıyla övünmek için fırsat kollar. eğer alanında uzman birisinden bir övgü almışsa bunu mutlaka diğerlerinin yüzüne vurur, öbürü de durur mu beş sene önce aldığı övgüyü bir daha hatırlatır. ayrıca en izlenesi muhabbetleri hangisinin en son tatil "yapabildiği" ve bunun kaç gün sürdüğüdür. birisi diğerinden daha az dinlenmişse ve hayatını daha çok işine adamışsa hemen orada kendisine bir altın madalya verilir. büyük hocaların artık bir şey yapmadıkları, yapsalar da bir şeye benzemediği konusu da masaya yatırıldıktan sonra bir sessizlik oluşur. asla başka konulardan bahsetmedikleri gibi, birbirlerinin hayatına dair çok da bir şey bilmezler, ama sorsanız hepsi çok yakın arkadaştır, canlarıdır, ciğerleridir. diğer kahve molasında da bir başka kankasıyla, mutlaka öbürünü çekiştireceklerdir.
devamını gör...

kitap okuma aşkını kazandıran kitabın ismi

heidi. ilkokul ikinci sınıftaydım sanırım. öyle bir hayal dünyası açtı ki önüme! hatırlıyorum dedesi peynir kızartıyordu kahvaltıda, ben de tutturmuştum anneme bana da peynir kızart diye. uzunca bir süre de o peynirin bizim beyaz peynir olmadığını kabul etmedim. defalarca da okudum sanırım. sonra pollyanna geldi. çocuk kalbi'ni okurken bir reading slump'a girdim orası doğru, ama heidi ile başlayan okuma serüvenim tüm hızıyla devam etti.
devamını gör...

tuhaf takıntılar

terlikler her daim düz durmalıdır (yeni nesil grup ismi gibi oldu). ayaktan çıkan terliğin ters dönmesi benim için kriz sebebidir ve hemen düzeltilmelidir. aynı şekilde, üstten çıkan pijamalar sabah düzgünce katlanmalıdır çünkü düzgün bırakmazsak başımıza gün içinde kötü şeyler gelebilir. 20li yaşlarımın başında daha kötüydü, yüzümü sabahları çift sayı kadar yıkamam lazımdı, üç kere yüzüme su çarpmak o günün kötü geçmesi için yeterli bir sebepti. gece yatarken yastıklarımın hepsi aynı şekilde ve aynı konumlarında durmalıydı. yoksa ertesi gün başıma çok kötü bir şey gelecekti. sabah okula giderken yeni bir şarkı dinlediysem ve o günüm berbat geçtiyse o şarkıyı bir daha dinleyemiyordum. çünkü dinlersem günüm yine iğrenç geçecekti. uzun yıllar bu takıntılarımı azaltmak için uğraştım, geriye terlikler ve pijamalar kaldı.
devamını gör...

linkin park

lanet lise yıllarımda hybrid theory ve meteora albümlerini hatmettiğim, çoğu zor günümü şarkılarını dinleyerek atlamaya çalıştığım, sayesinde ingilizcemi geliştirdiğim grup. baş tacım, seneler geçse de vazgeçemediğim. ergenliğimin en berbat yıllarını beraber geçirdik resmen. kendimi kabul etmeye, ettirmeye çalıştığım, hiçbir yere ait olamadığım, kimseye uyamadığım o lanet zamanlar. şimdi bile arada unuturum ama bir an gelir chester’ın rolling in the deep cover’ı çıkar karşıma youtube’da. hop aç hybrid theory baştan dinle. live in texas albümlerini konserdeymişiz gibi baştan sona birlikte söyleriz sonra. 2017 arjantin konserinde tüm o kalabalığın tek bir ses in the end’i söyleyişini izlerim tekrar. papercut’ı tekrar dinleyeyim sonra. belki biraz da reanimation özellikle with you. meteora bittiği gibi baştan hybrid theory tekrar. böyle bir döngüye giriyorum yılda birkaç kez. chester öldüğünde annemi aradım ben, anne chester kendini öldürmüş diye. ertesi gün eve yemek söylediğimde yemeği getiren kurye in the end dinlediğimi duydu, öldü değil mi bu adam çok üzüldüm dedi. benim neslimin hayatında çok çok ayrı bir yeri olan grup. altmış yaşıma da gelsem dönüp aynı duygularla dinlerim chester’ı. bu grup hakkında, bendeki hisleri hakkkında sayfalarca yazabilirim.
devamını gör...

kadın nicklerini 100 metre öteden tanımak

böyle eşsiz bir yeteneğe sahip olmak... yanında çok ağır bir sorumluluk getirmiştir, herkese nasip olmaz. birçok insan bu yeteneğe sahip olanları içten içe kıskanıyordur. hasetten çatlıyordur. arkasından konuşuyordur.
devamını gör...

unutulmaz yeşilçam replikleri

-beyim ben hamileyim.
+olabilir! insanlık hali.
devamını gör...

tarçın

elmanın üzerine döküp yediğinizde tatlı ihtiyacınızı karşıladığı iddia edilen baharat. mutlaka doğrudur ama olmuyor yani elmayı döndüre döndüre bansam da bendeki tatlı ihtiyacı karşılanmıyor. sütlaca ekeyim hakkını vereyim. böyle güzellikleri hak eden bir baharat.
devamını gör...

yazarların şu an dinledikleri şarkı

reminder- moderat
devamını gör...

en yakındaki kitabın 17. sayfasının 3. cümlesi

“şimdi romantizm çağında yaşamıyoruz; bizimki romeo ile juliet’in, faust ile marguerite’nin, mehtapta kendinden geçmelerin, çiçeklerle şarkıların çağı değil.” emma goldman-dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir.
devamını gör...

hayatınızın mottosu olan sözler

"run to the rescue with love and peace will follow"
joaquin phoenix'in en iyi erkek oyuncu oscar ödülünü aldığında yapmış olduğu tüyleri diken diken eden konuşmasını aşırı dozdan kaybettiği kardeşinin yazdığı bu sözüyle noktalamıştı. ağlayarak dinlediğim konuşmasının sonunda bu cümleyi duyduğumda aslında hayatım boyunca bu felsefeyi izlediğimi fark etmiştim. şu an duvarımda bu söz çerçevelenmiş olarak asılı ve ne zaman ümitsizliğe kapılsam beni tekrar ayağa kaldıran ve hayattaki amacımı hatırlatan şeylerden birisi oluyor.
devamını gör...

hayatından boş arkadaşları çıkarta çıkarta hiçbir arkadaşının kalmaması

belli bir yaştan sonra çoğu insanın başına gelecek olandır. hayatınıza giren her insanı arkadaş olarak kodlamazsanız böyle bir yokluğa da düşmezsiniz diye düşünüyorum. bunu ben de zamanında yaşadım. özellikle iş vesilesiyle nedense arkadaş olmak zorundaymışım gibi hissettiğim insanlarla arama bir mesafe koyunca evet başta bir yalnızlık hissi oluyor ancak sonra kafanızın yüz yirmi saat izlenmiş survivor özeti ile dolmadığını fark edince bir oh çekiyorsunuz. ortak paydada buluşamadığınız insanları hayatınızdan çıkardığınızda geriye kalanlar gerçek anlamdaki arkadaşlarınız, dostlarınız oluyor.
devamını gör...

defalarca izlenen filmler

güvenli limanlarım olan yüzüklerin efendisi, harry potter ve back to the future serileri dışında şekerpare, neşeli günler ve süt kardeşler filmlerini binlerce kez izlesem de bıkmam. yeri gelir arka planda açarım bana gün içinde sesleriyle eşlik ederler, yeri gelir koltuğa kurulur battaniye altında tüm gün izlerim. çoğunu satır satır ezberledim artık, yine de izlemekten bıkacağımı sanmıyorum.
devamını gör...

öldürmeyip süründüren şeyler

ayın en eğlenceli günleri olan regl döneminizde yaşadığınız ağrının dışında bir de mittelschmerz denilen yumurtlama dönemi ağrısı. tadından yenmez, yataktan çıkamayacak hale gelirsiniz. üstelik kadınların çoğu böyle bir ağrıyı bilmiyor, yumurtluyorum ağrım çok dediğim kadın arkadaşlarımın bir çoğundan "yok artık daha neler" benzeri tepkiler almışımdır. kendisi öldürmez ama çok güzel süründürür. kasıklarınızda bitmek bilmeyen bir yanma ve kramp hissi bir iki gün esir eder sizi. bir süre sonra da regl ağrısından sürünürsünüz zaten. hepsinin bir arada yaşandığı ay gerçekten sevimlilikte (!) tarihe geçtiğiniz bir zaman dilimidir.
devamını gör...

birini tanımanın en iyi yolu

kesinlikle tatile çıkılmalı. hatta imkan varsa yurt dışına gidilmeli. çoğu yakın arkadaşımdan birlikte çıkılan tatiller esnasında tiksindim diyebilirim. sadece iki tatil örneğiyle kaç yıllık arkadaşınızdan nasıl soğursunuz anlatayım.
yurt dışında ilk defa gidilen ve pahalı olduğu için de bir kere daha gidilmesi imkansız bir şehir, zaten süremiz kısıtlı üç beş günlüğüne gelmişiz. sanki her yıl gelinen sahil kasabası muamelesi yapılıyor.
-hadi hazırlan merkeze inelim.
+yorgunum, biraz uyuyacağım sonra gideriz (ertesi güne kadar uyudu, sabahında da hiçbir şey olmamış gibi kalktı)
-hadi şurada şu yemeği yiyelim burada çok meşhurmuş.
+oraya sırf popüler diye gitmem ben, niye illa oraya gidiyoruz (ne?)
-bak konser varmış, müzik dinleriz.
+ergen miyiz biz ne konseri?
-biraz daha erken kalkar mısın, günü uykuyla yemeyelim zaten hava erken kararıyor.
öğlen bire doğru anca otelden çıkıyorduk, o saate kadar da yatakta televizyon izliyordu saçma sapan.
yukarıdaki diyaloglar en yakın olarak gördüğüm arkadaşımla çıktığımız ilk yurt dışı tatilinde neredeyse her gün yaşandı.
bunlar yine bir derece. her markete, mağazaya girdiğimizde on saat çıkamadık mıy mıy onu mu alsam bunu mu alsam diye düşündü durdu. üstünü ince getirmiş (internette on yıl sonrasının hava durumu veriliyor neredeyse, kontrol edip ona göre bir şeyler al yanına bir zahmet), her gün istisnasız dramatik bir şekilde üşüdü ve çoğu planladığımız şeyi yarıda bırakıp otele döndük. günlerinin çoğunu da uyuyarak geçirdi. halbuki haftalarca planlamıştık bu geziyi. kendisinin bencil, uyuşuk ve uyumsuz olduğunu anladığım ve bende hiç güzel anı bırakmayan bir gezi oldu.
aynı kişinin de içinde olduğu birkaç arkadaşımızla bu sefer yurt içinde hafta sonu kısa bir tatil yaptık en son. o da son oldu zaten. hayatı boyunca hayvan ürünlerinin yanına yatılı giden canım arkadaşım, bu tatile çıkmadan önce veganlığı denemeye karar vermiş. tabii ki istediğini yapabilir, saygım sonsuz ama markette kendine uygun yemek bulacağım diye de saatlerce gezinmezsin. tabii ki yine bütün tatil boyunca uyudu, mütemadiyen üşüdü ve markette saatlerce arayıp aldığı yemeklerin çoğunu yemedi. şehri gezmek istediğimizde hepimize karşı argümanlar geliştirdi ama onda çoğunluğa uydu şükür.
kendisiyle bir daha ortak bir plan yapmadık. telefonda da nadiren konuşuyoruz. kendisine hayatta başarılar ve yakınlarına büyük büyük sabırlar diliyorum.
devamını gör...

dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar

ilk çıktığı zamandan ve ultimate ergen psikolojisine sahip olunan yıllardan bu yana : breaking the habbit (linkin park'ın kendisi bile bu şarkıyı benim kadar çok dinlememiştir).
devamını gör...

yıllar önce söylenmiş ancak hala hatırlanınca kalbinizi kıran söz

gizli gizli karıştırdığı günlüğümden okuduklarından mı çıkardı ne yaptı bilmiyorum, neden böyle hissediyorsun konuşmak ister misin yalnız değilsin ben yanındayım gibi cümleler kurmasını beklediğim insanın "sen intiharı mı düşünüyorsun, günah intihar etmek, ben müslümanlık görevimi yapıp seni uyarayım da" demesi.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim