evi nepalde kalmış slovakyalı salyangoz yazar profili

gibi dizisinin en sağlam bölümlerinden biridir. "al insan gibi su iç " repliği adamı çatlatacak derecede komiktir. eğer diziyi şimdiye kadar izlemediyseniz bile 2.sezon 3. bölümdü yanlış hatırlamıyorsam direkt açıp izleyebilirsiniz. her bölüm farklı bir hikaye işleniyor.

istanbul' u beyaza kapladığı bu günlerde insanın yüzünü güldürebilecek bir kaç şeyden bir tanesi.

bende küçükken az kar yağan ve karın tutmadığı yalova'da yağdığı zaman kar oynayanların karı bitireceğini düşündüğümün hatırasını uyandırmıştır.

-inşaat olan bina görünce oraya en uzak yerden geçme (iddaa: kafana bir şey düşer)
-rögar kapakları ve ızgaralara basmama ( iddaa: kırılır düşersin)
-perdenin veya tülün devamlı kapalı kalması ( iddaa: dışardan bir bakan olur.)
teşekkürler anne

hazırlığın ilk yıllarında yurtta x adında bir arkadaşla tanışmıştım. çocuk galatasarayda çok iyi bir bölüm kazanmış zeki ama biraz saf bir oğlan . okuldan yurda yurttan okula gidip gelende bir tip. aynı yurtta mesul kod adlı başka bir arkadaşım daha vardı. düzenli olarak matematik soruları çözüp telefonundan birilerine atıyordu. bir gün yeter lan üniversiteyi kazandım hala soru çözüyorum diye çıkışınca uzaktan bir akrabasının mezuna kaldığını buna da sorulara yardımcı olabilir misin diye sorduğunu öğrendik. buda ilkten çözerim diyor ama kızın hergün 10-20 soru atacağını bilmiyor tabi. buda kırmadan ayıp etmeden nasıl kurtulurum diye sorunca bende bizim x e soralım zaten yurtta oturuyor bütün gün öyle bir şey yaptığı da yok diye tavsiye verdim. sonra gittik biz bu x e dedik biz bu soruları çözemiyoruz. sana yönlendirsek, senin zaten çok vaktini almaz. mesulde sana bir de güzel yemek ısmarlar diye ikna ettik. buda kabul etti. kızada söyledi mesul bundan sonra soruları bu arkadaşa at benden daha iyi hem daha iyi yardımcı olur felan. neyse gel zaman git zaman mesul halinden memnun ama x te biraz değişiklikler var. nerde görsem telefonda konuşuyor. odasına giriyoruz mesulle telefonu kapatıyor felan garip davranışlar anlayacağınız. sonra x bizim mesulle konuşmaya geldi bir gün bende odadayım . anlattı işte biz onula ilişkiye başlıcaz galiba. seninde bilmeni istiyorum felan diye. mesul ilkten biraz bozulduysa sende amma hızlıymışsın x, senin gibi damat mı bulcaklar zaten hehehehe diye araya girdim. mesul de anladı zaten onun burda hiç bir söz hakkı olmadığı. iyi olmuş sizin için sevindim felan söyledi bir şeyler. (ne söylediğini ve konuşulduğu hatırlamıyorum açıkçası çok zaman geçti.) neyse dönem bitti yurttan çıktık x i de en son yurttan çıkarken gördüm. bu gün mesulle konuşurken x e geldi konu ve hala birlikte olduklarını öğrendim ki aradan 4 yıl geçmiş. neyse bunu niye anlattım okulda gördüklerimiz gerçek hayatta ne işe yarıyor diyen arkadaşlar fsklşfslk tabi ki değil . eğer biz x le tanışmasak kızın attığı sorulardan mesul sıkılmasa x i ikna etmesek gibi yüzlerce detay olmasa belki birbirlerinin varlıklarından haberdar olmayacaklardı hala düşünce çok acayip geliyor. çok fazla felan kullanımı için özür dilerim.

2011 yılı gibi felan liseye gidiyoruz. o dönemin bir dershanesinde lise öğrencilerini üniversitede ki öğrencilerin yanında yatıya gönderiyorlar(o zaman sevilen malum oluşum). bizde liseli bir grubuz evden ders çalışma bahanesiyle izinleri aldık. çantamızı topladık gittik. pilavları kaşıkladık sohbet, muhabbet derken biz evimize gidelim bahanesiyle oradan da ayrıldık. gece şehrin sokaklarında özgürce dolaşma faslı başladı. planlarımız işliyor. gezmedik sokak/park bırakmıyorduk. acıkınca 7/24 açık olan bir çay ocağında evimizden getirdiğimiz keki/poğaçayı da gömdük. ama sonunda uykumuz gelmeye başlamıştı ve dışarda yapılacak aktivite de kalmamıştı. saatin geç olması sebebiyle ne öğrencilerin evine gidebilirdik ne de kendi evimize. sonunda nerde yatıcaz? başlığı altında konuşma uyanık arkadaşımız "ben sabah bunu hesap edip sabah okulun camını açık bıraktım. kapatmadılarsa gidelim gizlice gireriz. zaten milletin sesine uyanır. erken gelmiş gibi yaparız" demesiyle son buldu. herkes kabul edince okulun bahçesine atladık. bahçe tarafının zifiri karanlığı arasında sınıfın camını bulduk hala açıktı 1. katın demirlerinden tırmanıp sınıfa girdik. sınıfta da biraz goygoyun ardından herkes bir köşeye çekildi. bir arkadaş ben sadece donla uyuyabiliyorum deyip pantolonunu ve ayakkabılarını çıkardı. bizlerde kendimize göre sıraları birleştirip yatak yaptık altına çarşafı boşuna mı gezdirdik diyip örttük. sabah tabi ki milletin sesine uyanamayıp sınıfa ilk gelen çocuğa rezil olmuştuk. donla uyuyan arkadaş ilk teneffüs çocuğu kenara çekip bunu birine anlatmaması için tehdit etmişti. çocuk kimseye söylemeyeceğini ama şaşkın bir yüz ifadesiyle bunu neden yaptığımızı sordu. bu soruya hala cevap veremiyoruz. sonrasında gün boyu derslerde uyuyup eve gittik.
son

tanım: galiba çürüteceğim bir başlık buldum.

metroda yürüyen merdivenlerden indiğinde metronun gelmesi
cepte unutulmuş sakız
yemek sepeti siparişinde ikram olarak gönderilen tatlı (güzel değildi ama mutlu eder)

hiçbir hayal bilmiyorum ki gerçekleştiğinde hayalimdeki ruh haline beni kavuştursun.

bir belirsizlik silsilesidir. bu belirsizliği geleceği düşünerek değil geçmişin bazı kesitlerinde fikirlerinizi ve hayallerinizi hatırlarsanız hayatın size yaptığını anlarsınız.

diğer insanlarla başlık altında denk gelmeleriyle meşhur olan ve insanların hüzünlü olup olmamalarını düşünen bir yazardır. insanların duygusal durumlarını düşündüğüne göre hassas kalpli biri olabilir ama kadın olduğu yargısı daha ağır basıyor. entrylerinde evlilik ile ilgili uzun bir yazı yazmış. okumaya üşendim ama önemsediği ve bu konuda deneyim yada gözlem fırsatı var gibi. yaş olarak 25 üstü diye biliriz.

antepli itü öğretim üyesi. türkçe dersleri verir. sayısalcıları türkçeye aşık eder. itü de tanıdığım en iyi hocadır ve öğrenci dostudur. ayrıca öğrencinin hayal gücünü merak eden ve buna önem veren bir kaç akademisyenden biridir.

eğer ders alma fırsatı olan yazarlara şiddetle tavsiye edilir.

malum partililer için ayrı bir sözlük kurulsun, malum parti olmayan burda takılsın. olur mu yahu ? sokakta böyle bir şey diyebiliyor musunuz? o sokaktaki adam burda yazıyor, çok bir fark yok. tahammül etmek zorundasın çünkü o kişinin de bunu söyleme hakkı var. senin de onu görmezden gelme hakkın var.

inşallah kindle bulunduruyordur

kötü emellere alet olabilecek başlık

eve kutu kola alan zengindir

ıslak odunla dedemi dövüyordum ve "neden dede? neden?" diye bağırıyordum. (bkz: umut sarıkaya)

kötü rüyaları, bilinçaltı gibi bir olguyu yok sayarak yorumlama.

hazırlıkta yurtta bir eleman vardı islamcı değişik bir eleman. bir hafta sonu arkadaşlarla buluşcam diye odadan çıktı sonra tw gezerken denk geldim bunlar lgbt eylemine tepki için gidiyorlar eylemciler bunları kovalıyor en önde kaçanda bu çocuk. normalde kim ulan bu tipler dediğim adam yanımda yatıyormuş.
diğer bir olayda bunu odadaki arkadaşlarla ikna edip starbucksa götürmüştük adını sorduklarında zeyd demişti halbuki adı türkçe normal bir isimdi.

tartışmasız çekecek hatta kerata asıl anlamının dışında daha fazla kullanıldığı için değil tanımını kendi adıyla yapan adam gibi adam olduğu için çekecek. kerata daha adına sahip çıkamamış. ama çekecek bir çok soruya da cevap veriyor.
ne yapacak?, nedir?, çeker mi?, çekmezse?

natalie portman vs monica belluci ?

lise de bir gün sadece erkekleri bir araya toplayıp cinsel eğitim üzerine sayılabilecek mastürbasyon ve bir kaç konu üzerine konuşulmuştu. okulun bütün erkek öğrencilerini bir araya toplayınca yönetmek zor olduğu için ve ergenliğin verdiği yetkiyle birlikte konunun da suistimale elverişli olduğu için verimli olmamıştı. kendi kanımca ortaokulda başlamalı ve ayda yılda bir değil de haftalık yada aylık bir rutinle işlenmeli. yoksa bu konuda internet çöplüğüne yada şehir efsaneleri ile büyüyen çocuklar ile dolacak mastürbasyon ve porno bağımlılığı belki de bu işin cabası olacak.
en önemlisi cinselliğin hayatın bir parçası olduğunu anlatmak konusunda bilimsel verimlerden ve anlatış biçimlerinde faydalanmak olmalı yoksa günümüz ahlak normları ile donatılmış eğitim modeli ile olmazzzz

zordur, çok zordur

kişilik özelliklerinden ayrı tutulmalıdır. çünkü kişilik özellikleri doğduğunuz evin
konumundan, anne-babanın tutumu veya eğitim hayatındaki rastlantılara
kadar şekil alabilen yani kimlik özelliklerinin bir kaç sonucunun birleşimidir. mesela
başarı toplumun bir kesiminde doktor olmak olsun. ve başarının önemi ailesi ve çevresinde
çokça bahsedilmiş olsun istemsizce arzu doktor olmak olur. diğer davranışları
da onaylandığı veya onaylanmak istediği kültürün içerisinde seçerek tabağa doldurmasından
ibaret olacaktır.

zor olmasının çok basit nedeni bedelinin ağır sonuçlar doğurmasıdır. bahsettiğim şey
"işte, okulda bulunduğunuz topluluklarda kendin olduğunda ne kadar kabul görürsün?" gibi bir şeye
getirmek değil .toplulukların sana kazandırdığı şeylere rest çekerek yoluna bakabilirsin. buda çok zordur
fakat bu bencil olmak ve kendi istediği gibi davranmaktan öteye geçmemektir. bu değildir kendin olmayı
bilmezsin. bunca yaşına kadar geldiğin bildiğin doğrular ile savaşırsan . kimlik, kişiliğini onları yıkmak
pahasına sorgularsan bilebilirsin.
(bkz: neo : gözlerim neden acıyor.
morpheus : onları daha önce hiç kullanmadın ki.)