faye yazar profili

faye kapak fotoğrafı
faye profil fotoğrafı
rozet
kafa izninde
karma: 1256 tanım: 38 başlık: 0 takipçi: 67

son tanımları


italya'nın konya'yı işgal edip sonra vazgeçmesi

süreçte kendilerine vaat edilen topraklar ingiliz desteği ile yunan'a verilince aldığı zarar ile ortada kalan italya, 12 mart 1920 tarihinde işgalden vazgeçmiş ve 20 mart 1920 tarihinde de konya'dan ayrılmıştır. itilaf devletlerine duyduğu öfke ile ankara hükümetine yaklaştığı da söylenir.
devamını gör...

instagram

bir süre önce diğer tüm sosyal medya hesaplarım ile birlikte sildiğim uygulama. hiçbir şey paylaşmasanız da arkadaşlarınızdan gelen dm'ler, o can sıkıcı reels kısmı, durmadan kaydırmanıza sebebiyet veren algoritma kafayı yedirtir. sildiğiniz ilk birkaç hafta "vay be dünya varmış" dedirtir.
devamını gör...

yazarların hayalleri

hem bir köye taşınıp kendim ekip biçip kurduğum çekirdek aileyle ömrümü geçirmek istiyorum, hem de iyi bir kariyer inşaa edip çok zengin olmak ve lüks içinde yaşamak.

hem aşık olup evlenmek istiyorum, hem de hayatımın sonuna dek bekar kalıp tek başıma dünyayı gezmek.

hem mesleğimi yapmak ve çok çalışmak, insanların hayatlarına dokunabilmek istiyorum hem de çocuk sahibi olup çocuğumu kendim yetiştirebilmek.

küçük bir şehirde yaşamak istiyorum, bazen de ömrümün en güzel aylarını geçirdiğim ispanya'ya dönüp orada bir hayat kurmayı diliyorum.

kimi zaman istanbul'dan gitmek istiyorum, kimi zaman buradan gidersem asla mutlu olamayacağımı düşünüyorum.

yani bu liste böyle uzar gider. iki olasılık var, ya bu ihtimallerden biri gerçekleşse bile mutlu olacağım, ya da hepsini gerçekleştirmem mümkün olmadığı için içimde ukte kalmış bir şeyler hep olacak. hangisi bilmiyorum. çok hayalim var ve hiç hayalim yok.
devamını gör...

anlam verilemeyen insan davranışları

sevmediği, yanında mutlu olmadığı kişilerle iletişimi sürdüren insanları hiç anlamıyorum.

zorunlu bazı durumlar olabiliyor, ancak olmadığı halde bunu yapanlardan çok soğuyorum. ne zaman birisi erkek/kız arkadaşından şikayet etse, yakın arkadaşlarının arkasından büyük ithamlar ederek konuşsa şaşırıyor ve bu kadar şikayetçi oldukları şeyleri neden sürdürdüklerini anlamaya çalışıyorum.

evet sevmiyorum, ama x yıl zaman harcadım emek harcadım gibi bir bakış açısı öyle garip geliyor ki.

yalnızlık, bizi üzen ve rahatsız eden insanlarla ömürlerimizi heba etmekten daha mı korkunç sahiden? hiç zannetmiyorum.
devamını gör...

mod yükselten şeyler

çiçekler.

çiçek almak, çiçekleri sulamak, çiçekçi gezmek.

özellikle kıştan ilkbahara geçerken kendime lale almayı çok seviyorum, yılda üç dört kez yapabiliyorum ama ne zaman yapsam elimde çiçek, eve koşarak gidiyorum. suyunu değiştirmek, saplarını kısaltmak, nasıl açtıklarını gözlemlemek, yapraklarını döküşünü izlemek çok güzel, inanılmaz mod yükseltiyor.

eskiden evimin yakınlarında bir kafe vardı, kahve-çiçek konseptiyle hizmet veriyordu. kahve içerken kafenin sahibi olan kadınla uzun uzun sohbet ederdik. çiçekler ve bitkiler hakkında öyle çok şey biliyordu ki çok etkilenirdim. sonra ekonomik problemlerden ötürü kapattı. konu mod düşüren şeylere doğru gitmeden yazmayı sonlandırayım. bugün yolda giderken kendinize bir buket çiçek almayı unutmayın.
devamını gör...

kimseye ilişki gözüyle bakamamak

eskiden hiç böyle biri değildim, ama uzunca bir süredir bir ilişkinin iki öznesinden biri olamayacağımı düşünüyorum ve bu yüzden olsa gerek, kimseye o gözle bakamıyorum. eski bir ilişkimi düşününce bile sanki o ilişkide karşı tarafın sevgilisi olan kişi ben değilmişim gibi geliyor; bir kız arkadaş olarak göremiyorum kendimi. biraz iç huzuru bulmak ve tek başına vakit geçirmeye alışmakla da ilgili sanırım, bilmiyorum.
devamını gör...

dünyanın en samimiyetsiz cümlesi

"hiç arayıp sormuyorsun"
devamını gör...

kızım hakkında her şey

2024 yılında okuduğum ilk kitaptı ve çok beğendim. koşulsuz sevgi ve şartsız kabulleniş, yalnızlık, yaşlılık ve ölüm gibi farklı konular gerçekçi bir şekilde işlenmişti.


“keşke hayatta her şey biz onlar için hazırlıklarımızı tamamlayana kadar bekleyebilse. düşünüp taşınmamız için yeterli zamanı verebilse.”

“artık geleceği değil, hemen karşımda duran şimdiyi düşünmeliyim. sadece bugün yapılması gerekenlere ve bunların altında sorunsuzca nasıl kalkabileceğime kafa yormalıyım. çünkü ancak bu şekilde uzun yarınların üstesinden gelebilirim.”


güzeldi, tavsiye ederim.
devamını gör...

2023'ün son günü

yıllara ve zamana takıntılı biri oldum hep. oldum olası günlük tutmayı, anılar kaydetmeyi, fotoğraflar çekmeyi çok sevdim. bu sene o kadar hatırlamak istemediğim şekilde geçti ki, geriye dönüp bakacağımı pek sanmıyorum.

lütfen güzel gel 2024, tekrar güzel anılar biriktirmeye ve mutlu olmaya çok ihtiyacım var.
devamını gör...

tezer özlü sözleri

"zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. özellikle ben'in, ben'i bıraktığı anlarda."

yaşamın ucuna yolculuk.
devamını gör...

eski sevgilinin evlenmesi

evlendiği kişi için terk edilmişsem muhtemelen üzülürüm, anlaşarak bitirdiysek mutluluklar diler geçerim diye düşünüyorum.

hem nikah masası parçasını hissederek dinlemek için çok iyi bir fırsat olabilir. ümit besen'i anlamak için karşınıza çıkabilecek nadir anlardan.
devamını gör...

mohsen namjoo

müthiş yetenek. kendisinden favorim olan zolf'un sözleri hâfız-ı şirâzî’nin gazelinden.

buradan
devamını gör...

ölen kişinin ardında bıraktığı yürek burkan şeyler

kapının önündeki ayakkabısı, çamaşır ipinde kalmış çamaşırları, koliler dolusu ilaç, alyansı, son dinlediği şarkı (gurbet o kadar acı ki) ve son söylediği sözler. karşınızda ağladığı anın hatırası. sağlıklıyken, hiçbir şeyden haberiniz yokken çektiğiniz videodaki kahkahaları. telefon numarası.
devamını gör...

şarkıların büyüdükçe anlam değiştirmesi

candan erçetin'in yalan şarkısını küçüklüğümden beri çok kez dinlemişimdir, ama 22 yaşımın son demlerinde dinlediğimde hissettirdiği kadar şiddetli bir hüzün yaşatmamıştı bana daha önceden. hiçbir zaman güle oynaya dinlemedim belki ama, anlamadan dinlersiniz ya bazı şarkıları, yani sözlerine falan hiç dikkat kesilmezsiniz, her nedense öyle yapmışım.

geri döndüren gördün mü geçmişi
boşa soldurdun o nazlı gençliği
bir avuç toprak için yor kendini
dünyada ölümden başkası yalan.
devamını gör...

dede

dün akşam vakti, hayatımda son kez bu kelimeyi söyleyebilme şansımı kaybettim.

dedem. küçükken elimden tutup beni yemyeşil sokaklarda gezdiren dedem. ilk torunu olduğumdan olsa gerek, herkesi unuttuğunda dahi beni hatırlayan, ela gözlü, canım dedem. bize her geldiğinde en sevdiğim çikolataları, dondurmaları alan, bilinci gidene kadar cebime para sıkıştırmadan asla bırakmayan, evine her gittiğimde, ne kadar ağrısı olursa olsun yattığı koltuktan doğrulan canımın içi dedem.

benim dedem zor adamdı, binbir türlü huyu vardı. onu her gördüğümde, farklı bir yönüyle tanışırdım.

küçücük bir çocukken, neşeli mi neşeli bir dedem vardı, anneannemden gizli benimle misafir odasına girer (nedendir bilinmez, o misafir odası asla dağılmamalıydı), bozuk televizyonu zorla çalıştırmaya çalışır, benimle yastık savaşı yapar, radyodan sayısız kanal çevirirdi. gazeteleri açar, okur, okudukça şaşırırdı. ne zaman bir çizgi film açsam hayretler içerisinde kalır, "neler yapıyorlar böyle!" diye abartılı tepkiler verirdi.

ergenliğe girdiğimde daha sert bir dede figürü çıktı karşıma. dershaneden çıktığımda, arkadaşlarımla yürürken karşılaştığımızda bir baş selamı verip geçip gitmişti, nasıl da şaşırmıştım. ben onun biricik torunu değil miydim, bir baş selamı mıydı ederim? çok geç olmadan, dedemin görgü kurallarıyla tanıştım. toplum içinde nasıl ağırbaşlı olduğunu hiç bilmiyormuşum meğer. aynı hafta anneannemlere gittiğimde, birlikte number 1 açıp ergenliğimin favori popçularını birlikte izleyip gülmüştük, anlamadığımız sözlere sahip şarkıların melodilerine eşlik etmiştik oysa. ama sürtüşmeye de başlamıştık. sanırım fazla yüz bulmuştum, 11-12 yaşın verdiği o her şeyle dalga geçme haliyle dedemle, hafızasıyla, bana verdiği tavsiyelerle dalga geçmeye başlamıştım. bunu öyle çok da belli ederek yapmıyordum, ya da öyle sanıyordum. çekti karşısına beni, hatamı anlattı, utandıkça utandım, yerin dibine girdim. eğer insanlar hiyerarşik olarak dizilecekse karşımda, o uyarıyı yaptığı gün, dedem en üst katlardan birine çıkmıştı benim için.

yıllar geçti, üniversiteye geçtim. beni ne zaman görse, karışık bir dua ederdi. karışık diyorum, çünkü hayatın bana getirebileceği her güzel şeyi o duanın içerisinde isterdi. "rabbim seni iyilerle karşılaştırsın, çabalarını başarıyla taçlandırsın, yüzünü güldürsün, iyi insanlarla karşılaştırsın, vatana millete hayırlı biri olmanı nasip etsin..." diye uzar giderdi bu dua.

sonra bir gün, hasta olduğunu öğrendik.

5 yıl savaştı. ben 5 yıl üniversite okudum, o 5 yıl hastalıklarla mücadele etti, durdu. beni her gördüğünde yüzünde gülümsemesi, duasını eksik etmedi.

dede, bugün sabah son final sınavımı verdim, sanırım mezun oldum. bu haberi sana verebilmeyi çok isterdim. sınavımdan sonra size geldim, tanımadığım bir sürü insan vardı, ama sen yoktun. tencere tencere yemek pişirildi, ama hiçbiri sana yapılan tuzsuz yemeklerden değildi. senin tanımadığına emin olduğum bazı insanlar geldi sonra, pilav yerine ekmek istedi. sonra bir arabayla geldiler, bir imam indi, tabutun içinde sen vardın. helallik istediler.

sanki seni tanımıyorlarmış gibi.

ben bugün mezun oldum dede, sonra da başımdan sürekli düşen bir örtüyle cenazene katıldım.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının hissettikleri

son birkaç yıldır kendimi hep pozitif ve heyecan dolu biri olarak görürdüm, bu aralar inanılmaz yorgun, bıkmış hissediyorum. ideallerimden, hayallerimden hiç bu kadar uzaklaşmamıştım. çok değil, 1 sene önce olmak istediğim yerden bile çok uzağım. nasıl toparlayacağımı da bilmiyorum, hayata 0'dan başlamak isterdim sanırım. açıkçası şu an 0 noktasında bile hissedemiyorum, sanki kendimi ileri taşımak isteyerek attığım her adım beni daha da geri atmış gibi. çok fazla yanlış karar vermişim ve yanlış olduklarını da bir türlü görememişim, böyle korkunç bir körlük gençliğimin en güzel olması gereken yıllarını ele geçirmiş, yiyip bitirmiş gibi. neyse, güneş elbet yeniden doğar, hayat yine aynı güzel neşeyi ve heyecanı tattırır, buna inanmak istiyorum tüm kalbimle. halledeceğiz.
devamını gör...

sevilen türkünün en vurucu sözleri

sanki kalbimi bilerek, yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
devamını gör...

mustafa sarıgül

michael scott karakterini steve carell oynamasaydı mustafa sarıgül oynamalıydı. işte öyle bir adam.
devamını gör...

almanya

yaşamak istemeyeceğim ülke.

böyle diyeceğime ben de inanmazdım, ancak en azından gidip gördüğüm kısımlarında ömür geçirmek istemeyeceğim kesin.

köln gibi şehirlerinde türk yoğunluğu olduğundan çok yabancılık çekmiyorsunuz; ancak örneğin hamburg'da insanlar bana biraz garip ve inanılmaz derecede soğuk geldi. bahsettiğim şey ırkçılık değil, ama karşınızda sohbet ettiğiniz insanla bir gönül bağı kuramıyorsunuz. insanlar yardım etmek istemiyor, yani ufak bir yol tarifi sorusu sorduğunuzda dahi size yükmüşsünüz gibi hissettirebiliyorlar (örneklemim büyük değil, tamamen kişisel deneyimler, kabul). duruma göre kaba diye nitelendirilebilecek tepkileri de mevcut. türklerin yoğun olduğu şehirlerde de türkiye'deki türkler kadar eğitimli olmadıklarını düşünüyorum oradakilerin; yani göçmen olmanın verdiği entegre olma çabasıyla uğraşırken eğitimden ödün verilmiş gibi.

bunun dışında havası epey soğuk, kış aylarında yaşayabileceğim düzeyin çok üzerinde bir soğukluk hatta. gezmeyi çok istediğimi ancak soğuk yüzünden de evde mi kalsam diye kara kara düşündüğümü çok net hatırlıyorum.

bu sebepler- yani sosyallik ve hava- benim için önemli olduğundan yaşamak istemesem de, ülkenin refah seviyesinin epey yüksek olduğu çok açık bir şekilde ortada. market fiyatlarından tutun da dışarıda yeme-içme konusuna (gerçekten herhangi bir yerde doymamak imkansız, porsiyonlar inanılmaz büyük), turistik faaliyetlerden tutun toplu taşımaya, her şey çok makul ve olması gerektiği gibi geliyor insana. ekonomik açıdan diğer avrupa ülkelerinden de iyi olduğunu belirtmekte fayda var.

şehirleşme konusunda-bence- avrupa'nın en iyisi değil, ancak türkiye'ye kıyasla muazzam başarılı.

alman şirketlerinde, almanya'da vs. çalışan arkadaşlarımdan gözlemlediğim kadarıyla iş etiği ve mesai konusunda da çok hassas insanlar.

iyi yönlerini çokça takdir etmekle birlikte, daha sıcak ve rahat bir avrupa ülkesini almanya'ya tercih edeceğimi belirterek bu yazıyı sonlandırıyorum. 3 kuruş az param olsun ama gerçekten sevdiğim insanlarla ılık bir havada akşam yemeği yiyebileyim, gönülden eğlenebileyim kafasından çıkarsam tekrar düşüneceğim bu yazdıklarımı.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının meslekleri

bir ay sonra-umarım- psikolog olduğumu yazacağım. o zamana dek öğrenciyim.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim