gevende yazar profili

gevende kapak fotoğrafı
gevende profil fotoğrafı
rozet
karma: 641 tanım: 53 başlık: 44 takipçi: 5

son tanımları


sonda başa doğru 1 ve son

"veda"

çok üzgünüm. artık inanıyorum sana. istemediğine vazgeçtiğine.

bu son yazıyla hem siz yazarlara hem düşlerimde ki kişiye yazıyorum.

anlaşılmamak, olduğundan başka gibi biri olduğun sanılmak çok kötü bir his. ne yaşadığının bir öneminin olmaması ve gerçek bir iletişimle doğru bir iletişim kuramamak gerçekten çok acı.



hoşçakalın.


gerçekten dinlendiğiniz ve gerçekten anlaşıldığınız insanlarla karşılaşırsınız yaşamda umarım.
devamını gör...

gün ortası

gün ortası, 10 karakter ile yazılır. ayrıca, g harfi ile başlar, ı harfi ile biter. tüm karakter dağılımı ise, 'g', 'ü', 'n', ' ', 'o', 'r', 't', 'a', 's', 'ı', şeklindedir. günortası diye yazılmaz.



garip bir yorgunluk ve his kapladı.

bir insanın bir insana ulaşamaması-değmemesi kötüdür.

"beni sana getirecek bir yol bulmuştum, karanlıktan aydınlığa kavuşacaktım. bu yolu umutla, sevinçle kazmış, kendimden de bir şeyler katmıştım. bir çırpıda yüreğimle açtığım bu yolu kapatmak, ağır ağır dönmek, vazgeçmek zor geliyor biraz, elbet yüreğim sızlar. (...) bak milena, en çok seni seviyorum' diyorum"


yanımda olsan sımsıkı sarılsak birbirimize başını yaslasan omzuma. saçlarına dokunsam ve izlesem seni... sussam uzunca ama aynı zamanda çok konuşmuştuk gibi anlasak birbirimizi.


hasretle.
devamını gör...

santiago nasar

gabriel garcia marquez’in “kırmızı pazartesi” romanındaki baş karakter.

işleneceğini herkesin bildiği, ancak engel olmak için kimsenin kılını dahi kıpırdatmadığı bir cinayetin hikayesi, olaylar, kişiler ve diyaloglar.


gevende'ye tokat etkisi yaratan kitap.
devamını gör...

sondan başa doğru 2

"affetmek ve affedilmek"



affetmek, yaşanılan olayın etkisinden kurtulmak için kişinin kendisi için attığı bir adımdır. affedilmek, insanın bir başkasına karşı kendini ve eylemlerini sorumluluğunu alma sürecidir. affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir çünkü affetmek bir seçimdir. kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir. affedilmek te gerçek bir istemek ve kararlılık ile mümkündür.
birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.

bir kaç saniyelik bir düşünme sürecinde yaşamda bir çok şeyi unutmak için affettiğimizi görebiliriz. bazen kendimizi, yaptığımız bir hatadan dolayı affederiz. bazen karşımızda ki birini affederiz. bazen karşımızda ki kişiden bizi affetmesini bekler ve isteriz. insanın kendisine ve yaşamının olağan akışına dönmesine yardım eden bu eylem iyi ve güzel duyguların yeniden hissedilmesine yardımcı olabilir... korkular, iletişim ve doğru bir düşünsel süreçle.


en büyük engeller

nefret, korkular, iletişimsizlik gibi şeyler affetme kavramını ortadan kaldırabilir. fazlaca olumsuz uyaranla karşılaştığımız tv, sokak ve sosyal çevre bile affetme hissinin gelmesine engel olabilir.

güvensizlik, korkular ve iletişimsizlik...

inanmayarak! güvenmeyerek! korkarak!

ben affedersem buradan güç alır yaptıkları yanına kar kalır ve bir dahakine daha büyük bir hata yapar beni üzer.

bana yaşattığının aynısını yaşamasını istiyorum.

anlatsam da anlamaz ki neyi nasıl anlatayım neden bu şeyleri yaşadık ve yaşattık ki.




affetmek- affedilmek bir duygu değildir. ortaya çıkan sorunlara karşı bir çözüm çabasıdır. insan, hata yaparak doğruya ulaşan bir canlıdır. deneyimleyerek doğruya ve yanlışa ulaşma çabası içerisindedir. bu şekilde öğrenir ve bu şekilde eyleme geçer bir sonraki adımında daha iyisine ulaşmak için. bazen çok iyi şeyler yapar bazen çok fazla hata. önemli olan bu süreçler de doğru bir iletişim ve doğru bir tavırdır.
devamını gör...

günün karikatürü

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yakın ilişkiler

insan ilişkilerine dair tanımlar ve tespitlerin yapıldığı bilgilendirici site.
yakiniliskiler.com/blog_pos...
devamını gör...

memleket halleri

bu ülke de neden her şeye karşı güvensizlik duyarız. insanlara kişilere kurumlara...
yapabileceğimiz tek şey kendimizi sevdiklerimizi korumak. kendi kendilerini korumalarını söylemek ve korkmamak.
üzücü de olsa durumumuz budur.

bianet.org/bianet/ifade-ozg...

" tatvan’da ‘cinsel taciz’ skandalı güvenlik kamerasında! bitlis’in tatvan ilçesinde bir işyerinin güvenlik kamerasına takılan görüntülerde yaşlı bir adamın bir kız çocuğunu taciz ettiği görülüyor. tatvan merkez cumhuriyet caddesi üzerinde gerçekleşen olayda, kimliği belirlenemeyen ve 60 yaşlarında olduğu tahmin edilen, beyaz saçlı, takım elbiseli bir adamın 16 yaşlarındaki bir kız çocuğunu zorla öperek taciz ettiği görülüyor.

gazeteci sinan aygül bu haberi kamera görüntüleriyle birlikte genel yayın yönetmeni ve imtiyaz sahibi olduğu bitlis news gazetesinde yayınladığında tarih temmuz 2019’du. cumhuriyet’ten hürriyet’e, habertürk’ten sabah’a, karar’dan tv100’e hatta televizyonların ana haber bültenlerine kadar onlarca gazete ve kanal görüntüleri aygül’den alarak haberleştirdi.

aygül’ün haberi yayınlamasından sadece birkaç gün sonra 14 temmuz 2019’da saldırıda bulunan kişi, denizli’de yakalandı. mağdur gencin ailesi saldırgandan şikayetçi olmuştu. tutuklandı, hakkında ‘nitelikli cinsel istismar’ suçundan dava açıldı. yargılama sonucunda mahkeme saldırgana beş yıl hapis cezası verdi ve tahliye etti.

üzerinden iki yıldan daha az bir zaman geçen olaya karşın çocuğa cinsel istismarda bulunan kişi bugün aldığı hapis cezasına rağmen dışarıda.

bu haberi bir hukuk garabeti haline getiren şey ise saldırganın dışarıda olmasına karşılık haberi yapan sinan aygül’ün ‘soruşturmayı ihlal ettiği gerekçesiyle’ bugün 5 aylık bir hapis cezasıyla karşı karşıya olması. gelin öncesini ve sonrasını ondan dinleyelim:

"emniyet müdürü haber yapmamamı söyledi"


"istismar olayıyla ilgili önce bilgi, sonra da güvenlik kamerası görüntüsü geldi bana. bir soruşturma var mı, yok mu diye ilçe emniyet müdürü tuncay aygün’ü aradım. açmayınca whatsapp’tan görüntüleri attım. bununla ilgili bir soruşturmanız var mı diye sordum. bana cevap vermedi. daha sonra da bir meslektaşım aracılığıyla bana haberi yapmamam şeklinde bilgi gönderdi.

emniyet müdürü böyle bir haberi engellemeye çalışıyorsa işin içinde bir şey vardır diye düşünerek olayı haberleştirdim. videoyu yayınlarken mağdur kız çocuğunun yüzünü sansürledim. herhangi bir ithamda ve iddiada bulunmadan haber metnini yazdım. kamera görüntüsü her şeyi anlatıyordu zaten.

haberin yayınlamasının hemen ardından görüntü ajanslara yayıldı. bütün ulusal gazetelerde ve televizyon kanallarında çıktı görüntü. haber üzerine soruşturma genişletildi ve saldırgan denizli’de yakalandı.

aynı gün hakkımda soruşturmanın gizliliğini ihlalden soruşturma başlatıldığını öğrendim. aynı dönemde yine yaptığım bir haberden dolayı denetimli serbestlik kapsamındaydım ve haftada iki kez emniyet’e giderek imza veriyordum.

normal şartlarda böyle durumlarda arayıp emniyet’e davet ederler ve ifadeye başvururlar. ama bunu yapmak yerine akşam saat 22.00’de benim evimi bastılar. emniyet’e giderek ifade verdim. savcı 3 gün içerisinde iddianame hazırladı. mahkeme dosyayı kabul etti, 1 ay sonraya da duruşma günü verdi. ilk duruşmada da 10 ay hapis cezası yedim. mahkemede ek süre talebim kabul edilmedi. ben duruşmada savunma yaptım ama zaten mahkeme kararını çoktan vermişti.


gerekçe olarak da güya kız çocuğunun mağduriyeti artmış. oysa mağdur tarafın bir şikayeti yoktu, hatta lehime şahitlik yaptılar. iddianamede olmayan, yerel mahkemenin kararında olmayan başka bir şeyden ceza almış oldum.

şimdi istinaf’ın kararını anayasa mahkemesi’ne taşıyacağım ama 1 hafta-10 gün içerisinde karar yerel mahkemeye tekrar geleceği için cezaevine gireceğim."

bugüne kadar hakkında 131 soruşturma açıldı
devamını gör...

sondan başa doğru 3

"zaman da yolculuk"

geçtiğimiz günler de bir vesileyle şimdi ki yaşımdan geriye dönük bir kronoloji yapmam istendi. doğan gevende çocukluğu olan gevende yetiştiği yerler hatırladığı ve şimdi ki gevende'ye etkisi olan onu o yapan şeyleri hatırlamaya çalıştım. olayları, anımsamaya çalışıyorum bazılarını anımsıyorum. lakin hiç bir şekilde tam yılı eşleştiremiyorum. hangisi ne zaman olmuştu, hangi tarihte soruları belirsizlik gibi ve ihtimal olarak kendisine cevap buluyordu.

daha önce doğrudan bu şeyleri dile getirmediğim için afallamıştım. üzerine düşündüm. elime bir kağıt kalem alarak kaba bir taslak oluşturdum. aklıma doğrudan gelen olayları ve tarihleri yazdım.

bir şeyler yine oturmuyordu yerine. bu sebeple tarihlerinde belirsizlik olan tarihler de bir biçimde hayatımda olan yaşça daha büyük olanlardan teyit ettirdim.


her şey çok tuhaf hissettirmişti. henüz bir ya da iki yaşında olduğum zamanlardan olayları anımsadığımı fark etmiştim.

kronoloji boyunca anımsadığım hikayeleri tek tek başlık olarak yazdım.

garip hissediyordum.

zamanın nasıl ilerlediği hangi olayın sonrasında yaşamımın nasıl bir noktaya evrildiğini görüyordum.

olaylar, kişiler, mekanlar, koşullar...

bir çok tarih ve olay içerisin de benim için yakın geçmiş ve geleceğim için önemli olan bir tarihte vardı. 11 haziran 2018 saat:17.30.


c. nolan ve zaman üzerine


"gençken zaman daha duygusal bir meseledir. gençler daha çabuk değiştikleri için bu konuda çok nostaljikler. 11-12 yaşlarındayken edindiğin arkadaşlarınla ilişkilerin artık farklıdır. hepsi farklı yönlere gitmiştir. her şey çok hızlı değişir. bence yirmilerinize ve otuzlarınıza vardığınızda zamana daha objektif daha mantıksal bakmaya başlıyorsunuz. sonra yolun yarısına geldiğinizde, yine o duygusal faza dönüyorsunuz; zaman tarafından nasıl kıskaca alındığınız fikrine takıntılı oluyorsunuz.

zaman, anlayabildiğimiz bir şey değil de, hissedebildiğimiz bir şeydir. güçlü bir zaman kavramı anlayışımız, hissiyatımız var ancak ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz. saatlerimiz var fakat zaman özü itibarıyla subjektiftir."

"l p hartley'nin the go between romanını bilir misiniz bilmem. orada; 'geçmiş yabancı bir ülkedir. orada işleri farklı yürütürler' der"


anlamaya ve anlam biçmeye devam.
devamını gör...

kağıt ve kalem ile konuşmak

anlatamıyorsun içindekini, söylediğin her söz yaşanan olumsuz örnekler nedeni ile olumsuza dönüyor ve suçlanıyorsun! harekete geçmek bu durumu değiştirmek istiyorsun; ama sanki zaman kötülükler de durmuş gibi tekrar edip duruyor... iyi olan şeyler ne kadar tuttu? demek istiyor insan! diyemiyor. çünkü bu da bir laf sokma gibi algılanılabilinir.

gerçekten nasıl iletişim kurulur karşılıklı? insan karşısındakinin söyledikleri üzerinden mi bir şey söyler, yoksa düşündüklerini mi söyler?

ne yapalım? bir şey söyle ya da öner? sessizlik. ben bunu düşünüyorum! e o olmaz ki. inanmıyorum. e nasıl yapacağız? yok mümkün değil... sen o gün orda, berisi gün diğer tarafta bunları yaptın. hayda!!! evet yaptım! evet en kötüsü benim!

her olay ve yeri kendisine aittir. eğer sonrasında aynı olayı içeren bir içeriğe sahip değilse yaşanan olaylar, birbirinden bağımsız ele alınmalıdır. çözüm istemek istiyorsa ve dar alanda yapılan şeylerden çıkmak istiyorsa insan.

yazalım? kim gerçekten ne hissediyorsa ilk günden bu yana madde madde yazsın.

"ikili ilişkiler ile ilgili anayasa kitapçığı"

bu bölüm olası itham ve suçlamalar içermektedir.
madde 1-)

i) sen güvenilmez bir adamsın beni aldattın. bana yalanlar söyledin.
j) sen benim duygularımı kullandın.
k) sorumluluk sahibi olmayan hayatında ki kişiye karşı dürüst olmadın.
l) sen baskıcı ve zorba birisin!

maddeler böyle sıralanıp gitsin! tek tek. hissedilen düşünülen şey, bir kağıda bir kalemle yazılsın. bu hem ne hissettiğimizi hem de ne düşündüğümü göstermez mi?

basit bir denklem, "kağıt ve kalem"

ihtiyacımız olan şeyler.
devamını gör...

güne birkaç söz bırak

''davranışın anlamı, kişinin algılamasında gizlidir.''

''ufak şeylerden zevk alabilmek; lüks yerine zerafet aramak; saygı isteme yerine değerli olmak; zengin olmak yerine kimseye muhtaç olmamak; sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve dürüst konuşmak; yıldızları, kuşları, bebekleri ve bilgeleri açık kalple dinlemek. işte benim senfonim! ''

''kırılgan yönlerinizi paylaşabileceğiniz insana güvenirsiniz. ve güven duygusu ilişkinin can damarıdır.''
devamını gör...

özgürlüğün en büyük düşmanı halinden memnun olan kölelerdir

"köleler onları özgür kılmak isteyenlerden nefret ederler " ulrike m.
devamını gör...

sondan başa doğru 4

"denemek ve yanılmak"

deneme yapıldı. ve sonuçtan memnun kalınmadı. peki gerçekten neydi sonuç, ne olması gerekiyordu.

kadın erkek ilişkisinde bir noktayı atlıyordum bunun neresi olduğunu bilmeden.

olası bir ihtimal, yanılmak. neydi bu olası ihtimal. yazsam, zorlasam tacizcilikle suçlanacağım, sussam hareketsiz kalsam sevgisizlikle. tam olarak nasıl bir acı yaşadığım da gerçekten bir mutluluğa erişilecek. ne yapınca sevgimin olduğuna inanılacak.

gerçekten anlamakta o kadar zorlanıyorum ki. bundan öncekiler de de böyleydi.

17-18 gün. bir kısa mesaj ümidin varsa da vazgeç! bu bir oyun. oyunda eğer acı çekerek pişmanlık göstermeyi bilmiş olsam affedilebilirmişin.

ama farkına varamadım. sevgimi söylemem, yaşadığım acıyı ve hataları mı anlatmam eksik bulundu ve elimde ki son şanşım da bu şekilde sona erdi.

seni seviyorum ama ama şaşırmadın. çünkü inancın yoktu. cünkü uzun zaman önce vazgeçmiş ve kendinle ilgili kararları almış ve beni bu denklemden çıkarmıştın.

mutluluklar gibi acılar da ortak olmalıydı. birlikteliğin ilk kurallarından biriydi bu.


seni seviyorum inanmadığın kadar.

bu eylemi istediğin gibi gerçekleştireceğim.



kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


"ben senin resmine değil de sana aşık olsaydım o zaman ne olacaktı. belki bir kere bile bakmayacaksın yüzüme, belki de alay edecektin sevgimle. halbu ki resmin bana dostça bakıyor ve ebediyen bakacak."



devamını gör...

sondan başa doğru 5

"yanlış yanlıştır."

aidiyet duymamak dahil olmamak salt güzel sözlerle ben seviyorum demek! ne kadar kolay değil mi?

insan kendisini yaşananın dışına koyup bir olay ya da örgüyü açıkladığında böyle oluyor. aslında olayın baş kahramanı ama sanki başka biri yaşıyormuş gibi davranıyor.

hızlıca seviyor tüketiyor sonrada kaçıp gidiyor. her şey zamanın ruhuna oldukça uygun. tüket işin bitince bırak ve git.

güven yok şüphe var sürekli kötü örneklemler olaylar hikayeler var. umur yok iyi olan yok güzeli istemek bunun uğruna fedakarlık mücadele yok. bekleyerek güzel olanın gerçekleşeceğine inanmak.

yaşamda sonradan pişmanlıkları azaltmak için biz insanlar ön görü dediğimiz kavramlar düşünceler geliştirmişizdir. daha önce yaşadığımız ve canımızı acıtan şeyleri unutmadığımız için ona benzer yanları olan olaylar karşısında refleks olarak ön görülü yaklaştığımız için daha az acı duyarak atlatır ya da karşı koyarız.


işte böyle;

korkulan olur, aynı yöntemler ile yürüdüğün her yolda aynı sonuçları alacaksın. çünkü sen kim olduğunu bilmiyorsundur. neyin doğru neyin yanlış neyin iyi neyin kötü olduğunu. çünkü sen dürtülerinle hareket ediyor ve onların seni götürdüğü şeyi yaşayıp tüketiyorsundur.




"şimdi karşındakine bakınca, karşıdaki yaşamında kendi olarak var mı yoksa anasının kızı babasının oğlu mu? kültür robotu mu? kendi değerleriyle seçimler yapan birisimi yoksa birisinin gözüne girmek için mi hayatını harcıyor."



"-bakın size bir öykü anlatayım. belki o zaman konuştuğumuz şeylerle sorunun ilişkisini daha iyi anlarsınız: "baraj yapımında çalışan bir grup işçi ırmağın sığ kısmından karşıya geçmişler.

karşıya geçince usta başı, "galiba arkadaşlardan biri eksildi," diyerek grubu saymış. ve gerçekten de bir kişi eksik çıkmış; çünkü usta başı kendini saymayı ihmal etmiş.
usta başı yardımcısına, "bir de sen say," demiş; ama, yardımcısı da kendini saymayı unuttuğu için, o da bir kişinin eksik olduğunu söylemiş.

bundan sonra her işçi sırayla gruptaki kişileri saymışlar, fakat her biri aynı hatayı yaptığı için bir kişi hep sürekli eksik çıkmış.

nihayet o civardan geçen bir köylü bunların durumunu görmüş, sorunlarını öğrenmiş, ve bir de o saymış, "eksiğiniz yok," demiş.

ancak o zaman, grubu sayanın kendisini de sayması gerektiğini anlamışlar."
devamını gör...

sabah sabah dinlenen şarkı

devamını gör...

sevgili yoldaş kurbağalar

nevzat çelik'in imge kitabevi yayınlarından çıkan kitabıdır. güzeldir.


kitabım, hayatımda ki kadın tarafından kamulaştırıldı. akıbeti nedir? şiirleri okudu mu? sevdi mi bilmiyorum. bana herhangi bir dönüşü olmadı. kendisi kitap hırsızı gibi nerede bir kitap görse ona ait olmasını istiyor.




itirazın iki şartı

çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı



senin.
devamını gör...

yavuz ve eylül

eksik bir şey mi var hayatında...

devamını gör...

erkeğin ağlaması

ağladım. hem de çocuklar gibi. insan anlaşılmayı can ve gerçekten artık söyleyecek söz bulamadığın da kendiliğinden iniyor damlalar. biraz da duygulasallık var sanırım.

bir de gerçekten önemli bir şey ve kişiyse.
devamını gör...

kimse olmadığı zaman kimsin

"who are you when
no one is watching"


spora yazıldım önceki günlerde gittiğim alışveriş merkezinde malzeme bakarken tesadüfen gözüme çarpan önünde beyaz ufak ingilizce yazı yazan gri renkli bir tşhirt'ü doğrudan elime aldım. sadece boyutuna baktım almaya karar vermiştim bakarken. en sevdiğim renk siyah ve griydi.

yazının anlamı bilmeyi çok merak etmemiştim açıkçası aklıma da gelmemişti. sade ve düz bir yazı gibi gelmişti neyse uzatmayayım.
önce ki gün aldığım bu tşhirt'ü giyinmiştim. iş yerine geldim kasiyer arkadaşımız çalışıyordu. kasanın arkasında beklerken; yaşça büyük bir kadın(öğretmen olduğunu düşündüm) bakıp sordu:

-tşhirt'ünüz de yazan şeyin ne anlama geldiğini biliyormusunuz?

kabaca gözlerimi kendime doğrulttum ve watching kelimesi ile başlayan anlam biçme halimle: "sanırım seyretmek ile ilgili bir şey"
dedim.

yanılıyorsun dedi ve devam etti:" orada kimse yokken kimsin gibi bir anlam içeriyor" dedi.

şaşırdım. düşündürdü bu garip örgü.

teşekkür ettim bilgi için kendisi ayrıldıktan sonra ben yaşanan diyalogu ve örgüyü anlamaya çalışıp sordum.

gerçekten kimse yokken kimiz biz! yalnız başınayken her şeyi sadece biz bilir ve düşünürken kimiz biz.

gündelik yaşamım geçti gözümün önünden özel biri değildim farklı bir durumum da yoktu. bağzı bağzı gelen düşünceler insanlar ile ilgili siyaset ile ilgili sevgili ile ilgili gelecek ile ilgili vardı ama yanlışa, yalana, riyakarlığa, aldatmaya ne bileyim kötü olana dair bir şey yoktu. ha bu hatasız olduğumuz kimseyi incitmediğimiz anlamına gelmiyordu ama mevzu kimse yokken kimsin olduğu için böyle sanırım. yoksa benim üzdüğüm kırdığım ve incittiğim değerli insanlar vardı.

dümdüz bir adammışım dedim kendi kendime.


güldüm kendi kendime.
devamını gör...

sondan başa doğru 6

"serbest kürsü"


güzel kelimeler ve süslü cümleler ile yaşanan şeyi örtme çabasına girmeyeceğim. beni gerçekten tanımamam ve anlamaman üzerinde duruyorum sıklıkla beni herkes gibi görmen, şüphe etmen güvenmemen hep zoruma gitmişti. hep detaylı bir şekilde anlatmış seni incitmeden iyi şeylerin elimizde olduğunu anlatmaya çalışmıştım. o kadar çok anlatmıştım ki artık ben bile nasıl yapılacağını bilmiyordum.
insan karşısında ki insanı tanıdığında ona omuz verdiğin de onun yapacağı şeylerin söylediği şeylerin onu incitmeyeceğini bilir. insan karşısında ki insanı severse ve gerçekten benimserse bu eylem ortaya çıkar. kimse mükemmel değil kimse güçlü olmak zorunda da değil ama herkes kıymetli olan ile kıymetsiz olanı ayırt edecek red ve kabullere sahip olmalıdır.

30 yıl boyunca yapmadığım şeyleri yaptım. bu salt kötü olarak algılanmasın çünkü daha önce ne bu kadar sevdim ne bu kadar aidiyet hissettim ne de bu kadar krizler yaşadım. her anlamda ilk olarak yaşadım. hiçbir şey yapmayan birileri gibi yaşamdan uzak kalmadım bilakis yaşamın içinden geçip kendi istediğim yaşamı kurmak için mücadele ettim. sevgim, güvenim, şüphem ilişkilerim hep bu süreçlerden sonra olgunlaştı.


bu temel de daha fazla yanlışa düşmemek için durdum/durduk. dönüp bakıyorum neden bu haldeyim. korkular hayatıma giren insanın korkuları yüzünden. iletişim kurmaması yüzünden, fikirlerini isteklerini açık bir şekilde olgunlaştırıp bunu birliktelik hukukuna uygun olarak koymamasından. bu bir suçlama değildir. insan düzeltmek isterse her şey düzelir. içinde olduğu şeyin içine koyarsa kendi.

dışardan bir yabancı gibi bakıp kendi dışında herkesi her şeyi suçlamaya ve sorunlu bulmaya başladıysa zaten oradan bir çözüm beklemek bulmak çok mümkün değildir.


ben hatalarımı eksiklerimi ve artılarımı ele alıyorum. yeni yanlışlara düşmemek için düşünüyorum. neye kırıldığımı neden kendimi ifade edemediğimi anlamaya anlatmaya çalışıyorum. benim yaşamımda hiçbir zaman belirsizlik olmadı. bazen bir aileyi geride bıraktım, bazen koca bir şehri ve yaşanmışlıkları.
devamını gör...

hatırla

her ayrıntıyı tek tek canlandıra canlandıra geçiriyorum zamanımı. bağzı şeyleri ne kadarda değersizleştirmişiz. ikimizde çok suçluyuz. sana dair elimde olan eşyalara bakıyorum, resimlere...

neye kaptırdık biz böyle kendimizi, gözlerimizi kapatan şey neydi. insan durup anlamaya çalıştığında bir çok kere aynı anda olmadığını rahatlıkla görebiliyor.


zaman nasıl bir oyun oynadı bize. biz nasıl bu kadar değersizlestirdik birbirimizi. kendimi de seni de affedemiyorum. hadi birimiz hata yaptı ya diğeri! derin bir isyanım var.




seni seviyorum güzelim.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim