1.
sicilyalı
mafya gerçeğinin anavatanı olan sicilya topraklarında geçen, bu olgunun tüm sosyokültürel yanlarını hikaye örgüsünde incelikle işleyen, kahraman bir eşkiyanın hikayesini anlatan mario puzo romanı.
kitap: doğal güzellikleri, dolu dolu tarihi geçmişi, yitik medeniyetlerin andaçlarının gölgesinde geçiyor. coğrafi ve tarihi benzerlikleri fark edeceğinizi düşünüyorum. sicilya'da görülen örnekle birebir olmasa da, hikayede yer yer aşinalık hissi yaşanacağını düşünüyorum. haksızlık, adaletsizlik, cinayetler ve bu durumun organik sonucu olarak "mafya" alt kültürünün oluşum ve gelişim süreçleri ince ince işlenmiş. baba romanında gıyaben bahsediliyor olsa da, burada din, devlet, siyaset ilişkilerini yakından gözlemleyebiliyoruz. ilaveten benito mussolini iktidarındaki italya'nın, mafya örgütlenmelerine vurduğu ağır darbelerin mahiyetini de arka planda güzelce anlatıyor. mitolojik bir "öcü" ve ötekileştirme ifadesi olarak kullanılan "faşizmin", italya ve italyanlar üzerindeki gerçek ve olumlu etkilerinin olduğu da kavranıyor. nasıl mı? zamanda bir yolculuğa çıkalım ve hikayemize ufak ufak giriş yapalım.
faşist italya'da merkezi yönetimin otoritesini tanımayan yerel mafyalar, merkezin radarına takılmaya başlar. peki nasıl? sicilya'da su kuyularının hakimiyetini elinde bulunduran mafya liderleri, bölgede inşa edilmeye çalışılan barajları ve bölgeye gönderilen işçileri sabote edetler. bu basit fakat cüret edebildiklerini örnekleme açısından yeterli emsal olacaktır. faşist yönetim, bir yandan mafyayı sindirmek için belirli yükseklikte bulunan ve pusu kurulabilecek yapıları tehlikesiz hale getirirken, bir taraftan da katı omerta yasaları iliklerine işlemiş sicilyalı köylülerle mücadele etmeye çalışıyorlardı. işler mihver devletler'in aleyhine dönmeye ve durumlar italya'ya çıkartma yapma vaziyetine döndüğünde amerikalılar kendilerine yerel müttefikler buldular. tahmin edilebileceği gibi bu arkadaşlar mafyalar yanı, kitaptaki tezahürü olan büyük don masino croce. kışlaların yerlerini gösterdiler, kaçakçı patikalarından ordularına kılavuzluk yaptılar... faşist hükümet zamanında bitme noktasına gelen mafyalar, adadaki amerikan hakimiyetiyle beraber tekrar güçlenmeye başladı. italya'nın iaşesi ve karaborsanın engellenmesi amacıyla yerel ticaret tekel kontrolüne alındı. sonrası... eh, tahmin edilebilir. don croce: yerel çiftçilerden tekel fiyatına alınan malları kendi depolarına naklettirir, buradan da karaborsa fiyatına yerel halka satar. güç ve para kazanır. sicilya'da tarihin kaçınılmaz tekerrürü kendisini gösterir ve mafya, coğrafyanın taşında, toprağındaki asli yerine tekrar yerleşir. olaylar ve yıllar birbirini kovalaya dursun, amerika'da uzun yıllar çalıştıktan sonra vatan hasretiyle ülkelerine dönen bir ailenin oğlu dünyaya gelir. birkaç ay daha beklenilse amerikan vatandaşı olabilecek olan oğlan, sicilya topraklarında tam bir sicilyalı olarak doğmuş ve gençlik yıllarını geçirmiştir. amerika konusundaki bu talihi, hikayenin sonlarına doğru bir tevaffuk biçiminde kendisini yeniden gösterecektir. tabi ki ailesinden de gördüğümüz üzere içinde filizlenecek sicilya aşkını da bu talih belirlemiştir. kahramanımızın adını da yazalım. kendisi sicilya halkının uyku öncesi dualarının öznesi salvatore giuliano.
annesinin rahmine amerika'nın bolluk, bereket ve fırsatlarla dolu ortamında düştüğü için nazaran daha iri yapılı, ailesinin biricik oğlu ve kasabanın sevilen delikanlısı. kendisinin hem kuzeni, hem de en yakın arkadaşı gaspare pisciotta'yı da unutmamalıyız. kendisi agresif, sinirli ve tüberküloz olmasına karşın sigara içmekten vazgeçmeyen ilginç bir karakter. bu ikili sicilya dağlarını ve kolluklarının baş belası olacak. ama kitapta da denildiği gibi: sicilyalılar topraklarına aşıktır ama bu topraklar öz evlatlarına asla merhametli davranmaz. kader ve talihin cilvesi karakterlerimizi ilginç yollara sürükleyecek. son olarak da giuliano'nun vaftizbabası tarih profesörühector adonis ile tanıştırayım sizleri. kendisi: sicilya aşığı olmasının yanında, çok bilgili de bir tarih hocasıdır. giuliano dağa çıktığında, yaptığı ziyaretlerde spartaküs ve isyancılarından, hannibal ve roma seferinden bahsedildiğini göreceksiniz. bu konuşmalar da o kadar yerinde ve hoş işleniyor ki: bir ada ve insanlarının bir o yana, bir bu yana savrularak nasıl şekillendiğini tam olarak anlıyorsunuz. ek olarak, taktik, strateji, alması gereken pozisyon ve izlemesi gereken yollar üzerine de hoş ve felsefi sohbetler o anı okuyucuya yaşatıyor. evet... şimdi de sizlere bir eşkiya ve halkın gözünde "aziz" giuliano efsanesinin başlangıcını anlatayım.
ne demiştik? savaş sonrası ülekede karaborsacılık hakim ve o da mafyanın elinde. bu şartlar altında kız kardeşinin düğün eğlencesinin daha keyifli geçmesi amacıyla, yerel bir çiftlikten peynir ve benzeri birkaç malzeme almak için salvatore ve gaspare yola çıkarlar. dönüş yolculuğunda kolluklara rastlayan ikili, kaçakçılık karşıtı (!) ekiplerce durdurulurlar. mallarına el koyulur ancak işin içerisine erkeklik gururu da karışır. çavuş'un kendisini "tekerlek peynir" için vurması salvatore için dönüm noktası olur. o an kararını verir ve çavuşu kafasından vurarak öldürür. kendisi de ağır yaralanmıştır ancak can kardeşi gaspare tarafından bir manastıra yetişrilir. hayatta kalma olasılığı imkansıza yakın olsa da, hayatta kalmayı başarır ve bir sicilya "azizi" böylece doğmuş olur. zenginleri soyarak çaldığı paraları fakir halka dağıtacaktır. bu vaziyet de kaderini mühürleyen ana, antik bir şehrin kalıntılarında gerçekleşecek kaderi için temel olacaktır. dedik ya bu topraklar mafyanın doğduğu topraklar... idealist robin hoodlar için ihanetin fazlasıyla kol gezdiği topraklar. dikkat etmeniz ve unutmamanız gereken tek nokta: aziz ve kahraman olarak tanımlanmasına rağmen, yaşanan olaylar, ihanetler ve siyaset ilişkisi karakterimizin düşüncelerini temelden sarsacak ve bir ölçüde değiştirecektir.
fazlası spoiler olacağı için burada bırakayım. güzel kitap, tavsiye ederim.
kitap: doğal güzellikleri, dolu dolu tarihi geçmişi, yitik medeniyetlerin andaçlarının gölgesinde geçiyor. coğrafi ve tarihi benzerlikleri fark edeceğinizi düşünüyorum. sicilya'da görülen örnekle birebir olmasa da, hikayede yer yer aşinalık hissi yaşanacağını düşünüyorum. haksızlık, adaletsizlik, cinayetler ve bu durumun organik sonucu olarak "mafya" alt kültürünün oluşum ve gelişim süreçleri ince ince işlenmiş. baba romanında gıyaben bahsediliyor olsa da, burada din, devlet, siyaset ilişkilerini yakından gözlemleyebiliyoruz. ilaveten benito mussolini iktidarındaki italya'nın, mafya örgütlenmelerine vurduğu ağır darbelerin mahiyetini de arka planda güzelce anlatıyor. mitolojik bir "öcü" ve ötekileştirme ifadesi olarak kullanılan "faşizmin", italya ve italyanlar üzerindeki gerçek ve olumlu etkilerinin olduğu da kavranıyor. nasıl mı? zamanda bir yolculuğa çıkalım ve hikayemize ufak ufak giriş yapalım.
faşist italya'da merkezi yönetimin otoritesini tanımayan yerel mafyalar, merkezin radarına takılmaya başlar. peki nasıl? sicilya'da su kuyularının hakimiyetini elinde bulunduran mafya liderleri, bölgede inşa edilmeye çalışılan barajları ve bölgeye gönderilen işçileri sabote edetler. bu basit fakat cüret edebildiklerini örnekleme açısından yeterli emsal olacaktır. faşist yönetim, bir yandan mafyayı sindirmek için belirli yükseklikte bulunan ve pusu kurulabilecek yapıları tehlikesiz hale getirirken, bir taraftan da katı omerta yasaları iliklerine işlemiş sicilyalı köylülerle mücadele etmeye çalışıyorlardı. işler mihver devletler'in aleyhine dönmeye ve durumlar italya'ya çıkartma yapma vaziyetine döndüğünde amerikalılar kendilerine yerel müttefikler buldular. tahmin edilebileceği gibi bu arkadaşlar mafyalar yanı, kitaptaki tezahürü olan büyük don masino croce. kışlaların yerlerini gösterdiler, kaçakçı patikalarından ordularına kılavuzluk yaptılar... faşist hükümet zamanında bitme noktasına gelen mafyalar, adadaki amerikan hakimiyetiyle beraber tekrar güçlenmeye başladı. italya'nın iaşesi ve karaborsanın engellenmesi amacıyla yerel ticaret tekel kontrolüne alındı. sonrası... eh, tahmin edilebilir. don croce: yerel çiftçilerden tekel fiyatına alınan malları kendi depolarına naklettirir, buradan da karaborsa fiyatına yerel halka satar. güç ve para kazanır. sicilya'da tarihin kaçınılmaz tekerrürü kendisini gösterir ve mafya, coğrafyanın taşında, toprağındaki asli yerine tekrar yerleşir. olaylar ve yıllar birbirini kovalaya dursun, amerika'da uzun yıllar çalıştıktan sonra vatan hasretiyle ülkelerine dönen bir ailenin oğlu dünyaya gelir. birkaç ay daha beklenilse amerikan vatandaşı olabilecek olan oğlan, sicilya topraklarında tam bir sicilyalı olarak doğmuş ve gençlik yıllarını geçirmiştir. amerika konusundaki bu talihi, hikayenin sonlarına doğru bir tevaffuk biçiminde kendisini yeniden gösterecektir. tabi ki ailesinden de gördüğümüz üzere içinde filizlenecek sicilya aşkını da bu talih belirlemiştir. kahramanımızın adını da yazalım. kendisi sicilya halkının uyku öncesi dualarının öznesi salvatore giuliano.
annesinin rahmine amerika'nın bolluk, bereket ve fırsatlarla dolu ortamında düştüğü için nazaran daha iri yapılı, ailesinin biricik oğlu ve kasabanın sevilen delikanlısı. kendisinin hem kuzeni, hem de en yakın arkadaşı gaspare pisciotta'yı da unutmamalıyız. kendisi agresif, sinirli ve tüberküloz olmasına karşın sigara içmekten vazgeçmeyen ilginç bir karakter. bu ikili sicilya dağlarını ve kolluklarının baş belası olacak. ama kitapta da denildiği gibi: sicilyalılar topraklarına aşıktır ama bu topraklar öz evlatlarına asla merhametli davranmaz. kader ve talihin cilvesi karakterlerimizi ilginç yollara sürükleyecek. son olarak da giuliano'nun vaftizbabası tarih profesörühector adonis ile tanıştırayım sizleri. kendisi: sicilya aşığı olmasının yanında, çok bilgili de bir tarih hocasıdır. giuliano dağa çıktığında, yaptığı ziyaretlerde spartaküs ve isyancılarından, hannibal ve roma seferinden bahsedildiğini göreceksiniz. bu konuşmalar da o kadar yerinde ve hoş işleniyor ki: bir ada ve insanlarının bir o yana, bir bu yana savrularak nasıl şekillendiğini tam olarak anlıyorsunuz. ek olarak, taktik, strateji, alması gereken pozisyon ve izlemesi gereken yollar üzerine de hoş ve felsefi sohbetler o anı okuyucuya yaşatıyor. evet... şimdi de sizlere bir eşkiya ve halkın gözünde "aziz" giuliano efsanesinin başlangıcını anlatayım.
ne demiştik? savaş sonrası ülekede karaborsacılık hakim ve o da mafyanın elinde. bu şartlar altında kız kardeşinin düğün eğlencesinin daha keyifli geçmesi amacıyla, yerel bir çiftlikten peynir ve benzeri birkaç malzeme almak için salvatore ve gaspare yola çıkarlar. dönüş yolculuğunda kolluklara rastlayan ikili, kaçakçılık karşıtı (!) ekiplerce durdurulurlar. mallarına el koyulur ancak işin içerisine erkeklik gururu da karışır. çavuş'un kendisini "tekerlek peynir" için vurması salvatore için dönüm noktası olur. o an kararını verir ve çavuşu kafasından vurarak öldürür. kendisi de ağır yaralanmıştır ancak can kardeşi gaspare tarafından bir manastıra yetişrilir. hayatta kalma olasılığı imkansıza yakın olsa da, hayatta kalmayı başarır ve bir sicilya "azizi" böylece doğmuş olur. zenginleri soyarak çaldığı paraları fakir halka dağıtacaktır. bu vaziyet de kaderini mühürleyen ana, antik bir şehrin kalıntılarında gerçekleşecek kaderi için temel olacaktır. dedik ya bu topraklar mafyanın doğduğu topraklar... idealist robin hoodlar için ihanetin fazlasıyla kol gezdiği topraklar. dikkat etmeniz ve unutmamanız gereken tek nokta: aziz ve kahraman olarak tanımlanmasına rağmen, yaşanan olaylar, ihanetler ve siyaset ilişkisi karakterimizin düşüncelerini temelden sarsacak ve bir ölçüde değiştirecektir.
fazlası spoiler olacağı için burada bırakayım. güzel kitap, tavsiye ederim.
devamını gör...