hakan yazar profili

hakan kapak fotoğrafı
hakan profil fotoğrafı
rozet
karma: 154 tanım: 14 başlık: 7 takipçi: 1

son tanımları


golden gate bridge

golden gate uzerine yapilmis, san francisco'yu marin yarimadasina baglayan cok tatli bir turuncu renkte (bkz: international orange) olan asma kopru. oldukca ikonik ve kelimenin tam anlamiyla oylesine picturesque bir koprudur ki san francisco bay area'a yasayanlar bile her gorduklerinde "aaa, golden gate" diyip, fotografini cekip, instagram, reddit, etc yerlerde paylasmaktan kendilerini alamazlar.

koprunun rengi basta gorunurlugunu artirmak icin sari mavi cizgiler seklinde tasarlanmis. ama koprunun celigi yanik kirmizi bir renkte koruyucu bir tabakayla gelince, bunu goren danisman mimar irving morrow "damn son, that color is lit!" demis ve koprunun o renkte olmasi icin bastirmis. sis altinda kabak gibi gorundugu icin de sinmis butun haterlar. yalniz celigin ustunde gelen bu koruyucu tabaka ucte iki oraninda kursunmus. o zamanlar kursunun zararlari bilinmediginden vermisler kursunu. 1965 - 1995 arasi ugrasmislar bu tabakayi degistirmek icin. ustten boyayin iste, bir sey olmaz diyen cok kisi cikmis ama isguzar amerikalilara dinletememisler.

gunumuzde koprunun paslanmasini engellemek ve rengini korumak icin 30'dan fazla boyaci surekli bir yerlerini boyarlar. bir ucundan baslayip otek ucuna kadar boyadiklarinda, tekrar ilk ucuna donmeleri gerekir. aslinda bu tamamen yalan, neresi duzeltilmesi gerekiyorsa orasini boyarlar, uctan uca diye bir sey yok ama anlatmasi zevkli oluyor.

1920'lerin basindan itibaren ciddi bir sekilde tartisilmaya baslanmis bu koprunun yapimi ve sonunda 5 ocak 1933 yilinda baslanmis yapima. puslu bir bahar gununde 27 mayis 1937'de acilmis. toplam 35 milyon dolara (2019 parasiyla 523 milyon dolar) malolmus ama ilk butcenin 1.3 milyon altinda imis. simdi yapmaya kalksalar en az 15 yil surecegi gibi ilk butcenin 2-3 katina malolur kesin. amerika'nin insaattaki altin donemi cok gerilerde kaldi zira.

eger uzerinden karsiya bir gidip gelelim derseniz, 2 saat falan surer git-gel. katmanlar halinde giyinmeyi unutmayin, yoksa gotunuz donar ruzgardan, yari yoldan donmek zorunda kalirsiniz.

ilk acildiginda iki yone de para alirlarmis, 50 centten git gel $1. bugunun parasiyla $18 ki simdi sadece bir yonde aliniyor ve $8 civarinda. koprunun bir ucunda, abi 50 cent var mi, toll parasi valla, eve gidemiyorum diye beklesenler olurmus. ünlü rapci 50 cent'in de bu beklesenler arasindan ciktigi rivayet edilir.
devamını gör...

lyft

uber'in abd ve kanada'da ulasim konusunda rakibi olan sirket. uber'den farkli olarak sadece ulasima odaklanmis durumda, bu yuzden yiyecek isine bulasmis degil. bildigimiz taksi servisinin yaninda, kiralik bisiklet ve elektrikli bisiklet, isyerleri arasi kuryelik ve araba kiralama alanlarinda da faaliyet gostermekte.
devamını gör...

golden gate bridge

san francisco bay'i pasifik okyanusu'na baglayan bogaz. kuzeyinde marin yarimadasi, guneyinde ise san francisco bulunur. bu iki yakayi birbirine dunyaca ünlü turuncu kopru golden gate bridge baglar. hemen dogusunda ise muze haline cevrilmis olan hapishanesiyle ünlü alcatraz adasi yer alir.

bu bogaz yazlari cok olan sis ve gemilerden uzaktan bakildiginda karanin devamli gorunmesinden dolayi oldukca gec bulunmustur. ilk kez 1769'da karadan san francisco'dan marin'e gitmeye calisan kasiflerin yoluna cikmasiyla farkedilmis, 1775'te juan de ayala ve gemisi san carlos tarafindan ilk kez gemiyle girilmistir.

golden gate ismi akla california gold rushi getirebilir. fakat ismi gold rush baslamadan birkac sene once john c. fremont tarafindan istanbul'daki bildigimiz haliç'i (bkz: golden horn) animsattigi icin golden gate olarak verilmistir.
devamını gör...

san francisco bay

san francisco korfezi. kuzey kaliforniya'da yer alir. kuzeyde bay bridgele baslayan, bati kiyisi san francisco sehri ve havaalani, redwood city, palo alto, mountain view gibi teknoloji sirketlerinin bulunmasiyla ünlü sehirlerle cevrili, dogu kiyisi ise oakland, fremont sehirleriyle cevrili korfez.

uzerinde dogu kiyisini, bati kiyisina baglayan 3 kopru bulunur, kuzeyden guneye, bay bridge, san mateo bridge ve dumbarton bridge.

ünlü san francisco bay area bolgesinin isim babasidir.
devamını gör...

buzlu cam

aslinda buzla hic alakasi yoktur, olsaydi oda sicakliginda normal cama donusebilirdi. benim bu camla ilgili teorim bunun adinin aslinda puslu cam oldugu, sonra soylene soylene buzlu cama donustugu. bir cok terimin söylene söylene nerelerden nerelere gittigi dusunuldugunde cok da absurt bir teori degil bence. tabi kendi teorim oldugundan bana normal geliyor ama baskasi ne der bilemem.
devamını gör...

basketbol saha ölçüleri

basketbol saha olculeri ligden lige biraz farklilik gosterir, nba'de 28.7 x 15.2 m (94 x 50 feet) olan olculer fiba kurallarina gore cok az daha kucuktur, 28 x 15 metre olarak. cemberin yuksekligi butun liglerde 3.05 metredir. bu da 10 feete denk gelir ki (tam olarak 3.048 metre), eger basketbol kita avrupasinda bulunsaydi sanirim 3 metre olurdu, daha cok smacli maclar izlerdik.

üclük mesafesi (cemberin ortasindan cizgiye olan mesafe) nba'de 7.24 metre olup, koselere dogru azalir ve 6.70 metreye kadar duser. fiba kurallarinda ucluk daha yakindir, 6.75 metre ve koselerde 6.60 metre olarak. dolayisiyla nba'e gore üclük cizgisi cok daha yuvarlaktir. bu mesafe 94-95, 95-96 ve 96-97 nba sezonlarinda her yerde 6.70 metre olacak sekilde kisaltilmistir ve üclük istatistiklerine bakarsaniz, bu sezonlarda üclük yuzdelerinin yukselmis oldugunu gorursunuz.
devamını gör...

şeker portakalı

benim de saniyorum ortaokuldayken bu kitaptan haberim olmustu. orta 1 falan olsam gerek, kitap okumak hobilerimden degildi henuz. ne zaman kitap konusu acilsa, kitap okuyan kizlar bu kitaptan bahsederdi ve bir kismi da beyaz kapakli, can yayınları baskisini yanlarinda gezdirirlerdi. uyuzun biri oldugum icin hemen buna gicik olup uzak durmustum bu kitaptan. saniyorum isminde seker gectigi icin de kiz kitabi diye dusunmustum. oysa seker yemeye bayilirdim. bu sacma animdan cikartabildigim sonuc baya denyo bir cocuk oldugum.
devamını gör...

portakal

bazen oylesine sulu ve tatli bir portakal denk gelir ki, inanamazsiniz bunun hic bir sey yapmadan agacta yetisip hop diye kucaginiza dustugune. oyle anlarda greyfurt, pomelo gibi meyveler aklima gelir bazen ve hangi akla hizmet portakal varken insan baska bir narenciyein pesine duser diye kendi kendime sorarim. sonra portakalin lezzetinden unuturum sorumu, bir sonraki dilime gecerim, oh sulu sulu, hayat guzel valla.

en cok navel olanini severim. cara cara denilen kirmizica olani da guzeldir ama aromasi biraz daha azdir.
devamını gör...

veronika ölmek istiyor

orijinal ismi veronika decide morrer (direk ceviri: veronika olmeye karar verir) olan, paulo coelho'nun bir donem yasadigi psikiyatrik bozukluklara ithafen yazdigi romani. lisedeyken okumustum, cok zaman gecti ama enteresan bir kitap oldugunu hatirliyorum, simyaci'dan daha cok begendigim kesin.


lisede edebiyat dersinin donemlik odevlerinden birisi bir kitap okuyup sinifa sunmakti. ben de bu kitabi secmistim, o sirada zaten okumakta oldugum icin. veronika'nin masturbasyon sahnesinin kitabin akisina onemli etkisi oldugunu dusunmustum ve bu bolumden bahsetmek istiyordum ama cekiniyordum bir yandan da. en ciddi tavrimi takinip kitabi anlattim ve bu sahneye de degindim, "kendini tatmin" soz obegini kullanarak. kimseden bir tepki gormedim, hoca dahil. belki de dinlemiyorlardi diye dusundum. ama dersten sonra elemanin biri gelip, oha inanmiyorum utanip sikilmadan bundan bahsettigine, demisti. simdi dusununce aferin diyorum kendime, herkesin onunde kadin masturbasyonundan bahsetmeyi o zamanlar basarabildigim icin.
devamını gör...

gold rush

bir yerde altin bulunmasiyla ya da bunun soylentisinin cikmasiyla beraber insanlarin oraya akin etmesine verilen ad. kucuk kasabalarin bir anda cehresinin degismesine yol acmistir. genelde yeni dunyada gerceklesir cunku eski dunyadaki altin madenleri cogunlukla bilinmektedir eskiden beri. en ünlülerinden biri 1848 - 1855 arasi california'da gerceklesmistir. san francisco sehri buyuyup gelismesini buna borcludur.

en unlu gold rush akimlari:
australian gold rush: bir cok degisik yerde olmustur. 1851'den itibaren ciddi miktarda altin bulunmustur. oncesinde de sayisiz yerde genelde az miktarda altin icin yasanmistir.
black hills gold rush: 1874 - dakota
california gold rush: 1848 - kuzey california
cariboo gold rush: 1858 - british columbia
klondike gold rush: 1896 - yukon, canada
nome gold rush: 1899 - alaska
otago gold rush: 1860lar - new zealand.
devamını gör...

san francisco

7x7 millik bir bolgeye kurulmus, bir tarafi okyanus, bir tarafi san francisco bay, ust tarafi da golden gate ile cevrili, ününe gore kucuk bir sehir. nufusu 900 bine yaklasmakta bugunlerde.

nufus cok degil ama nufus yogunlugu yuksek. yeni bina yapimi konusundaki kisitlamalar ve yuksek maasli islerin yogunluguyla birlesince, bu yogunluk kiralarin oldukca yuksek olmasina yol acmis durumda.

san francisco'yu en cok etkileyen iki olay var tarihte. birincisi gold rush yani altina hucum. 1848 yilindan 1849 (bkz: 49ers) yilina nufusu binden 25 bine cikiyor. ve bu artisin neredeyse tamami erkek nufusu. bununla beraber her cesit olay donmeye basliyor san francisco'da. barlar, pavyonlar, genelevler girla gidiyor. ileriki yillarda sf hizla gelisiyor ve 1890'lara gelindiginde nufus 300 bine ulasiyor. bu arada ünlü cable car ortaya cikiyor, henry wells ve william g. fargo banka isine giriyor (bkz: wells fargo), domingo ghirardelli cikolata yapmaya basliyor, levi strauss da maltepe pazarinda kot pantolon satmaya basliyor.

ıkinci onemli olay da 1906'daki deprem ve ardindan gelen yangin. deprem buyukce ama aslinda cok bir yikima yol acmiyor. fakat ardindan cikan yangin sehrin onemli bir kismini yok ediyor.400 binlik sehrin yarisi evsiz kaliyor. bunun uzerine deli gibi yeniden yapim isine giriyorlar ve hatta o gazla 1929'daki ekonomik cokusu falan da sallamayip golden gate koprusunu yapiyorlar.

50-60-70'ler north beach'teki beat elemanlarin siir atismalari, haight-ashbury'de hippy sevismeleri ve castro'da gay fokusmalariyla geciyor.

son 20 yilda teknoloji firmalarinin sehri isgali ve bunun getirdigi demografik degisimler var cokca gundemde. dot-com balonu (bkz: dot-com bubble) cabuk sonse de devaminda startuplar ve buyuk teknoloji sirketleri sehri sarmis durumda. kiralar almis yurumus, eski sf sanatcilari falan oakland'a surulmus artik. yine de hipsterligindan fazla bir sey kaybetmis degil sf.

orda yasayanlar san francisco demeye usendikleri zaman ya sf derler ya da the city. san fran ya da frisco denmesindense hic hazzetmezler. ne zaman bunlari diyen birini duyarsaniz bilin ki o insanla tatile cikilmaz.
devamını gör...

milliyetçilik

lisedeydim. solculari ustten bakan ve kendini birsey sanan tipler olarak görüyordum. milliyetci olmak istiyordum tepki olarak ama okumuş, kültürlü milliyetci olacaktim. ali engin oba'nin "turk milliyetciliginin dogusu" isimli kitabını bulup okumaya basladim, milliyetcilikle ilgili tek bulabildigim kitapti. turk milliyetciliginin ne kadar gec ortaya cikmis oldugunu, gerek orta asya turk milliyetciliginden gerekse etrafımızdaki diger kucuk toplumlarin milliyetciliklerinden cok daha sonra ciktigini ogrendim. osmanlinin bitisi sirasinda, osmanli'yi devam ettirmeye calisma stratejilerinden biri olarak ortaya ciktigini öğrendim. neden okumus yazmis milliyetci olmadigini anliyordum. milliyetcilik, bir cok baska toplum kontrol etme aracindan cok farkli degildi, komsunu, vatandasini, ulkeni, dunyani kalkindirmak icin ugrasmakla hic bir ilgisi yoktu.

eger amaciniz ailenizi, komsularinizi, semtinizi, sehrinizi, ulkenizi kalkindirmaksa, vatanseverim diyin. ve bunun icin ugrasin. sag-sol ekonomik politika cok fark etmez eger amaciniz her vatandasin iyiligi ise. dindar ya da dinsiz olmaniz da anlasmazliga yol acmaz o zaman. hasbelkader dogdugunuz yerden ibaret olan bir kimlige gore dusunce sistemi olusturmaktan baska bir sey degil milliyetcilik. yasamayi sectiginiz yeri iyilestirin, guzellestirin. orasi dogdugunuz yerse ne guzel, degilse de ne guzel.
devamını gör...

kobo libra h20

1 haftadır falan kullandığım ve simdilik memnun oldugum e-reader. audiobook dinlemekte hep zorlanan biriyim, ozellikle de kitap okuma havasinda değilsem, hayallere dalıp kacirabiliyorum. ama gercek kitap okumak da zor gelebiliyor, ozellikle de günümüzde telefon gibi bir distraction varken. e-reader bu acidan iyi geldi. telefon gibi yanimda tasiyabiliyorum ve dur bi bakiyim diye başlayıp baya okumuş oluyorum bir anda.

overdrive integrationinin built-in olmasi büyük avantaj. telefona gerek olmadan kitaplari direk odunc alabiliyorum. 7" ekran gayet iyi. ışığı da memnun edici, akşamları gozu yormuyor ve uykuyu etkilemiyor. su geçirmezligini test etmedim ama kafa rahatligi veriyor bunu bilmek. kindle alip amazonun parcasi olmamak da iyi bir his.
devamını gör...

musicophilia

muzik severlik olarak türkçe'ye cevrilebilecek, ayni zamanda tam adi "musicophilia: tales of music and the brain" olan kitap. oliver sacks tarafindan yazilmistir ve muzik-beyin iliskisini inceler isminden de anlasilabilecegi gibi. muzige bakis açımı degistirdi diyebilirim, ozellikle de muzigin ileri yaştaki insanlara olan etkisini okuyunca muzik dinlemek ve muzik yapmak için caba sarfetmeye motive etti diyebilirim.

tonal language ve absolute pitch iliskisi, dementia ve procedural memory iliskisi, williams syndrome kisimlari en cok enteresan buldugum kisimlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim