orijinal adı: veronika decide morrer
yazar: paulo coelho
yayım yılı: 1998
kitap, istediği şeylere sahip güzel bir hayat geçiren veronika isimli genç bir kızın, kendisini yaşamın düzenli gidişatının içinde kaybolmuş hissedip intihar girişiminde bulunmasıyla başlar. ancak ölmez ve psikiyatri kliniğine yatırılır. klinikteki doktor tarafından çeşitli ilaçlar içirilerek öleceğine inandırılan veronika, bu süreçte diğer hastaları gözlemleyerek ölüm ve yaşam kavramlarını tekrar düşünmeye başlar. genç kız, kendisini tanımaya başladığı bir sürece girerken, hayatın yaşamaya değer kısımlarını keşfeder.
yazar: paulo coelho
yayım yılı: 1998
kitap, istediği şeylere sahip güzel bir hayat geçiren veronika isimli genç bir kızın, kendisini yaşamın düzenli gidişatının içinde kaybolmuş hissedip intihar girişiminde bulunmasıyla başlar. ancak ölmez ve psikiyatri kliniğine yatırılır. klinikteki doktor tarafından çeşitli ilaçlar içirilerek öleceğine inandırılan veronika, bu süreçte diğer hastaları gözlemleyerek ölüm ve yaşam kavramlarını tekrar düşünmeye başlar. genç kız, kendisini tanımaya başladığı bir sürece girerken, hayatın yaşamaya değer kısımlarını keşfeder.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ata" tarafından 30.11.2020 12:07 tarihinde açılmıştır.
1.
harikulade bir paulo coelho romanıdır. slovenya'nın ljubljana kentinde yaşayan, her istediğini elde edebilen, maddi yönden pek kuvvetli, fiziksel manada da pek güzel bir kadının, veronika'nın anlatıldığı kitaptır.
bir hayli hayat dersleri içerdiğinden mütevellit intihara meyilli veya bunalımda olan genç arkadaşlarımızın mutlaka okuması gereken bir kitaptır.
bir hayli hayat dersleri içerdiğinden mütevellit intihara meyilli veya bunalımda olan genç arkadaşlarımızın mutlaka okuması gereken bir kitaptır.
devamını gör...
2.
coelho ‘nun simyacı ‘ da da yapmayı başardığı ; insanı son sayfanın son satırına kadar okutan , kitap bittikten sonra bile düşündürten , şimdi veronika ne yapıyor diye sormayı başarabilen bir anlatıma sahip olan roman.
devamını gör...
3.
paulo coelho romanı. bu yazarın kitapları nasıl bu kadar seviliyor, anlamış değilim. ne edebi zevk var, ne orjinal hikaye var, ne de kalite var. bütün sermayesi ergenler olduğunu düşündüğüm, karşılaştırma yaparsak, türk tanzimat dönemi romanlarıyla eş değer kalitede (kalitesizlik desek daha doğru olur) romanlardır.
devamını gör...
4.
simyacıdan sonra bir gazla alıp okunan, ancak aynı etkiyi bırakmayan paulo coelho romanıdır. okuduğum sırada*, yaşam ve ölüme dair bazı çıkarımların etkileyici geldiğini anımsıyorum, ancak bunun dışında çok etkileyici bir yönü kalmamış bende.
sıkmadan, akıcı bir şekilde okunabilen kitap olduğunu söyleyebilirim. bir bölümünde, yanlış hatırlamıyorsam sinema ya da tiyatro salonu gibi bir yerde veronika'nın büyük bir panik atak krizi yaşadığını hatırlıyorum. o krizin betimlemesini çok başarılı bulmuştum ve hayatımda hiç tecrübe etmediğim bir hastalık olmasına rağmen, o satırları okurken soğuk soğuk terlediğimi anımsıyorum.
kısacası uzuuun yıllar etkisinde kalacağınız bir kitap olduğunu düşünmüyorum. yazarın üslubunu seviyorsanız, bir göz atın derim. bunun dışında ergenlik dönemindekilerin ilgisini çeken bir popülerliği olduğunu da söylemek gerek. ayrıca (bkz: billy talent)'ın coelho'nun bu kitabına atıfta bulunduğu (bkz: saint veronika) isimli bir şarkısı mevcut.
sıkmadan, akıcı bir şekilde okunabilen kitap olduğunu söyleyebilirim. bir bölümünde, yanlış hatırlamıyorsam sinema ya da tiyatro salonu gibi bir yerde veronika'nın büyük bir panik atak krizi yaşadığını hatırlıyorum. o krizin betimlemesini çok başarılı bulmuştum ve hayatımda hiç tecrübe etmediğim bir hastalık olmasına rağmen, o satırları okurken soğuk soğuk terlediğimi anımsıyorum.
kısacası uzuuun yıllar etkisinde kalacağınız bir kitap olduğunu düşünmüyorum. yazarın üslubunu seviyorsanız, bir göz atın derim. bunun dışında ergenlik dönemindekilerin ilgisini çeken bir popülerliği olduğunu da söylemek gerek. ayrıca (bkz: billy talent)'ın coelho'nun bu kitabına atıfta bulunduğu (bkz: saint veronika) isimli bir şarkısı mevcut.
devamını gör...
5.
orijinal ismi veronika decide morrer (direk ceviri: veronika olmeye karar verir) olan, paulo coelho'nun bir donem yasadigi psikiyatrik bozukluklara ithafen yazdigi romani. lisedeyken okumustum, cok zaman gecti ama enteresan bir kitap oldugunu hatirliyorum, simyaci'dan daha cok begendigim kesin.
lisede edebiyat dersinin donemlik odevlerinden birisi bir kitap okuyup sinifa sunmakti. ben de bu kitabi secmistim, o sirada zaten okumakta oldugum icin. veronika'nin masturbasyon sahnesinin kitabin akisina onemli etkisi oldugunu dusunmustum ve bu bolumden bahsetmek istiyordum ama cekiniyordum bir yandan da. en ciddi tavrimi takinip kitabi anlattim ve bu sahneye de degindim, "kendini tatmin" soz obegini kullanarak. kimseden bir tepki gormedim, hoca dahil. belki de dinlemiyorlardi diye dusundum. ama dersten sonra elemanin biri gelip, oha inanmiyorum utanip sikilmadan bundan bahsettigine, demisti. simdi dusununce aferin diyorum kendime, herkesin onunde kadin masturbasyonundan bahsetmeyi o zamanlar basarabildigim icin.
lisede edebiyat dersinin donemlik odevlerinden birisi bir kitap okuyup sinifa sunmakti. ben de bu kitabi secmistim, o sirada zaten okumakta oldugum icin. veronika'nin masturbasyon sahnesinin kitabin akisina onemli etkisi oldugunu dusunmustum ve bu bolumden bahsetmek istiyordum ama cekiniyordum bir yandan da. en ciddi tavrimi takinip kitabi anlattim ve bu sahneye de degindim, "kendini tatmin" soz obegini kullanarak. kimseden bir tepki gormedim, hoca dahil. belki de dinlemiyorlardi diye dusundum. ama dersten sonra elemanin biri gelip, oha inanmiyorum utanip sikilmadan bundan bahsettigine, demisti. simdi dusununce aferin diyorum kendime, herkesin onunde kadin masturbasyonundan bahsetmeyi o zamanlar basarabildigim icin.
devamını gör...
6.
üslubu yormayan, çerez gibi bir iki saatte okuyup başından kalkabileceğiniz kitaptır. okurken büyük bir aşkla ve şevkle çevirmezsiniz sayfaları belki ama yine de güzel kitaptır. şahsi fikrim çok derin bir eser olmadığı yönünde ama okurken her karakterde kendinizden bir şeyler bulabileceğinizi düşünüyorum. bilmiyorum ya, bu kitaba karşı çok yoğun bir sevdam yok ama haksızlık edip pek gömmek de istemiyorum.
devamını gör...
7.
"kendi dünyasında yaşayan herkes delidir." diye tanımlar deliliği paulo coelho, veronika ölmek istiyor adlı kitabında. cidden kendi dünyasında yaşayan biri deli midir diye düşündüm bu sözü okuduktan sonra...
devamını gör...
8.
intihar eden bir kız var ancak bu girişiminde başarılı olamıyor. akıl hastanesine yatırılıyor ama sağlık durumunun iyi olmadığı ve kısa bir zamanı kaldığı söyleniyor ona. buradaki karmaşa ise ileri gelen süreçte veronica'nın yaşama isteği, yapamadığı onca şey ,sınırlarını fark edişi, aşık olması. aynı zamanda kitaptaki diğer karakterlerin yaşamları, akıl hastanesinde olma nedenleri de anlatılıyor. gerçekten çok etkileyici bir kitap. aynı yazarın "simyacı" adlı bir kitabı da var. onu da okumanızı tavsiye ederim. gerçekten güzel bir kitap.
devamını gör...
9.
paulo coelho’nun 1998 yılında yayımlanan kitabıdır. çok zaman oldu bu kitabı okuyalı ama aklımda kaldı ziyadesiyle çünkü o dönem çok tuhaf bir şey oldu. üniversite hayatımın ilk senesini tamamen kendime ayırmaya karar vererek gittim okula. ve o sene bolca kitap ve kitaptan daha çok filmle geçti. filmden kastım sinemaya giderek film izlemektir. o dönem türkiye’de sinemalarda gösterime giren bütün filmleri izledim. veronika’yı okuyup bitirdiğim gün yine bir sinemada film izlemek için çıktım kafeden ve ne zaman görsem sinema değilmiş de içeride başka karanlık işler dönüyormuş hissi uyandırdığı için daha önce hiç girmediğim bir sinemanın önünde bir afiş gördüm: “ wilbur ölmek istiyor”. daha önce adını bile duymamıştım filmin. hemen cesaretimi toplayıp girdim ve beni çok etkileyen bir film izledim. üç nedenden etkilendim filmden: 1. güzel bir filmdi. 2. veronika yeni bitmişti. 3. o sinemada dönen karanlık işler meğer sanat filmleri, festival filmleri göstermekmiş.
veronika ile böyle bir hikayemiz var bizim. veronika ölmek isteyip başaramayan ve bunu haber alan tanrı tarafından işi kolaylaştırılan bir kadının hikayesi. eduar ise tamamen bir son dilek hakkı veronika için.
okunası bir kitaptır.
veronika ile böyle bir hikayemiz var bizim. veronika ölmek isteyip başaramayan ve bunu haber alan tanrı tarafından işi kolaylaştırılan bir kadının hikayesi. eduar ise tamamen bir son dilek hakkı veronika için.
okunası bir kitaptır.
devamını gör...
10.
paulo coelho'nun 1998 yılında yayınlanan, türkçeye haldun pamir tarafından çevrilen romanıdır. yedinci gün serisinin ikinci kitabıdır.
sonunun hızla yaklaştığını bildiğin bir hayatın daha yaşamaya değer olduğunu keşfeden kederli, güzel bir kızın hikayesi diyebiliriz genel itibariyle. üniversite öğrencisiyken okuduğum bu kitabı açıkçası artık okuyamıyorum. arada o dönem aldığım zevki hatırlamak için not aldığım bir kaç satırı okuyorum.
"- hayır. siz farklı bir insansınız, ama herkes gibi olmak istiyorsunuz. bu da bana kalırsa ciddi bir hastalıktır.
- farklı olmayı istemek bir hastalık mı?
- evet, kendinizi herkes gibi olmaya zorlarsanız, öyle nevrozlara, psikozlara, paranoya yol açar. doğayı çarpıtmaktır bu, tanrı'nın yasalarına karşı gelmektir; dünyanın dağlarında, ormanlarında bir tek yaprağı bile bir başkasının tıpkısı olarak yaratmamıştır tanrı."
sonunun hızla yaklaştığını bildiğin bir hayatın daha yaşamaya değer olduğunu keşfeden kederli, güzel bir kızın hikayesi diyebiliriz genel itibariyle. üniversite öğrencisiyken okuduğum bu kitabı açıkçası artık okuyamıyorum. arada o dönem aldığım zevki hatırlamak için not aldığım bir kaç satırı okuyorum.
"- hayır. siz farklı bir insansınız, ama herkes gibi olmak istiyorsunuz. bu da bana kalırsa ciddi bir hastalıktır.
- farklı olmayı istemek bir hastalık mı?
- evet, kendinizi herkes gibi olmaya zorlarsanız, öyle nevrozlara, psikozlara, paranoya yol açar. doğayı çarpıtmaktır bu, tanrı'nın yasalarına karşı gelmektir; dünyanın dağlarında, ormanlarında bir tek yaprağı bile bir başkasının tıpkısı olarak yaratmamıştır tanrı."
devamını gör...
11.
coelho'nun en sevdiğim kitabı olabilir. veronika adındaki genç bir kadın ölmeye karar veriyor, ölme planını da kimseyi sıkıntıya sokmadan yapmak amacında olduğu için hap içerek gerçekleştiriyor. ancak veronika başarısız oluyor ve bir akıl hastanesinde uyanıyor.
veronika karakterini çok sevdiğim için bu bazen bu ismi kullanıyorum. kelime kökeni olarak da zafer getiren anlamı olan bir isim. bence çok sevimli.
veronika karakterini çok sevdiğim için bu bazen bu ismi kullanıyorum. kelime kökeni olarak da zafer getiren anlamı olan bir isim. bence çok sevimli.
devamını gör...
12.
bir (bkz: paulo coelho) kitabıdır…
kitaba ve paulo coelho’ya göre ölüm bilinci, insanı o bilinç uyanmadan önce yaşadığından çok daha yoğun yaşamaya yöneltir… kitabın ana konusu da budur anladığım kadarıyla…
20’li yaşlarında son derece genç ve güzel olan, sosyalleşme konusunda sorunu olmayan veronika isimli genç bir kadının, ne yaşanırsa yaşansın bir tarafının hep eksik kaldığı bir yaşamaktan zevk almamasıyla intihar etmesini konu almaktadır.
ilgili intihar girişimiyle hayata veda ettiğini zanneden veronika, gözlerini bir hastane odasında aralar ve işte o an başarısız bir intihar girişimi sonucunda bir akıl hastanesinde olduğunu fark eder… veronika’ya durumunu açıklamaya gelen dr. igor, veronika’ya yarım kalmış bu girişimini yakın bir zamanda tamamlayabileceğini, çünkü 1 haftalık ömrü kaldığını söyler…
haberi aldıktan sonraki ilk birkaç gün veronika için umursanmaz bir durumken, birkaç günün sonunda hastanedeki diğer hastalarla arkadaşlık ilişkisi kurmaya başlar. bunlardan bir tanesi ile duygusal bir yakınlık kurar ve olaylar gelişir…
yani abartıldığı kadar iyi bir kitap olduğundan emin değilim ama okurken beni çok yormadı açıkçası. bira masasındaki tuzlu fıstık gibi bir kitaptı. koca kitabı (koca dediğim de 198 sayfa) zaten girişteki ‘’ölüm bilinci, insanı daha yoğun yaşamaya yöneltir’’ minvalindeki cümlemle özetlemiş oldum…
bazı güzel aforizmalar da barındırıyor içinde. hatta ilgimi çeken birkaçını aşağıda sizin için paylaşayım:
‘’her insan tektir. her bireyin kendi özellikleri, içgüdüleri, farklı beğenileri, istekleri, serüven biçimleri vardır. ancak toplum her zaman belirli davranış kurallarını herkese empoze etme eğilimindedir. insanlarsa neden bir kurala uymak zorunda olduklarını merak etmezler. bunları kabullenirler. tıpkı yazı makinesi kullananların belirli bir klavyeyi en doğrusudur sanarak benimsedikleri gibi: qwerty ’’
‘’ insanlar, başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi ama işin gerçeği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı. çünkü böylece, kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı…’’
‘’çok yorgunum ama uyumak istemiyorum. yapacağım çok şey var. hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar. sonra, hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca da unuttuğum…’’
özetle, okunabilirliği bakımından tavsiye edebileceğim bir kitap...
kitaba ve paulo coelho’ya göre ölüm bilinci, insanı o bilinç uyanmadan önce yaşadığından çok daha yoğun yaşamaya yöneltir… kitabın ana konusu da budur anladığım kadarıyla…
20’li yaşlarında son derece genç ve güzel olan, sosyalleşme konusunda sorunu olmayan veronika isimli genç bir kadının, ne yaşanırsa yaşansın bir tarafının hep eksik kaldığı bir yaşamaktan zevk almamasıyla intihar etmesini konu almaktadır.
ilgili intihar girişimiyle hayata veda ettiğini zanneden veronika, gözlerini bir hastane odasında aralar ve işte o an başarısız bir intihar girişimi sonucunda bir akıl hastanesinde olduğunu fark eder… veronika’ya durumunu açıklamaya gelen dr. igor, veronika’ya yarım kalmış bu girişimini yakın bir zamanda tamamlayabileceğini, çünkü 1 haftalık ömrü kaldığını söyler…
haberi aldıktan sonraki ilk birkaç gün veronika için umursanmaz bir durumken, birkaç günün sonunda hastanedeki diğer hastalarla arkadaşlık ilişkisi kurmaya başlar. bunlardan bir tanesi ile duygusal bir yakınlık kurar ve olaylar gelişir…
yani abartıldığı kadar iyi bir kitap olduğundan emin değilim ama okurken beni çok yormadı açıkçası. bira masasındaki tuzlu fıstık gibi bir kitaptı. koca kitabı (koca dediğim de 198 sayfa) zaten girişteki ‘’ölüm bilinci, insanı daha yoğun yaşamaya yöneltir’’ minvalindeki cümlemle özetlemiş oldum…
bazı güzel aforizmalar da barındırıyor içinde. hatta ilgimi çeken birkaçını aşağıda sizin için paylaşayım:
‘’her insan tektir. her bireyin kendi özellikleri, içgüdüleri, farklı beğenileri, istekleri, serüven biçimleri vardır. ancak toplum her zaman belirli davranış kurallarını herkese empoze etme eğilimindedir. insanlarsa neden bir kurala uymak zorunda olduklarını merak etmezler. bunları kabullenirler. tıpkı yazı makinesi kullananların belirli bir klavyeyi en doğrusudur sanarak benimsedikleri gibi: qwerty ’’
‘’ insanlar, başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyormuş gibi söz ederlerdi ama işin gerçeği, başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı. çünkü böylece, kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı…’’
‘’çok yorgunum ama uyumak istemiyorum. yapacağım çok şey var. hayatın sonsuza dek süreceğini sandığım günlerde hep ertelediğim şeyler bunlar. sonra, hayatın yaşanmaya değmeyeceğine inanmaya başlayınca da unuttuğum…’’
özetle, okunabilirliği bakımından tavsiye edebileceğim bir kitap...
devamını gör...
13.
veronika'nın başarısız intihar girişimi sonucu kendini hiç ummadığı bir yer olan akıl hastanesinde bulmasıyla birlikte hayata farklı perspektiflerden bakma ve hayatı hiç olamadığı kadar özgürce keşfetme imkanı bulması üzerine kurulu olan etkileyici bir kitap. oldukça akıcı ilerliyor. birkaç günde bitirdiğim bir kitaptı.
devamını gör...
14.
ne tesadüftür ki bu sabah bitirdiğim kitaptır.
okumadan önce cok fazla gözümde büyüttüğüm ama bitirince öyle çokta büyütmeye gerek olmadığını düşündüğüm kitap.
depresyondan çıkarmayacagini düşünen bir kız intihara meylettikten sonra başına gelenler ve hayatının anlamını bir akıl hastanesinde bulması genel olarak güzel ama öyle çok şahane diyemem.
(bkz: insanlar akıl hastanesinde bile ruh eşlerini bulabiliyor.)
okumadan önce cok fazla gözümde büyüttüğüm ama bitirince öyle çokta büyütmeye gerek olmadığını düşündüğüm kitap.
depresyondan çıkarmayacagini düşünen bir kız intihara meylettikten sonra başına gelenler ve hayatının anlamını bir akıl hastanesinde bulması genel olarak güzel ama öyle çok şahane diyemem.
(bkz: insanlar akıl hastanesinde bile ruh eşlerini bulabiliyor.)
devamını gör...
15.
her kitaba olan hissiniz okuduğunuz zamana göre değişiyor. mesela bu kitabı içindeki duygulara gerçekten çok muhtaç olduğum bir dönem okumuş olmalıyım çünkü çok beğenmiştim ve bir solukta okumuştum uzun zamandır kitap okuyamamama karşın. ismi bile çok basit olmasına rağmen çok hoşuma gitmişti o zaman. şu an kitapta beni ne o kadar etkiledi hatırlamıyorum ama bu tablo bana bu kitabı hatırlatıyor. okuyanlar anlayacaktır nedenini.

devamını gör...
16.
simyacı gibi bi kitabın yazarına yakıştırmadığım kitap. simyacı maşallah niagara şelalesi gibi fışır fışır akıp giderken veronikacım kurumuş göl kadar durgundu. başladık bitirelim diye okudum sadece.
devamını gör...
17.
veronika ile aynı fikirde değilseniz 'aman aman neler okuduk' dedirtmeyecektir.kitap olay örüntüsü, karakterlerin işlenişi açısından güzel bi kitap ama kitabı beğenmek ya da hızlı okumak sizin tamamen o an ki ruh sağlığınızla ilgili diye düşünüyorum
devamını gör...
18.
çok kısa, bir solukta okunabilecek bir roman.
ölümden, delilikten ve aslında ölüm bilincinin hayatı anlamlandırışından bahseder.
veronika hayatı dışarıdan mükemmel gözüken bu kadındır. ancak bu kadın, kendi iç dünyasındaki kapana kısılmışlıkla boğuşmaktadır. ve aslında kendisinden, kendi benliğinden habersizdir. ölüm ona güzel bir seçenek sunar, bunu yapmak onu zihninden kurtaracaktır. ancak, uyandığında kendisini bir akıl hastanesinde bulur. ve kendisine, hayattaki son günleri olduğu söylenir...
bu hastanede çeşitli hikayelerle buluşulur ve bunlar, deliliğin ne demek olduğunu anlatır bize. toplumun görmek istediği bireyden farklı olmak, dışlanmışlık, delilik gerekçesidir. oysa ki, deliliğin garipsenmediği, farklılıkların normal karşılandığı bu yerde her şey mümkündür.
kimsenin söyleyemediği cümleleri 'delilik' adı altında anlatabilen soytarı buna en güzel örnektir.
(bkz: veronika decide morrer)
(bkz: veronika decides to die)
ölümden, delilikten ve aslında ölüm bilincinin hayatı anlamlandırışından bahseder.
veronika hayatı dışarıdan mükemmel gözüken bu kadındır. ancak bu kadın, kendi iç dünyasındaki kapana kısılmışlıkla boğuşmaktadır. ve aslında kendisinden, kendi benliğinden habersizdir. ölüm ona güzel bir seçenek sunar, bunu yapmak onu zihninden kurtaracaktır. ancak, uyandığında kendisini bir akıl hastanesinde bulur. ve kendisine, hayattaki son günleri olduğu söylenir...
bu hastanede çeşitli hikayelerle buluşulur ve bunlar, deliliğin ne demek olduğunu anlatır bize. toplumun görmek istediği bireyden farklı olmak, dışlanmışlık, delilik gerekçesidir. oysa ki, deliliğin garipsenmediği, farklılıkların normal karşılandığı bu yerde her şey mümkündür.
kimsenin söyleyemediği cümleleri 'delilik' adı altında anlatabilen soytarı buna en güzel örnektir.
(bkz: veronika decide morrer)
(bkz: veronika decides to die)
devamını gör...
19.
ama bu kitabı biraz abartmıyor musunuz?
yazarın muhteşem bir üslubu var, tartışılmaz. ama içerik? akış? bilemiyorum altan. neden bu kadar beğenildiğini, başucu kitabı ilan edildiğini anlamıyorum.
bence muhteşem bir başı ve sonu olan, kaliteli bir mesaj veren ama gelişme kısmında saçmalayan roman.
(okuyalı yıllar olduğu için tam hatırlayamıyorum ama akıl hastanesinde tepkisiz takılan bir adamın önüne gidip tepki versin diye mastırbeyşın yapmak neden? ergen okuyucu toplamak için mi?)
yazarın muhteşem bir üslubu var, tartışılmaz. ama içerik? akış? bilemiyorum altan. neden bu kadar beğenildiğini, başucu kitabı ilan edildiğini anlamıyorum.
bence muhteşem bir başı ve sonu olan, kaliteli bir mesaj veren ama gelişme kısmında saçmalayan roman.
(okuyalı yıllar olduğu için tam hatırlayamıyorum ama akıl hastanesinde tepkisiz takılan bir adamın önüne gidip tepki versin diye mastırbeyşın yapmak neden? ergen okuyucu toplamak için mi?)
devamını gör...
20.
kitabın son sayfalarında doktora saydırdığım, daha sonrasında üzerine düşününce iyi ki de öyle yapmış dediğim ve çok çok sevdiğim kitap. yazara zaten laf yok. . adam yapıyor bu sporu.
devamını gör...