küçüklükten beri yapmayı çok sevdiğim, hatta bir öteye taşıdığım eylemdir. hani derler ya “duvarla konuşuyorum sanki” ha işte ben onu yapıyordum gerçekten. bulutları bir hayvana, eşyaya benzetmeye çalışır gibi ben de fayansların üzerindeki desenleri, bazen desensizleri bile bir şeylere benzetmeye çalışırdım. kendi kendime konuşuyorum mesela, bir soru soruyorum kendime. fayansa bakarım, bir desen oluşturur sanki o desen, fayans bana bir şey söylüyormuş gibi davranarak devam ederdim konuşmaya. artık bıraktım bu durumu ama bazen bunu yapmayı özlüyorum.
hele bir şey anlatıyorsa hiç çekilmeyen arkadaş tipi. o anlatana kadar dakika değil saniyeler bile geçmez. telefonu bırakırım, işlerimi halledip on dakika sonra geldiğimde anca her şeyi yazmış olur. ben de rahat rahat okurum, yoksa sinir krizi geçirtir.
küçüklüğümde takık olduğum olaydır. bir defterim vardı, her gün kaç kere ip atladıysam not alırdım, kendime hedef de koyardım. üşenmeden tek tek sayıyordum cidden her gün böyle “117, 118, 119, 120” diye...
hafızam kötü olduğu için böyle bir derdim olmuyor, belli bir süre sonra en sevdiğim dizi bile olsa olayları unutmuş oluyorum. lakin supernatural cevabını verebilirim buna. zaten 15 sezon olduğu için izlerken başını unutursunuz, dert etmeyin shdjdj.
kafa dağıtmak. ilerisi için bir şeyler bırakmış olmak. yeri gelince geriye dönüp “vay be, bunları bunları yazmışım” demek. benim gibi düşünen, hisseden insanlar yerine yazmış olmak. falan filan.
fairy tail, lucy heartfilia adlı 17 yaşında bir kızın, natsu dragneel ile tanışarak aynı adlı loncaya katılmasıyla başlayan bir seri. loncanın etrafında dönen olayları konu alıyor bir nevi.
7 yıldır hayatımda olan, hayatım olan seri. belki size bu seriyi bu kadar seviyor olmam çok abartı gelir ama benim için gerçekten yeri çok ayrıdır. mangasındaki atmosfer, animesinde o atmosferi yakalamak için yapılmış müzikler... ending ve openingler zaten harika her zaman. karakterlerin hepsini, villainleri* dahi seviyorum. bu serideki arkadaşlığı, sevgiyi tadarak büyüdüm. arkadaşlığın ne demek olduğunu bu seriyle öğrendim. karakterler arkadaşım oldu adeta. onlarla göreve gittim, ağladım, güldüm. hala da devam ediyorum buna.
fairy tail anime dünyasında zamanında dört büyükten* biri sayılırken şimdi eziklenen, lafı bile edilmeyen bir anime. bu durumuna üzülüyorum çünkü ft evrenini anlayamadıkları için böyle bu durum. biraz mangakanın da suçu var tabii, finale doğru öyle berbat etti, öyle kötü işledi ki storyi kendi fanları olarak biz bile hala isyan ediyoruz. tabii dinleyen kim...
fairy tail izleyin, izlettirin. bolca fanservisin sizi yanıltmasına izin vermeyin. eminim pişman olmazsınız.
her bölümde geçmiş ve geleceği birlikte izlememiz ilk sezonda beni çok heyecanlandırmış olsa da ikinci sezonda da aynı tarzı kullandıklarını görünce birazcık soğudum denilebilir. ayrıca bence çok fazla, gereksiz derecede fazla sevişme sahnesi var. bir süre sonra iyice bıktırıyor. lakin her bölümün sonunda yaşanılan plot twistler için bile izlenebilir bir dizi. olay akışını tahmin etmeye çalışırken kendimden geçiyordum adeta.
izleyenler 2. sezondan sonra baymaya başladığını, sıkıcılaştığını söylüyor ama umarım ben de böyle düşünmem; gerçekten şu sıralar beni heyecanlandıran tek dizi kendisi çünkü.
connor’ı oynayan kişinin oyunculuğuna bayılıyorum. hele ki sam öldüğündeki tavırları, hareketleri harikaydı bence. tamamen delirmiş gibiydi, 2. sezonda bu sefer ilk sezondaki michaela gibi sızlanacak sanırım yeni ölümde ama.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.