hikayeci seyyah - en beğenilen tanımları (1. sayfa)
2.
kafayı kızlık zarı ile yemiş türk erkeği
bu durumun temel sebebi; türk toplumunun ne batılı ne de doğulu olabilmesidir. bu toplum batılı gibi yaşamak ama doğulu gibi düşünmek ister.
erkek versiyonu bu açmazdadır. "ben her kız ile birlikte olayım ama evleneceğım kız, hiç kimse ile birlikte olmuş olmasın."
kız versiyonu ise " ben modern bir kızım ama erkeğim beni her açıdan(genellikle maddi) beni taşıyabilmeli."
şimdi ben sözlüğe soruyorum. "sizce bu toplum sağlıklı ve duygusal bir ilişki/flört v.b. yaşayabilir mi?"
erkek versiyonu bu açmazdadır. "ben her kız ile birlikte olayım ama evleneceğım kız, hiç kimse ile birlikte olmuş olmasın."
kız versiyonu ise " ben modern bir kızım ama erkeğim beni her açıdan(genellikle maddi) beni taşıyabilmeli."
şimdi ben sözlüğe soruyorum. "sizce bu toplum sağlıklı ve duygusal bir ilişki/flört v.b. yaşayabilir mi?"
devamını gör...
3.
lamı cimi yok
osmanlıca'da soru cevap hızlı yazmak amacıyla yapılan bir durumdur. sorunun karşılığı "sual" dir. cevap kelimesi ise hâlâ günümüzde kullanılır. kısaltma olarak "sual" kelimesinin "l" harfi ile "cevap" kelimesinin "c" harfi yazılırdı. oamanlıca'da bu sesler "lam" ve "cim" harfi ile belirtilirdi.
bu nedenle "lamı, cimi yok." deyişi "soru sormak veya buna cevap vermek yok". "tartışmaya açık değil." anlamında kullanılır.
bu nedenle "lamı, cimi yok." deyişi "soru sormak veya buna cevap vermek yok". "tartışmaya açık değil." anlamında kullanılır.
devamını gör...
4.
öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması
ilköğretim kurumları yönetmeliği ilgili maddesinde eğitim-öğretim sınıfı personeli(ögretmen) 1 temmuz ilâ 1 eylül dışında kalan sürelerde mesleki çalışmaya katılmakla yükümlüdür. bu durumda öğretmenler 3 ay tatil yapmazlar. bu 1
öğretmenler yarım gün çalışmazlar zira yarın anlatacağı dersin planlamasını yapmakla yükümlüdür. bu da eve iş getirmesi demektir. bu 2
kazandığı ücret ise ülke koşullarına göre alt düzeydedir. ıstanbulda tek başına ev çıksan fotosentez ile beslenmen gerekir. bu 3
ogretmen minimum 30 tane öğrenciden sorumludur. sizler kendi prens veya prenseslerinizle baş edemezken ogretmen en az 1, en fazla 9 saat (ders dışı etkinlikler dahil) ilgilenmek, nazını ve kaprisini çekmek zorundadır. bu 4
tum bu yapılanlara rağmen öğretmene "allah razı olsun ogretmenim, bizim çocuklarımızla ilgilendin." demeyen veliler ve "3 oy totil yopoyor bonlor." diyen sözlük yazarları ile uğraşmak. bu da 5
anlayacağınız öğretmenin mesaisi bitmez
öğretmenler yarım gün çalışmazlar zira yarın anlatacağı dersin planlamasını yapmakla yükümlüdür. bu da eve iş getirmesi demektir. bu 2
kazandığı ücret ise ülke koşullarına göre alt düzeydedir. ıstanbulda tek başına ev çıksan fotosentez ile beslenmen gerekir. bu 3
ogretmen minimum 30 tane öğrenciden sorumludur. sizler kendi prens veya prenseslerinizle baş edemezken ogretmen en az 1, en fazla 9 saat (ders dışı etkinlikler dahil) ilgilenmek, nazını ve kaprisini çekmek zorundadır. bu 4
tum bu yapılanlara rağmen öğretmene "allah razı olsun ogretmenim, bizim çocuklarımızla ilgilendin." demeyen veliler ve "3 oy totil yopoyor bonlor." diyen sözlük yazarları ile uğraşmak. bu da 5
anlayacağınız öğretmenin mesaisi bitmez
devamını gör...
5.
mahzur - mahsur farkı
mahsur; bir yerde kapalı kalmak anlamına gelir.
mahzur ise nazar edilecek kadar guzel bir şeye denir.
bu ukde hincime tarafindan desturlanmistir
mahzur ise nazar edilecek kadar guzel bir şeye denir.
bu ukde hincime tarafindan desturlanmistir
devamını gör...
6.
iyi insanla kötü insan arasındaki fark
ilk başta iyi ile kötüyü tanımlamak gerekir. iyi nedir? karşınızdaki insanın sizin kafanızdaki şemaya uygunluğu; onu evrensel olarak iyi bir insan yapar mı? kafanızdaki şemaya uymayan bir insan evrensel kötü müdür?
bu soruların ortaya çıkması demek iyi ve kötü tanimlarinin göreceli olduguna bir işarettir. evrensel ahlak yasalarına uymayan insan evrensel olarak kötüdür. bu yasalar; öldürmek, çalmak, eziyet etmek, maddi ve manevi tacizler v.b. gibi uzatılabilir. evrensel ahlak yasalarına uyanlar da iyi insan kategorisindedir.
işin kökenine indigimizde insan saf çıkarcı bir canlıdır. öncelik kendi yasamidir. ("önce can sonra canan" sözü tanıdık geliyor mu?) kendi çıkarını düşünmek insanı kötü yapıyorsa o zaman insanın kötü olduğunu söylemek mümkün olur. ozellikle savaş veya kıtlık zamanlarını düşünün insanların hayatta kalabilmeleri için zorla yemek almaları hatta calmalari onları kötü olarak addettirir mi? bu kendisi için iyi başkası için kötü durumudur.
o zaman iyi ve kötünün varlığı sadece dusuncededir.
"iyilik ve kötülük yoktur. sadece düşünce vardır."
bu soruların ortaya çıkması demek iyi ve kötü tanimlarinin göreceli olduguna bir işarettir. evrensel ahlak yasalarına uymayan insan evrensel olarak kötüdür. bu yasalar; öldürmek, çalmak, eziyet etmek, maddi ve manevi tacizler v.b. gibi uzatılabilir. evrensel ahlak yasalarına uyanlar da iyi insan kategorisindedir.
işin kökenine indigimizde insan saf çıkarcı bir canlıdır. öncelik kendi yasamidir. ("önce can sonra canan" sözü tanıdık geliyor mu?) kendi çıkarını düşünmek insanı kötü yapıyorsa o zaman insanın kötü olduğunu söylemek mümkün olur. ozellikle savaş veya kıtlık zamanlarını düşünün insanların hayatta kalabilmeleri için zorla yemek almaları hatta calmalari onları kötü olarak addettirir mi? bu kendisi için iyi başkası için kötü durumudur.
o zaman iyi ve kötünün varlığı sadece dusuncededir.
"iyilik ve kötülük yoktur. sadece düşünce vardır."
devamını gör...
7.
aynı anda 10 kıza yazan erkek
"çok kadın, hiç kadındır. yalnızlıktır sonu..."
--zamparanın ölümü, teoman
--zamparanın ölümü, teoman
devamını gör...
9.
kadınların efendi erkek sevmemesi
kadinlar güçlü erkek sever. ilk olarak gücü tanımlanmasi gerekmektedir. buradaki güç sadece fiziksel güç değildir. bazen bazı yetenekleri de kapsar. mesela bir konuda üstün yetenek gösterir. matematik olabilir, guzel sanatlar olabilir v.b. bu durum karşı tarafın dikkatini çeker ve ilgi gosterir. sonra karşılıklı ilgi sonucunda düşünce yapısı eger uyusuyorsa bu bir ilişkiye dönüşür.
bu başlıkta bahsedilen şey ise kişilik tanımı üzerinedir. "pic" diye tabir edilen karşı tarafı eğlendiren, guzel vakit geçirmeyi sağlayan kişidir. ilk başlarda guzel gelen bu durum ileride yeterli olmayacaktır. cunku karşı cins elbette bu durumun ciddi sorumlulukları dönüşmesini isteyecektir. karşı tarafın kişisel özelliklerini değiştirmeye çalışacak, bunda başarısız olduğunda ise ilişki bitecektir. (genelde %94 böyle olur.)
efendi erkek ise kendi sorumluluklarını bilen, karşı cins konusunda konuşma becerisi biraz zayıf olan kişilerdir. bunlar uzun vadeli kazanan kategorisindedir. ilk başta seçici olan karşı cins, ilk baştaki erkekleri donusturemeyince, efendi erkeklere yönelir. boylece artık efendi erkekler seçim yapar.
ben karşı cinsin yerinde olsam efendi erkeklerin içerisinden en iyisini seçer ve hayatımı bu yonde şekillendiririm.
bu başlıkta bahsedilen şey ise kişilik tanımı üzerinedir. "pic" diye tabir edilen karşı tarafı eğlendiren, guzel vakit geçirmeyi sağlayan kişidir. ilk başlarda guzel gelen bu durum ileride yeterli olmayacaktır. cunku karşı cins elbette bu durumun ciddi sorumlulukları dönüşmesini isteyecektir. karşı tarafın kişisel özelliklerini değiştirmeye çalışacak, bunda başarısız olduğunda ise ilişki bitecektir. (genelde %94 böyle olur.)
efendi erkek ise kendi sorumluluklarını bilen, karşı cins konusunda konuşma becerisi biraz zayıf olan kişilerdir. bunlar uzun vadeli kazanan kategorisindedir. ilk başta seçici olan karşı cins, ilk baştaki erkekleri donusturemeyince, efendi erkeklere yönelir. boylece artık efendi erkekler seçim yapar.
ben karşı cinsin yerinde olsam efendi erkeklerin içerisinden en iyisini seçer ve hayatımı bu yonde şekillendiririm.
devamını gör...
10.
sözlüklerin erkeklere ait olduğu gerçeği
dunyadaki hersey "görünürde" erkeklerin himayesindedir. aslında tamamen kadınların elindedir. erkekler burada sadece bir aracıdır.
örneğin selçuklu meliksah'in elindeydi. meliksah ise terken hatunun elindeydi.
osmanli, sultan süleyman elindeydi süleyman ise hürrem in elindeydi.
daha da örnekler vardır. felsefe nietzschenin elindeydi nietzsche ise lou salomenin elindeydi gibi...
örneğin selçuklu meliksah'in elindeydi. meliksah ise terken hatunun elindeydi.
osmanli, sultan süleyman elindeydi süleyman ise hürrem in elindeydi.
daha da örnekler vardır. felsefe nietzschenin elindeydi nietzsche ise lou salomenin elindeydi gibi...
devamını gör...
11.
majeste
latinceden fransızca'ya oradan da günümüze kadar gelen bir kelimedir.
hürmet edilen anlamina gelir. mesela "dikkat! xxxx majesteleri teşrif etti." (aklıma isim gelmedi ben de xxxx dedim.) dedimizde hürmet edilen, sözü itibarlı anlamına gelir.
bu ukdehincime tarafindan desturlanmistir.
hürmet edilen anlamina gelir. mesela "dikkat! xxxx majesteleri teşrif etti." (aklıma isim gelmedi ben de xxxx dedim.) dedimizde hürmet edilen, sözü itibarlı anlamına gelir.
bu ukdehincime tarafindan desturlanmistir.
devamını gör...
12.
arda kural'ın müthiş değişimi
kesinlikle tükenmişlik sendromu yaşayan aktör. küçüklüğunden beri çalışan biriydi. emret komutanım dizisinden sonra bu yoğun yaşam ve parıltılı hayat yormaya başlamış onu.
hep aklıma uzun zamandir gormedigim bilge gelir. şunu diyordu. " bir insan düşerse ancak ona içindeki diger tarafi ayağa kaldırabilir. başka kimse ona yardım edemez."
belki de şu anda yaşanan bu durum. umarim hayatı daha guzel olur.
hep aklıma uzun zamandir gormedigim bilge gelir. şunu diyordu. " bir insan düşerse ancak ona içindeki diger tarafi ayağa kaldırabilir. başka kimse ona yardım edemez."
belki de şu anda yaşanan bu durum. umarim hayatı daha guzel olur.
devamını gör...
13.
antonio'nun saatleri
yolunuz eğer bir gün antonio'nun saat dükkanına düşerse, ona benden selam söyleyin. deyin ki ona; "seyyah, hâlâ zaman baba'nın sırrını çözebilmiş değil. "
antonio'da bu işle meşguldü. babasından ona hayli miktarda mal, mülk ve servet kalmıştı. güzel yiyordu parayı. ta ki....
tuhaf bir adama rastlayana kadar. üç kızkardeşi vaat ediyordu antonio'ya. önüne bir kitap koydu antonio'nun. bu kitap, " sadece baba'dan doğan ve dillere destan üç kızkardeşi anlatmaktaymış. adam demiş ki; bu kitabın öğrettikleri ile bir yol ortaya çıkacak sadece kitapta öğretilen bu alet ile onlara ulaşılacaktı.
kitap eski püsküydü, çöpe atsan bakılacak bir halde değilmiş. adam, antonio'un elindeki tüm servet karşılığında bu kitabı ona vereceğini söyledi. antonio bu saçma teklife ilk olarak kayıtsız kalmış. ama adam, bu kızkardeşlerin akla gelinmeyecek serveti ona vereceğini söyleyince antonio sazan balığı gibi atlayıvermiş teklife.
bu alışverişten sonra, adam sırra kadem basmış. bizim antonio almış kitabı başlamış okumaya. kitaptaki lisan oldukça farklıymış. bu dünyadan değilmiş sanki.
işte o gün rastladım ona. neredeyse açlıktan nefesi kokmuş. bir lokma ekmeğe muhtaç bir halde. ben de dilenci zannettim de bir şeyler vereyim dedim.
- ben dilenci değilim. al şu paranı. al voltanı
+ kusura bakma harap gözküyorsun. senin için yapabileceğim bir şey var mı?
parasız ama gururluydu antonio:
- istemem, ben bana yeterim.
+ yemek ısmarlayım, hiç iyi görünmüyorsun.
güç bela götürdüm onu bir lokantaya. öyle bir yemek yiyordu ki tokum diyen acıkır. o zaman bana anlattı hikayesini. kitabı görmek istedim. evi dediği harabeye doğru yola koyulduk. kitabı aldı ve bana gösterdi sayfaları. bir şey dikkatimi çekmişti. yapılması gereken o alet bir saate benziyordu. benimde cebimde yolluk biraz para vardı. oturup yaptık. bir halta yaramadı. akla gelen tüm saat türlerini denedik. elimizde beş kuruş para kalmadı. birde dolu dolu saat...
gittik sattık bizde. o konuda yüzümüz biraz güldü açıkçası. hem ben paramı geri çıkarttım hem de antonio saat tacirliğine ilk adımı attı. şu an ortalama durumdaydı antonio. kitabın kopyasını çıkarıp bana verdi. o gün bugündür çözmeye çalışıyorum kitabın dilini.
var olmayan kitabın var olan bir bölününden
antonio'da bu işle meşguldü. babasından ona hayli miktarda mal, mülk ve servet kalmıştı. güzel yiyordu parayı. ta ki....
tuhaf bir adama rastlayana kadar. üç kızkardeşi vaat ediyordu antonio'ya. önüne bir kitap koydu antonio'nun. bu kitap, " sadece baba'dan doğan ve dillere destan üç kızkardeşi anlatmaktaymış. adam demiş ki; bu kitabın öğrettikleri ile bir yol ortaya çıkacak sadece kitapta öğretilen bu alet ile onlara ulaşılacaktı.
kitap eski püsküydü, çöpe atsan bakılacak bir halde değilmiş. adam, antonio'un elindeki tüm servet karşılığında bu kitabı ona vereceğini söyledi. antonio bu saçma teklife ilk olarak kayıtsız kalmış. ama adam, bu kızkardeşlerin akla gelinmeyecek serveti ona vereceğini söyleyince antonio sazan balığı gibi atlayıvermiş teklife.
bu alışverişten sonra, adam sırra kadem basmış. bizim antonio almış kitabı başlamış okumaya. kitaptaki lisan oldukça farklıymış. bu dünyadan değilmiş sanki.
işte o gün rastladım ona. neredeyse açlıktan nefesi kokmuş. bir lokma ekmeğe muhtaç bir halde. ben de dilenci zannettim de bir şeyler vereyim dedim.
- ben dilenci değilim. al şu paranı. al voltanı
+ kusura bakma harap gözküyorsun. senin için yapabileceğim bir şey var mı?
parasız ama gururluydu antonio:
- istemem, ben bana yeterim.
+ yemek ısmarlayım, hiç iyi görünmüyorsun.
güç bela götürdüm onu bir lokantaya. öyle bir yemek yiyordu ki tokum diyen acıkır. o zaman bana anlattı hikayesini. kitabı görmek istedim. evi dediği harabeye doğru yola koyulduk. kitabı aldı ve bana gösterdi sayfaları. bir şey dikkatimi çekmişti. yapılması gereken o alet bir saate benziyordu. benimde cebimde yolluk biraz para vardı. oturup yaptık. bir halta yaramadı. akla gelen tüm saat türlerini denedik. elimizde beş kuruş para kalmadı. birde dolu dolu saat...
gittik sattık bizde. o konuda yüzümüz biraz güldü açıkçası. hem ben paramı geri çıkarttım hem de antonio saat tacirliğine ilk adımı attı. şu an ortalama durumdaydı antonio. kitabın kopyasını çıkarıp bana verdi. o gün bugündür çözmeye çalışıyorum kitabın dilini.
var olmayan kitabın var olan bir bölününden
devamını gör...
14.
anın fotoğrafı
15.
bloom taksonomisi
bir hincime ukdesidir.
egitim bilimi konularından biridir. bir bilgiyi öğrenirken bloom'a göre yapılması gereken şunlardır. bir bilgi hatırlanır. bunun neler ile bağlantılı olduğu kavramaya çalışır. bilgi uygulanır. daha sonra analiz edilme ve bilginin dogrulanip sentezlenme süreci başlar. ortaya çıkan sonuçta değerlendirilir.
egitim bilimi konularından biridir. bir bilgiyi öğrenirken bloom'a göre yapılması gereken şunlardır. bir bilgi hatırlanır. bunun neler ile bağlantılı olduğu kavramaya çalışır. bilgi uygulanır. daha sonra analiz edilme ve bilginin dogrulanip sentezlenme süreci başlar. ortaya çıkan sonuçta değerlendirilir.
devamını gör...
16.
olasılık teorisi
bir hincime ukdesidir.
0<×<1 aralığında oluşabilecek sonsuz ihtimallerin hesaplanmasıdir. bunu icat eden matematikçiler, şans oyunları üzerine çalışmışlar ve permutasyon, kombinasyon, binom acılımlari oluşturulmuş. olasılık teorisi güçlendirilmistir.
mesela, bir kişinin bana yazıp yazamayacak üzerine yazı tura atsam ihtimal normal şartlarda %50 dır. ama onun yazması ancak paranın dik gelme ihtimalidir.
0<×<1 aralığında oluşabilecek sonsuz ihtimallerin hesaplanmasıdir. bunu icat eden matematikçiler, şans oyunları üzerine çalışmışlar ve permutasyon, kombinasyon, binom acılımlari oluşturulmuş. olasılık teorisi güçlendirilmistir.
mesela, bir kişinin bana yazıp yazamayacak üzerine yazı tura atsam ihtimal normal şartlarda %50 dır. ama onun yazması ancak paranın dik gelme ihtimalidir.
devamını gör...
17.
geceye bir hikaye bırak
yolculuk sonrası bir mola
bazen bu yolculukların beni öncekinden daha farklı yaptığını düşünüyorum. gittiğim yollar benzer ama giden aynı ben miyim?
bu soruyu hep sorarım ama cevabini bir türlü bulamam. artık dinlenme vakti gelmişti. eski bir dostu ziyaret etme vaktiydi.
onu en son gördüğümde öfke ve üzüntü denizin ortasında paraolimpik yüzücüluk yapıyordu. cildirmamişsa iyi.
o ne? bitki mi yetiştiriyor o? ne alaka? ne oldu ki şimdi?
+oooo kimleri görüyorum seyyah efendi. yolculuk nasıldı?
- yollar aynı macera farklıydı be şair. asıl senin tarla işin de ne?
+bu insanlardan ümidi kestim. tarlaya meyve ve sebze ektim. en azından sonucu belli. onlara su, gübre ve ilgimi veriyorum. onlar da meyvelerini...
insana ilgi veriyorsun karşılığında küçük görülme alıyorsun.
-şiirler ne oldu şair, öksüz mu bıraktın onları?
+yazmaya değer biri ve bir şey yok ki yazayım.
-sende bir bahane bul. şiir senin ekmeğin ve suyun değil mi?
+sonra konuşuruz bunları. sen şimdi aç mısın onu söyle.
+kurt gibi hem de.
oturduk. hiç tahmin etmezdim. guzel yemek yapmış.
+bu aynalar ne?
-kendimin nasil oldugunu çözmeye çalışıyorum.
+bu o hikaye mi gene?
-hikayeci sensin. ben şairim bunu unutma.
+ evet hikayeci benim de . bahsettim şeyi gayet iyi biliyorsun.
-bilmez miyim. soylemecegim. şiir gibi anlatacagim.
+anlat be şair hadi bakalım.
"ben ne narcissosum ne de sen nyphia,
istegim kendi yansimam değil derinliklerimi göreni
senden de olursa olur ancak bir rüya,
yaşadıklarımın alamazsın bir haberini."
+ şair, bırak gitsin. karalama artık bu konu için. hayatın güzelliklerinden bahset.
-iyileseyim. ilk işim bu olacak.
en azından sevindim şair icin. düştüysen ancak sen kalkarsın. başkası kaldırması nafile. o gücü kendinde bulacaksin.
sabah yine yola koyulma vaktiydi. şair geceden kalma uyuyordu. gitmeme aliskindi şair.
bana da yeni hikayeler alışkın....
bazen bu yolculukların beni öncekinden daha farklı yaptığını düşünüyorum. gittiğim yollar benzer ama giden aynı ben miyim?
bu soruyu hep sorarım ama cevabini bir türlü bulamam. artık dinlenme vakti gelmişti. eski bir dostu ziyaret etme vaktiydi.
onu en son gördüğümde öfke ve üzüntü denizin ortasında paraolimpik yüzücüluk yapıyordu. cildirmamişsa iyi.
o ne? bitki mi yetiştiriyor o? ne alaka? ne oldu ki şimdi?
+oooo kimleri görüyorum seyyah efendi. yolculuk nasıldı?
- yollar aynı macera farklıydı be şair. asıl senin tarla işin de ne?
+bu insanlardan ümidi kestim. tarlaya meyve ve sebze ektim. en azından sonucu belli. onlara su, gübre ve ilgimi veriyorum. onlar da meyvelerini...
insana ilgi veriyorsun karşılığında küçük görülme alıyorsun.
-şiirler ne oldu şair, öksüz mu bıraktın onları?
+yazmaya değer biri ve bir şey yok ki yazayım.
-sende bir bahane bul. şiir senin ekmeğin ve suyun değil mi?
+sonra konuşuruz bunları. sen şimdi aç mısın onu söyle.
+kurt gibi hem de.
oturduk. hiç tahmin etmezdim. guzel yemek yapmış.
+bu aynalar ne?
-kendimin nasil oldugunu çözmeye çalışıyorum.
+bu o hikaye mi gene?
-hikayeci sensin. ben şairim bunu unutma.
+ evet hikayeci benim de . bahsettim şeyi gayet iyi biliyorsun.
-bilmez miyim. soylemecegim. şiir gibi anlatacagim.
+anlat be şair hadi bakalım.
"ben ne narcissosum ne de sen nyphia,
istegim kendi yansimam değil derinliklerimi göreni
senden de olursa olur ancak bir rüya,
yaşadıklarımın alamazsın bir haberini."
+ şair, bırak gitsin. karalama artık bu konu için. hayatın güzelliklerinden bahset.
-iyileseyim. ilk işim bu olacak.
en azından sevindim şair icin. düştüysen ancak sen kalkarsın. başkası kaldırması nafile. o gücü kendinde bulacaksin.
sabah yine yola koyulma vaktiydi. şair geceden kalma uyuyordu. gitmeme aliskindi şair.
bana da yeni hikayeler alışkın....
devamını gör...
18.
osmanlı tokadı
osmanlı tokadı, osmanlı ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen düşmanı sersemletmek amacıyla yanaklara ve ense kısmına doğru yapılan bir saldırı biçimidir. vuruşun şiddetine ve yerine göre öldürücü olabilir.
bu tekniği kullanan delibaş adıyla tanınan gruptur. osmanlı'da ön safta savaşan bu askerler daha eğitim safasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlar.
bu tekniği kullanan delibaş adıyla tanınan gruptur. osmanlı'da ön safta savaşan bu askerler daha eğitim safasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlar.
devamını gör...
19.
epikürcülük
epikür, demokritos aşamalarını izleyen atomik bir materyalistti. materyalizmi batıl inanç ve kutsal müdahaleye karşı genel bir saldırıya neden oldu. epikür, aristippus'tan sonra "zevk" dediği şeyin en büyük iyilik olduğuna inanıyordu, ancak bu zevke ulaşmanın yolu, mütevazı bir şekilde yaşamak, dünyanın işleyişi hakkında bilgi sahibi olmak ve kişinin arzularını sınırlamaktı. bu durum, bir huzur (ataraksi) ve korkudan çekilme özgürlüğünün yanı sıra bedensel bir ağrı yoksunluğuna (aponia) yol açacaktır. bu da epikurcülüğün olusmasini sağlamıştır.
epikürcülük, zevkini yalnızca tek bir amaç olarak ilan ettiği sürece hazcılıkın bir biçimi olmasına rağmen, ağrı ve korkunun yokluğunun en büyük zevki oluşturduğu ve basit bir hayatın savunuculuğu olduğu kavramı hedonizmden çokça farklı hale getirir.
devamını gör...
20.
fenike alfabesi
hami-sami kökenli dillerin babasıdır. zamanında hanninal barca ile bu dili konuşurdum. romaya gitmemesini söyledim ama dinlemedi...
devamını gör...