iki şehrin hikayesi yazar profili

dünyanın en ünlü itfaiyecilerinden biridir. sahip olduğu ünü elbette müziğe borçludur ve sonuna kadar da hak ediyor.

yetişkin bir insan gibi giyinip yetişkin bir insana uygun aksesuarlar kullanıyordur. şaşıracak bir şey yok.

kendinize döner ısmarlayın, çok güzel bir şey yapıyorsunuz ama bence bir süre tavuk etinden yapılma dönerden uzak durun.

... anlaşılmazlığın ölümü gibidir.

boğaz, troya, huzur.

fedakarlık, fazlaya kaçtığında eşitler arasındaki ilişkiyi bozar. bir taraf, karşı tarafın fedakarlığını kazanılmış hak olarak görmeye başlar ve zaman içinde bilinçli olmasa da faydalanan taraf haline gelir.

fedakarlığın fazlası, karşınızdaki insanın sizi daha fazla sevmesini veya takdir etmesini sağlamaz. sizi görünür de kılmaz. aksine, yaptığınız her şey giderek daha görünmez olur.

tekinsiz yerlerdir, dolaşmanız pek tavsiye edilmez. mpütezeller, zoofiller buralarda gezinir. terk edilmiş mekan romantizmine kapılıp kaseyi orada bırakmayın.

teknik analiz saçmalığına inanan kişilerin para kazanmayı beklerken kaybettiği oyun.

köşesi sivri olan tüm eşyalar. kuytu bir köşede, duvara bakıyor durumda bile olsa mutlaka çarparız.

ulus devletler bu coğrafyada hayatta kalabilmenin şartlarından biri. ırak ve suriye'de olanları, yarın muhtemelen iran'da denenecek şeyleri hepimiz görüyoruz. aidiyet bilinci yok olmuş suriye ordusu savaşmadı bile bir hafta önce, tükenmiş bir şekilde silah bıraktı.

atatürk'ün kullandığı türk kavramı, beğenseniz de beğenmeseniz de bir ulus ismi. bu coğrafyada hakim ulus türkler olduğu için böyle kullanılıyor olması da çok doğal.

klişe örnektir ama zaten doğru olduğu için klişe olmuştur; zidane fransız olurken bir sorun olmuyor da, nazım hikmet ran türk olurken neden sorun oluyor? zaten nazım hikmet de kendisini türk şair olarak niteliyordu, ona türklüğü yakıştıramayanlarda asıl sorun.

ingiliz'e ingiliz, alman'a alman deyip türk'e türkiyeli deyince daha fazla solcu veya demokrat olmuyorsunuz.

hiç özlemiyorum bunu. yakınlarım orada olmasa gitmem bile. ne zaman tersine göç ciddileşir, şehrin nüfusu 4 - 5 milyon azalır, o zaman yaşanacak bir yer haline döner.

yoksa, çoktan bitmiş.

scatman john - scatman.

bazı aözleri inanılmaz duygulandırıyor beni:

ski-bi dibby dib yo da dub dub
yo da dub dub
ski-bi dibby dib yo da dub dub
yo da dub dub
(ı'm the scatman)
ski-bi dibby dib yo da dub dub
yo da dub dub
ski-bi dibby dib yo da dub dub
yo da dub dub
ba-da-ba-da-ba-be bop bop bodda bope
bop ba bodda bope
be bop ba bodda bope
bop ba bodda
ba-da-ba-da-ba-be bop ba bodda bope
bop ba bodda bope
be bop ba bodda bope
bop ba bodda bope

"bir yerde hata yapmışsındır, tekrar gözden geçir.",

bok.

metafizik kavramlara dair sıklıkla yapılan bir yanlışı da düzeltmek gerekiyor. bilim, metafizik kavramlar yoktur demez, olgulara dayanmadığı ve yanlışlanabilir olmadığı için yok sayar. bu yok sayma, yoktur demek değildir.

günün birinde metafizik kavramlara dair ölçme yöntemleri geliştirilir, bunlar tekrarlanabilir deney ve gözlemlerle ispatlanırsa, elde edilen veriler bilimseldir diyebiliriz.

müeccel ile sıkça karıştırılan bir kavram. muaccel vadesi gelmiş ve ödenmesi gereken borçları ifade ederken, müeccel ise vadesi gelmemiş ve gelecekte ödenmesi gereken borçları ifade eder.

muaccel ve müeccel kavramları, hukuk ve finans alanında bolca kullanılmakta. özellikle kira ve kredi işlemlerinde sıkça rastlanır.

gözlük - burun - bıyık oyuncağı. sadece bunu giyerek kıyafet balosuna gitmişliğim bile var.

bu adam ve benzerlerini popüler kılan, sol partilerin emek siyasetini bırakıp kimlik siyasetine gömülmesi ve kaçak / sığınmacı istilasını desteklemeleri.

yoksa biliyoruz ki wilders ciddiye alınacak biri değil.

mormonların soaking adı verilen saçma sapan sevişmeleri için tasarlandı herhalde.

iq testi gibi olay. böyle bir şeye inanan insanların cezai ehliyetinin olmaması gerekiyor çünkü en temel mantık yürütme yeteneği ve sağduyudan yoksun oldukları aşikar.

www.farwestchina.com/blog/f...

normalsozluk.com/entry/3210999 numaralı entryde bir şeyler zırvalanmış. star trek (uzay yolu) serisinin devletsiz, paranın geçerli olmadığı ve insanların kendilerini geliştirmeye adayabileceği bir dünya sunduğu doğru. peki bunun nesi yanlış?

ayrıca ilgili entry'de dizide ırkçılık olduğundan bahsedilmiş ki acayip komik bir iddia. 1966 yılındaki ilk star trek serisinde (tos) george takei ve michelle nichols var. biri japon, biri zenci. üstelik, bu dizi televizyonlarda ilk kez bir beyaz ile zencinin öpüştüğü bir sahne yayınlamış ve tepkilere de aldırış etmemişler.




star trek ds9'da ise bırakın gemi komutanlığını, solucan deliği dibindeki çok kritik bir askeri üssün komutanlığını yapan benjamin sisko ((gbkz: avery brooks)) zenci.

arkadaşa komplo teorilerini azaltmasını öneriyorum. televizyon tarihinin ırkçılığa ve vahşi kapitalizme, üstelin de soğuk savaşın en çetin yıllarında karşı koymuş bir diziye ırkçı demesi artık komiğin de ötesinde.