jagged - tüm tanımları (2. sayfa)

öncelikle şöyle bir durum var, kadınlar bu önermeye karşılık olarak "zengini değil çalışkan erkeği seviyoruz" derler haklı olarak.

yani paralı erkek deyince aklınıza illa ki holding, şirket sahibi erkekler gelmesin. ha kaldı ki onlar da ilişki konularında çok aktif o başka konu.

ama biraz biz erkeklerin, en azından bu görüşü canhıraş savunan büyük kısmın, para konusunda algı sorunu var biraz.

doların 7 euronun 8 beş litre ayçiçeği yağının 108 lira olduğu ülkemizde hem canın nereye gitmek isterse oraya gezebililecek, hem para derdini düşünmeden bir mekanda eğlenebilecek, hem kendine ait hobi edinebilecek, hem de hayatı rahatça idame ettirebilecek para miktarı en az 10 bin türk lirasıdır.
ve 10000 tl de günümüz şartlarında büyük para değildir.

bir mühendis, bankacı vs. bu parayı da yaklaşık 3-4 yıl içinde çalışıp terfi alarak rahatlıkla kazanabilir. çalışkanlık alt metninin anlamı burada kazılıdır aslında.

ha, ayrıca kadınlara hiç çalışmayan erkekler zaten sempatik gelmez o da ayrı bir konu diyelim.

arkadaşlar dalga geçiyorsunuz ama haberiniz yok sanırım.

şuan hangi şartlar altında, nasıl yaşadığınızı, birlikteliğinizin durumunu bilmiyorum doğal olarak. ama bu hiçbir zaman yaşamayacaksınız, ben böyle insanım o yüzden böyle olmayacak anlamına gelmiyor.

her insan hata yapar. ilişkiler konusunda da yapar. öncelikle bu gerçekle yüzleşmeniz gerekir. bir de hiçbir insan tek eşli değildir. bu gerçekle de yüzleşmek lazım. o yüzden yalnız kaldığınız müddetçe sürekli sevgili aramaya çalışıyorsunuz ya zaten.
benim "karakterli" insanlar da aldatır dememin nedeni el üstüne gösterilen, tam olarak efendi denilen insanların çevresi değiştikçe yaşadıkları nice aldatma hikayesine etrafımda görerek veya yaşayarak şahit olmam.
biraz kendinizi veya karşınızdakini değil de genel olarak insanlar hakkında gözlem ve çıkarım yapın.

biraz ezkiçe bir entry yazdım gibi görünüyor ama böylesine bir linçlenmeye de kayıtsız kalamazdım :p

evet öyle. erkeği de kadını da ne zaman, nerede, nasıl şartlar bulursa aynen öyle aldatacaktır. evrenin yazısız kurallarından biridir bu. zira insanın kendisi pislik bir canlı.

hiç efendi adam, dürüst kadın gibi tanımlamalara kanıp karakterli insanlar aldatmaz demeyin. kazanılan paraya, içinde bulunulan döneme, etrafındaki çevreye göre insanlar bir yolunu bulur ve değişkenlik gösterir.
ha, sadık ve dürüst bir partner bulduysanız da büyük ihtimalle daha önceki ilişkisinde aldatmıştır, aldatmanın çok matah bir şey olmadığını anlamıştır ya da psikolojik travma seviyesine gelecek bir noktada aldatılmıştır. en kötü ihtimalle de ilk sevgilisi sizsinizdir.

aslında sorun 5275 lirayı işçinin almasında değil, kendini beyaz yakalı vs. diye nitelendirilen insanın aşağı yukarı o düzeyde para alması.

ülkenin yoksulluk sınırı 9000 tl civarı, istanbulda yaşasan 5000 tl zaten puf oluyor.

madem işçiler refah içinde yaşamak için 5000 lira istiyor, sen de 10 bin lira iste o zaman kendine göre ayırabileceğin.

altyazı. ama eski filmlerde ve çizgi filmlerde dublaj kesinlikle.

öyle ya da böyle türkiye'de ciddiye alınması gereken dublaj kültürü var. ülkemiz çoğu ülkeden iyi. o kadar ki bu mevzubahis eski filmlerde filmin orijinal dili bile o hissiyatı veremiyor.

ama son dönem filmlerde bu kalite yok maalesef. onun dışında dizileri de genel olarak altyazıyla izlerim.

insan ilişkileri konusunda belli bir doygunluğa ulaşan (arkadaşlık, sevgililik vs.) kimselerde görülen durum. bu yüzden saf insanların morali bozuluyor.

netflix'in, winx'in masumiyetini bozarak yaptığı dizidir.

tüh ya kaçırdık yayını.

programın kaydı olur mu acaba, varsa da biri atsa ya özelden....

özellikle bu ülkede güzel bir kızı da geçtim genel anlamda çok çirkin bir görünüme sahip değilse kızın tamamen yalnız kalma gibi bir lüksü yok.
sadece dış görünüş üstünden diyorum bu arada. çoğu erkek istisnai durumlar hariç kadının yalnız kalmasına sebep olan diğer kusurlarına katlanmaya çalışıyor.

böyle bir şey olması için ya sosyal medya hesabının olmaması lazım, ya da hiç arkadaşının olmaması, olsa bile sınırlı bir çevreye sahip olması lazım. bu denilen önermeler de iş hayatına atılana kadar bir şekilde bitiyor zaten.

onun dışında kadınlar yalnız kalıyorsa muhtemelen çevresindeki erkek adaylarını kendi deneyimlerine göre değerlendiriyorlar.
özellikle belli bir yaştan sonra "sadık, kariyerli, dürüst erkek" aradıkları ve geçmiş deneyimlerinden farkederek ilişkilerin çok önemli bir şey olmadığını anlayıp üstüne düşmedikleri için yalnız kalmayı tercih ediyorlar.

boğaziçi üniversitesi'nin artık taşra üniversitelerinden bir farkı olmadığını gösteren fotoğraf karesidir.

boğaziçi bu hale geldiyse bu ülkede üniversite okunmaz artık gençler, lise döneminden itibaren yurtdışına gitmeyi araştıracaksınız. yapacak bir şey yok.

twitter.com/tokatspor_fc/st...

"yok canım ben hiç öyle şeyler yapar mıyım... "

98'li olduğunu duyunca şok olduğum (en fazla 19-20 yaşındadır diye düşünüyordum) flu tv'nin kovulan stajyeri.

zannettiğinden daha aşağıda.

bir de herkes erken boşalmadan bahseder genelde, sende öyle bir durum olacak illa ki erken boşalacaksın diye bir şey yok. hatta bunları düşünüp fazla strese girip malum yeri kaldıramama ihtimalin bile var.

ama ilk sefer için temkinli ol.

son olarak mutlaka korun.

olur. ama arkadaşlığın kişiler arasında değişen tanımı olduğunu da unutmamak lazım.

"kızla erkek arkadaş olamaz" önermesi savunulurken genelde cinsellik üzerinden değerlendirilir. işte "anlık bir hataya düştün öpüştün, kız senle sevişmek istedi, erkekler bir süre sonra cinsellik üzerinden düşünür" vs diye.

onu da kılıfına uyduranlar var merak etmeyin ;)
deliler gibi sevişip ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi devam edenler, veya bu durumu kabullenip işi fuckbuddyliğe götürenler de çok. hatta toplumda böyle insanların sayısı sandığınızdan çok daha fazla.

uzun lafın kısası, bir kızla bir erkeğin arkadaş olması ve ilişkinin içine girecek ekstra durumlar; kişinin, çevresinin ve toplumun bakış açısına bağlıdır.

bu nedenle kimileri "hayatta olmaz" der, kimileri herhangi bir his duyulmadan normal arkadaş olunabilir der* , kimi de cinsel hayatla birlikte arkadaşlık gayet yürütülebilir der.

bu önermeleri genellemeye vurmak biraz yanlış sanki.

aşık olun, sevin, öpüşün, sevişin, dost biriktirin, geniş çevreli olun, dersleri son seneye kadar mümkünse sallamayın. özellikle sosyal anlamda kolayca efektif olacağınız yılları boş yere harcamayın.

eğer bunları yapmazsanız ilerleyen yıllarda işiniz çok daha zor olacak zira, ve her birlikteliği olana daha önce yapamadığı için nefret köpüren bir incel olacaksınız.
yol yakınken utanmayın, hayatınızı yaşayın, geç olmadan ilklerinizi deneyimlerin.

öncelikle kimsenin ne yaptığına, nasıl bir tarzı olduğuna vs. karışmak amaçlı yazmıyorum bu entry'i, yanlış anlaşılmasın. sadece son yıllardaki "güzellik standardı"nı eleştiriyorum.

son yıllarda dış görünüş olarak kadınlar da erkekler de ciddi anlamda birbirine benzemekte.

erkekler fitness salonlarından çıkmıyor, hepsi kaslı. yine aynı şekilde hemen hepsi kısa da olsa sakal bırakıyor. genelde aynı tarz giyiniyorlar.

kadınlar da spor salonundan çıkmıyor. hemen hepsinin vücutları aynı artık. ince bel, geniş kalça. giyim tarzları zaten aynı, ki hoş moda dediğimiz şey de bunun için var. saçını boyatmayan neredeyse kimse kalmadı, kimse doğal görüntüsünü beğenmiyor.

dövme yaptırmak, başta burun olmak üzere estetik yaptırmak gibi şeyleri artık saymıyorum bile zaten. insanların farzı oldu onlar.

ve bu mega tüketim toplumunun güzellik anlayışına baktığımda da ortaya çıkan sonuç, dış görünüş anlamında herkesin birbirine benzemesi. bütün kadınlar bütün kadınlara, bütün erkekler bütün erkeklere benziyor. ve bu standartlarda değilsen haliyle çirkin sayılıyorsun.

bugün instagram, clubhouse gibi uygulamalara açıp bakarsanız ne dediğimi zaten anlarsınız. hiç mi bir insanın farklılığı, kusuru olmaz artık. herkes mi beğenilmek isteniyor. ama ben artık insanların plastik barbie bebeklerden veya ken bebeklerden farkının olduğunu düşünmüyorum.

bir taraftan "sen böyle güzelsin, kimseyi takma" denilip obeziteyi meşrulaştıran pazarlamacı kesim, bir taraftan da herkesi tektipleştiren çağımızın güzellik anlayışı.

nasıl bir döneme denk geldim anlatması güç. cyberpunk yaklaşıyor sanki...

herkese nasip olmaz. birlikte büyüyüp daha sonra bu ilişkiyi resmileştirenler de oluyor evet...

kimine göre normal, kimine göre anormal gelecek ilişkidir.

bana soracak olursanız taraflardan birini veya ikisini de böyle bir ilişkiye girdi diye yaftalamam, yaftalasam da bir tarafına takacak ya sanki.

ama madem böyle bir başlık açtık, tanımını ve değerlendirmesini de kendi görüşümle yapmak istiyorum.

özellikle "sevgililik" kavramında ele alacak olursam çok da sağlıklı bir ilişki gibi durmuyor. mesele yaş farkı da değil, 30 yaşındaki kadın 43 yaşındaki erkekle iyi anlaşır mesela. veya 43 yaşındaki kadın 32 yaşındaki erkek.
ama her şeyin başladığı dönemde, 19 yaşında olan bir kadın 32 yaşında bir adamla duygusal ilişkiye girse olsa olsa hayalkırıklığı çöker üstüne. kadın erkek fark etmeden daha genç sayılan biri muhtemelen akranı veya yakın yaşlarındaki biriyle sağlıklı bir duygusal ilişki kurar.

onun dışında sadece cinsel ilişki amaçlı, özellikle sugar daddylik ilişkilerinde iki taraf da birbirinden memnun oluyor, iki taraf da birbirinden istediğini alabiliyor.

(bkz: grand theft auto v)

bu arkadaşlar genelde yazdığı 20 kişinin arasından 1-2 kişiyle birlikte ilişki kurabilirler. bir bakıma şanslılardır aslında.