javelin yazar profili

bir araba kasası tipidir.
otomobil kasaları içerisinde kesinlikle göze en hoş gelen, en sportif kasa tipidir.
araç durduğu yerde, her an yerinden fırlayacakmış gibi görünen, sedan, hatchback araçlar arasında direk göze çarpan, kendine baktıran sportif görünümlü araçlardır, coupe araçlar..


-coupelerin diğer kasa tiplerinden en ayırt edici özellikleri kesinlikle arka kapılarının olmaması (yani 2 kapılı olması) ve bagaj kapağının arka camla beraber açılmamasıdır. son zamanlarda 4 kapılı coupe/grand coupe diye bir kavram çıkarttılar ve woke kültürüne benzer şekilde bizlere kabul ettirmeye çalışıyorlar, o kasalar firmaların bizlere daha fazla araç satmak için çıkarttıkları soytarı, ucube olarak nitelendirebileceğimiz, ne idüğü belirsiz melez kasa tipleridir. buna ek olarak coupe araçların tavanı arka tarafta bagaj kapağına doğru keskin hatlarla iner. bu kısmı da dikkat çekicidir.


-coupe araçlar sedan araçlar kadar kullanışlı değillerdir, çünkü üretim amaçları ulaşım ve kullanışlılık değil, zevktir. zevk için üretilirler. coupe arabalara a noktasından b noktasına gitmek için binilmez. coupe arabaya binmek için a noktasından b noktasına gidersiniz. amortisörleri, yürüyeni sportiflik için daha serttir, daha az konforludur diğer kasa tiplerine göre.


-sae normuna göre coupe araçların iç kabin hacmi 934 litreden daha büyük olamaz.

-coupe araçlar sedan ve hatchback araçlara göre daha az üretilir ve spor araç olduklarından dolayı üretim maliyetleri yüksektir ve araçların fiyatları da diğer kasa tiplerine göre daha pahalıdır.


-sahipleri araçlarını sahiplenir, çocukları gibidir. yıllar geçse de kasa tipleri tasarımları birbirine benzer, modası asla geçmez. her zaman dikkat çeker.


-son olarak diğer kasa tiplerine göre çok daha güzel görünümlü zevkli otomobillerdir. yıllar geçse de sadece duruşları yeter bu araçların.

(kendi görüşümdür, en güzel coupeleri bmw yapar.)
-coupeleri sevin.

eriyik cam, suyun içine damlatıldığında dış kısım ani suyla temas ile anında katılaşır, iç kısım ise dış kısma göre daha yavaş katılaştığı için büzüşmeye başlar. ancak dış kısım çoktan katılaştığı için iç kısımdaki büzüşme dış kısımda oldukça büyük gerilmelere sebep olur ve prens rupert'in damlası dediğimiz bu şey, dünyada görüp görebileceğiniz en dayanıklı, en sert malzemelerden birine dönüşür.
detaylı anlatım

1660 yılında almanya'da yaşayan prens rupert tarafından ingiltere'de tanıtıldığı için prince rupert'in damlası adını almıştır. prens rupert bu damladan üretip o zamanki iskoç kralı 2. king charles'a verir ve o da bilimsel araştırmalar için royal society denilen bilim topluluğuna tanıtır. ancak damlanın üretim methodunun cam üreten zanaatkarlar tarafından roma imparatorluğu döneminden beri bilindiği düşünülmektedir.

royal society üyesi robert moray'in 1660 yılında prince robert's drop hakkındaki notları:


dayanıklılığını şöyle tarif edebiliriz;
linkte göreceğiniz üzere;
üzerine ateş ettiğinizde damlaya birşey olmuyor, hatta mermi sekiyor, ancak merminin çarpmasıyla oluşan şok dalgası kuyruğuna geldiğinde kuyrukta oluşan titreşimden dolayı damla patlıyor.

bu linkte de hidrolik presteki performansını görebilirsiniz. pres tezgahını yamultacak kadar dayanıklı.

bu adreste üzerine farklı silahlarla ateş edilen damlaların yavaş çekimde görüntüleri yer almakta. smarter every day isimli bir youtuber tarafından deneyleri yapılmakta.

oldukça ilgi çekici bir şey, prince rupert damlası. kuyruğunun aşırı dayanıksız olmasına ve kırıldığında titreşime maruz kaldığında damlayı komple patlatmasına bir çözüm bulunabilse zırh gibi savunma sanayi endüstrisinde oldukça kullanışlı bir malzeme olabileceğini düşünüyorum.

2022'ye girerken %120 zamları da ebem mi yaptı, sayın cumhurbaşkanım?
gece yarısı millet 10'dan geriye sayarken resmi gazetede %100'ü geçen elektrik doğalgaz zamlarını ben mi yaptım sayın cumhurbaşkanım?

siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? resmen dalga geçiyorsunuz

tanım:

(oo==[][]==oo)

e30 budur..


bmw 3 serisinin 1982'den 1994'e kadar üretilen 2. neslinin kasa kodudur..
bizim halkımız tarafından çakal kasa bmw olarak da bilinir..
bmw tarihinde en güzel, en estetik kasalarından biridir.. sürüş zevkinin zirvede olduğu, mekanik hissiyatını dibine kadar yaşayabileceğiniz, bu konularda fiyat performans olarak daha iyi bir araç yoktur.. e30 bir külttür, modern klasiktir, ultimate driving machine'dir..
her petrolhead diye tabir edilen has arabacının hayalinde temiz bir e30'a binmek yatar. hatta artırıyorum, e30 sevmeyip kendine arabacıyım diyen erkek, kendini güldüren erkeklerden hoşlanıyordur.. e30 sevmeyen erkek benimle selamı sabahı kesebilir.. e30 kırmızı çizgimdir..


neyse, biraz tarihinden bahsedelim..
e21 kasa ilk 3 serisinin ardından gelen e30 sedan, coupe ve convertible, yani üstü açık ve station olmak üzere 4 farklı versiyonla geldi. buna ek olarak 325ix drive modeli de vardır ki, ilk 4 çekerli bmw modelidir. bir de m3 modeli vardır ki, e30'un nirvanasıdır, arka bagaj kapağından, ön çamurluğuna, arka camından motor yapısına kadar normal e30 kasalardan oldukça farklıdır.. ilginçtir, e30 motorlarnın geneli 6 silindir olmasına rağmen m3 e30'un motoru 4 silindirdir..
1976 yılında tasarımına claus luthe şefliğinde başlayan e30'un dış tasarımına boyke boyer isimli bir tasarımcı önderlik etmiştir. bilgisayar ortamında tasarlanmış olan e30, atası olan e21 kasadaki ikili yuvarlak farları gibi ufak tefek benzerlikleriyle, süspansiyon sistemi ve iç mekan gibi büyük değişiklikleriyle aralık 1982 yılında dünyaya tanıtılmıştır..
1985'de 323 modelinin yerini 325 almış, üstü açık modeli piyasaya sürülmüş.. diğer tüm üstü açık bmw'ler gibi e30 convertible modeli de baur isimli ünlü firmaya yaptırılmıştır..


1987'de makyaj görmüştür.. makyajlı ile makyajsız arasındaki en büyük farklar:
-büyüyen arka stoplar


-daha alçakta konumlandırılan arka çamurluktaki lastiği çevreleyen yay gibi olan çerçeveler(adı her neyse, yabancı forumlarda arches diye geçiyor)


-krom detayların azaltılması
-krom tamponlardan plastik tamponlara geçiş. (özellikle amerikan kasalarındaki diving board bumpers dedikleri iğrenç tamponlardan kurtulmaları çok iyi olmuş.)

dışardan bir e30'un makyajlı mı, makyajsız mı olduğunu bu detaylardan anlayabilirsiniz..

motorlarına gelecek olursak
makyajsız iken m10 ve m20 kodlu karbüratörlü motorlara sahipti.

316 ve 318 4 silindir m10 motor idi.. bunlar 90 ve 100 beygirlik motorlardı. aynı hacime sahiplerdi ancak 318'de bosch l-jetronic enjeksiyon sistemi vardı.

m10 motor

makyajla m40 kodlu enjeksiyonlu motora geçildi. 316 ve 318'de 100 ve 110 hp güce ulaştı. bosch motronic isimli enjeksiyon sistemine geçildi. 4 silindirli motorları buna sahipti.

m40 motor

320 motoru m20 idi. 125hp motoru makyajda çok bir değişiklik olmadı.
makyaja kadar 323 olan 2.3 litrelik m20 motorlu modeli makyajda yerini 2.5 litrelik 325'e bıraktı. beygir gücü 150'den 170'e çıktı.


318is adlı, modeli üstten çift egzantrikli, japonların motorlarına benzer, m42 kodlu bmw'nin geleneksel motorlarından farklı bir yapıya sahipti. japonya araçlarıyla rekabet için çıkarılan bir modeldi. günümüzde tutulur ancak o dönem japon araçlarıyla mücadelesi pek de başarılı olmamıştı.

m3 modeline gelecek olursak:
4 modeli vardır.
ilki normal m3 : 2.3 litrelik s14 kodlu 4 silindir bir motor. 192 hp.
evo 1 modeli: normal m3 ile aynı motor.
evo 2 modeli :220 hp'ye çıkarılmış aynı motor.
sport evo:235 hp'lik 2.5 litrelik s14 motor.


bunlara ek olarak 320is isimli özel bir versiyonu vardır, m3'deki motorun 2 litrelik versiyonudur, 190 hp'dir..


süspansiyonlarda e21'e kıyasla büyük farklar vardı, semi-trailing arms denilen, arka tekerlerinin bağlantı kollarının şaseye bağlantı sisteminin kompakt şekli arka tarafta ve bagajda yer açılmasını sağlamıştır.. semi trailing arms isimli arka yürüyenin, aracın virajlara girişinde dinamik olarak toe açısını değiştirmesi, "bump steer" denilen aracın tekerinin yola göre yükselmesi veya alçalması durumlarında sağa/sola çekme durumuna sebep olduğu için o dönemlerde eleştiri alsa, genel olarak oldukça iyi yorumlar almıştır..


1986'dan sonra abs gelmiştir.

üretildiği yıllar boyunca toplam 2.5 milyon kadar e30 satılmıştır..

ne yazabilirim ki buraya daha?
e30 ruhu olan bir araçtır, araçla aranda herhangi bir elektronik sürüş yardımı yoktur, sadece direksiyon ve gaz pedalı vardır.. e30 çıktığı zamanlardan beri efsane olmuştur, duruşuyla, tasarımıyla performansıyla döneminin ilerisindedir.. sevgiden farklı olarak bağımlılık gibi birşeydir..
günümüzde temizlerine paha biçilemeyen bir araçtır e30. üretileli 40 yıl olmasına rağmen hala yaygın bir araç olması, en gencinin 40 yaşında olmasına rağmen hala ankara'nın blilmum kavşaklarında yan yan dönebilmesi e30'un ne kadar müthiş bir mühendisliğe sahip olduğunun göstergesidir..


tipik bir bmw modeli gibi, ilk kez binseniz bile sanki yıllardır kullanıyormuşsunuz gibi bir sürüş hissine sahiptir.. sizden gizlisi saklısı olmaz, aracın her şeyi sizin kontrolünüzde gerçekleşir, her türlü tepkiyi size iletir, adeta bir uzvunuzmuş gibi, gerek yolda normal bir şekilde giderken, gerek yengece bürünmüş bir şekilde yan yan giderken.. ruhu olan bir otomobildir e30..


günümüzde her ne kadar yanlamadır, apaçiliktir, trafik canavarlığıdır, aklınıza gelebilecek her türlü tehlikeli trafik suçlarının uygulanmasında yaygın olarak kullanılsa da, altın yere düşmekle pul olmazmış, bu e30'un asaletinden, güzelliğinden bir şey kaybettirmemektedir.. ne zaman trafikte görsem, yüzümde bir gülümsemeye yol açar, "ulan bir tane de bende olsa keşke" diye iç geçiririm.. görüş açımdan çıkana kadar gözümü alamam.. herşeye, aldığınızda maruz kalacağınız tüm apaçi yaftalamalarına, ön yargılara, trafik canavarıymışsınız gibi kötü bakışlara rağmen inatla sevilir, kalpte kendisine geniş bir yer ayrılır..


e30 hayata karşı bir duruştur..

inanıyorum.. hala bir yerlerde ilk sahibinden, zamanının hızlı delikanlısı ünvanını taşıyan emekli bir dayıda tertemiz, kazasız bir tane var.. benim satın almam için bekliyor..


buradan
buradan
buradan

ya ben dürüst olacağım, karı-kızın bol olduğu, bomboş-dopdolu herhangi bir bölüm okurdum. o bölümde de okumazdım, ortamlardan ortamlara akar, her türlü sosyal topluluğa katılır, çevre yapar, takılırdım boş boş, aylak aylak..
lanet olası, erkeklerle dolu, testesteron kokan, zor derslere sahip makina mühendisliği bölümünden sonra, kendimi daha üniversiteli, daha insan gibi, daha genç gibi hissederdim diye düşünüyorum.
evet, benim kayıp, boşa geçen bir üniversite hayatım var.

-sana müllerin selamı var.
+hangi müller?
-unlu mamüller

aşk dışarıda, gittiğin her yerde onunla karşılaşmayı ummaktır.. gözüm her yerde onu arıyor sözlük, belki onunla karşılaşırım diye şuradan da geçeyim dediğim zamanlar bile oldu.. aşık olunca aptal oluyorum..
gülünce kısılan gözlerinde kaybolmak istiyorum, gülüşüyle içimdeki karanlığı aydınlatsın, bana insan olduğumu hatırlatsın istiyorum..
ama benimki imkansız bir aşk gibi.. kendisiyle konuşmaya çalışıyorum, olmuyor, bir yandan umut veriyor gibi, bir yandan da istemiyor gibi ne yapacağımı bilmiyorum.. pffff..

terör örgütlerinin eylemlerini engellemek istihbaratın iç işleri bakanlığının, kolluk kuvvetlerinin görevidir, o vergileri boşuna vermiyoruz.. oldu canım, birileri eylem yapmasın diye ne kadar sosyal etkinlik varsa yasaklayalım, evimizden dışarıya çıkmayalım.. bu devran döndüğünde senin gibi ülke düşmanı çakma ülkücülerden, siyasal islamcılardan hesap sormayan hükumetin......

bomboş bir kaygı, şimdilik.. evet akp, kendi döneminde yapılan restorasyon çalışmalarından ötürü mimlidir, ancak bu kaygıya kapılmak için henüz çok erken..
zamanında sultanahmet'in minareleri de restorasyon için tamamen sökülmüş, minareyi oluşturan taşlarından hasarlı olanları onarıldıktan sonra tekrar üst üste konulup yeniden inşa edilmişti.. o zaman neden kaygılanılmadı da, şimdi mevzu bir anda kız kulesi olunca ortalık velveleye verildi?

ben söyleyeyim, provakasyon için.. veya delinin, cahilin biri kuyuya taş attı, diğer kırk cahil çıkaramadı..

cahillik gerçekten en büyük sorunü ülkemizde.. hele bir bitsin, biraz daha zaman geçsin, ondan sonra bakarız yıkmışlar mı, yoksa restore mi ediliyor..

"senden bir tane daha yoksa estağfurullah demeyeceksin, eyvallah diyeceksin."
-halo dayı

çocuklar duymasın'da rol yapmadığı çıkarımını yapabileceğimiz oyuncunun açıklamasıdır..

bir takım ekonomi bilmez, üstüne üstlük bilmediğinin farkında bile olmayan, ülke düşmanı, türk düşmanı, arapperest, cahiller yüzünden bugün de boşa çalıştık (!)çok şükür(!)

tam bir gerizekalı turnusolu başlık.
adam asker değil, normal vatandaş ama askerlerin yaşayacağı yaralanma ve sağlık tehditlerine yönelik kurulmuş bir hastanede bu tür sağlık tehditlerine yönelik yetiştirilen asker tabipler tarafından tedavi edilmek istiyor.. gerekçesi ise normal hastanede zar zor yer buluyormuş.. senin sorununun çözümü askeri hastanede tedavi olmak değil yazar arkadaşım benim, sağlık sisteminin iyileştirilmesi.. git fahrettin koca'ya falan ağla, askeri hastanelerle normal şehir hastanelerini bir tutma..

hemen üstümdeki de "asker yakınlarının imtiyazına dönüştü, asker dışında herkes tedavi olurken biz de öyle bakarız dışardan" diyor, kendisi yararlanamayınca kimse yararlanmasın istiyor, askerin kendisi bile.. kendin yararlanıyor olsaydın aynı şeyleri yazar mıydın acaba.. yararlandırmazsın kardeşim, denetlersin kendi ailesi dışında hiç bir kan bağı bulunan kimse yararlanamaz bu hastanelerden.. bunun çözümü de askeri hastaneleri kapatmak değil..

sağlıkçı askerler (sıhhiye mi deniyor, askeri tıp mı, terimlerini bilmiyorum, anladınız siz) normal doktor eğitimlerinden farklı eğitim alırlar, askerlerin silahlarla bombalarla mayınlarla yaşadığı ciddi fiziksel, mental yaralanmalara yönelik eğitimler alırlar, normal sivilde yaşamayacağınız kazalara hastalıklara yönelik eğitimler alırlar.. dolayısıyla bunlar sivil hastanelerden farklı hastaneler gerektirir, öyle sivil vatandaşın yaşadığı hastalıklarla uğraşamazlar..

bugatti veyron'un motor bölümü, monokok şasesine sadece 14 adet titanyumdan imal edilmiş cıvata ile bağlanır ve bu cıvataların tanesi 100 euro değerindedir..

yanlışsam düzeltin, dc motora aküden güç verip jeneratörü çalıştırmak..
vay bee, bi akıllı sensin.. tam bir şark kurnazı.. akü biterse nolacak? hadi aküden gücü aldı, jeneratör verimi var, elektrik motorunda kayıp var.. o jeneratör kendine güç veren elektrik motorunu mu besleyecek, yoksa senin işlerin için gerekli enerjiyi mi sağlayacak, ben anlamadım bu işi

#2122467 nolu entry sahibine de sonuna kadar katılıyorum.. alayı senden benden daha vatanseverdir sözde, ama en ufak fizik bilgisine sahip olmadan, bu işe yıllarını vermiş insanları, profesörleri göz ardı edip, cahilliğinden gelen cesaretle kurnazlıkla aklınca bir icat ortaya çıkartıp vatana millete katkı sağlamaya çalışıyor..

belki zamanında yaşadıkları imkansızlıklardan dolayı içlerinde olan bu gibi istekleri, hedefleri gerçekleştirememişlerdir diyeceğim, burada bile yine de iyi niyetli yaklaşmaya çalışıyorum ancak yeter be kardeşim, yok kare pistonlu motor, yok şuradan elektrikli araç, yok 3 liraya 100km, yok borla çalışan araç, sizin yapacağınız işlerin ama, yoktan var etmek allah'a mahsus ise sizin bu yaptığınız nedir lan, siz yoktan enerji var edebileceğinizi mi zannediyorsunuz?

t3nzu tarafından cover yapılmış hali tarafımca daha çok beğenilmektedir..
gece araba kullanırken dinlenilirse başınızı belaya sokabilir..

bmw'ye 2001 yılında alms'de (bkz: american le mans series) gt kategorisini kazandıran araç..

bu araç aslında amerikan le mans'ı için hazırlanmış bir yarış arabasıdır.. 2000 yılında aynı yarışı 3. bitirdikten sonra 3.2 litrelik motorun yarıştaki en büyük rakibi olan porsche 996 gt3'e karşı zayıf kaldığını gören bmw bu motoru bırakıp 4 litrelik p60 kodlu bir v8 motor geliştirmiş ve 2001 yılında bu araçla yarışmıştır.. 440 hp'lik bu v8 motor, 1300kg şasede oldukça güzel durmuştur..

sonuç ne mi olmuş? adeta rakiplerinin içinden geçmiştir.. öyle sağlam geçmiştir ki, porsche dahil diğer rakipleri, bu aracın homologe olmadığı, yani bu aracın aynı v8 motora sahip, yolda kullanılabilecek bir versiyonu olmadığı argümanı ile şikayette bulunmuşlardır..

bunun üzerine 2001 yılında kurallar gereği 2 kıtada bu aracın yolda kullanılabilecek versiyonu satışta olması gerektiğinden bmw 10 adet bu modelin yol versiyonunu tanesi 250,000 euro'dan satışa sunmuştur.. ancak sadece 6 adet üretilmiştir ve bunların 3 tanesi zaten yarış modelidir.. bmw bu şekilde kurallara teknik olarak uymuştur..


ancak 2002 yılında bu kurallar "yarışılacak araçlardan 100 tane, motorundan da 1000 tane üretilmeli" olarak değiştirilince bmw de "s*k*rim sizin yapacağınız işi, ben gidiyom" diyerek yarıştan çekilmiştir.. dolayısıyla bu muhteşem arabanın da ömrü çok kısa olmuştur..

yarış modeli kadar yolda kullanılabilecek versiyonu da dehşettir..


ancak 2003 yılında nurburgring 24 saat yarışlarına katılarak tekrar gün yüzüne çıkmıştır ve 2004 ve 2005 yılında bu yarışları kazanan araç olmuştur..
araçla ilgili bir kaç görüntü
buradan
buradan

yol versiyonu

m3 gtr ve normal m3

aklıma iki şey geldi bununla ilgili
1) bu paylaşımın bizim ülkedeki çomarlar gibi "hani eghonomi götüydü, bah millet nusrette sıraya giriyoh, griz mriz yoh yiğenim" tarzı mesaj verdiğini düşünmüyorum.. bu paylaşım olsa olsa "ulan bir dünya para vereceğiz, paramızla rezil olacağız, şu sıraya, şu hale bak" tarzı bir paylaşım çıkarımı yaptım.. haksız da olabilirim..
2) bodrum gibi bir yerde takılacak kadar ekonomik refaha sahip biri olsaydım, hiç bir güç beni herhangi bir restorantın önünde sırada bekletemezdi.. beklemem yani, ne restorant, ne de kafe.. kendime yakıştıramazdım.. düşünün parasını verip yemek yiyeceksiniz, ancak içerde yer olmadığı için dışarda milletin masadan kalkmasını bekleyeceksiniz.. isterse nusret olsun umrumda değil.. buradaki mantığı hiç bir zaman anlayamadım, anlayamayacağım, oraya gitmenin, girmenin, orada olabilmenin insan kattığı ne var, alt tarafı et yiyip karnını doyuracaksın..

bmw'nin ürettiği en güzel otomobillerden biridir.. bir çok bmw hayranına göre üretilmiş en güzel bmw modelidir..
m3 csl, bmw'nin 2004 yılında sadece 1383 adet ürettiği e46 m3'ün özel bir versiyonudur.. csl'in açılımı "coupe sport leichtbau" yani "coupe, spor ve hafif" anlamına gelmektedir..

bu araç csl ismini, 1970'li yıllarda avrupa touring car şampiyonalarında terör estiren bmw e9 kasa 3.0 csl'den alır.. yarışlarda yarışacak aracın homologe olması, yani yollarda kullanılabilecek bir versiyonunun olması için 1265 adet üretilmiş özel bir versiyondu 3.0 csl..

m3 csl'in özelliklerini öğrendiğimizde ise bu sıfatları sonuna kadar hak eden bir araç olduğu görülmektedir..

normal m3'ten 110 kg kadar daha hafiftir.. bu hafifliği sağlamak için tavanı içerdeki trimleri, yarış tipi koltukların arkası hatta bagaj kapağı bile karbon fiberdir.. bagaj bölmesinin tabanı bile özel bir plastikten yapılmıştır.. bu hem toplam ağırlığı düşürmüş, hem de ağırlık merkezini aşağıya taşımıştır.. konfor odaklı bir çok donanım çıkarılmış, klima , elektrikli koltuklar, hatta radyo* bile bulunmamaktadır.. alcantara kumaş detayları ile beni benden almaktadır.. arka camı normal m3'te bulunan camdan daha incedir.. ses izolasyon malzemeleri çıkarılmıştır, direksiyondaki düğmeler çıkarılmış*

19 inç jantlarla gelen csl, michelin pilot sport cup isimli semi-slick, yani yarış pistlerinde kullanılan lastiklerle satılmıştır ve aracın satın alımı sırasında yeni sahibi, bu lastiklerin uygun sıcaklığa gelmeden hızlı kullanılmaması ve ıslak zeminde tutuşunun azalacağı konusunda bilgilendiriliyormuş.. ayrıca lastikler için bu uyarıların bulunduğu bir etiket de varmış..

araçta alt takım da elden geçirilmiş, süspansiyon sisteminde yayları ve amortisörü daha yarış odaklı*, yani sert yapılmış, daha az turlu bir direksiyon sistemi konulmuş, fren sistemi güçlendirilmiş.. çekiş kontrolü geliştirilmiş ve m-track modu eklenmiş..

csl'deki motor normal m3'ten 17 hp daha güçlüdür.. 3.2 litrelik s54 kodlu motordan tam 355 hp güç elde edilmiş, bu 2004 yılına göre baktığımzda oldukça iyi bir değerdir.. egzantrik milinin profilleriyle oynanmış, daha büyük ve karbon fiberden emme manifoldu konulmuş (evet o meşhur carbon airbox'tan bahsediyorum), egzoz manifoldunda da geliştirmeler yapılmıştır.. smg 2 isimli şanzımanıyla çıkmıştır, şanzıman yazılımında da güncellemeler yapılmıştır..

dışında ise o bildiğimiz öndeki tatlı lipiyle, tek tarafta, karbon emme manifolduna havanın gönderildiği delik ile dikkat çeken karbon fiberden csl tamponu, arkada ise tampon altnda egzozları sarıp sarmalamış karbon fiberden difüzörler bizi karşılamaktadır. arka bagajdaki ducktail ise oldukça karakteristik bir tasarım öğesidir..

tüm bu geliştirmeler elbette meyvesini vermiş, m3 csl bmw tarihinin en müthiş, en sevilen, en güzel araçlarından biri olmuştur.. nurburgring nordschleife'yi 7.50'de dönmüştür.. bu öyle iyi bir değerdir ki, bmw'nin bir sonraki kasasında yani e92'de çıkardığı csl emsali sayılan m3 gts, csl'den sadece 2 saniye daha hızlı dönebilmiştir.. m3 gts'in 4.4 litrelik v8 motorunun tam 450hp güç ürettiğini göz önünde bulunduralım lütfen.. normal e92 m3 ise 8.05'de dönmüştür.. tüm bu araçlar aynı pilot tarafından kullanılmıştır..

m3 csl sadece iki renkte çıkmıştır, biri siyah, diğeri ise gri..
bmw'nin ürettiği en müthiş, en süper, über, en ultimate, en hardcore, en motherfucker arabadır.
csl sevmeyen kişi kendisine petrolhead demesin, csl otomobil dünyasının kırmızı çizgisidir.. csl gibisi gelmemiştir, muhtemelen de gelmeyecektir.. o karbon manifoldu sayesinde çıkan ciğerli sesi, pistonların adeta hareketlerini duyduğunuz karakteristik sesi, o motorun sizi gaza daha çok basmanız konusunda kışkırtan gürültüsü ruhunuzu adeta şeytana sattırır..


müthiş senfoni
top gear incelemesi