1.
when life gives you tangerines
ufak bir çocuğun öyküsünü kore'nin öyküsünü anlatmak için kullanan bu yüzden de yelpazeyi geniş tutarken çoğu zaman da elde olmayan sınırları gözümüze sokan inanılmaz dizi.
potansiyeli çok yüksek kahramanımız 'oh ae sun' anavatan, annesi 'jeon gwang rye' anavatanın deli bozuk geçmişi benim için.
'yang gwan-sik' oh ae sun'a kendini adayacak kadar aşık bir eş ve halkı sembolize ediyor.
çocuklar ise gelecek nesilleri. buradan sonra metaforlara devam etmemeyi tercih ediyorum. sebebini izleyenler anlayacaktır.
dizi gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek çekilmiş.
ayrıca bir zamanlar bize olan benzerlikleri ve kore'nin daha sonra nasıl bizden ayrıştığını ve kendi yolunu nasıl güzel çizdiğini de sorgulama şansı sunuyor.
her bölümde sade, gösterişsiz bir hayat dersini izleyenin kafasına çakmadan da rahat etmiyor. ancak bunu o kadar usulca ve hissettirmeden yapıyor ki...
o sahneler, diyaloglar, senaryo...
su gibi akıyor ama aynı su gibi insanın en kılcal yerlerine de ağır ağır işliyor.
çünkü o kadar insanca yerlere dokunuyor ki ağlarken gülümsemeye başladığınızı yakalıyorsunuz.
ağlamak demişken, dizideki kore erkekleriyle ota samana ağladıkları için dalga geçmeyin derim.
pişman olursunuz.
aklımda kalanlar ve notunu aldıklarımdan örneklerle bitireyim;
“insanların başlarını dik tuttuğu bir zaman vardı. insanların kalplerine sadık kaldığı bir zaman vardı. cep telefonlarımıza değil, birbirimize baktığımız bir zaman vardı.”
"seni çok seviyorum. ama kendimi de çok seviyorum."
“büyüyünce ellerin ve kalbin kendiliğinden nasırlaşacağını sanıyordum. ama her şey benim için hâlâ çok sıcak. her gün yanıyorum ama her seferinde canım acıyor. "
“anne babalar veremedikleri şeyleri düşünürler, çocuklar ise alamadıkları şeyleri düşünürler.”
bence verdiği en güzel ders:
“yağmur her şeyi silip süpürecekmiş gibi yağabilir. ama güneş yeniden parlamaya başladığında, ne olursa olsun hayat yeniden canlanır.”
potansiyeli çok yüksek kahramanımız 'oh ae sun' anavatan, annesi 'jeon gwang rye' anavatanın deli bozuk geçmişi benim için.
'yang gwan-sik' oh ae sun'a kendini adayacak kadar aşık bir eş ve halkı sembolize ediyor.
çocuklar ise gelecek nesilleri. buradan sonra metaforlara devam etmemeyi tercih ediyorum. sebebini izleyenler anlayacaktır.
dizi gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek çekilmiş.
ayrıca bir zamanlar bize olan benzerlikleri ve kore'nin daha sonra nasıl bizden ayrıştığını ve kendi yolunu nasıl güzel çizdiğini de sorgulama şansı sunuyor.
her bölümde sade, gösterişsiz bir hayat dersini izleyenin kafasına çakmadan da rahat etmiyor. ancak bunu o kadar usulca ve hissettirmeden yapıyor ki...
o sahneler, diyaloglar, senaryo...
su gibi akıyor ama aynı su gibi insanın en kılcal yerlerine de ağır ağır işliyor.
çünkü o kadar insanca yerlere dokunuyor ki ağlarken gülümsemeye başladığınızı yakalıyorsunuz.
ağlamak demişken, dizideki kore erkekleriyle ota samana ağladıkları için dalga geçmeyin derim.
pişman olursunuz.
aklımda kalanlar ve notunu aldıklarımdan örneklerle bitireyim;
“insanların başlarını dik tuttuğu bir zaman vardı. insanların kalplerine sadık kaldığı bir zaman vardı. cep telefonlarımıza değil, birbirimize baktığımız bir zaman vardı.”
"seni çok seviyorum. ama kendimi de çok seviyorum."
“büyüyünce ellerin ve kalbin kendiliğinden nasırlaşacağını sanıyordum. ama her şey benim için hâlâ çok sıcak. her gün yanıyorum ama her seferinde canım acıyor. "
“anne babalar veremedikleri şeyleri düşünürler, çocuklar ise alamadıkları şeyleri düşünürler.”
bence verdiği en güzel ders:
“yağmur her şeyi silip süpürecekmiş gibi yağabilir. ama güneş yeniden parlamaya başladığında, ne olursa olsun hayat yeniden canlanır.”
devamını gör...


