1.
hüzün çiçeği (kısa film)
kim tarafından çekildiğine dair bir bilgi verilmemiş olsa da mesut tekin adlı kişi tarafından yüklenen 10 dakikalık kısa film; 2011 yılında yayınlanmıştır.

araba sürmekte olan genç bir kadının yıllar sonra çocukluğunun geçtiği eve dönmesini ve korkularıyla yüzleşmesini, çocukken bulduğu hüzün çiçeğini yeniden aramasını konu ediniyor.
genç kadın başlarda kendi kendine konuşuyor, zaman geçip giderken her şey aynı kalır mı, yoksa her şey değişmek zorunda mıdır, hatırladıklarımızla nereye kadar yetinebiliriz ve hüzün gibi konularda düşüncelerini dile getiriyor.
sonunda arabayı durdurup çiçek tarhının oraya gidiyor ve daha sonra hüzün çiçeğini ilk bulduğu zamana, çocukluğuna gidiyor, annesine çiçeğini göstermek için can atarken hayatının en büyük acısını yaşıyor ve aradan kaç yıl geçerse geçsin insan kaybettiklerini hâlâ kaybettiği yerde bulacağını sanıyor, sanki hâlâ oradaymış gibi geliyor.
sinematografik açıdan yetersiz bulsam da bazı sahneleri oldukça etkileyiciydi, özellikle de çiçeği evine götürmek isterken yaşadıkları fazlasıyla gerçekçiydi.
hüzün çiçeği'ni bir metafor olarak almak istedim, insanın kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceği, kalbinden silemeyeceği, her daim kalbinde taşıdığı bir insan olarak düşünmek istedim, bazen en mutlu gün en zor güne dönebilir, tıpkı hüzün çiçeğini eve götürürken hayatının şokunu yaşayan kız gibi.
hüzün çiçeği nereye gitsek de bizimle olan insandı belki de, yeniden ona döndüğümüz, onu görmesek bile hep yüreğimizde taşıdığımız, görmeden de sevdiğimiz, değer verilen bir insan...
çıkardığım ders ise şu oldu;
insan kalbinde iz bırakan hiçbir şeyden vazgeçemiyor...

araba sürmekte olan genç bir kadının yıllar sonra çocukluğunun geçtiği eve dönmesini ve korkularıyla yüzleşmesini, çocukken bulduğu hüzün çiçeğini yeniden aramasını konu ediniyor.
genç kadın başlarda kendi kendine konuşuyor, zaman geçip giderken her şey aynı kalır mı, yoksa her şey değişmek zorunda mıdır, hatırladıklarımızla nereye kadar yetinebiliriz ve hüzün gibi konularda düşüncelerini dile getiriyor.
sonunda arabayı durdurup çiçek tarhının oraya gidiyor ve daha sonra hüzün çiçeğini ilk bulduğu zamana, çocukluğuna gidiyor, annesine çiçeğini göstermek için can atarken hayatının en büyük acısını yaşıyor ve aradan kaç yıl geçerse geçsin insan kaybettiklerini hâlâ kaybettiği yerde bulacağını sanıyor, sanki hâlâ oradaymış gibi geliyor.
sinematografik açıdan yetersiz bulsam da bazı sahneleri oldukça etkileyiciydi, özellikle de çiçeği evine götürmek isterken yaşadıkları fazlasıyla gerçekçiydi.
hüzün çiçeği'ni bir metafor olarak almak istedim, insanın kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceği, kalbinden silemeyeceği, her daim kalbinde taşıdığı bir insan olarak düşünmek istedim, bazen en mutlu gün en zor güne dönebilir, tıpkı hüzün çiçeğini eve götürürken hayatının şokunu yaşayan kız gibi.
hüzün çiçeği nereye gitsek de bizimle olan insandı belki de, yeniden ona döndüğümüz, onu görmesek bile hep yüreğimizde taşıdığımız, görmeden de sevdiğimiz, değer verilen bir insan...
çıkardığım ders ise şu oldu;
insan kalbinde iz bırakan hiçbir şeyden vazgeçemiyor...
devamını gör...