luineairon yazar profili

luineairon kapak fotoğrafı
luineairon profil fotoğrafı
rozet
karma: 2475 tanım: 170 başlık: 36 takipçi: 71

son tanımları


nüzhet gökdoğan

doğum günü sebebiyle, bugün günün doodle'nda kendisini görüp tanıma şerefine eriştiğimiz, ülkemizin ilk kadın gökbilimcilerinden.

bu arada doodle çizimini ben çok sevdim. doodle'ın çizeri de ali çetinkaya'ymış.

doodle'ın arşiv sayfası;
nüzhet gökdoğan doodle
devamını gör...

yama no susume

dağcılıkla ilgili çok tatlı bir anime.
ilk sezonu 3'er dakikalık kısa bölümlerden oluşsa da 2. ve 3. sezonlarında bölümlerin süresi neyse ki artıyor.
2. sezonda -10. bölüm civarı olması lazım- fuji'ye tırmanışa başlıyorlar. burası benim ayıla bayıla izlediğim kısımdı. fuji'ye tırmanışla ilgili, yararlı epey bir şey öğrendim öğrenmesine ama beni asıl alıp götüren, yürüyüş bastonları oldu. dağ boyunca belli yüksekliklerde dinlenebileceğiniz istasyonlar var ve başlangıç noktasından aldığınız yürüyüş bastonunuza, bu istasyonların her birinde o istasyonun özel damgasını bastırıyorsunuz. yani bunun açık ara hastası oldum ve o kadar yapmak istedim ki anlatamam. bir de tepedeki istasyon dahil, kart-mektup yollayabileceğiniz posta kutuları var. resmen pıçaklandım!
kami-sama, aşırı ikitai desu.

şuraya da animede bir kaç kez duyacağınız o meşhur dağcının şarkısını bırakayım:


bu da orijinaliymiş: take hito no uta, aoyagi tsuneo
devamını gör...

yeşil ışın

bir jules verne romanıdır.
yeşil ışın; havanın açık olduğu bir günde, güneşin batışı esnasında ufuk çizgisine baktığınızda gözlemleyebileceğiniz bir ışık çizgisidir.
kitabın baş kahramanlarından biri olan helena campbell, dupont ve dupond'a şahsen çok benzettiğim dayıları sam ve sib ile bu ışığı görebilmek için bir yolculuğa çıkar. kitapta bu yolculuk sırasında, kahramanlarımızın başından geçenler anlatılıyor.

yeşil ışının ilk başlarda bir efsane olduğu sanılsa da onu gözlemlememiz pekala mümkün. çünkü kendisi gerçekten var.
bununla ilgili youtube.tan bir video bırakayım buraya; buradan
videonun sonunda değindiği umudun yeşili kısmı, kitapta campbell'in ilk kez yeşil ışınla ilgili haberi okuduğu sabah postası gazetesindeki yazıda geçiyor: ''eğer cennette bir yeşil tonu varsa o, bu yeşilden başkası olamaz, umudun gerçek yeşilidir bu!''

yeşil ışın, açık havalarda kısa bir süreliğine görebileceğiniz bir halka çizgi şeklinde ifade edilse de şuradaki habere göre çoklu bir şekilde de gözlemlenmiş. dahası gökyüzü bulutluyken: buyrun

ayrıca tam olarak nasıl göründüğüyle ilgili şöyle bir gün batımı videosu da gördüm youtube.ta; yesilisin
devamını gör...

spy x family

aşırı şirinlik içeren, sıkmayan, yormayan bir anime. başkarakterlerden, 6 yaşlarında olan ve telepati yeteneği olan anya, tam da o yaşlardaki bir çocuğun, telepatik olsa, verebileceği tepkileri veriyor bence. kendisinin görev bilincini çok seviyorum.(u:* )

ha bir de; anya'nın o tatlı, sade japoncasını anlayabildiğim için aşırı mutlu olmuştum, animeye ilk başladığım zamanlarda. anya'nın suratında beliren ''bu iş bu kadar'' sırıtışı yüzümde belirmişti. hatta bir miktar dans bile etmiş olabilirim. ama sadece telefonumuzu değil, çok büyük ihtimalle beyin dalgalarımızı da dinleyen beş büyükler, elın mask ya da bill geyts -işte birileri- bana bir mesaj bırakmakta gecikmediler. sade bir vatandaş (ya da 'bu iş bu kadar sırıtışlı' anya) olarak twitter.da gezinirken, karşıma beğenebileceğiniz tweetler olarak düşmüş bir tweet.le karşılaşmam hiç de uzun sürmedi. tweet tam olarak şöyleydi: anya'nın kullandığı japonca tamamen yanlış.!!!!
ve evet bana anya sırıtışı veren kader şimdi de anya'nın o şok olmuş yüzünü vermişti.



kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

rurouni kenshin

meiji restorasyonu döneminde geçen anime, hükümet* için savaşmış eski bir samurayın hikayesini anlatır. kenshin, bu dönemde kanlı savaşlara girmiş olduğu için katanasını -kimseyi öldüremeyecek şekilde- ters takar ve bir yolculuğa çıkar. o, artık bir samuray değil, geçmişinden arınmaya çalışan bir gezgindir. bu gezileri esnasında kaoru ile tanışan kenshin'in hayatında da yeni bir pencere açılmış olur.

24 eylül 2022 tarihinde, ilk olarak 90'larda yayınlanan animenin, yeni çizimleriyle en baştan tekrar 2023'te yayınlanacağı duyuruldu. açıkçası bu haber beni çok mutlu etti. hatta uzun süredir de beklediğim bir haberdi. çünkü, her ne kadar '90 yapımı animeleri sevsem de kenshin animesinin görüntü kalitesi, izlemeyi zorlaştıracak kadar kötüydü. animeyi sevmiş olmama rağmen çok zorlanarak bitirmiştim. heyecanla bekliyorum.

buraya da fragmanı bırakalım:
devamını gör...

yüzen şehir (kitap)

jules verne'nin olağanüstü yolculuklar serisine ait kitabı.

aslında bu kitap için, bir seyahat kitabı da desek yanılmış olmayız. çünkü, bu kitap yazarın kuzey amerika'ya great eastern adlı gemiyle yaptığı yolculuktan sonra, kendi yolculuk notlarından da yararlanarak kaleme aldığı bir kitap. içine mini bir verne hikayesi sıkıştırılmış bir verne seyahatnamesi de diyebiliriz.
kitap, 18 mart 1867'de liverpool'a varıyordum, cümlesiyle başlıyor.

26 mart sabahı gün doğduğu vakit, mizana direğinde amerikan, büyük direkte fransız ve randa yelken gizinde ingiliz bayraklarının dalgalandığını gördüm. great eastern yola çıkmaya hazırlanıyordu... ertesi gün, 27 mart'ta, great eastern sancak tarafındaki irlanda'nın girintili çıkıntılı kıyısı boyunca ilerliyordu.

kitap

olağanüstü yolculuklar serisinin sıradaki kitabı için yoğun çalışan verne, coğrafyacı theophile lavallee'nin vefatı üzerine yayıncısı hetzel'den bu kitabı tamamlaması için bir teklif alır. her ne kadar bu işi üstlenmekte tereddüt etse de babasına; ''bu ek iş, benim de son zamanlarda başını ağrıtıp durduğum great eastern seyahatine paul ile birlikte çıkabilmemi sağlayacak.'' diye yazar.

27 mart 1867 tarihinde the times gazetesinde aşağıdaki haber göründü:
''great eastern öğleüzeri mersey nehrinin ağzından new york'a doğru hareket etti. cyrus field ve worren barber da gemideki fazla sayıda yolcu arasında bulunuyorlar.''
ama ciddi ingiliz gazetesi, sadece resmi makamlarda bulunan şahısların adını sayıyordu. gemideki 1300 yolcu arasında jules verne'nin bulunduğunu bildirmiyordu.

kaynak

9 nisan'da yolculuğunu tamamlayan gemi, beraberinde jules verne'i de ilk kez kuzey amerika topraklarına getiriyordu. yüzen şehir kitabında da verne, kahramanının ağzından; ''birlik topraklarına 9 nisan akşamüstü saat üçte ayak basmıştım.'' diye yazmıştı.

amerika topraklarına ayak bastıktan sonra verne'nin niagara şelalesini ziyaret ettiği biliniyor. kitabında yine kahramanının ağzından şunları okuyoruz: ''12 nisan sabahı şafak sökerken doktorla beraber niagara falls'un geniş caddelerinden iniyorduk.''
ayrıca şu sayfada yine 12 nisan tarihine ait, sanırım ziyaretçi defterinde yer alan, bir imza var jules ve paul kardeşlerin. buyurunuz
devamını gör...

orion takımyıldızı

orion, herkesçe gözlenebilir oluşuyla meşhur bir takımyıldızıdır. bu özelliğinden olsa gerek ki pek çok efsaneye de konu olmuştur. orion takımyıldızı adını bir antik yunan mitinden alır.
efsaneye göre orion, deniz tanrısı poseidon ve *girit kralı minos'un kızı olan euryale'nin oğludur. kibri, yakışıklılığı ve avcılığıyla bilinen ve aynı zamanda yarı tanrı olan orion*'un bir takımyıldızına dönüşmesiyle ilgili pek çok mit mevcuttur. ama ben burada yıldız hikayeleri'nde okuduklarımdan birini paylaşacağım: su üzerinde yürüme yeteneğine sahip olan orion, bir gün ege denizindeki bir adada *yaşayan kralın sarayını ziyaret eder. aşırı hareketleriyle de bilinen orion, burada şarabı fazla kaçırıp kralın kızına saldırınca, kral tarafından cezalandırılır. kral, orion'un hem görme yeteneğini hem de suyun üzerinde yürüme yeteneğini ondan almıştır. orion'a* acıyan ateş tanrısı hephaistos, onu iyileşmesi için güneş'in doğduğu yere gönderir. burada apollon, iyileştirici ışın*larını orion'a salar ve orion görme yetisini ve denizin üzerinde yürüme yeteneğini geri kazanır. girit'e sığınan orion,* burada ok ve yay kullanımında usta bir avcı olarak nam salar. yeryüzündeki bütün hayvanları öldürebileceğiyle böbürlenen orion, bu kibri*yle yeryüzü tanrıçası gaia'yı kızdırır. ve bir efsaneye göre gaia'nın karnından çıkardığı bir akrebin, orion'nu topuğundan sokması üzerine, bu kibirli yarı tanrı hayatını kaybeder. orion'un bir avcı şeklinde tas*vir edilmiş ve herkes tarafından gözlenebilen takımyıldızı kibirli davranan herkesin, tanrılar tarafından cezalandırılacağı uyarısında bulunur.


not: ''*'' araya orion takımyıldızını yerleştirmeye çalıştım :) eh, olduğu kadar.
devamını gör...

yazarların özel bir sempati beslediği ülke

caponya ♡
devamını gör...

yıldız hikayeleri

anthony aveni'nin, takımyıldızlarının farklı kültürlerdeki hikayelerini anlattığı kitabıdır.

kitabı sanırım yaklaşık bir üç bin yıldır okuyorum ve halen de bitiremedim. bunun temel sebeplerinden biri; kitabın okuduğum neredeyse her bir cümlesini sevmem ve her seferinde de zabaha gadar burdayız modunda her bilgiye yükselmem. bir diğer sebebi ise; sevgili anthony amca her ne kadar bazı kısımları seval'e* anlatır gibi anlatmışsa da benim o kısımları kafamda iyice oturtabilmek adına sürekli araştırma yapma ihtiyacı duymam. tabi bu arada, bunu itiraf etmekte, bir verner -yani bir coğrafya kulübü üyesi- olarak aşırı bozuluyor olsam da; bu bahsettiğim kısımlarda, gökyüzü hakkında az buçuk temel bilgisi olan herkes benim kadar zorlanmayabilir.

kısacası, aşırı aşırı aşırı güzel bir kitap.
devamını gör...

pomodoro tekniği

bir sayaç yardımıyla düzenli ders çalışmanı sağlayan teknik. özellikle, dikkati kolay dağılan insanlar için bence baya faydalı. ben, dikkat dağınıklığından, kitaba elimi bile süremediğim bir dönem ''hogwarts kütüphanesi'' ambiyansı olan şu sayfayı keşfetmiştim: buradan benim işime yaramıştı.
devamını gör...

swiss travel system

360 derecelik videolarıyla kalbimi kazanmış bir youtube kanalı. özellikle tren garlarının ve tren yolculuklarının hastası olanlar sevebilir. o trenlerde bir cam kenarında oturup, bizzat bu deneyimi tecrübe etmek de vardı ama durumlar bu haldeyken, bize ancak 360 derecelik videoları döndüre döndüre, içli içli izleme payı düşüyor pastadan.

buradan
devamını gör...

alper kaan bilir

kendisini, natsume soseki'nin sanşiro kitabıyla tanıdığım çevirmen. hakkında bir şey bulamadım. kimdir, necidir, nereden mezundur bilmiyorum. ama kendisini çok sevdim. kitapta öyle güzel notlar paylaşmış ki çevirirken (sadece çeviriyle alakalı değil) ; okuduklarım, sayesinde, daha anlamlı hale geldi. dönemin japonya'sı ile ilgili inanılmaz notları vardı kitapta. çevirmenler, kitapların ikinci yazarlarıdır ki gerçekten de sanki o dönemde kendisi yaşamış da kitabı da kendisi yazmış gibiydi. hakkında bir şey bulamamak üzücü.

bu arada kitapta geçen bir gölet var. alper kaan bilir, önsözünde, buranın tokyo üniversitesi öğrencilerince ''sanşiro göleti'' olarak anıldığını yazmış. şuraya bir fotoğrafını bırakayım; buradan . ben, burayı daha farklı hayal etmiştim bu arada.
devamını gör...

tükenmişlik sendromu

sanırım bu aralar içinde bulunduğum durum. yapmam gereken çok şey var ama hiçbirini yapmaya dermanım yok. yapabileceğim şeyler sadece; boş boş tavana bakmak, ağlamak, uyumak ve sonrasında tekrar aynı döngüyü takip etmek, gibi geliyor. enerjim başka bir şeye yetmeyecekmiş gibi...
devamını gör...

türk masalları

macar türkolog ıgnac kunos tarafından derlenen masallardan oluşan ve maya kitaptan basılan kitap. içinde, 17 adet türk masalı ve 4 adet romen masalı bulunmaktadır.

masallar, güzeldi güzel olmasına ama artık büyüdüğümüzden mi bilmem*, sonunda kazanan ve mutlu olan her iyi(!), bende pek de ''iyi bir insan'' hissi uyandırmadı. özellikle padişahlar ve şehzadeler falan kimi zaman salaklıkları kimi zaman da bencilce hareketleriyle beni bolca sinir ettiler.

bunun dışında dikkatimi çeken ve masalların çoğunda denk geldiğim bir ayrıntı, beni meraklandırmadı değil. karakterler, kimi zaman çölde, kimi zaman dağlarda bayırlarda, dere tepe düz giderken çubuk tüttürüp, kahve içerek seyahat ediyorlar. evet, kahve içe içe gidiyorlar (kahvelerini içe içe yürüyorlar. mola esnasında değil yani). şimdi diyeceksiniz ki; ama bu zaten masal. evet ama perileri ya da anka kuşları gibi ayrıntıları bir kenara bırakırsak, geri kalan ve günlük yaşama dair ayrıntılar -tarla sürmek, ata binmek, çölde deveyle seyahat etmek gibi- çok da halkın gündelik yaşamından kopuk olamaz gibi geliyor bana. demek ki yıllar yıllar önce, develer tellal pireler berber iken de kahve bardağını elinde meşale gibi tutup, statü atladığını sanan zavallılardan varmış! her neyse, işin şakasını bir tarafa bırakırsak, bu ayrıntı cidden beni meraklandırdı ve üstelik tek bir-iki masala özgü de değildi.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının karalama defteri

az önce eski yazılarımı okuyordum. teee 2016'da birine çok pis saydırmışım. kim olduğunu hatırlayamadım ama bugün de böyle beni ayar edenler çıkıyor. sizleri de unutmak dileğiyle...
o eski yazımın da bir kısmını koyayım buraya.
kim bu yahu? ay aşırı merak ettim.*

''tamam, anladık biz seni şekerim! kimse de çekemiyor hani seni. hani ya sen, el atmazsan bu işlere kuyunu kazıyacaklar arkandan ama neyse ki sen onlardan önce davranıp hepsinin kuyusunu kazıyorsun bir bir.
ama o nasıl bir kuyu kazmaktır? millet, inan olsun, meseleyi çakmakla çakmamak arasında gidip geliyor devamlı. ama çaksalar ne! sen –büyük bir yüzsüzlük örneğiyle- yapıştırıverirsin cevabı. dev yüzsüzlük adeta... geçelim gerçi bunları. sen bugüne bugün lafı gediğine koyma uzmanısın de mi?
gerçi, pardon ya! senin uzmanı olmadığın bir alan var mıydı? ay, benimki de soru mu şimdi! tabi ki de yok. sen en büyüksün ve de en mükemmel. ve en güzelsin sen. herkes de sana âşık! ama bu kadar da mükemmellik olmaz ki. ‘’herkesler’’ ne yapsın!
suratına tükürülse, kendini beş yıldızlı bir otel odasında duş alıyor sanırsın. böyle iyimserlik bu zamanda zor... senin için temiz. ama hepimizinki pis.
bu paklığını kirletmeden iyi dolanıyorsun yalnız aramızda. ama sende manevralar da sağlam şimdi, yüz seksen derecelik dönüşler de. iyi kıvırmalar! ki hep temiz kal.
hadi bu manevra işini çözdük de çözmesine; üzüm üzüme baka baka kararır derler. gözünü dikmiş hepimizi röntgenlerken nasıl kararmadın anlayamadım ama bak bunu? çözemedim.
ha! bak şimdi aklıma geldi de. senin bir sözün vardı: ‘’çok konuşur ve ne kadar bilgili olduğunu gösterirsen parlarsın. bu yüzden düşmanın da çok olur.’’
acaba sen de o cesur ruhunla parlamayı göze aldığından ve tabii çok konuştuğundan, bu bakma yoluyla aldığın ‘karartan zehri’ geri üzerimize mi püskürtüyorsun. hem de kat be kat daha fazlasıyla. öyleyse devam et! aferin! üzerimize karartılar at ki sen temiz kalasın.''

günün notu: luine'nin bu aralar canı sıkkındı. içi biraz umut dolsun diye eski yazılarını okumak istedi ama bu yazısıyla karşılaştı.
ya teh sizi ya! kötü, pis insanlar! kami-sama sizi bildiği gibi yapsın!
devamını gör...

gül güzeli

severek dinlediğim bir şarkıydı. ama gül güzeli'nin aynı zamanda bir masal olduğunu da bilmiyordum. maya kitaptan çıkan türk masallarında bu masala denk gelip, okumak şarkının nakarat kısmını benim için daha anlaşılır ve güzel kıldı.

masalda, gül güzeli tılsımını kaybettiği için ölüyor. sonra da şehzadenin rüyasına girip, ona başından geçenleri anlatıyor.
devamını gör...

mfö şarkılarında geçen mükemmel sözler

“peki peki anladık” şarkısının tamamı. bazen bağıra çağıra birilerinin suratına söylemek istemişliğim vardır.

“mecburen” şarkısının sözleri. yapmak istemeyip de yapmak zorunda olduğum her şey için söylüyorum bunu da. bir zamanlar hiç istemeyerek gittiğim, giderken ayak bileklerime çimento dökülmüş gibi hissettiğim bir iş yerim vardı. bu şarkıyı söyleyerek gitmeye başlayınca, ayaklarımdaki çimentolar da sanki uçup gidiyordu.
devamını gör...

çin'de bir çinlinin başına gelenler

jules verne'nin, konusuyla insanı eğlendirirken, aynı zamanda okurun 19. yüzyılın çin'i hakkında epey bir bilgilenmesini sağlayan kitabıdır. çin tarihi, coğrafyası ve kültürü hakkında ve çinlilerin hayata bakışı hakkında inanılmaz güzel bilgiler var kitapta.

hikaye, kin-fo adındaki zengin ve hayata karşı kayıtsız bir adamın bir gün bütün servetini kaybettiğine dair bir mektup almasıyla başlar. bunun üzerine kin-fo, yüklü miktarda bir hayat sigortası yaptırıp hem yakın arkadaşı hem de akıl hocası, aynı zamanda da eski bir asi olan wang'dan kendisini öldürmesini ister. wang, sözünün eri bir insandır. kin-fo artık huzur içinde öldürülmeyi bekleyebilir. ama tüm bunların yaşandığı esnada kin-fo, yeni bir haber daha alır. servetini kaybettiği haberi asılsız çıkmıştır. wang'ın artık kin-fo'yu öldürmesine de gerek kalmamıştır. ama wang ortadan kaybolmuştur. bunun üzerine kin-fo, hem wang'ın onu kolayca bulmaması hem de wang'ı, wang onu bulmadan bulmak için bir yolculuğa çıkar.

kitapta, yer isimleri biraz kafamı karıştırmadı değil. çoğu yeri googleda arattığınızda kolay kolay bulamıyorsunuz. benim, okurken, neresi olduğunu merak ettiğim bir kaç yer var altta. ama doğru noktaları bulduğumdan yüzde yüz de emin değilim açıkçası.

(alfa kitaptan çıkan baskıyı okudum ben. 1. baskı. sayfa sayıları bu kitaba göre.)

1. ming xiaoling mozolesi ; sayfa 127'de gravürü bulunan ve verne'nin ''granitten dev hayvanların kenarında bulunduğu, bitmek bilmeyen bir cadde...'' diye tanımladığı yer.
2. shibaozhai pagoda ; sayfa 131 ''... deresinin ortasında yükselen tapınak...''
3. the stele forest, beilin museum ; sayfa 137'de geçen ''tablet ormanı''
4. tong pass ; sayfa 138 ''tong-kuan kalesi''


ayrıca, ming mozolesi'nin gerçek hali ve kitaptaki gravürünün fotoğraflarını da yan yana şuraya bırakayım :) neden bilmiyorum ama kitapta gravürü gördükten sonra, buranın gerçek fotoğrafını da görmek benim çok hoşuma gitmişti. belki siz de seversiniz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fonograf

edison'un, telgraf üzerinden gelen mesajların kaybolmasını önlemek amacıyla geliştirdiği bir tür ses kayıt cihazıdır. ve bu cihaz, iletişim amacıyla da kullanılmış.

açıkçası, çin'de bir çinlinin başına gelenler kitabını okurken adını duyduğum -ya da adı daha çok dikkatimi çeken- bu cihazın, gerçekten de bir dönem için iletişim aracı olarak kullanılan bir cihaz olduğunu hiç düşünmemiştim. verne'nin hayal gücünden çıkmış bir cihaz olduğunu düşünmüştüm sadece. adını bir telgraf vs. kadar çok duymamamız şaşırtıcı geldi. ya da belki de sadece ben duymamış da olabilirim.

anladığım kadarıyla, önce bir fonograftan sesini kaydediyorsun. sesini kaydettiğin şeye kitapta* kağıt denmiş. kafamda, film şeridi gibi bir şey canlandı daha çok. sonra bu kaydı, zarfla karşı tarafa gönderiyorsun. alıcı da bu kağıdı kendi fonografına yerleştirip dinliyor.


zarfın içinde fonografa yerleştirildiğinde insan sesini taklit eden eğik çizgilerin bulunduğu o kağıtlardan biri vardı. kağıt, bir mekanizmanın çevirmeye başladığı fonografın rulosuna takıldı ve le-u kulağını yaklaştırarak bilindik sesi işitti.


le-u, nişanlısından aldığı bu fonograf kayıtlarını baya şiirsel anlatıp ''bu alet sanki o yanımdaymış gibi bana konuşuyordu!'' falan diye düşününce, hayalimde baya günümüz whatsapp ses kayıtları falan gibi canlandı olay şahsen. sonra edison'un deneme kaydını dinleyince hayalime güldüm baya. kız kardeşim le-u'nunki de aşk işte.

edison'nun fonograf denemesi:
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar

yıldız hikayeleri - dünya kültürlerinde takımyıldızlar / anthony aveni

çin'de bir çinlinin başına gelenler / jules verne
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim