masu yazar profili

masu kapak fotoğrafı
masu profil fotoğrafı
rozet
karma: 880 tanım: 19 başlık: 1 takipçi: 38

son tanımları


şarampole yuvarlanmak

her şey andan ibaret gerçekten. bir an önce yolda sakin sakin giderken kendinizi birden ölümü kılpayı geçmiş buluyorsunuz. tıpkı dizilerdeki gibi fren sesleri, direksiyon hakimiyet kaybı oluyor. araba ters döndüğünde de bi yavaşlama efekti oluyor gerçekten. araba düzelirken ve sallanırken her şey çok daha hızlı oluyor. biz yuvarlandığımızda sanki araba ile gitmeye devam edecekmişiz gibi gelmişti bana. sonra yanımdaki arabadan inince dünyanın en normal olayıymışçasına çantanı alsana kimliğin içindedir gibi şeyler söylemiş espri bile yapmıştım. hastanede gösterdikleri o büyük ilgiye rağmen hala büyük bir olay değilmiş gibi geliyor. ama ne kadar normal karşılarsanız karşılayın anksiyetenize etki bırakıyor. ha bir yıl önce ha bir yıl sonra.
devamını gör...

help steps

adımlarınızı sayıyor ve yalnızca bir video izleyerek onları kendi adım kumbaranızda biriktirebiliyorsunuz. biriktirdiğiniz adımları ya da günübirlik bağışlamak isterseniz o gün içinde attığınız adımları herhangi bir yardım kuruluşuna ya da başka bir kuruluşa bağışlayabiliyorsunuz. ben o devasa yangınlar olurken keşfetmiştim bu uygulamayı, sonrasında da unicef ya da temaya bağış yapıyordum genelde. bu günlerde deprem bölgesine tuz kadar bile olsa yardımınız olsun isterseniz bu uygulamayı kullanmanızı öneririm, tek kişinin ne etkisi olur diye düşünmeyin ve tsunami etkisini düşünün. atılan her adım bu uygulama sayesinde değerli.
devamını gör...

bir yakınını kaybetmek

çok yakın bir zamanda yaşadığım durum. gece 6da ablamın çoruma gel, biz de gidiyoruz demesinden hayır çıkmayacağını anlamıştım, zaten bi yüzünü yıka dediğinde ellerimin titremesinden doğru düzgün hareket edememiş içime doğsa da inkar etmiştim ilk duyduğumda. her ne kadar yurt çıkış saatine kadar beklemiş olsalarda 3 saat boyunca otobüs olmaması ve sürekli olarak varmaya çalışmak berbattı. vardığımda da cenazesinde üzülmemem için çok içeride tutulmadım. iki gün cenaze için köyde durup üniversite okuduğum şehre geri gönderildim. eşyalarını ben olmadan topladılar. hattını ve telefonunu ben bakmadan kapattılar. hala ölmemiş de canlı gibi geliyor. sanki beni birazdan arayacak da bizim eve gelmiyor musun salak diyecekler gibi. içtiğim ilaçlar sayesinde mi bilmiyorum ama sanki hayat o gece yattığım ve iyi olsun diye dua ettiğim yatakta durdu ama aynı zamanda hiçbir şey değişmedi. hala eğleniyor, hala arkadaşlarımla buluşuyorum. neredeyse hiçbir şey değişmedi ama yine de onun olmadığını bilmek, onu aradığımda cevap verilmeyecek olması aniden suratıma çarpıyor. bilmiyorum, ne hissettiğimi ben bile idrak edemiyorum. hem en yakın arkadaşım, dostum, adeta diğer yarım hem de kuzenim olması nedeniyle hayatım boyunca hep vardı ve olacaktı. ama yok işte. en yakın arkadaşım, diğer yarım diyorum böyle ama bunu söylerken bile acaba böyle demem onun için doğru muydu diye düşünüyorum, acaba sonradan kaybedince değerini anlayan insanlar gibi miyim diyorum, acaba onun için yeterince orada mıydım diyorum ama bunların hiçbir anlamı yok artık. çünkü o yok artık. aslında onun gidişinde bile bencilce düşünüyorum, hayatımda değişen tek şey onun yokluğu. başka hiçbir şeyi değiştirmedim diye kendime kızıyorum. insanoğlu böyle işte, yalnızca bencil.
devamını gör...

yazarların asla yapmam dediği bir şey

asla yapmam dediğim her şey şu anki hayatımın bütününü oluşturuyor, teşekkürler
devamını gör...

bitirilen diziye tekrar başlamak

spoiler alıp izlemekle neredeyse aynı şey bence. ana olayda ne olduğunu biliyorsun, ne kadar farklı hayal etmeye çalışsan da bilmek ayrı geliyor ama kesinlikle çok daha iyi. ayrıntılara, konuşmalara, ses ve miniklere daha çok dikkat edebiliyor; sahnelerin duygularını çok daha yoğun hissedebiliyorsun. hatta çoğu zaman bir karakterin ölmediğini bildiğin halde ölecek mi diye düşünebilirsiniz. dizinin sizde uyandırdığı duyguları da gözlemleyebilirsiniz. ben bu çeşit izleme tarzını çok daha fazla severim. daha fazla gözlem, daha yoğun duygular, ne olacağını az çok bilmenin güveni ve o güvenle donuklaşmamak... spoiler sevmeyen ya da bir diziyi ikinci kez izlemem diyen insanları da anlıyorum tabi, onlar dhaa çok merak ögesini ön planda tutuyorlar. ikinci kez izlemeyi tercih edenlerse çok başkasını tabi. yine de kimse ben asla ikinci kez izlemem gibi bir cümle kurmamak bence çünkü bazı dizileri her izlediğiniz başka bir şey anlıyor, her izlediğinizde kendinizi başka bir karakterin yerine koyabiliyorsunuz. o diziler tıpkı bir şarap gibi yollanıyor. hatta bazen defalarca kez izlemek bile yetmiyor.
devamını gör...

insanların en büyük problemi

bence insanlığın en büyük problemlerinden biri karşımızdakinin ne düşündüğünü bildiğimizi zannederek ona soru bile sormadan yaptığımız ön değerlendirmenin doğru olduğuna kalpten inanarak hareket etmemizdir. üstelik o değerlendirmeyi sonuna kadar savunuruz. tamam, harikulade ötesi bir beynimiz olabilir ama bu beyinin yanılma olasılığı her zaman çok yüksektir. bir durumu en güvendiğimiz organımız olan gözlerimiz ile dahi görsek karşı tarafa sormadan, sen şöyle şöyle yaptın demeden hareket edersek yahut insanların kişiliklerine karşı olan değerlendirmelerimizi yalnızca tanık olduğumuz anlara göre yaparsak sonucu herkes için ağır olabilir çünkü şunu unutmamak gerekir; her şeyin bir geçmişi, şimdisi ve geleceği vardır. eğer biz tüm hikayeyi bilmiyorsak ki bildiğimizi zannetsek bile bilmiyor olabiliriz ya da bir insanı tüm yönleriyle, anlarıyla, içinde geçen biyokimyasal süreçleriyle tanımıyorsak yaptığımız değerlendirme hep askıda kalacaktır. bir şeyler hakkında bir fikir sahibi olmadan önce ne kadar absürd kaçacak olursa olsun sorun arkadaşlar. herhangi bir şeyi yalnızca kendi bakış açınız ile değerlendirirseniz bencillik yapmış olursunuz. bencillikse objektif bakıp gerçeklere, olan şeye göre hareket etmenizi önler. zaten siz gerçeklere uygun tepkiler vermezseniz de üstte dediğim gibi sonucu herkes için felaket olabilir. mutlaka ama mutlaka sorun arkadaşlar. belki hikayenin bilmediğiniz bir kısmı vardır. zaten bir kişi hakkında fikir sahibi olmadan önce mutlaka sorun (onun hikayesinin çok fazla bilmediğiniz kısmı var.).
devamını gör...

8 eylül 2022 kraliçe elizabeth'in hayatını kaybetmesi

eskiden insanlar elizabeth'in ölümsüzlüğü üzerine şakalar yaparladı, demek bu da olmuş. 70 yıldır ingiltere tahtındaydı. geçen yıl da bir kriz yaşanmış ve yıllardır istisnasız bir biçimde katıldığı askerler için yapılan anma törenine de sağlık sebebiyle katılamamıştı.yıllardır cenazesinin provaları yapılırmış. vibiodan öğrendiğim kadarıyla önümüzdeki günlerde ingilterede neler olacak anlatayım:

ilk olarak pek şaşırılmayacak bir şekilde charles ve camilla galler prens ve premsesliğinden kral ve kraliçeliğe, william ve kate ise onlardan boşalan yerlere gelecekler uygun bir prosedürile tabi ki. özel ve tabi ki de devlet tüm kanallar eğlence yayınlarına son vermiş olacaklarmış ve yas tutacaklarmış. 12 günlük bir yas süreci, osmanlıda padişah mezara konöadan tahta çıkıldığımı bildiğimizden oldukça saygılı bir süre tabi ölünün beklemesi için de oldukça uzun bir süre ama başka bir ülkenin geleneği sonuçta, anlamamız biraz zor. cenaze törenini baş piskopos yönetecekmiş elbette. yas süresince hükümdarlık bayrağı hariç tüm bayraklar yarıda olacakmış. maziye baktığımızda bana en hoş geleni cenaze ve tahta çıkma töreninin ayrı günlerde olmaları, aralarında aylar olacakmış. her ikisi de ingiltere halkına resmi tatil. ingilizlerin paralarının üzerindeki elizabeth resmi yerini charlesın resimlerine bırakıp tarihteki yerlerine geçecekler iş, hükümdar kimse paralarımızda da o var! beni en çok şaşırtan şey milli marşın değişecek olması :"god, save the queen!" yerine "god, save the king!"! elbette düşünülğnce mantıklı ama kişiler üzerine bir milli marş monarşide yaşamadığım sürece anlayamayacağım bir şey. daha elizabethe özel olan birçok şey değişecekmiş tabi. kraliçenin naaşı 4 gün boyunca halk ziyaretine açık bulunacakmış. kim bilir ne kadar ziyaretçi olur... sonrasında da anne babasının yanına defnedilecekmiş.

daha elbette bir sürü şey olur, belki de prens charles tahta geçtiğinde adını bile değiştirir. ne olacağını ayrıntıları ile bilemem tabi ki ama ingilterede dengelerin değişeceğinden eminim.
devamını gör...

yediği şeyden ikram etmeyen arkadaş

bana göre sıkıntılı olmayan bir durum. isterse nezaket gösterip ikram eder, isterse de etmez. karakter meselesi. nezaketi sahibi olmaması da ayrıca sıkıntı değildir, sonuçta sen bunu bilerek arkadaş olup onunla beraber vakit geçirmeye başlamışsın. eğer ben ikram ediyorsam o da etmek zorunda diyorsanız bu çok yanlış bir düşünce biçimi bence söyleyeyim çünkü ikram ettiğimiz şeyler tıpkı yapılan iyilikler gibi karşılık beklememelidir.
devamını gör...

öz güveni yerle bir eden şeyler

alanında uzun süre en iyiyken ve başarılı olduğun belki de tek konu oyken, kendini birden başka başarılıların hatta senden de başarılıların içinde bulmak. sonrasında o grup seni yukarı çekiyor ama sen yukarı çıkıp karakter değiştirene ve yeniden özgüvene sahip olana kadar o özgüvenine sağlam balyoz darbeleri iniyor.
devamını gör...

bağımlılık

sen onun seni sevmediğini bir sürü kişi ile birlikte olduğunu, seni yalnızca kullandığını bilirsin, belki de bırakmayı istersin. karşına alıp "hayır, ben seninle olmak istemiyorum. bana verdiğin mutluluk sınırlı, yalnızca senin yanındayken mutlu oluyorum seninle. beni yalnızca kullanıyorsun; paramı, canımı, vaktimi, geleceğimi mahvediyorsun. adeta iliğimi sömürüyorsun. yalnızca anlık mutluluklar için seninle olmayı istemiyorum. çek git hayatımdan!" desen dahi seni bırakmaz. seninle birliktedir bir kere, sen istemesen de ara sıra seni yoklamasının ona ne zararı vardır ki. senden faydalandıkça daha çok yanında durur, daha çok zarar verir. yüzsüzlük onun için hiçbir şeydir. zaten senden aldıklarının yanında istediğin kadar ona ne olduğunu açık açık söyle, söyledin iğrenç şeyler hiçbir şeydir. belki bir şekilde allem edip kalem edip bırakırsın onu, geriye dönüp baktığında onunla birlikte olduğun anlar için şaşırır kalırsın. nasıl böyle davranışım, nasıl kendimden itememişim, ne illet bir şeymiş bu dersin ama zararın neresinden dönersen kar olduğunu bildiğin için rahatlayabilirsin. birlikte olduğu onca insan için üzülürsün yalnızca. yazık dersin, gerçeği göremiyorlar. nasıl olduğunu fark edemiyorlar. belki de böyle demene rağmen seni tekrar sarar o anlık mutluluk hissi. tekrar onunla birlikte olursun. o kadar illettir ki bile bile sömürülürsün. bile isteye.

nasıl, böyle anlatınca böyle biri ile birlikte olmam ben mi dediniz? böyleleri yalnızca yaz dizilerinde olur mu dediniz? eğer öyle dediyseniz maalesef yanıldınız. böyleleri her yerde, her mahallede, hatta belki de her sokakta. hadi canım oradan, olsa fark edilmez mi dediniz? evet efendim fark edilir, hem de öyle bir fark edilir ki! onun nasıl olduğunu öyle bilirsiniz ki!

böyle insan gibi bahsedince ben böyle bir tuzağa düşmem demiş olabilirsiniz ama bahsettiğim şey insan değil, bağımlılık!!! sigara, alkol, teknoloji, oyun ve hatta belki de kitap bağımlılığı. daha çok çeşit bağımlılıklar olabilir tabi, siz kendi bağımlılığınızı düşünebilirsiniz.

eğer bağımlıysanız ben ne yapıyorum, zamanımı niçin boşa harcıyorum gibi düşünceler aklınızı nadiren de olsa mutlaka yollayacaktır. eğer yoklamıyorsa vay halinize! bağımlıysanız bağımlılığınızdan başka bir bağımlılığa tutunarak da kurtulabilirisiniz, o zamansa maalesef bağımlılık bağımlısı olursunuz. günleriniz ardı ardına aynı geçer. bir gün, iki gün, üç gün... bir de bakarsınız ay bitmiş ve hatta belki de yıl! bağımlılık işte bu kadar kötü bir şeydir. bağımlılığın vücuda zararını yalnızca alkol, sigara, uyuşturucu ile sınırlı tutmayın sakın! bağımlılık sizi tek bir düşünceye bağlar düşünmenizi etkiler, sizi hantallaştırır formunuzu etkiler, etkiler de etkiler...

eğer bağımlıysanız ve ara sıra şu an ne yapıyorum ben diyorsanız tek bir önerim olabilir benim: bağımlı olduğunuz şeyi yapmak istediğinizde o an yapmayacağınız yepyeni bir şey yapmak, yemek, içmek, her defasında daha farklısını. farklı deneyimler edinmek. başta sizi bırakmak istemez elbette bu bağımlılık dediğimiz illet sizi daha da çok boğar. lakin sonrasında sizden faydalanamadıkça gittikçe sizden uzaklaşır, uzaklaşır, uzaklaşır... ara sıra ona ve onun verdiği anlık hazza ihtiyacınız olduğunu çok yoğun bir biçimde hissedebilirsiniz ama bu onun sizi bırakmamak için yaptığı son oyunlardır. kendi hedefinizden şaşmamalı ve bu illetin tuzağına düşmemelisiniz. ya da yalnızca bir uzmandan yardım alırsınız. belki de öylesi daha kolay olur.

herkesin bağımlılık denen illetten kurtulabilmesi ve derin bir oh çekmesi dileği ile...
devamını gör...

panik atak

vücutta neler yaşandığını tam olarak bilmiyorum ama panik atak gerçirirken olan şeyleri biliyorum. panik atak olduğunu bilmediğimizden birçok test yaptırmıştık biz, eğer bunları yaşayan birisi varsa umarım faydalı olur ve panik atak geçirdiğini anlar. benim için iki çeşit panik atak var: sesli olan ve sessiz olan, tabi benim adlandırmam ile. insanlar genelde sesli olanı bilirler.
sesli olan daha kolay bence bir öfke patlaması eanasında, çok üzüldüğünde veya ağlarken oluyor. ilk önce nefesinizin hızlandığını hissediyorsunuz, hızlanıyor hızlanıyor hızlanıyor, kontrol edemiyorsunuz bu esnada nefesinizle doğru orantılı olarak kalbiniz deli bir hızla atıyor. olduğunda benim genelde odağım nefeste oluyor ve nefesinizin kontrolden çıkması cidden çok korkunç. nefesiniz hızlandığını anda atağım geldiğini anlıyorsunuz ve uzmanların panik atak geçirirken yapmanız gerektiğini söyledikleri şeyleri bu esnada yapmalısınız, kalbiniz hızlandıktan sonra istediğiniz kadar etraftaki nesneleri sayın, istediğiniz kadar elinizi açıp kapayın, istediğiniz kadar renklere odaklanın işe yaramıyor. bu sesli için de sessiz için de böyle aslında. neyse işte kalbiniz ve nefesiniz hızlanırken aynı anda bacaklarınızdan gücün çekildiğini hissediyorsunuz, ben daha önce hiç ayakta atak geçirmedim her seferinde oturuyor ya da uzanıyordum. ben genelde çöktüğümde ağlıyorsam daha şiddetli ağlamaya başlıyorum kontrol dışı ya da ağlamaya başlıyorum yine kontrol dışı. nefesiniz ve kalbiniz hızlanmaya devam edip ağlarken aynı esnada ayak ve el parmak uçlarınız ve kafanızın en üst kısmında başlayan bir uyuşukluk hissediyorsunuz. o uyuşukluk sonrasında atak devam ederse bütün vücudu sarıyor. ilk önce elleriniz ve çenenizi kasılıyor ve çevredeki insanlar dahi hareket ettirmekte zorlanıyor. daha da devam ederse tüm vücudunuz kasılıyor ve hareket etmeniz neredeyse imkansız hale geliyor. titremeyi söylemiyorum bile. tabi bu esnada kalp ve nefes olayı ve uyuşukluk devam ediyor. ben daha ilerisini görmedim şimdiye kadar. daha ileride ne olabilir hiçbir fikrim yok ama düşünmek dahi korkunç. atak sonrasında yorulduğunuzu hissediyor ve odaklanmakta güçlük çekiyorsunuz ama biraz kendinizi zorlarsanız integral dahi dinleyebilirsiniz yine de veriminiz %40 civarı olacaktır.
sessiz ise bu kadar şiddetli olmuyor ama bence daha kötü çünkü olmadan önce birkaç gün ya da sadece o günün başından itibaren güçsüz, yorgun baygın hissediyorsunuz. birkaç adımda dahi atarken çok yorulduğunu ve kalbinizin deli gibi hızlandığını hissediyorsunuz. kimseye açıklayamadığınız iğrenç bir yorgunluk. sadece uzanmak ve hiçbir şey yapmamak istiyorsunuz. hatta uyumak. uyurken rem evresinde geçici felçken zorla gözlerinizi açmışlar da hareket ediyorsunuz gibi gelebilir bazen hatta. yorgunluğun şiddeti de değişebiliyor gerçi bazen yorgunluk gibi değil de kırgınlık gibi oluyor ama işte nasıl olduğunu bilmediğiniz bir biçimde yorgunsunuz ve hayat devam ettiği için ilerlemeye devam ediyorsunuz. ani hareketlerde kalbiniz hızlanıyor ve 15 saniye kadar yere çökmek zorunda kalıyorsunuz yoksa mutlaka atak gelecektir ve seslideki kadar şiddetli olabilir ama seslide olduğu gibi durduramazsınız. odaklanmakta, anlamakta zorluk çekiyorsunuz atak olana kadar. depresyonla karıştırmayın ama neşelisiniz belki de ve bir şeyleri yapmayı siz de istiyorsunuz, ara sıra yorgunluğunuz geçebiliyor da yine de özellikle tek başınızaylrn odağınız sadece kendinizdeyken yani yorgunsunuz. zaten o yorgunluk size atağın gelebileceğini anlatıyor. yeterince dikkatli olursanız ve odağınızı vücudunuza vermezseniz atak gelmez ve yorgunluk birkaç gün içinde kaybolur. atak gelse de sesli kadar şiddetli olmuyor, yalnız durduramıyorsunuz. aynı olay örgüsüyle devam ediyor onun da atak anı.
biraz korkunç bir deneyim, atak anı için anlattıklarım bazen 2 bazen 3 bazen 5 dakika sürüyor. yanınızda insanların olmasını istemeyebilirsiniz ve öyle olsa da halledersiniz ama çevrenizde bir insan olsa iyi olabilir. psikiyatristim bana 250 mg selectra yazmıştı ve ilaç kullanırken yılda birkaç kere olan ataklarım haftada birkaç kereye kadar çıkmıştı. sonrasında randevu bulamayıp ilacı bırakmak zorunda kaldığımda atak sayımda öncesine kıyasla da gözle görülür kocaman bir fark oluştu. hatta yaklaşık 8 aydır tık yoktu, sadece tansiyonumun düştüğünde geliyor sanıyordum ama geçen gün tekrardan oldu. ilacı kullanmak iyi miydi kötü mü bilemedim. benim deneyimlerim böyleydi umarım faydalı olabilirim birilerine.
devamını gör...

dark (dizi)

dizi aşırı iyi kurgulanmış bir zaman paradoksu hikayesi, bir noktada şoktan dolayı ağzınız açık kalabilir. zaman paradoksundaki her şey ince ince planlanmış önceden. bazen aynı karakterden orta yaştaki, yaşlı olan, çok genç olan diye ayrı ayrı bahsedebilirisniz ama hiç garip gelmez. bir zaman makinesi ile seyahat dahi etseniz geçmiş zaman makinesi sayesinde şimdiki zamanının geçmişi olduğu için şimdiki zamanı değiştiremeyeceğinizi ve eğer geleceği gördüyseniz ne kadar çabalarsanız çabalayın o gelecek var olduğu için şimdiki zamanda dahi hiçbir şeyi değiştiremeyecrğinizi anlatan bir dizi. böyle anlatınca çok karışık görünüyor olabilir ama kurgusu sayesinde ne anlattığı çok net anlaşılıyor. akrabalık olaylarından da korkulmasına kesinlikle gerek yok. herkes herkesin bir şeyi çıkıyor ama kafanızda oturabiliyor. yalnızca almanca konuşulması garip gelebilir başlarda ama sonradan ona da alışıyorsun. kesinlikle ama kesinlikle önerimdir.


3.sezında jonas'ın olmadığı bir evrendeki martha olayları filan çok hoştu belki ama bana bir noktada birazcık zorlama gibi geldi. adem olan jonas'ın tüm kötülükleri yapmasının amacının aslında kötülükleri önlemek olduğunu öğrenmek ama başaramaması epey bir ironikti. ve karakterin adını hatırlamıyorum ama adem'e hep sadık görünüp sonda iyi çıkması <3. buraya yazmak istediğim çok şey var ama gerçekten çok fazla şey olduğu için yazmayacağım galiba
devamını gör...

olmaktan korktuğum yerdeyim

bir zamanlar idealleri olan insanlar çevre ve aile zorlaması ile kendilerini bu durumun içinde bulmaları muhtemel olabilir. hayatın koşuşturması karşısında ideal ve hayallerini kenara terk edip "gerçekleri" kabullenerek ilerledikten sonra aniden gelen bir farkındalıkla bunu söyleyebilirler. ama olmaktan korktuğumuz yerler bizim için her zaman kötü olan yerler değillerdir. hayatın esprisi de budur işte, sizi olmaktan korktuğunuz yerde mutlu edebilir. mutsuz etse bile o durumdan kurtulmak sizin elinizdedir, lakin çok büyük bir cesaret gerektirebilir.

küçük yaşıma rağmen böyle laflar ediyorum ama şahsen ben üniversite tercih sonuçlarını beklediğim bu günlerde 8 yıl sonrasında bu cümleyi kuracak olmaktan çok korkuyorum ve böyle olması da daha muhtemel gibi duruyor. bu yüzden düşüncelerimi paylaşmak istedim. 3 ay öncesine göre şu anki durumum bile olmaktan korktuğum bir durumdu ama bir şekilde kabullendim ve içimde garip bir huzur var. 3 ay önceki ben bu beni görse yalnızca hayretler içinde kalırdı muhtelemen. kısacası olmaktan korktuğun yerde olmak her zaman kötü bir şey değilmiş.
devamını gör...

medeniyet göstergesi detaylar

insanların kendi hayatları ile başkalarının hayatları arasında fark olabileceğini, herkesin doğrularının kendisininki ile aynı olamayacağını kabul etmeleri.
devamını gör...

attack on titan

baştaki bölümleri ardı ardına çerezmişçesine hemen bitiveriyor. hiç tahmin etmeyeceğini anlarda tahmin etmediğiniz insanlar da ölebilir, herhangi birine bağlanmak çok riskli. daha ilk birkaç bölümden birçok şey olduğundan insan başka bir konuyu nereden bulacaklar şimdi diye bir kalakalıyor ama 3.sezona 2.parta kadar henüz hiçbir şey görmediğini anlaması zor oluyor. bazı insanlar 3.sezonda fazla konuşma var, teorik bilgiyi çok yüklemişler diye bırakıyorlarmış lakin asıl keyifli olması gereken yerler aksiyon kısımlarından ziyade o teorik bilgilerin aktarıldığı kısımlar bence. eğer bölümleri ardı ardına durmaksızın izlemezseniz teoriler üretmek çok güzel oluyor. ayrıca o sezonun tüm bölümlerini izlediğimizde açılış ve kapanışları izlemenizi öneririm, aşırı fazla spoiler barındırıyor ve insan donakalıyor. 4.sezonu izlerken başta insan bambaşka bir şey izliyormuş gibi oluyor gerek hikayesiyle, gerek zaman atamasıyla, gerek mappa ile. (mappa animasyonun yapımını 4.sezona yalnızca birkaç ay kala devralan şirket, aynı anda birçok yapımları olduğu halde o kadar kısa sürede çok iyi iş çıkardılar) yine de 3.sezonun sonu çok güzel bir final olabilecek olsa da 4.sezon da mutlaka izlenmeli. ve son olarak çoğu insan bilmez ama ova bölümleri izlemek hikayeyi daha çok anlamanıza yardım eder. hala izlerken teoriler okumanızı ya da izlemenizi de öneririm. youtubeda ayrıntıları gösteren videoları izlemek de hoş oluyor. ayrıca iki tane finali var. eğer mappa bir tanesini yapmazsa diye söylüyorum. finalde en azında birileri mutluysa mutlaka internetten aot ek sayfalar diye aratmanız gerek.


erwin mi armin mi seçiminin yapıldığı bölümde ağladım sadece ama böyle başım ağrıyana kadar ağlamıştım. benim için en etkileyici ve özel bölümdür ve belki de asıl başlangıçtır.



ısayamanın sonradan eklediği ek sayfalar erenin bir kuşa dönüşerek bitmesinden çok daha güzeldi bence, aota yakışır düzeyde acı doluydu. umarım mappa bir ova bölümü bile olsa yapar orayı. yine de çok daha güzel final teorileri görmüştüm. çoğu insan ısayama o kadar basit düşünmez dediği halde zaman döngüsüne döndü yine. ısayama ilk finali sırf okuyanlar için acı dolu olsun, finalden nefret etsinler diye yapmış dahi olabilir. sanırım bir röportajında ana finali neden öyle yapmayı tercih ettiğini anlatmıştı ama unuttum.



son olarak ben zeke'ın ötenazi planını destekliyorum erenin planındansa. zeke tüm insanları düşünüyordu erense tanıdıklarını. zeke'a göre hani yaşamayan insan acı da çekemez ya gerçekten de öyle. öyle büyük acılarla, savaşla yaşamaktansa doğmamış olmak yeğdir. o planda yaşamak zorunda kalıp devleri devralacak ve acı çekecek yalnızca 2 kuşak kraliyet ailesi varken öbür türlüsü...
devamını gör...

hayatın monoton olması

bana göre her anını sorguluyorsan, düşünüyor ve farkındalık sahibi oluyorsan sıkıntılı olmayan bir durum. aksi takdirde yalnızca gün bitsin, yıl bitsin diye yapılıyorsa dünyada yaşamış olmanın anlamı yoktur düşüncesindeyim. herhangi bir hayvan ya da taştan farkımızın olması için o an monotonluk içerinde dahi yapıyorsak düşünmeli ve büyük resme bakmalıyız. ama eğer beynimiz uyuşmuş bir halde her gün aynı şeyleri yapıyorsak depresyon ya da bunalım kapıda olabilir, aman dikkat!!
devamını gör...

doğum günü kutlamak

bazı insanların tüm sevgisini göstermek için 1 yıl beklediği insanların özel olmakla atfettiği gün. kimi zaman tüm sevdiklerinizin üstüne tanımadıklarınız da o gün size "iyi ki doğdun, iyi ki varsın" dediğinde herkesin söylediklerinin yapmacık olduğunu düşünüyorsun. tanımadığınız insanlara yalnızca "doğum günün kutlu olsun" demek daha yerinde olur zannımca. ayrıca lütfen iyi ki varsın gibi güzel cümleleri ve hediylerinizi yalnızca bu güne saklamayın içinizden geldiği her anda iletin bunları, o zaman doğum günlerinde söyledikleriniz de yapmacık gelmeyecektir. o gün sevgi göstermeniz için özel bir gün değil yalnızca devlet gözünde bir yaş daha aldığın gün.
devamını gör...

hasan sabbah

kim olduğu, amacı, tarihteki yeri gibi şeyleri az çok biliyorsanız alamut okumanızı öneririm. şu an ben de okumaktayım.
ama eğer adamı tanımıyorsanız youtube dan diamond tema adlı kanalın hasan sabbah konulu videosunu izlemenizi de öneririm.
devamını gör...

bir yabancıyla konuşma isteği

bazen kimseye karşı senin onlara karşı hissettiğin kadar yakın olmadığını hissedersin ya da bilmiyorum; sadece birilerine içini döktüğün zaman o kişinin nedenini nasılını niçinini sorguladığını hissedersin, o yakınlarının sana tavsiye vermesi dahi aşırı irrite eder ya işte tam da o anlarda yapılması gereken bir durum ya da sadece içine kapanıp hiçbir şey yapmak istemediğinde daha doğrusu bir bağımlılığa düştüğünde seni o hengameden çıkarabilecek şeylerden bir tanesi. ilk başladığında ne anlatman gerektiğini bilmiyorsun ve deli gibi geriliyorsun ama başladıktan sonrası yağ gibi akıyor. gerçekten iyi geliyor. hatta eskiden çok yakın olan bir arkadaşım sırf tanımadığı biriyle konuşmak için psikoloğa gitmek istediğini söylemişti. eğer tanımadığınız birileriyle gerçekten konuşamıyorsanız yahut istemiyorsanız ses kaydetmek ya da önünüze bomboş bir sayfa alıp dağınık bir biçimde içinizi dökmek de işe yarayabilir. iplerin ucunun kaçtığını ve kaçıranın kendiniz olduğunuzu fark ettiğinizde bu üçünden birini ya da kendi bildiğiniz bir başkasını mutlaka yapın.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim