öğrencilerin organize olup bedenci gözünü çevirdiği gibi topu bahçeden alıp sınıftaki dolaba saklayarak bir dönem onu kullanmasıdır. görevimiz tehlike tadında geçen klasik olaylardandır. sonra sınıf kavgaları olur o top bütün sınıfları gezer. :)
düşünce özgürlüğü başlığı altında özgürlüğümüzün kısıtlandığı düşüncelerimizin farklıysa yok sayıldığı bir saçmalıktır. sistemimiz farklılıkları yok saymayı ve orta çağdaki din anlayışı gibi "biz ne diyorsak o, aksini iddia eden dinden çıkar" saçmalığını modern hale getirerek öne sürmüş ve ne kadar gelişirsek gelişelim zihinlerimizin aynı aptallıkta kalacağını kanıtlamıştır. yaptıklarından dolayı devletimize teşekkürler ederiz. *
kazayla arkadaşım yüzüme bir tane çaktığında dehşet verici bir an yaşadım: cam kısmı löp diye elime düştü. tabi bir panikler gözlüğü ne kadara aldığını hatırlayıp iflas ettiğini düşünmeler... ondan sonra ben sinirle arkadaşıma bakarken gözlüğümü eline aldı merceği bildiğin çerçeveye geri oturttu* neyse ki daha kötüsünü yaşamadım umarım yaşamam.*
büyük bir çoğunluk hissetmiyorum yazmış, onlar gibi bende buraya gelip gittikçe daha da bulanıklaşan hayatımı büyük bir fırçayla rengarenk hale getirmek istediğimi fakat hiçbir şey yapamayacak gibi hissederek geri çekildiğimi söylemek için geldim. insan kaç yaşında olursa olsun ruhunu acıtacak kesiklerle karşılaşıyor, bunlar iyileştikten sonra bile iz bırakacak ve dokunduğunda o acıyı hatırlatacak cinsten. işin aslı şu ki asıl acıtan şey o acıyı hatırlamak, anılar düşünceler ve zihnimiz bütün bu karmaşanın sebebi. düşündükçe hayat da zorlaşıyor ve en sonunda koşmayı bırakıyorsun, duyguların senden uzaklaşıyor ya da sen onlardan uzaklaşıyorsun fakat sonuçta bütün bedenin duygulardan arınmış ve bulanık şeffaf hale geliyor. arkaplanda kayboluyor, önemsiz bir nesne oluveriyorsun. ben pes ediyorum, hiçbir şey hissedemiyorum artık.
aslında güzel bir olay, hatta bir arkadaşımda hindistan cevizli nemlendirici krem vardı cidden çok güzel kokuyordu. böyle çantalarından garip aromalı nemlendiriciler çıkartıyorlar* bende niye yok diyerek üzülüyorum ben kadın değil miyim acaba diyerek derin düşüncelere dalıyorum, sevgili yazarlar ben kadın değil miyim?
dışarıda geçirilen her beş dakikada bir iç organım eriyerek dondurma kıvamına geliyor, son 10 senedir yapılmış çeşitli mallıklar sonucunda bu kadar sıcak bir havayla karşılaşmak şaşırtıcı değil maalesef. evin içinin de dışarıdan sıcak olması ciddi yaşamsal faaliyetlerimin çökmesiyle sonuçlandı ben öbür tarafa geçiyorum arkadaşlar.
bazı ayılar ağaçlara çıkıp dallarını söküyorlar, onlara insan demek insanlara hakarettir. koskoca ağacın dallarını kırıp kırıp kaçırıyorlar, onlara küfürden başka söyleyecek bir şey bulamıyorum.
söylenecek yazılacak pek bir söz kalmadı, kelimeleri kaybettik masada kaldılar. hepsinin tek tek kalbi durdu, nerede bu doktorlar neden boğazımdan geçmiyor kelimeler? yoksa dilim mi tutuldu felç mi oldum, öyleyse neden anlatamıyorum derdimi. bütün bir dünyanın yalanla dolu olması ve herkesin buna alıştığı gerçeği bu kadar mı ağır gelebilir insana. ben insan değilim, daha doğrusu insan olmayı istemiyorum. yalanları kabullenmiş ve üstüne yeni yalanlar eklemiş insanlığın bir parçası olduğumu kabul etmek istemiyorum. beni saymayın, bu saçmalığın bir parçası değilim fakat bütün dünyayı karşıma aldım diye yaygara koparacak değilim. sakince bir köşede herkesten uzak bir yaşam süreceğim, ne kadar böyle kalırım bilmem belki kahvem soğuyana kadar ya da kitabım bitene kadar. bilemiyorum.
anahtarlık süsü... aslında tam olarak ne dendiğini bilmiyorum fakat gereksiz yere içinde sadece bir tane anahtar bulunan anahtarlığımı devasa hale getiren şey bu küçük şeytanlardır, gözümü onlardan alamıyorum ve bu yüzden bütün paramı anahtarlığıma harcadım...
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.