mescaln yazar profili

balıkesir'de entelektüel beyleri bekliyorum, kıps

tüm örümcekler bana - (bkz: peter parker) dahil- (bkz: franz kafka)'yı ve (bkz: dönüşüm)'ü hatırlatır.
(bkz: gregor samsa) hamamböceği miydi örümcek miydi , hatırlamıyorum .
kafka'yı diğer kitaplarında da örümcekle özdeşleştirir ve samsa'yı da kafka'nın sivri kulakları ve ince,uzun yüzünden esinlenerek tasvir ederim .
ilk okuduğumda, kitabın başlarındayken ve kafka'yı yeni yeni okurken örümceği/böceği , samsa'nın kardeşi/arkadaşı sanmıştım...

yetmiş beş mahalleye(köyler dahil) sahip, 2.450 m rakımlı, 2.372 km² alanı kaplayan , 2020'de 27.612 nüfuslu erzurum ilçesi.
31 mart 2019'daki yerel seçimi %61 kazanan hdp'li belediye başkanı'nın yerine, ilçe kaymakamı kayyım olarak atanmıştır.
ilçenin ağrı'ya ve muş'a sınırı var.
ilçede ve bölgenin genelinde , sert-karasal iklim hakimdir .
zirkan aşireti'nin lideri kolağası "kerem beg" de karayazılıdır .

çoğunlukla sol eğilimli ve dindar kürtlerden oluşan canım memleketim, yalnızca üç ay soğuk değildir.
memleketimin çoğu yerinde, taşımalı eğitim var ve öğrenciler için bu, pek çok açıdan sorunludur . buradaki insanlar, kar küreyip hayvan bakarak senelerini geçirirler. yılın bazı zamanları , kış çok sert geçtiğinde erkek çocukları ahır işlerine yardım etmeleri için okula gönderilmezler.
genellikle büyükbaş hayvancılık ve besi hayvancılığı yapılır. besiye sokulan hayvanlar, kurban bayramı yaklaştıkça büyükşehirlere götürülür ve pazarlanır .
bazen sular donar,bundan özellikle memurlar çok etkilenirler.
birkaç yıl önceye kadar, insanlar kız çocuklarını okula gönderirken çekiniyordu . birkaç veli *ve öğretmen * öncü ve teşvik edici olunca göndermeye başladılar.bununla birlikte, kız çocuklarının evlenme yaşı ilerledi*.

orhan için sürüklenen uğur'un ve uğur için sürüklenen onun p*z*v**i bekir'in hikayesidir.
yönetmeni ve senaristi (bkz: zeki demirkubuz) olan, 1997 yapımı , (bkz: kader(film))'in devamı olan ama daha önce çekilen film. demirkubuz, bekir (haluk bilginer)'in yusuf(güven kıraç)'a hikayeyi anlattığı yedi dakikalık tiradı kader'e çevirmiştir.

kader ve masumiyet ile ilgili aklımda kalanlar:

-masumiyet'te , uğur'un bekir'e "s****ne ulan, s****ne!" demesi ve kader'de uğur'un bekir'e "vursana ulan, vursana!" demesi.
-kader'de, uğur'un annesini or******la suçlaması ve o***pu olması.
-kader'de, uğur'un şehre geri döndüğünde dükkana gelip bekir'den para istemesi ve bekir'in bunu arkadaşlarına çarpıta çarpıta anlatması.
-masumiyet'te, son sahnede yaşlı adamın orhan'ın babası oldugunu görmemiz .
- masumiyet'te, eniştenin yusuf'a minnettar olması, yusuf'un ablasını dilsiz bırakması, eniştesi ablasına hakaret ederken ve döverken yusuf'un hiçbir sey demeden çantasını alıp gitmesi .
- masumiyet'te , yusuf "aşık oldum"diyince, uğur'un "kime ?" demesi ve yusuf'un "sana abla, kime olacak..." demesi .
- kader'de, bekir'in çocuğu ilaç beklerken bekir'in kars'a, uğur'un yanına gitmesi...

film hakkında fikrim:
oyınculukları beğendim, senaryo gerçekçi değil ve uçuktu. bekir'in yaşadığının da uğur'un yaşadığının da aşk olduğunu düşünmüyorum.
kader'de, izmir'den sahneler görünce mutlu oldum.

guido ve joshua'nın ilişkisi üzerine temellenerek (bkz: ikinci dünya savaşı)nın psikolojik yıkıntılarını ele almıştır .
aklımdan çıkmayan sahneler ve replikler şöyledir:

-guido'nun joshua'ya "örümcekler ve vizigotlar giremez" fikrini sunması .
-guido'nun filmin başında -işini hatırlamadığım- sürekli fötr şapkası alınan adama politik görüşünü sorması ve adamın çocuklarına dönerek " benito , mussolini! (bkz: benito mussolini)" demesi .
-joshua'nın alman çocuklar arasında yemek yerken kendi dilinde teşekkür ederek pot kırması ve guido'nun hemen diğer çocuklara aynı dilde teşekkür etmeyi öğretmesi .
- guido'nun doktor'un yardım edeceği umuduyla doktor'a yaklaşması ve doktor'un bilmece sorması .
(bkz: la vita e bella)

gençliğe henüz adım atan marie'nin, konağın satılması ve büyükannesiyle uğraşırken aynı zamanda, -herkesin ilkgençlik yıllarında yaşadığı- bazı heyecanları ve ilkleri yaşamasını konu alan (bkz: christine nöstlinger)kitabı. orijinal ismi "villa henriette"dir.
marie'nin ismini hatırlamadığım bir kız arkadaşı vardı. ayrıca, heyecanlanınca midemin bulanması da marie'den geçmiştir...

canım, aşkım, bir tanem,hocam johnny depp'in oynadığı ; charlie isimli bir çocuğun otoriteye karşı çıkmayarak, merak etmeyerek , daha ileri gitmeyerek kazandığı; "uslu( merak etmeyen ve itaat eden ) çocuk olursan , bir gün şirinleri görebilirsin" fikrinin önünü açan, çocukluktan itibaren fikirlere ket vuran film.
kurguyu beğendim . umpa lumpa'lar daha sevimli* olabilirdi, yaşlı küçük bir adamdan daha sevimli bir şey bulunabilirdi .
şişman çocuk, bana ülkelerdeki kodamanları , kalın enseli , hiç doymayan patronları hatırlattı .

birol ünel'i , sibel kekilli'yi ve muhteşem vücudunu ilk kez gördüğüm, fatih akın filmi. alelade bir sevişmeden sonra, tavla oynama fikrini aklıma sokmuştur . sibel'i barda taciz eden herifi ve kuaför'ün cahit'e , direkt "s**işiyor musunuz?"
diye sormasını beğendim . cahit'inn "sibel" deyişini, sibel'in "annesinin öğrettiği" biber dolmasını yaparken çalan parçayı , türlü filmlerden hatırladığım cahit'in "amcasının" rezalet aşk tanımını aklımdan çıkaramıyorum. keşke cahit'in yarım gülüşü, yan bakışı , ağzındaki sigarası olsaydım.

barış bıçakçı'nın romanında da geçiyor mu bilmiyorum ama filmde (bkz: fareler ve insanlar) atfı vardı. george ve lennie, filmdeki karakterlerle özdeşleştirildiyse hangisinin ender hangisinin çetin olduğunu anlayamadım. kitapta, george ve lennie arasındaki farklar gayet açıkken bu filmde çetin ve ender'in farklarını sıralamak mümkün değil.

aklıma hep bu şiiri getiriyor peygamber ifadesi

resulullahla benim aramdaki farklar

resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
resulullah yolda ebu bekir’i görse ‘es selamu aleyküm ya sıddık’ derdi,
ben yolda ebu bekir’i görsem tanımam.
resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

resulullah azrail’i yolda görse tanırdı;
ben azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah’ın resulü;
fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki ‘kızım ha gayret!’;
ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki ‘anneciğim ölmesen…’

ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki ‘anneciğim seni ben…’;
annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

resulullah çok şanslı bir insan
annesi öldüğünde o küçücüktü;
benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü.

durun şimdi benim de aklıma geldi bir şey :
ya bizim nurculardan bir enişte var, eski fetöcü.
her girdiği ortama allah, kitap, muhammed diyordu.
akşamları medrese mi ne öyle bir yere de kuran dersi vermeye gidiyordu.
ulan bu adam caiz değil diye lezita dışında hiçbir tavuk yemiyordu.
neyse gelelim mevzuya bu karısını aldatıyormuş.
bu olay twitterda "lgbt aile yapımızı bozuyor" diyen dayıların sonradan gay po*** favlamasının ortaya çıkmasını hatırlattı bana.

ekleme yapayım halamı aldattığı kadınla da medresede tanışmışlar, kadın dul ve çocuklu.
"gocan da böyle sk** mu hıahhh??"

bakınız arkadaşlar "haşhaşi"dedikleri topluluğun asıl adı" esasiyen"dir, anlamı ise öze, asla bağlı olanlardır. haşhaş alıp kafanın güzel olması durumu efsanedir sadece. yaptıklarının sebebi ise kesinlikle sabbah'ın akıl almaz ikna gücüdür ve verdirttiği eğitimdir.
(bkz: semerkant-amin maalouf)

ay erol bizi kesiyorlar!!!

"musunuz "u ayır, olayım.
iki yıl sonra gelen edit:" musunuz" u ayırmışlar ya hay a*k
edit2: 3 yıl olmuş pardon

sal*ktır.
--! spoiler !--

bir erkeğin kalbinin ikiye bölünebileceğini analiz edecek kadar zeki kızlardır bunlar.

--! spoiler !--

bir yazar demiş ki new york'u çok merak ederdim. arkadaşlar, bilmeyen mutlaka vardır söyleyeyim;
dizi los angeles'da çekiliyor ve new york ambiyansı veriliyor. ayrıca alttaki mc laren's'ın içi yok. yani tabeladan ibaret, oyuncular merdivenden iniyordu sadece.
bitirmeyenlere spoiler vereyim :--! spoiler !--

marshall babasının mezarı başında mangal mı yapıyordu barbekü mü her neyse o sahnede mezar taşlarına dikkat edin.

--! spoiler !--

geçen gün kardeşim sen çal kapımı izliyordu. başta, kızın bursu kesilmiş, kızın tüm kariyeri de bu bursa bağlı olduğu için burs veren holdingin sahibine hesap sormaya gidiyordu. sonraki sahnelerde kızın araba sürmeyi bildiği, afili bir evde yaşadığı, her parçası en az 300 400 lira olan kıyafetleri olduğu, kullandığı makyaj malzemelerinin aşırı kaliteli olduğu gösterildi. ulan g*t kafalı senarist bu nasıl senaryo? hadi senarist daha çok izletmek için böyle şeyler yapıyor, ulan g*t kafalı seyirci (kardeşim dahil) bu çelişkiyi bilip nasıl izliyorsun?sinirlendim. neyse.

fethullah gulen ve ilber ortayli iliskisi ekşi 'de aliul ala isimli yazarın yazmasıyla şok olduğum hadise. bu yazı ile ispatlanmıştır.
--! spoiler !--

açıkçası sen de mi brütüs dediğim ilişki. daha önce bazı şeyleri üstünkörü duyuyorduk ama meselenin bu kadar derin bir yapıda olduğunu bilmiyordum.

bunca kitap çıkarmış, tv'lerde bu kadar yer edinmiş bir tarih profesörü bile ,ilber ortaylı bile beni üzdü bu okuduklarım ile. takdir sizin.

edit : ilber ortaylı şucu bucu demiyorum,haddime de değil. değerli bir tarihçi olduğu, ülkenin en iyi tarihçisi olduğu su götürmez bir gerçek. sadece malum şahıs ile ilişkisi beni üzmüştür. detaylı şekilde yeni okudum. bunu ifade ettim. kimseyi karaladığım yok. adamın temas etmediği kimse kalmamış bunu her gün öğrenmek insani daha da üzüyor.

--! spoiler !--

ulan şu metin kaçan kadar apt*l herif yok ama film çok iyi.

benim vatan hainliğim budur :
"nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi hikmet.
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
bir ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolarla,
bir ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında amiral vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, amerikan amirali
amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi hikmet.
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası,
amerikan donanması, topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
nâzım hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.