ulan çıldırıyorum böyle şeylere. bu nasıl bir terbiyesizlik nasıl bir hoşgörüsüzlük? gerçi bunlarda hoşgörü ne gezer değil mi? bu halil konakçı denen herife hala bu görevi vermeye devam eden devlete yazıklar olsun. bu herif kaç defa kanunlara aykırı şeyler söyleyip kanunlara aykırı eylemlerde bulundu. yazık bu türkiye'ye, bu ülke iflah olmaz.
aydınlandım editi: güvenlik için imiş bunun bir sebebinin olduğunu öğrenmek güzel. yine de 2023 senesinde tuş takımındaki tuşların yerlerini değiştirmek güvenlik önlemi sayılıyor. daha profesyonel bir önlemimiz de vardır umarım.
vergi ödemek için başvurduğum g.i.b uygulamasındaki tuş takımıdır. telefonun kendi klavyesini kullanmana izin vermediği gibi bu eşi benzeri olmayan tuş takımı ile işleri daha da zorlaştıran değişik bir sistem. böyle bir şey nasıl olabilir bu nedir, mantıklı açıklaması var mıdır? devlet senden bir şey isteyince neden hep işleri zorlaştırıyor? bu arada vergi borcumu güç bela ödedikten sonra sistemde gözükmeyen 1 türk lirası daha borcumun olduğunu söylediler. evet 1 türk lirasi
instagram'da devamlı karşıma çıkan sınıf öğretmenleridir. bu arkadaşlar telefonu sınıfın bir köşesine koyuyor ve sürekli sınıfta olağan her şeyi sanki absürt bir şeymiş gibi videoya çekiyorlar. işte "silgi kullanmadan eliyle tahtayı silen öğretmensindir" gibi abuk subuk bir şeyler yazıp kameraya bir bakış atıyorlar. türbanlı olarak ayrıca belirtmeme kızacak arkadaşlar olacak ama tip, görüntü ve tavır olarak hep aynı kişiymiş gibi bu videolar karşıma çıkıyor oysa ki hepsi farklı insanlar. bu durumu sosyolojik ve psikolojik açıdan incelenmeye değer buluyorum. bu videoların ders saati içinde veya dışında çekilmesi, ya da "insanlar böyle mutlu oluyorsa sana ne" tarzı yorumlar umrumda bile değil çünkü insanın hayatına en büyük dokunuşu yapan öğretmenlerin bu tarz mantıken ve vicdanen gereksiz, boş, saçma ve yararsız kabul edildiği hareketleri görmek hoşuma gitmiyor. hele bir de dersi aksatacak şekilde bu videoları çekip editlemeyle uğraşan öğretmenlerin olduğunu da düşününce insan iki laf etmeden duramıyor.
bugün karşıma bir örnek daha çıktı buyrun: buradan
hiç tanımadığı insanlarla bir nevi zorla evlendirilen (muhtemelen görücü usulü) teyzelerin, hayatlarının zehir olmasından sonra herkese aynı şey olacak sanıp saçmalamasıdır.
yunan besteci, şarkıcı ve söz yazarı orfeas peridis'in 1992 yılında çıkardığı, "ah benim kibirli ruhum" anlamına gelen ilk albümü.
albüm kapağında bizi bir masada oturmuş 3 adet orfeas peridis karşılıyor. ilk bakışta anlamak zor olsa da bu fotoğraftaki 3 kişi de orfeas peridis'in ta kendisi. sağda ve solda görünüm ve duruş olarak daha havalı ve iyi gözüken orfeas peridis'ler var. bu albümün ismindeki "fantasmeni" ifadesini temsil ediyor diye düşünüyorum, zira anladığım kadarı ile bu kelime sadece kibir değil, hayali veya uçuk kaçık gibi anlamlara da gelebiliyor. türkçedeki fantazi kelimesinden hesap edin işte. ortada oturan orfeas peridis ise kibir ve yalnızlık arasında kalmış olan ruhunun yansımasını temsil ediyor. albümün içindeki ta tsigara (sigaralar) isimli şarkıda albümün ismi şarkı sözü olarak geçiyor. buraya bakarak konuşursak, ta tsigara isimli şarkıda sürekli yalnızlıktan şikayet ediyor ama bu kalabalıklar içindeki bir yalnızlık. buna çare olarak devamlı sigaraya sarılan bir insanın hikayesini anlatıyor, hem kibirli hem yalnız hem bağımlı.
albüm, "fevgo" gibi harika ötesi bir şarkıyı barındırıyor ki sanatçının adını aratınca ilk çıkan şarkılardan biridir. bu şarkıda da sık sık sigaraya gönderme yapılır ve yalnızlıktan dem vurulur.
zilevi i nihta isimli şarkının da klibinde de bir müzik grubu gözükür. grup üyelerinin hepsinin orfeas peridis olduğunu görürüz. böylece birden fazla yerde tutarlı olarak bir kibir göndermesi bulabiliriz.
albümün devamında kimi zaman aşktan söz ediliyor kimi zaman politik konular işleniyor. hatta türkçesi "derbi ve holiganlar" olan iki şarkıdan oluşan potpori bir eser bile var. genel müzik gidişatı akustik gitar, darbuka ve flüt üzerine kurulu. oldukça özgün bir aranje ile dizayn edilmiş bu şarkılar bin yıl da geçse dinlenmeye her zaman değecek.
ülkenin en güzel, en turistik yerinde meydana gelen patlamadır.
yazacağım şeyler zaten çoktan yazıldı söylendi. onun için malum kişiye ve bu ülkeyi bu hale sokanlar için bela okumakla yetiniyorum. başka hiçbir şey yapamıyorum. ne zaman kurtulacağız biz bu cehennemden?
bu halkı koyun sürüsü olmaktan kurtarmış, saltanatın hüküm sürdüğü ve insanların göğsünü gere gere anlattığı o karanlık dönemleri tarihe gömmüş lider, komutan, düşünür ve öğretmendir.
halkın her bireyi, atatürk sayesinde birey olmuştur. ne yazık ki günümüzde ona hayasızca, yalan yanlış iftiralarla saldırılmakta. bu iftira ve yalanların inananı da az değil.
tüm bu karalamalara rağmen bir türk genci olarak, gösterdiği medeniyet yolunda yürüyerek, onu büyük bir sevgi ve saygı ile vefat yıldönümünde anıyorum. iyi ki bizim liderimiz oldun.
''nereye abi'' sorusunu duymaktan artık illallah ettim. geçenlerde birisi nereye abi diye çok kez sordu, oralı olup cevap vermeyince yanıma gelip sana soru soruyorum niye cevap vermiyorsun diye trip attı.
ulan hiç düşünmüyor musun ben gelen yolcu olabilirim veya biletimi online olarak çoktan almış olabilirim diye, otogardan cikana kadar işkence görüyorum resmen.
ülkemize en çok zarar veren mesleği icra ettiğini sanan bağırsak beyinli bir insansının, özgürlüğün ne demek olduğunu bilmeden ettiği hadsiz laflardır.
bana sorarsan da insanların özgürlüğüne el uzatan birinin kellesi uçurulmalı. demek ki her isteyen kafasına göre iş yapamıyor değil mi?
tartışmasız kendi tarzındaki albümlerin en iyilerinden bir tanesinin içinde yer alan şarkıdır. bazı şarkılar vardır hakikaten çok değişik bir havaları vardır, çok karakteristiktir. bu da öyle bir şarkı, dünyaca sevilmiş ve dinlenmiş. belki de müziğe yeni başlayan arkadaşlara 6/8 ölçü dediğinde ilk bu şarkıyı akıllara getirecek kadar akılda kalıcıdır.
2 ay yedekte yurt sırası bekledim anca bir yurda yerlestirildim. yurda hiç gelmeyen biri var hala yurttan atılmadı. bütün bir dönem içinde toplam 8-9 gun ya kalmıştır ya kalmamistir. hiçbir işi düzgün yapmadığınız için neyin ne olduğu kısmını da bilmiyorsunuz.
müziği o kadar muhteşem ki, diğer şarkıları gibi bunda da sözlerini bilmeden ne anlattığını tahmin edebiliyorsunuz. bugün güç bela bulduğum çevirisini okudum ve uzun süre telefonla bakıştık. başlığı açan arkadaşın da dediği gibi şarkıda bolca kendine soru soruyor kahramanımız. hicbirisinin cevabı yok.
başı bağlı bir kıza, 'ama onu benden çok kimse sevemez, onu en çok ben hakediyorum' diye yürüyen depresif bir lavuğun hikayesidir.
herkesin bildiği gibi almanya'da bir çok intihara sebebiyet verdiği, ve hatta bir süre kitabın yasaklandığı söylenir.
kitap, intiharı mantıklı bir şekilde önümüze koyuyor. okuyucunun fikri buna yatkın ise, veya okuyucu ille başkalarının fikirleri ile yaşamını idame ettirebiliyorsa elbet intiharı en azından aklından geçirecektir.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.