neden birinden birini seçmek zorundayız? sevgimizi de göstererek disipline edebiliriz çocukları. önemli olan nokta tutarlılık. sevgiye yenilmeden konulan kuralları uygulamak.
bazı insanlar, sevgi göstermek onlar için çok daha zor olduğundan kolay olan disipline sığınıyorlar.
bir çocuk sevgisiz yetişip büyüdüğünde gördüğü en ufak ilgiye yenilmeye başlar. sosyal ilişkilerinde de özel ilişkilerinde de doğru/yanlış insan ayrımını mantık çerçevesinde gerçekleştiremez. insan yanlış olsa da gösterdiği ilgi onun için yeterlidir. duygusal bir sömürge haline gelebilir.
tutarlı bir disiplinle sevelim, sayalım çocukları. genogramlar biraz da neşeyle dolsun. aktarılsın gelecek nesillere.
aile hayatına karışan veya olur olmadık şekilde eleştiren kişiler. örn:
- senin kocan öyle habire çoluğu çocuğu bırakıp nasıl izin veriyor gezmelere? (muhtemelen baskıcı bir evliliği var.)
- saygılı (her dediklerini yapın) olun. saygılı olursanız siz kazanırsınız. (nasıl karakterlere sahip olduğu bilinmeden kayınvalide ve kayınpedere karşı saygıdan bahsedilir.)
- ben olsam kocanızın yerinde sizin böyle giyinmenize izin vermezdim. (iş ortamında bizzat yaşandı.)
- yanındaki küçük çocuğa eğilerek "bak bu ablanın çocuğu hala yok, yazık ona." gibi tatlı(!) söylemlerle çocuk yapılmasını aşılama girişimleri. (ifrit oluyorum.)
- eşin yanında "senin hanım kızmıyor mu?" gibi söylemlerde bulunmak. (kendisi evliliğinde mutsuz olduğu için karşı tarafı da doldurup ara açma niyetinde.)
bir arkadaşım durumu şöyle özetlemişti: "ne sevgili olunduğu belli ne de sevgili olunduğunda ne zaman ayrıldığınız belli." (evet, çıkma teklifi geri gelmeli ve ayrılık isteği tez duyurulmalı.)
ne başlangıcını biliyorsun ne de sonunu. belirsiz bırakılması açık kapı da bırakıyor. işe nasıl gelinirse öyle geçiliyor o kapıdan.
işlerim yolunda gidiyorsa, kendimde bir şeyi şu sıra fazla beğendiysem iç sesimde konuşurken mutlaka "maşallah" diyip konuyu hemen kapatıyorum. şom ağzımın huyunu biliyorum çünkü.
birinin derdine samimiyetle dokunduktan sonra o kişinin memnuniyetini gözlerinde görmek. aslında bu bir hayvan da olabilir bir bitki de. bir hayvanın başını okşamak da olabilir bir bitkiye su vermek de. bu kadar basit görünen şeyler benim ruhuma oldukça iyi geliyor.
kayınvalide-kayınpedere yönelik verilen "saygılı olursan sen kazanırsın." nasihatının gerçekliğine inanmıyorum. çünkü bu bir "ne söylenirse söylensin alttan al, sus sesini çıkarma" nasihatı aslında. kazanacağınız ödül de maddiyata dayalı çünkü maddi olarak hala onlara bağlı olmanızı istiyorlar ve bu şekilde size söz geçireceklerine inanıyorlar ve evet bildiniz! bunu önerenler de birer kayınvalide veya kayınpeder. daha doğrusu çocuklarına veya onların eşlerine kendi doğrularını kabul ettirememiş ve istedikleri şekli verememiş kayınvalide-kayınpeder.
içten gelen sevgi hitabı. hayatındaki kişiye "sevgilim" diyebilirsin ama "canım sevgilim" diyebilmen için bunu derinden hissetmen gerekir diye düşünüyorum. samimi duyguların sonucunda ağızdan öylece dökülüverir.
merhum dedeciğimin köy içindeki lakabıdır. dedem, gençliğinde kişisel bakımına ve giyimine çok itina edermiş. janti adammış. e hal böyle olunca köy ahalisi de o dönemde ona en uygun ifade olarak kaymakam benzetmesini kullanmışlar.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.